Bölüm 645 : İsyan!

avatar
3457 27

A Will Eternal - Bölüm 645 : İsyan!


Çevirmen : Clumsy 

 

“Bunu daha önce söylemeliydin. Beni neredeyse ölümüne korkutacaktın.” Bai Xiaochun tiksinti dolu bir şekilde kolunu sıvadı. 27 özel formasyona ulaşmak için özel bir mühür gerekiyor olsa da Ölmeyen Uğursuzluğuyla üstesinden gelebilirdi…



“Büyük Setin büyü formasyonunu bile aşabildiysem önemsiz ışınlanma formasyonlarından bahsetmeye dahi gerek yoktur.”
Çenesini kaldırıp ölü haldeki Lu Shiyou’ya baktı ve bu irade savaşanın galibi olduğu için kendiyle bir hayli gurur duydu.



Sonra da “Benim kabiliyetlerimi öngöremediğin için tek suçlu sensin!” diyerek hücreden dışarı çıktı.



Lu Shiyou’nun ölümü biraz sorun yaratabilecek olsa da B Blok gardiyanlarının icabına bakamayacağı bir şey değildi. Müdür yardımcısına adamın zulasıyla ilgili bilgi verilmişti, artık ölse de problem yoktu.



Tabii ki gardiyanlar aptal değildi. Bai Xiaochun’un başka sırlar da öğrendiği ve adamı bu yüzden susturduğunu çözmüş olmalıydılar. Lakin Bai Xiaochun kendisine borçlu oldukları yüzde otuzluk paydan vazgeçince çok daha rahatlamışlardı.



Sonuçta resmi olarak engizitörlerin gizli bilgilere erişmesi yasak değildi. Herkes tarafından sevildikleri sürece genellikle bir sorun çıkmazdı.


Bai Xiaochun da durumu halletme şekliyle hem soruların önünü kesmiş hem de herkesi memnun etmişti. Birkaç veda cümlesiyle birlikte oradan çıkarak son derece moralli şekilde D Bloğa yöneldi. Hatta Zhou Yixing’le irtibata geçmeye karar verdi. Önceleri Şeytan Hapishanesi Li Xu tarafından tamamen kilit altına alındığı için dışarıyla iletişim kurma teşebbüsleri meyve vermiyordu. Ama şimdi iletişim başlamıştı. Bu sayede formasyonlarla ilgili bilgilerin bir kısmını Zhou Yixing’e açıklayarak gerçekliklerini onaylamasını istedi. Ertesi günse cevap geldi.  



Zhou Yixing tamamen inanılmaz bir edayla demişti ki: “Büyü formasyonlarının hepsi oradaydı, lordum!! Her biri son derece garip yerlerdeydi, hatta görülmeleri imkansızdı. İlahi hisler bile işe yaramıyordu. Doğrusu formasyonlara dair hiçbir kanıt görememiştim. Bana tam konumlarını vermiş olmasaydınız onları asla bulamayabilirdim.” 



Bunu işiten Bai Xiaochun rahat bir nefes aldı ve heyecanla yumruklarını sıktı.



“Demek doğruymuş! Hahaha! O formasyonlar sayesinde kaçma şansım çok daha yükseldi!



“Üç büyük klan ve Dev Hayalet Kral şu anda gırtlak gırtlağa… kaos bir patlak verdi mi Bai Klanının beni aramakla oyalanmayacağı kesin. Şeytan Hapishanesinden çıkınca özgürlüğüme kavuşacağım!”



Bai Xiaochun bu düşünceyle sabırla beklemeye başladı ve böylece yarım ay daha geride kaldı. Şehirdeki pek çok kişi isyanın yaklaştığını biliyor olsa da gerçekten başladığı vakit şok etkisi yarattı!




Şok edici gelişmelerin ilki üç büyük klanda gerçekleşmemişti… Dev Hayalet Şehri göğünde devasa, illüzyon bir balta belirmişti!



Tam 30,000 metrelik bir balta söz konusuydu ve şaşırtıcı bir enerji yaymaktaydı. Belirdiği saniyede de havayı yarıp geçerek şehrin ortasındaki dev hayalet heykeline yöneldi.



Yer ve göğü gümbürtüler doldururken heykelin kafasındaki kraliyet sarayından öfke dolu bir kükreyiş işitildi.



“Bu ne cüret Dokuz Dingin Kralı!!”
Sesin yankılanışıyla birlikte dev bir hayalet imgesi de havadaki yerini aldı ve gaddar bir bağırış eşliğinde yaklaşmakta olan baltaya yumruğunu savurdu!



İkilinin yaklaşışıyla dört bir yanda tarifsiz bir gücün etkileri görülürken tüm yaratımlar kaosa sürüklenmiş, hatta havada bir yarık açılmıştı!!



“Bunu yalnızca borcumu ödemek için yapıyorum, Dev Hayalet Kral! Artık bir başınasın.” Bir kahkaha eşliğinde balta, yoğun gümbürtülerle alçaldı. Sonra da dev hayaletle buluştu…


Ve tüm göğü gümbürtüler teslim aldı!



Gök gürültüsünü fazlasıyla aşan inanılmaz bir sesle birlikte yeri göğü dağıtabilecek bir güç etkisini gösterdi. Yoğun bir şok dalgası yayılıyor, yoluna çıkan her şeyi ezip geçiyor, hatta gökte yeni yarıklar açıyordu.



Dev Hayalet Şehrinde anında kaos patlak vermiş ve sayısız insan olanları görmek adına gözlerini göğe çevirmişti. Gördükleri şeyse dev hayalete ait gölgemsi şeklin kocaman bir balta tarafından tamamıyla yok edilişiydi!!

 

“B-bu… bu…”



“Cennetler! Dev Hayalet Kral… karşılık dahi veremiyor!!”


“Bu imkansız!!”



Balta, gözlemcileri tamamıyla şoka sokacak şekilde illüzyon dev hayaleti parçalayıp geçmiş, Dev Hayalet Şehrine doğru ilerlemeye başlamıştı. Neyse ki o esnada parıltılı bir ışık kalkanı yayıldı, yani şehrin ulu büyü formasyonu!



Ardından kulak tırmalayıcı bir patlama gerçekleşti ve kalkanın her yerinde çatlaklar belirdi. Kalkan direnmiş, balta silinip gitmişti lakin tam da o anda yeni kahkahalar yükseldi.


“Demek gerçekten de zayıflama periyodundaymışsın, Dev Hayalet Kral! Ehh, bu felaketten kurtulup kurtulmayacağın beni ilgilendirmez. Elveda!” Sözlerinden sonra delice kahkaha yavaşça yok olup gitti.



Bu manzaraya tanık olan herkes tamamıyla sarsılmış ve ansızın farkına varmıştı ki… isyan tam da o gün gerçekleşecekti!



O sırada şehrin üzerine altı ışık huzmesi atıldı. O huzmelerin içerisinde Dev Hayalet Şehrine hükmeden on göksel markiden altısı bulunmaktaydı. O markilerin her biri şehirde konuşlanan on ordudan birini kontrol ediyordu. Kalan dört markiyse hiçbir şey yapmıyordu.


“Sonuna kavuşacağın gün bugün, Dev Hayalet Kral!!”



“Geber, Dev Hayalet Kral!!”



Bu altı göksel markinin hiçbiri deva değildi fakat bir kısmı Deva Alemine yarı yarıya girmişti. Ortak saldırıları Dev Hayalet Şehrini anında titretmişti. Lakin tam da o sırada heykelin ellerinin birinden öfkeli bir kükreyiş işitildi. Dük Ölümtellalı sert bir ifadeyle ortaya çıkarak deva yetişimine ait gücüyle kış ortası soğukluğunda bir bağırış yükseltti.



“Bu ne cüret!”
 



Ancak Dük Ölümtellalı altı göksel markiyle karşılaşmak adına açığa çıkarken heykelin diğer tarafından bir iç çekiş işitildi.



“Kardeş Ölümtellalı,”
dedi sesin sahibi üzgün bir şekilde, “yıllardır arkadaş olduğumuzu biliyorum ama… bundan böyle düşmanız!” Bu sesle birlikte heykelin diğer elinde bulanık bir figür belirdi.



Bu kişi… Dev Hayalet Şehrinin beş dükünden biri olan… Dük Cehennemin ta kendisiydi!



“Sen de mi krala ihanet edeceksin, Cehennem?!?!”
diyen Dük Ölümtellalı gözlerinde beliren ani bir öldürme güdüsüyle hedef değiştirdi.



O anda üç büyük klan da harekete geçti.



Üç şok edici ışık huzmesi havalanarak dev hayalet heykeline atıldı. O huzmelerin içerisinde üç klanın deva başpapazları bulunmaktaydı.



Üç başpapazın şu ana dek hamle etmeme sebebi Dokuz Dingin Kralının keşif saldırısını gerçekleştirmesini bekliyor oluşlarıydı. Sonrasında Dev Hayalet Kralın güçsüzlüğünden emin olunca da hevesle saldırıya geçmişlerdi.



Üç başpapaz altı göksel marki eşliğinde şok edici bir hızla kraliyet sarayına saldırmaktaydı!



Tüm bunlar kaosun yalnızca başlangıcıydı. On markinin altısı hain çıkmış, beş dükün dördü isyan etmişti. Bu Yaban Arazilerde sık rastlanmayan bir durumdu.



Hatta oldukça ender bir vukuattı. Bilhassa rakipleri… bir kralken! Evet, amaçları… rakipleri olan yarı tanrıyı öldürmekti!!



“Sırrın açığa çıktı Dev Hayalet Kral! Yetişimini yaptığın tekniğin ölümcül bir kusuru var ve zayıflama periyodunun tam tarihini hesap edemesek de içerisinde olduğun aşikâr! Artık geberme zamanın!!”


“Bugünü çok uzun süredir bekliyordum, Dev Hayalet Kral! Bugün öleceğine hiç şüphen olmasın!!” 



Üç deva başpapaz keskin kılıçlar misali havaya atılmış ve artlarında ışıktan izler bırakarak dev hayalet heykeline vurmuştu.


BOOOOOOOOOMMM!



Heykelin bu darbenin gücüne direnmesi mümkün değildi. Yüzeyinde çatlaklar belirmiş, kraliyet sarayı çökmeye başlamıştı. Ortalık toz toprakla dolarkense üzerinde ejder işli menekşe cüppesini giyen kraliyet taçlı uzun, kaslı bir adam açığa çıktı.



Orta yaşlıydı ve kızgın olmamasına rağmen tehdit edici görünmekteydi. Tamamıyla şok edici bir aura yaymakta olan bu kişi… Dev Hayalet Kralın ta kendisiydi!



“Demek sonunda hamlenizi yaptınız…” derken havada süzülüyor, üç deva başpapaz ve altı göksel markiye bakıyordu. Hiç de gergin görünmüyor, hatta gülümsüyordu. Ayrıca o gülümsemede… derin bir özgüven bulunuyordu!



“Bu isyana kimlerin katılacağından tam olarak emin olamamıştım, bu yüzden sonunuzu getirmeden önce hamlenizi yapmanızı bekledim. Sonunda o an geldi… ve ne yazık ki henüz küçük oyunumu oynamayı bitirmedim.”
Dev Hayalet Kralın sözleri ne kadar özgüvenli olduğunu göstermiş ve üç deva başpapazın ifadelerinin değişmesine sebep olmuştu.



Fakat artık geri dönüş yoktu. Dişlerini sıkan üçlü, büyülerini sergilemeye başladı.



“Odun Boyutu: Öldürme Mührü!!”
diye hep birlikte bağrışlarıyla içi sayısız ruh dolu kocaman bir anafor açığa çıktı!



Her biri odun tipli ruhlar alçaldıkça patlamaya, tüm Dev Hayalet Şehrini kaplayan kocaman bir mühür oluşturmaya ve ortalığı odun elementinin gücüyle doldurmaya başlamıştı!



Dev Hayalet Kraldan çıkan enerjiyse odun tipi ruhla buluşur buluşmaz kaynar suya atılmış kar misali erir olmuştu!

 

#Ve sonunda beklenen isyan başladı. Bu adamların neye güvendiğini ve nasıl bir kalabalık topladığını öğrendik. Koca şehirde kralın arkasını kollayan tek kişiyse Ölümtellalı! 
Fakat kral her şeye rağmen hala özgüvenli ve keyifli. Bakalım bu özgüvenin altında yatan neymiş ve o güven başına bela olacak mıymış, hadi okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44759 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr