Bölüm 636 : ***

avatar
3356 19

A Will Eternal - Bölüm 636 : ***


Çevirmen : Clumsy 

 

Bai Xiaochun artık Şeytan Hapishanesine dönmüştü ve dışarıda yaşananlar umurunda değildi. Çabucak kendi alanına girdikten sonra da son yaşananların bir yankı uyandırmayacağından emin olmak için birkaç gün harcadı, en sonunda rahat bir nefes alabilmişti.



“Demek ki gardiyan olmak bayağı faydalıymış. Yine de şimdilik dikkat çekecek bir şey yapmaktan kaçınırsam iyi ederim. Kesinlikle gerekmedikçe dışarı çıkmayacağım.” Çantasına heyecanlı bir şekilde vurduktan sonraysa planının sorunsuz bir şekilde işleyişi üzerine düşünmeden edemedi. “Üç büyük klan beni soydu, ben de onları soydum! Ne ekersen onu biçersin derler. Bu yer ve göğün temel prensiplerindendir!” 



Takip eden günlerde 9. takımla birlikte devriye görevlerine katıldı, bir yandan da on dört renkli ateş formülü üzerindeki çalışmalarını sürdürdü. Vakit geçti. Ve en nihayetinde bir gün tek başına bloğa yöneldi.



D Bloğu genellikle gürültülü ve hareketli bir yer olurdu. Gri cüppeli mahkumlar ve kafataslarındaki tutuklular gardiyanların yokluğunda gönüllerince hareket ederdi.


Gardiyanlar oradayken bile çoğu mahkum onları hiçe sayardı. Fakat Bai Xiaochun bloğa adımını atar atmaz çıt çıkmaz olmuştu.



O da ortaya çıkışıyla birlikte kollarını ardında kavuşturarak kudretli bir şekilde duyurusunu yaptı: “Bugün görevdeyim, hepiniz düzgün davransanız iyi edersiniz.”



Sözleri gri cüppeli mahkumları dehşet içerisinde titretmiş, kafatası hücrelerindeki pek çok mahkumun kaşları bile korkuyla kalkmıştı.



“Karanlık engizitör!!”



“Bu o lanet olasıca Karanlık Engizitör Bai!”



“Bu herif çok acımasız ve gaddar. Yaşlı Şeytan Zhou’yu sorguladığı trajik günü hiç unutmayacağım…” 



Zamanında Bai Xiaochun tarafından sorgulanmış olan mahkumlarsa fark edilir şekilde titriyor, gözleri dehşetle ışıldıyordu.



Tüm D Bloğu sessizleşmişti ve Bai Xiaochun yürürken hiç kimse çıt çıkartmıyordu. Sonuçta son zamanlarda bayağı ünlenmişti. Uzun süredir orada olan hiçbir mahkum onun sorgulamasından kaçamamıştı.



En korkuncuysa sorgulamaların gizemliliğiydi. Kullandığı dumandan ötürü hiç kimse içeride neler olduğunu net olarak göremiyordu. Fakat insanlar dumandan yayılan tüyler ürpertici çığlıkları işitebiliyor ve bunu asla unutamıyordu.



Bai Xiaochun’un dönüşü tüm mahkumları temkinli olmaya itmişti. Hiçbiri onu gücendirip başına bela açmak istemiyordu. Bu yüzden hepsi sokulgan bir şekilde gülümsüyordu ve gri cüppeli mahkumlardan bir kalabalık eşlik etmek adına etrafını sarmıştı.



Bai Xiaochun ise çenesini birazcık kaldırıp çevresindekilerin huşu dolu bakışlarının tadını çıkarıyor, bir yandan da nereye giderse gitsin en yükseklere çıkışı üzerine düşüncelere dalıyordu.



“Fazla olağanüstüyüm işte.” diye geçirdi aklından. “Neyse, amacım bu değil tabii. Gerçekten dikkat çekmemem lazım.” Bir süre sonra elini sallayarak etrafındaki gri cüppeli mahkumları kovdu ve bir müddet tek başına dolaştı. En sonunda daha önce de ateş yaratmış olduğu ıssız noktaya ulaşarak bağdaş kurdu.




