Çevirmen : Clumsy 

“Dışarı çıkıyor!!”

“On iki renkli ateş denizini de beraberinde getiriyor… cennetler!” Taş geçidin dışındaki klan üyeleri, özellikle de geçidin yakınındakiler tir tir titriyordu. Bai Xiaochun’un klana geldiği gün karşılaştığı genç kadın da dahil olmak üzere her birinin beti benzi ölümcül bir solgunluğa erişmişti. Kadının ifadesi adeta çaresizce bir dehşet maskesiydi.

Klandaki herkesin gözleri taş geçide çevrilmişti!

Atasal arazinin girişi açılınca klan şefi kükreyerek içeri dalmış, aynı anda Bai Xiaochun da beraberinde on iki renkli ateşle aynı noktaya atılmıştı.

Ateşin ısısı klan şefinin yüzünü titreştirmekteydi; ısının ne kadar tehdit edici olduğunun farkındaydı fakat kalbindeki deliliği bastırabilecek hiçbir şey yoktu.

Daha az önce biricik oğlunun katledilişini izlemiş, aynı zamanda çöp gözüyle baktığı birinin, Bai Hao’nun, yükselişine tanık olmuştu. Bai Hao klan şefi için kıymetli ve önemli olan her şeyi çiğnemişti ve bu yüzden... klan şefinin şu anki öfkesini ve deliliğini tarif etmek kelimenin tam anlamıyla imkansızdı. Bai Hao’yu öldürmek istiyordu ve bu yüzden yetişim basamağının patlayıcı gücünü bütünüyle çekmiş, Ruhun Başlangıcının ortasındaki savaş gücüyle Bai Xiaochun’a saplanacak keskin bir kılıç misali öne atılmıştı.

“Geber, seni hain piç!!” Klan şefi dosdoğru on iki renkli ateşe saplanmıştı. Fakat o fazla ileri gidemeden Bai Xiaochun, elini sallayarak ateşin yıkıcı gücüyle klan şefini kenara itti.

Ardından yoğun bir gümbürtü eşliğinde derin bir nefes alarak klan şefini hiçe saydı. İvmelenişiyle etrafındaki her şeyi yavaşlatmıştı.

Tarif edilmesi imkânsız bir hızla hareket ediyordu. Klan şefi bir kenara atılmıştı ve onu bir bulanıklık halinde aşan Bai Xiaochun… taş geçide ulaşmış, oradan da Bai Klanına adımını atmıştı!

Açığa çıktığı saniyede on iki renkli ateşi dört bir yana yayıldı ve göğü kıpkırmızı yaparken tüm alanı Bai Klanı üyelerinin soluklarını kesecek bir baskı ve enerjiyle doldurdu.

Hiçbir üye daha önce bu kadar inanılmaz bir şeye tanık olmamıştı. Şok edici olan yalnızca ateş değildi, Bai Xiaochun’un tam ortasında oluşu da bir o kadar hayret vericiydi. Tüm ateşlerin hükümdarı gibi görünüyordu!

Klanın ortasında beliren Bai Xiaochun bütün gözleri üzerine çekmişti. Bu esnada direkt soydan yedi sekiz klan kıdemlisi öldürme güdüsüyle ona bakmakta ve ona doğru hareketlenmekteydi.

Tabii ki on iki renkli ateşten korkuyorlardı ve şu an için tek amaçları Bai Xiaochun’u kuşatıp rehin almaktı.

Lakin ne kadar hızlı harekete geçerlerse geçsinler hiçbiri Bai Xiaochun’un içerisinde sekiz yeşim kağıt taşıyan sol elinin hızına denk olamazdı. Bu kağıtların ilkini ezen Xiaochun, klan geneline ektiği yüzlerce ruh katili dikeninin eşzamanlı olarak, dramatik bir şekilde patlamasına sebep olmuştu.


Patlamalar yüzlerce mekânı sarsmış, klandaki en güçlü büyü formasyonu olan defansif formasyonun dalgalanıp çarpıklaşmasına yol açmıştı. Sonra da yüzeyinde çatlaklar belirmeye başladı.

Ulu büyü formasyonu... dağılmak üzereydi!!

Bai Xiaochun’un geri kalan yeşim kağıtları da ezişiyle etrafında bir ışınlanma gücü belirdi. Şok edici bir şekilde bu kağıtların her biri ışınlanma tılsımıydı!

Tüm bunlar bir kıvılcım çakacak sürede gerçekleşmişti; ulu büyü formasyonu çökmekte ve alanı ışınlanma gücü doldurmaktaydı. Fakat Bai Xiaochun silinmeye başlarken klan kıdemlileri soğuk kahkahalar eşliğinde Ruhun Başlangıcı ilahi hislerini göndererek havayı kilitledi ve ışınlanma tılsımlarının gücünü geçersiz kıldı!

Işınlanmayı geçersiz kılma yaygın bir taktikti ve Ruhun Başlangıç uzmanı olan bu kişiler için uzaysal kaosa sebebiyet vermek hiç de zor bir iş değildi.

Işınlanma gücüne müdahale edilen Bai Xiaochun’un gözleri irileşmiş, kalbi küt küt atmaya başlamıştı. Ancak böyle bir şeye yönelik planı hazırdı. Hiç tereddüt etmeden başını arkaya atarak kükredi. Ruhun Başlangıç klan kıdemlilerinin bir yönden, klan şefinin de atasal araziden hücum ettiği esnada Bai Xiaochun bir adım öne çıktı.  

