Bölüm 677 : Buyrun, Vekilharç Bai...

avatar
3689 28

A Will Eternal - Bölüm 677 : Buyrun, Vekilharç Bai...


Çevirmen : Clumsy 

 

Öfkeden dişlerini sıkmak istese de sakinliğini koruyan Cai Klanı şefi ayağa kalkarak, “Vekilharç Bai, lütfen sakin olun…” dedi.



Klan kıdemlileri de benzer tepkiler vermekteydi. Hepsi de ruh şişesini kırışı sonrası Bai Xiaochun’un buraya iyi niyetle gelmediğini anlamıştı.



Canlarını olmasa da bin yıllık kaynaklarını alıp gitmeyi planladığı kesindi!


“Bu size göstermeyi planladığımız ilk şeydi, son değildi. Birazcık bekleyin, Vekilharç Bai, daha göstereceklerimiz var.” Diyen klan şefi derin bir nefes alarak yeni emirler sıraladı.



Çok geçmeden yeni bir klan üyesi aceleyle beş ruh şişesi hazırlayarak Bai Xiaochun’un önüne yerleştirdi. Bunları gören Xiaochun’un kalbi daha hızlı atmaya başlamıştı.



“Bin yıllık birikim…”
diye düşündükçe ağzı kurumaya başlıyor fakat kendini kaşlarını çatmaya zorluyordu.


Klan bugün boşaltılmadıkça başlarının büyük bir derde gireceğini fark etmek şefin kalbini acıtmıştı. Dişlerini sıkarak yeni mesajlar iletti ve bu defa farklı klan üyeleri yüzü aşkın bileklikle Bai Xiaochun’un önünde belirdi!



Beklenmedik şekilde bu bilekliklerin her biri ruh ilaçlarıyla doluydu. O kadar çoklardı ki kısa bir süre içerisinde sayılmaları imkansızdı. Onları görmek dahi Bai Xiaochun’un kalp atışlarını hızlandırmış, aristokratik bir ruh büyücüsü klanının bin yılda neler biriktirebileceğini anlamasını sağlamıştı.



Yine de kaşları hala aynı memnuniyetsizce çatıktı.


Sergilenen manzara klan şefinin kalbine derin bir acı dolduruyordu. Sunduğu şeyler Cai Klanının tüm birikimleri olmasa da hatırı sayılır bir kısmıydı. Fakat klanın içerisinde bulunduğu durum gereği acıya katlanmak ve yeni mesajlar göndermekten başka çaresi yoktu.



Çok geçmeden tir tir titreyen yeni klan üyeleri beraberlerinde çeşitli nesnelerle ortaya çıktı. Nesne sayısı bini aşmıştı ve çoğu ruh güçlendirme geçirmişti. Fakat Bai Xiaochun tüm bunları görüyor olmasına rağmen öfkeden mosmor şekilde ayağa kalkarak, “Klan Şefi Cai, buraya Cai Klanınızı felaketten kurtarmaya geldim! Ama siz beni adam yerine koymuyormuşsunuz gibi görünüyor. Gerçekten beni bu değersiz şeylerle mi memnun etmeye çalışıyorsunuz? İyi. İyi! Burada işim bitmiştir!” dedi.



Ve kolunu sıvayarak soğuk bir gülüş eşliğinde oradan ayrılmaya hazırlandı.



Klan şefinin ifadesi değişmiş, kontrolünü yitirme noktasına gelmişti. Şimdiden bir sürü kaynak sunmuş ama geri çevrilmişti. Ayrıca verme yetkisi olan her şeyi vermişti. Geri kalanlarsa… klanın temeli sayılan ürünlerdi ve onlarla ilgili karar almak kendisine düşmezdi.




Bu noktada Cai Klanı ulu kıdemlisi derin bir nefes alarak suratında bir gülümsemeyle öne çıktı. Klan için kritik bir an olduğunun bilincindeydi. Diğer iki büyük klanın aksine onların başpapazları ölmüştü. Yani zenginliklerinin bir kısmını vermeye razı gelmedikleri takdirde onları büyük bir felaket bekleyecekti. Tüm klan tarihten silinebilirdi.



“Vekilharç Bai, lütfen bir dakika bekleyin. Cai Klanının size gösterecek farklı hazineleri de var…” dedikten sonra yakınlardaki bir klan kıdemlisine döndü. “Üçüncü İhtiyar, iç depoyu aç ve… her şeyi çıkart!”