“Burası harika. Ateş yaratacak bir sürü yer var.” Tatminkâr bir şekilde başını sallayarak birkaç kısıtlayıcı büyü yerleştirdi, sonra da ellerini sallayarak bir duman bulutu dağıttı. Ardından gözlerini kapatıp meditasyona başladı.



On dört renkli ateşle ilgili tüm bildiklerini gözden geçirdikten sonra gözlerini açarak çantasından ruh istifleyen pagodasını çıkarttı. Ve suratına yerleşen son derece ciddi ifadeyle on dört renkli ateş yaratımına başladı.  



Ruhlar açığa çıkarken iki elli bir büyü hareketiyle parmaklarını salladı. Ansızın tüm ruhlar avuçlarına atılmaya başladı ve orada bir ateş oluştu. Bu şekilde tek renkle başlayan ateş yavaş yavaş yeni renkler kazanmaya başladı. Çok geçmeden elinde on üç renkli ateş belirmiş, sıra on dörde gelmişti.



“On dört renkli ateşte başarılı olma konusunda kendime bayağı güveniyorum. Tek ihtiyacım olan bir iki meseleyle ilgili ayarlamalar yapmak… Beş deneme sonunda başarılı olacağımı söyleyebilirim!”



Diye düşünürken ruhlar bir anda eline doğru akmaya ve ateşe karışmaya başladı.


Kısa bir süre içerisinde de on dördüncü renk belirdi. Fakat hemen ardından Bai Xiaochun’un ifadesi titreşti ve ateş ansızın sönüverdi.



Kaşları çatılan Bai Xiaochun eline bakarak yeni bir deneme için kinci ruhlarını döktü. Dokuz gün hızla geride kaldı.



Bu dokuz günde dört teşebbüste bulunmuş, her biri başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Ama bu onu hayal kırıklığına uğratmadı. Elinde bir sürü ruh vardı ve her başarısızlığında daha derin bir anlayış kazanıyordu. Bloktaki onuncu gününe ulaştığında hala bağdaş kurmuş bir şekilde oturmaktaydı, gözleri kanlı, saçları karman çorman olsa da ifadesi heyecan doluydu.



“Tüm meseleleri çözdüm. Bu defa on dört renkli ateşi yaratabilecek olmalıyım!



“Bu da beni karasal ruh büyücülüğünün zirvesine taşıyacak! Eğer on beş renkli ateşi yapabilirsem de bir… göksel ruh büyücüsü olacağım!” Kalbi beklenti doluydu; çoktandır Yaban Arazilerdeydi ve ruh büyücüleri hakkında bir hayli bilgi sahibi olmuştu. Büyük klanların bile göksel ruh büyücülerini fazlasıyla güçlü ve önemli bireyler olarak gördüğü aşikardı.



Ondan sonraysa daha da nadir görülen dünyevi rütbesi geliyordu. Bu kişiler inanılmaz yüksek pozisyonlardaydı; belki göksel krallar kadar değildi ama devaların ötesinde oldukları kesindi.



Gözleri ışıldayan Xiaochun kendisini derin bir nefes alarak sakinleşmeye zorladı. Her şey sorunsuzca ilerlemiş, tek renkli ateşten on üç renge dek durmamıştı. Ardından parmağını şaklatarak kalabalık bir kinci ruh grubu çıkarttı. Ve en sonunda bir bağırış eşliğinde on üç renkli ateşi bir ateş denizine dönüştürdü.



Ruhlar on üç renkli ateşe akmaya başlamıştı. Yarım tütsülük vakit dahi almayan bu sürecin sonundaysa on dördüncü renk kendisini gösterdi!



Kalbi heyecandan küt küt atıyordu fakat kontrol sağlamak adına ilahi hislerini gönderirken eli tamamen sabitti. On dört renkli ateş yavaşça ufalmaya başlamış, bu süreçte ilgisini tamamen elindeki göreve vermişti.