O adımda Ölmeyen Uğursuzluk gizli büyüsünü kullanmış, bedeni bulanıklaşmış ve Ruhun Başlangıç yetişimcilerinin sebep olduğu tüm uzaysal kaosu hiçe saymıştı.

Karşılığında direkt soy kıdemlilerinin ve klan şefinin suratı büyük ölçüde asıldı. Bai Xiaochun’un kullandığı tipte uzaysal çarpıtmalara karşı yapabilecekleri hiçbir şey yoktu, bilhassa on iki renkli ateş deniziyle çevrili olmaları Xiaochun’u tamamen yaklaşılmaz kılıyordu.

Ancak tam da Bai Xiaochun’un ışınlanacak gibi olduğu anda klanın altındaki yeraltı mezarından soğuk bir homurtu yankılandı. Bu homurtunun sahibi yedi mumla çevrelenmiş deva başpapazdan başkası değildi! An itibariyle ışıldayan gözlerle bir kavrama hareketi gerçekleştiriyor, güçlü bir irade belirterek klanın dışındaki havayı çarpıklaştırıyordu. Bu göklerin iradesini aşan bir iradeydi ve kocaman bir el şekli doğarak Bai Xiaochun’u çevrelemişti!

“Hiçbir yere gitmiyorsun!”

El Bai Xiaochun’un etrafında ne var ne yoksa kilitlemiş ve Ölmeyen Uğursuzluk büyüsünü tamamıyla bozmasa da hatırı sayılır ölçüde yavaşlatmıştı.

Bu durum direkt soyun klan kıdemlileri ve klan şeflerinin suratlarını ansızın neşe doldurdu.

“Başpapaz!”

“Başpapaz hamle yapıyor!!”

“Öleceğine hiç şüphe yok, Bai Hao!!”

Bai Xiaochun’un suratı asılmıştı, lakin böyle bir şey olmasına da hazırlıklıydı. Gözlerinde soğuk ışıklarla, “Ben de tam seni bekliyordum!” diye bağırdı.

Bu sözler ağzından çıkarken elini kımıldattı, parmaklarını yumruğa çevirerek ateş denizini avcunda birleşmeye ve on iki renkli ateşe çevirmeye zorladı.

Ateş denizi göz kamaştırıcı ışıklar eşliğinde istikrarsızlaştı ve ansızın yoğun bir gümbürtü patlak verdi.

Direkt soy üyeleri ve klan şefi arasında ölümcül bir kriz doğmuştu. Henüz hiçbiri tepki veremeden de ateş denizi dağıldı ve sağır edici bir gümbürtü yankılandı!

GÜÜÜÜÜMMMMM!

On iki renkli ateş dört bir yana yüzlerce metre kadar yayılmış, yoluna çıkan her şeyi kuşatmıştı. Klan kıdemlileri ve klan şefi nihai bir aciliyetle geri çekiliyordu fakat deva başpapazın eli onlara uymamış, göz açıp kapayıncaya dek ateşle temas etmişti.

Sonucunda doğan patlama göklere dek ulaştı!

Alandaki havanın darmaduman oluşuyla da ateş denizi ortadan kalktı. Deva başpapazının illüzyon eli kurtulmuştu fakat Bai Xiaochun’u yakından takip ederken kötü bir durumda olduğu barizdi.

Ancak Bai Xiaochun zayıflamış bir deva seviyesi ilahi kabiliyetten korkmuyordu. Bir anda üç hayalet imge açığa çıkmış, klonları ele doğru atılmıştı.

Bağırarak ilerleyen klonlar ele karşılık vermek için tüm güçlerini kullanmaktaydı!

BOOM!

Odun klonu ele değer değmez ağzından fışkıran kanlarla yeşil bir ışık huzmesi şeklinde Bai Xiaochun’a geri döndü. Lakin el yavaşlamış ve eskiye nazaran solgunlaşmıştı.

BOOM!!

Sırada su klonu vardı. Ele çarpışıyla onun da bedeninin büyük çoğunluğu yok oldu. Fakat el bu defa bir an için yerinde durmuş, solgunluğu daha da artmıştı!

Son sıradaysa ateş klonu vardı. Vakit savunmayla yetinmek yerine inisiyatifi alarak tüm gücüyle saldırma vaktiydi.

BOOM!!!

Ateş klonu ağzından fışkıran kanlarla geriledi. Fakat üç defa art arda hasar gören devasa elden geriye yalnızca dış hatları kalmıştı. Haliyle Bai Xiaochun’un gerçek benliğine ulaştığında yapabildiği tek şey bir ağız dolusu kan fışkırtmak oldu.

Dudaklarındaki kanı silen Bai Xiaochun ise başını arkaya atarak kükrercesine bir kahkaha patlattı.

“Elinden gelen bu mu, deva?!?!” Sözleri ağzından dökülürken... bedeni silinmeye başladı. Havayı delip geçerek ortadan kaybolmasına ramak kaldığı ortadaydı!

#Bu klonlar acayip iyi oldu ya! Üç tanesiyle bile devanın saldırısını etkisiz hale getirebiliyor. Beşini de tamamladığında ne olacağını çok merak ediyorum doğrusu. Neyse en azından dördüncüyü aldık, kazasız belasız onu da tamamlarsak yeni klonumuz geliyor. Herhalde çok geç olmadan beşinciyi de tamamlarız, sonra da gelsin Ruhun Başlangıcı! Hadi okumaya devam!