Bahsi geçen kıdemli iç çektikten sonra kafasını eğerek hızla harekete geçti.


Bai Xiaochun ise yürümeyi kesti. Kalbi beklentiyle çarpıyordu. İşin doğrusu kendisine sunulan hediyelerden fazlasıyla etkilenmişti. Bu yüzden ifadesini bir nebze yumuşattıktan sonra geri dönerek tekrar yerine oturdu.



Çok geçmeden tir tir titreyen bir Cai Klanı yetişimcisi elinde ufak bir pagodayla koşturdu!



Bu bir ruh istifleyen pagoda değildi, odundan yapılıydı. İlahi hisleriyle pagodayı tarayan Bai Xiaochun’un içerisinde bulduğu şeyse… çok renkli ateşlerdi! On renkten on beş renge dek tam altı ateş mevcuttu!



Ve işler bununla sona ermiş de değildi. Farklı bir klan üyesiyse içerisinde on beş renkten on yedi renge dek ateş formüllerini içeren bir kağıtla gelmişti. Ve Xiaochun o kağıdı kabul ederken başka bir klan üyesi de elinde… bir deva ruhuyla geldi!



Kristal bir kutuda bulunan ateş tipi ruhu görmek Bai Xiaochun’un ifadesinin en sonunda aydınlanmasını sağlamış, hatta soluğu kesilmişti… Tabii onu yakından izleyen Cai Klanı üyeleri bu değişimi fark etmişti. Klan şefinin kalbiyse tarifsiz bir acıyla sıkışmaktaydı; an itibarıyla klanın birikimlerinin yarıdan fazlası teslim edilmişti.



Bai Xiaochun’u koruyan Ruhun Başlangıç uzmanları bile önlerine serilenler karşısında tamamıyla serseme dönmüştü.



Chen Hai ise dışarıda bekliyordu. Fakat içeride olup da tüm bunlara tanık olabilseydi onun da serseme döneceği kesindi.



“Bunlar iş görür mü, Vekilharç Bai?” dedi klan şefi.



Bai Xiaochun dudaklarını yaladı. Kalbi öyle kuvvetli atıyordu ki kulaklarında çınlıyordu. Fakat ne soruya yanıt veriyor ne de önündeki nesneleri topluyordu. Bunun yerine beklenti dolu bir şekilde çantasına vuruyordu.


Az önce rahat birer nefes alan Cai Klanı yetişimcileri ansızın daha da gerilmeye başlamıştı.



Uzun, çok uzun bir sessizlik doğdu. Bai Xiaochun da aynı şekilde gergindi. Özgüveninin bir sebebi öncesinde çantadaki küçük kaplumbağaya hazine avıyla ilgili bir mesaj göndermiş ve anında dikkatini çekmiş olmasıydı.



Ama şu ana dek kaplumbağadan çıt çıkmamıştı. Herkesin kendisine baktığını gören Xiaochun en sonunda boğazını temizleyerek, “Klan Şefi Cai, Dev Hayalet Şehrinde tam bir gün boyunca beni kovalayıp öldürmeye çalıştınız… Öyle korktum ki yetişime odaklanamadım.” dedi.



Ve iç çekti.


Klan şefinin gözkapağı seğirmeye başlamış ve bakışları yanında oturmakta olan ulu kıdemliye çevrilmişti. Ulu kıdemliyse daha da kasvetli bir ifadeyle dişlerini sıkarak diğer klan kıdemlilerine döndü.



“Ona elimizdeki tüm ruh ilaçlarını verin.” Diğer klan üyeleri hızla ellerindeki ruh ilacı ve diğer rastgele nesneleri çıkartarak teslim etmeye başladı. Bai Xiaochun’u buradan gönderebilmek için her şeyi yapmaya hazırlardı.



Çok geçmeden Bai Xiaochun’un önünde koskoca bir ruh ilacı yığını belirdi. Tabii ki ulu kıdemlinin bunu yapma amacı Bai Xiaochun’a gerçekten de ona verecek bir şeyleri kalmadığını göstermekti.



Bai Xiaochun birazcık utanmaya başlamıştı fakat küçük kaplumbağanın hala bir mesaj vermemiş oluşu bir tuhaflık olduğunu gösteriyordu. Belki de Cai Klanı… gerçekten güçlü bir büyü tekniği saklıyordu. Bu yüzden tekrar boğazını temizleyerek, “Ne kadar da kibarsınız.” dedi. Ve iç çekip kafasını sallayarak devam etti. “Şimdi düşündüm de ruh arazilerinizi yaktığım için birazcık utanıyorum… Bu konuda gerçekten kendimi suçlu hissediyorum.”