Tam bir saatin sonundaysa avcunu dikkatlice kapattı ve ateş denizinin içeride kaybolmasına sebep oldu!



Kalbi tekleyerek elini yavaşça açtığında gördüğü şey harikulade bir on dört renkli ateşti!



Bu ateş, etrafındaki her şeyi bastıran bir ışık ve korkunç bir ısı yaymaktaydı.



On dört renkli ateşle bir devayı tehdit edemeyecek olsa da Ruhun Başlangıç yetişimcilerinin çoğunu yok etmesi için kafiydi!



“İşe yaradı! Sonunda yaptım!” Diyerek neşe dolu bir kahkaha patlattı. “Sırada on beş renkli ateş var. Kesinlikle çok zor olacak. Ama başarırsam bir göksel ruh büyücüsü olacağım. Gerçi önce savaş gücümü arttıramadıktan sonra o ateş pek işimi görmez…” Heyecanını bastırarak on dört renkli ateşi ortadan kaldırdı ve geriye kaç ruhu kaldığını saydı.



“Sahip olduğum her şey üzerinde on dört katlı ruh güçlendirme uygularsam… Ruhun Başlangıcına geçemesem bile savaş gücüm bayağı yükselir.” Bunu düşünmek bile heyecanlanmasına yetmişti. Sonuçta kendisini olabildiğince sağlam şekilde donatmaya odaklanmış haldeydi.



Hiç tereddütsüz bir ruh güçlendirme gerçekleştirme kararı aldı. Fakat daha kaplumbağa tavasını çıkaramamışken aklına bir şey geldi. “Dur bir dakika, burada çok fazla gözlemci var… kendimi sisle gizleyebilecek olsam bile olabildiğince dikkatli davranmam lazım. Tavam gerçek bir hazine, kimsenin onu görmesine izin veremem. Dikkat çekmeyeceğim. Dikkat çekmeyeceğim! Yaban Arazilerdeyken dikkatli olmam lazım. Büyük bir vukuat yaratamam!” 



Bu düşünceyle elini salladı, sisi dağıttı ve bir ışık huzmesi şeklinde bloğun girişine yöneldi.



Bu sırada yakınlardaki bir kafatası hücresinde yaşlı bir adam bağdaş kurmuş oturmaktaydı. Suratında kırmızı bir doğum lekesi olan bu adam, her açıdan diğer mahkumlardan farksız görünüyordu. Lakin Bai Xiaochun ayrılır ayrılmaz kafasını kaldırmıştı ve gözlerinde gizemli bir ışıltı yer almaktaydı.



“On üç renkli ateşte başarılı olmasının üzerinden çok geçmedi,” diye mırıldandı adam, “şimdiyse on dört renkli ateşi yaratabildi… Bu velet bayağı ilgi çekici.” Bai Xiaochun nispeten ıssız bir noktada çalıştığı ve engelleyici büyüleriyle sisini kullandığı için hiç kimse onun on dört renkli ateş yarattığını fark etmemişti. Yani bu yaşlı adam hariç hiç kimse.


Bir müddet sonraysa yaşlı adamın gözleri yeniden kapandı.

 

Bölüm 636 : On Dört Renkli Ateş, Başarı

#Kim bu yaşlı adam yahu? Sürekli bahsediliyor, bu adamdan bir iş çıkacağı kesin ama acaba ne zaman? Daha çook gelişmemiz, çok ilerlememiz lazım, burada ne kadar oyalanacağız merak ediyorum doğrusu.
Bu arada on dört renkli ateşi de sonunda tamamlamış olduk. Şimdi neyimiz var neyimiz yoksa güçlendirme, sonra da on beş renk üzerinde çalışma zamanı. Yalnız bizimki Yaban Arazilerdeyken iyi hoş, ruhları topluyor, ateşleri yapıyor ama sonsuza dek burada kalmayacak ya. Sonra ne olacak? Gerçi yeterince güçlendiğinde buraya gelip ruh toplamak çocuk oyuncağı olur herhalde. Neyse artık susuyor ve sıradaki bölüme geçiyorum, orada görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr