Çevirmen : Clumsy 

Bai Hao tamamen zirveye çıkmıştı. Bai Qi’yi ezip geçmiş, deva ruhunu çalmış, Bai Klanını şaşkınlık selinde boğmuştu. 

Diğer iki klanın temsilcileri de olabilecek en yüksek derecede şoktaydı.

Dev Hayalet Şehri elçisininse gözleri ışıl ışıldı ve çoktan olanlarla ilgili evine mesaj göndermişti. Önceleri bu meselenin sona erdiğini varsaymıştı; şovun… daha yeni başlıyor olduğunu asla hayal edemezdi!

“Usta ruh büyücüsü!”

“Herkes Bai Hao için klanın çöpü, hiç dikkat etmeye değmeyen piç bir oğul demeye alışmıştı. Potansiyelinin korkunç düşüklükte olduğu bile söyleniyordu. Ama şimdi o düşüğün de düşüğü, duyulmamış bir yetişim sergiliyor!”

“İnsanlar ruh büyücülüğünde de eşit oranda yeteneksiz olduğunu söylüyordu. Ama şimdi… tek seferde yedi renkli ateş yarattı. Bu potansiyel değil de ne?!?!?”

“Tabii… bir taklitçi değilse…”

Lakin herkes şaşkınlığıyla boğuşurken atasal arazideki Bai Xiaochun ateş yaratmayı sonlandırmış değildi… Elini sallayışıyla yedi renkli ateş yayılarak yeni kinci ruhları yuttu. Kullandığı yöntem sıradan ruh büyücüleri tarafından fark edilmiyor olabilirdi ama Adalet İşleri ulu kıdemlisiyle diğer uzmanların nefesi kesilmişti.

“Bu…”

Yedi renkli ateşe yeni bir rengin eklenişiyle ateş denizi Bai Xiaochun’un avcunda birleşti. Eli yeniden açıldığında açığa çıkan şeyse… sekiz renkli ateşti!!

Tabii ki bu, bilhassa bu görevi yerine getirişindeki rahatlığından ötürü şoku daha da arttırmıştı. Sekiz renkli ateş yaratmak onun için son derece basit bir işmiş gibi görünüyordu.

Bunda saklı anlam klan kıdemlilerinin gözlerinin kısılmasına yol açmıştı. Fakat o gözler çabucak yeniden irileşti… çünkü sekiz renkli ateş yayılıp yeni kinci ruhlar yutarak dokuzuncu rengi de belirgin kılmıştı!

Artık…

Dokuz renkli ateşti!!

Bai Xiaochun daha herhangi bir şaşkınlık çığlığı işitilemeden parmaklarını rahatlıkla açarak dokuz renkli ateşi dört bir yanda patlattı.

O ateş denizi tarafından kuşatılmış şekilde süzülürken ruh istifleyen pagodasından çıkan yeni ruhlar dokuz renkli ateş tarafından özümsendi. Bai Xiaochun’un elini kapatıp yeniden açışıyla da… on renk kendisini gösterdi!!

“On renkli ateş!!”

“Usta büyücülüğün zirvesi!!”

“Cennetler! Hayal mi görüyorum? Tek seferde ve çabucak tek renkten on renge dek ulaştı, öyle mi? Bu nasıl mümkün olabilir ki!?!?” O noktada hiç kimse şaşkınlık çığlıklarını tutamamıştı. Serseme dönecekleri söylenebilirdi ama Bai Xiaochun onlara sersemleyecek vakit dahi tanımıyordu. Her hamlesiyle onlara daha çok hayret saplıyor, onları gözlerine inanamayacak hale getiriyordu. Pek çok kişi şimdi ne olacağını görmek için beklentiyle izliyordu…

Hayret nidaları yankılanmaya devam ederken… Bai Xiaochun da çalışmaya devam ediyordu. Işıl ışıl gözlerle elini sallayarak on renkli ateşini de yaymıştı. Atasal arazi göğü alev alevdi ve çok yoğun bir kinci ruh grubu kristal ruh istifleyen pagodadan çıkmaktaydı.

Ateşler dans edip kocaman bir ağız şekli alarak ruhları tüketmeye başladı. Bu sırada gözlemcilerin kalpleri küt küt atıyor, gözleri yuvalarından çıkacak gibi oluyor, başları dönüyordu.

Hiç kimsenin Bai Xiaochun’un ne yapmaya çalıştığını anlamak için yardıma ihtiyacı yoktu… hedef on bir renkli ateşti!

Kıdemliler on renkli ateşin kinci ruhları yutuşunu izlerken nefeslerini tutmuştu, gözlerinde sayısız duygu titreşmekteydi!

“O… o on bir renkli ateş yaratabilir mi...?”

“Yok artık!”

“On bir renkli ateş! Karasal ruh büyücülüğünün alameti! Bai Hao’nun o ateşi yaratmasına imkan yok!!”

Sonuçta… tek bir klan kıdemlisi bile usta rütbesinin üzerine çıkamamıştı ve hiçbirinin bunu başarmaya yönelik umudu da yoktu.

Ama Bai Hao onları çoktan aşmıştı! Tek bir adım daha tamamladığında bir karasal ruh büyücüsü olacaktı ki klanda bu rütbede yalnızca iki kişi vardı, onlar da Disiplin Kurulu ve Adalet İşleri ulu kıdemlileriydi.

Klan şefi bile karasallık rütbesinde değildi. An itibariyle gözlerini taş geçidin üzerindeki ekrana dikmişti ve gözlerine inanamıyor, kalbi delicesine çarpıyordu.

Fakat gözlerindeki öldürme güdüsü azalmamış, aksine iyice yoğunlaşmıştı; Bai Hao’nun kendisinden daha seçilmiş biri oluşunun önemi yoktu, onu hala öldürmek istiyordu!!

Madam Cai ise daha da öfkeliydi, gözlerindeki zehirli nefret Dokuz Dingin yeraltı dünyasına aitmiş gibiydi!

Pek çok göz on renkli ateşe dikilmiş, nefesler kesilmişti. Kinci ruhlar ateş denizini besledikçe yeni bir renk yavaş yavaş kendisini göstermekteydi.

O anda tüm iç çekişler sonlandı ve tüm dünya sessizleşti.

Bai Xiaochun parmaklarını kapattı, ateş denizini avcunda birleştirdi. Ve yeniden açarak tüm atasal araziyi parlak bir ışıkla doldurdu!

“On bir renk!!"

“O… o bir usta ruh büyücüsü değil, o… o…”

“O bir karasal ruh büyücüsü!!!”

“İmkânsız! Bu nasıl yaşanabilir…?” Gencinden yaşlısına tüm Bai Klanı fertleri hayretler içerisindeydi.

“Karasal!!” Klan kıdemlileri titriyor, nefesleri kesik kesik bir hal alıyordu, gözleriyse neredeyse yuvalarından çıkacaktı. Şu anda gördükleri şey Bai Hao’nun Bai Qi’yi öldürüşünden daha da inanılmazdı.

İki ulu kıdemlinin ağızları açık kalmış, zihinleri kontrollerinin ötesine geçmişti.

Tabii ki en çok etkilenenler Madam Cai ve klan şefi ikilisiydi. Madam Cai tamamıyla sersemlemiş bir şekilde, acımasız bir vahşetle donakalmıştı. Klan şefiyse zihnine yüz binlerce yıldırımın düştüğünü hissediyor, orada boş boş dikilmekten başka bir şey yapamıyordu.

Bai Hao’nun ateş yaratma konusundaki içsel yeteneğinden haberdardı. Fakat o yetenek daha önce eyleme dönüşmemişti. Şimdiyse tek renkten on bir renge dek hepsini rahatlıkla yaratarak klan şefini iliklerine dek sarsmıştı.

“Bu yaşanıyor olamaz!!” diyen adamın boynu utanç ve hayretten kıpkırmızı kesilmişti. O on bir renkli ateş adeta dünyasını yakıp kül etmişti.

Diğer iki büyük klanın temsilcileri ve Dev Hayalet Şehri elçisi de hayretler içerisindeydi. Dev Hayalet Şehrinin kontrol ettiği araziler genelinde bir anka kuşu tüyü bulmak bile bu yaşta bir karasal ruh büyücüsü bulmaktan kolaydı. Sonuç olarak hepsi aynı şeyi düşünüyordu: “İşte Bai Klanının baş tacı diye… buna denir…”

Fakat bu şaşkınlık dolu açıklamalar bitemeden Bai Xiaochun’un eli bir kez daha sallanmış, son dalga kinci ruhlar da ruh istifleyen pagodadan çıkışını yapmaya başlamıştı.

Artık neredeyse hiç kinci ruhu kalmamıştı. Fakat on bir renkli ateşi sıradaki seviyeye taşımak için gerekli miktara sahipti. Ateşler yayılırken herkes sersemlemiş durumdaydı.

“O… on iki renkli ateş yaratacak!!”

“Delilik! Bu tamamıyla delilik…”

Bai Xiaochun’un ateş denizine çevrili gözleri ışıl ışıldı. Kinci ruhlar ateşe aktıkça istikrarsız dalgalanmalar beliriyordu. Bai Xiaochun tek yapması gerekenin klonun yardımını almayı bırakıp ateşi istikrarlı hale getirmek olduğunu, böylece on iki renkli ateş elde edeceğini biliyordu.

Ateşi bu şekilde yaratmaya çalışmaya devam ederse de… büyülü ateş yağmuru yeniden kendisini gösterecekti.

“Ve benim istediğim şey de tam olarak bu!” diye mırıldandı sıkılı dişlerinin arasından. Ardından klonlarından biri bir hayalet imgesi şeklinde açığa çıktı. Klon ateşi bastırmaya çalıştıkça dört bir yanda yeri göğü sarsıcı ışıklar yayılmaktaydı.

Işık öylesine parlak ve göz alıcıydı ki ekranı izleyenler bakışlarını kaçırmak zorunda kalıyor, hiç kimse Bai Xiaochun’un klonunu göremiyordu.

Atasal arazinin içerisindekiler bile olanları net bir şekilde çıkartamıyordu. Görebildikleri tek şey… korkunç bir on iki renkli ateş deniziydi!

Tam da o esnada atasal arazinin girişi olan taş geçit… klan şefine yenik düşerek açıldı!!

“Geberme zamanı, Bai Hao!!” diye kükreyen klan şefi de geçit açılır açılmaz içeri adımını attı!

Bu sırada ateş denizinin ortasında olan Bai Xiaochun kocaman bir yarığın açıldığını görmüş, atasal arazinin dışındaki klan üyelerini seçebilir hale gelmiş ve klan şefinin içeriye adım atmakta olduğunu fark etmişti. İşte o noktada suratına bir delilik yerleşti.

“Başarı veya başarısızlık bu son hamleye bağlı!!” diye bağıran Bai Xiaochun bir atım attı, on iki renkli ateşi de yanına aldı, sonra da… Bai Klanı atasal arazisinden çıktı!

#Eveeet, şov tamamlandı. Ateş yağmuru yağmaya hazır, klan şefi de bizimkine atılmaya! Gerçekten son derece heyecanlı bölümler oluyor. O yüzden ben hiç uzatmadan çevirmeye devam ediyorum, siz de okumaya devam!