Boynu ve suratında mavi damarlar kabaran klan şefi Bai Hao’nun ne kadar acımasız olduğunu anlamıştı… Yine de yapabileceği hiçbir şey yoktu.



“Oh, alt tarafı değersiz ruh arazileri, mühim değil.” dedi. “Kendinizi suçlu hissetmeyin, Vekilharç Bai. Bundan böyle ruh arazilerimizin hepsi size aittir. Canınız onları yakmak istese de serbestsiniz.”



Bai Xiaochun Cai Klanının ruh arazilerini teklif edişi karşısında ne yapacağını bilememişti. Fakat tam bugünlük bu kadar demeliyim diye düşünürken… zihninde küçük kaplumbağanın sesi çınladı.



“Hey, küçük serseri, Lord Kaplumbağa büyük bir hazine buldu! Cai Klanının bu kadar güçlü bir büyülü nesnesi olduğuna inanamıyorum. Böyle şeyler Cennetkarışı Nehri alanında bile nadir bulunur. Yaban Arazilerdeyse daha da değerliler…” Küçük kaplumbağa açıklamalarını detaylandırdıkça Bai Xiaochun’un gözleri daha da ışıldıyordu. Fakat bir an sonra tamamen sert bir ifadeyle bakışlarını ulu kıdemliyle klan şefine çevirdi.



Bunu gören klan üyelerinin kalpleri küt küt atmaya başlamıştı.



“Klan Şefi Cai, duyduğum kadarıyla Cai Klanınızın… bir ruh yeşimi heykeli varmış… Ona bir göz atmayı çok isterim.”
derken gözlerine buz gibi bir ışıltı yerleşmişti.

 


Sözleri sıradan klan üyeleri için pek anlam ifade etmese de klan şefi ve ulu kıdemlinin suratları asılmış, şaşkınlıktan bedenleri titremeye başlamıştı.



Ruh yeşimi heykeli Cai Klanının en büyük sırrıydı ve yalnızca başpapaz, klan şefi ve ulu kıdemlinin bildiği bir şeydi. Bırakın Bai Xiaochun’u, bir yarı tanrının bile açığa çıkartamayacağı kadar sağlam gizlenen bir sırdı.



Ama her nasılsa bu sırları açığa çıkmıştı. Akıllarına gelen tek açıklamaysa… Dev Hayalet Kralın bundan haberdar olduğuydu. Ve onun bunu bilmesinin tek yolu da başpapazdan öğrenmiş olmasıydı!!



Klan şefiyle ulu kıdemli kalplerinde yükselen delilikle birbirlerine bakmaktaydı. Ruh yeşimi heykeli onlar için nihai önemdeydi ve klanlarının gerçek saklı gücüydü. Onların imzası sayılan bu hazine Cai Klanı yetişimcilerinin yetişimlerinin sıradan insanlara nazaran daha hızlı ilerlemesine yardım ediyordu!



Fakat ne kadar gönülsüz olsalar da heykeli sunmaktan başka çareleri kalmamıştı… Klan şefi kendisini hareket dahi edemeyecek kadar güçsüz hissediyordu. Ulu kıdemliyse iç çekmiş, bir adım öne çıkarak ortadan kaybolmuştu. Yeniden belirdiğindeyse parmağını şaklatarak üç metre uzunlukta bir kadın heykeli belirtti.



Heykelin kör edici, renkli ışıkları alanı dolduruyor, buna inanılmaz güçte bir ruhsal enerji de eşlik ediyordu. Yaban Araziler gibi ıssız bir ortamda bu ruhsal enerji akıllara zarardı!



Herkes tamamen şaşkına dönmüş ve heykele çevrilen suratlarına kıskanç ifadeler yerleşmişti.

 

#Bu heykel enerji kıtlığı çekilen bir ortam için harika bir kazanım oldu. İnşallah sorunsuzca bizim olur da bir güzel faydalanırız. Bu Yaban Araziler bize Cennetkarışı tarafından daha da çok kısmet sunuyor gibi. Acaba daha ne kadar burada olacağız?
Neyse, daha yapılacak çok 'inceleme' var, öyleyse okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr