Bölüm 489 : Suikast Girişimi!

avatar
4345 15

A Will Eternal - Bölüm 489 : Suikast Girişimi!


Çevirmen : Clumsy 

 

Şiddetli bir patlama yankılanırken ruh yetişimcilerinin kendini patlatışı her yöne koca şok dalgaları gönderdi. Aynı zamanda patlama alanında illüzyon bir figür belirdi. Siyah ruh atlı gri figür az önceki ruh yetişimcilerini fazlasıyla aşan bir hızla hareket etmekteydi. Göz açıp kapayıncaya dek de kalkanı aşarak Bai Xiaochun’a hücum etti!

 

“Deva Alemi Benzeri ruh büyücüsü ruhu!!” Her şey öyle hızlı yaşanmıştı ki anında düşmana müdahale etmek için sıçrayan Bai Lin hariç herkes şok içerisinde yerinde kalakalmıştı. Fakat gelen ruh büyücüsü ruhu zaten yok edilmeye kararlıydı ve saldırısında gücünü hiçbir şekilde esirgemiyordu. Sağ elini uzatan ruh, parmağını Bai Xiaochun’a doğrultarak yeşil bir ışık huzmesi gönderdi. Bai Lin bile tüm gücüyle saldırmasına rağmen yeşil enerjiyi yavaşlatmaktan öteye gidememişti, ışık hiçbir Öz Formasyon yetişimcisinin kaçınamayacağı bir hızla ilerlemeye devam etmekteydi.

 

Ölümcül kriz hissiyle dolan Bai Xiaochun’un suratındaki kan çekilmişti. O tehlike anında avazı çıktığınca bağırarak iki bacağındaki Ölmeyen Tendonlara başvurdu ve Öz Formasyonu aşan bir hızla geriye doğru uçtu. Kendisiyle yeşil enerji arasına biraz mesafe soktuktan sonra da frijit qi gücünü kullanarak 300 metre öteye ışınlandı. Tüm bunlara rağmen tehlikeden kılı kılına kurtulabilmişti!

 

Az önce bulunduğu nokta yeşil enerji tarafından delinip geçilirken üzücü bir şekilde o alanın birkaç yüz metre çapında bulunarak dalgalanmalardan nasibini alan tüm Deri Yüzücüler bir anda kan gölüne dönüşmüştü…

 

Hiçbirinin ölmeden önce çığlık atmaya dahi şansı olmamış, Bai Lin ve Bai Xiaochun hariç hepsi ansızın ölmüştü. O çapın dışında kalan Deri Yüzülerin suratlarıysa dehşet içerisinde solgunlaşmıştı.

 

Bai Xiaochun bir ağız dolusu kan kustu. Kemiklerinin kırılmasına ramak kalmış ve beş yin ile altı yang organı neredeyse mahvolmuştu. Ve bu yalnızca saldırının dalgalanmalarının eseriydi!

 

Yakınlardaki yetişimcilerin kalıntılarından oluşan kan gölüne bakan Bai Xiaochun’un içi ürpermişti.

 

“Sen--” Bir şey söyleyemeden bir ağız dolusu kan daha kustu. Neyse ki güçlü bir bedene ve Öz Formasyon yetişimine sahipti. Bu sayede ölmekten kurtulmuş ama yine de ciddi şekilde yaralanmıştı.

 

Biraz daha kan tükürerek kuledeki devasa gözün bakışıyla silinmekte olan illüzyon ruh büyücüsüne baktı.

 

Büyücü yok edilirken gözlerindeki derin karmaşa şunu anlatır gibiydi; Nasıl hayatta kaldı? Ölmekten nasıl kurtuldu!?!

 

Aslında ruh büyücüsü Bai Xiaochun’un saldırının kendisinden kaçınsa dahi bir Öz Formasyon yetişimcisi olarak sonucundaki dalgalanmalarla kesinlikle öleceğini varsaymıştı.

 

Neticede o büyücü Deva Alemi Benzeri yetişimine sahipti ve öncesinde bu suikast girişimine dair hiçbir belirti olmamıştı. Yabaniler başarı garantisi için dikkat dağıtmaları adına yüzü aşkın vahşiyi ve üç ruh yetişimcisini yem etmişti. Bunun yanı sıra suikastçı da güçlü bir ruh büyücüsünün ruhuydu. Tüm bunlar yalnızca Bai Xiaochun’u öldürme amaçlıydı!

 

Bai Xiaochun’u görmek dahi tüm Yabanilerin içini nefretle kavuruyordu ve buna rağmen çabaları başarısızlıkla sonuçlanmıştı!

 

An itibariyle Bai Xiaochun’un alnından terler dökülmekteydi. Ölüme yaklaşmış olmanın verdiği hissiyat inanılmaz yoğundu. Üç ruh yetişimcisi de Ruhun Başlangıcında ve fazlasıyla güçlüydü. Ruh büyücüsüyse Bai Lin gibi Deva Alemine çok yakındı. Bir ruh bedeni olduğu için ve kullandığı birtakım teknikler sayesinde tek bir saldırı için kalkandan geçebilmişti.

 

Bai Lin olmasa Bai Xiaochun daha iyi bir hızla bile o saldırıdan kaçınamazdı!

 

Bai Lin’in suratına son derece nahoş bir ifade yerleşmişti. Bai Xiaochun neredeyse gözünün önünde öldürülecekti ki bu başlı başına apaçık bir tahrikti. Bai Xiaochun onun için çok önemliydi; belki çoktan bolca Ruh Yaklaştırma Hapı üretmiş olsaydı kaybını kabullenebilirdi. Ama henüz çalışmaya dahi başlamamıştı. Şu anda ölmesi Büyük Set Şehri yetişimcileri için ağır bir darbe olurdu.

 

Bu stresle koşturarak Bai Xiaochun’a menekşe ışıklarla titreşen bir tıbbi hap uzattı.

 

“Bu Tanrısal Eser Hapı!”

 

Bai Xiaochun hapın aromasını tek koklayışıyla yaralanmaları geçirmek adına dizayn edilen bir hap olduğunu anlayabilmişti. Hapı hiç tereddüt etmeden ağzına atarken tüm bedeni ruhsal kuvvet ve yaşam gücüyle doldu. Aynı anda tüm yaraları silinmeye başladı.

 

Bai Xiaochun’un daha önce görmediği pek çok mucizevi haptan biriydi ama inanılmaz değerli olduğunu anlayabilmişti. Muhtemelen Bai Lin kendisi için hayat kurtarıcı bir b planı olarak bu hapı saklamıştı. Fakat Bai Xiaochun an itibariyle bu konuyla ilgili bilgilenmekle ilgilenmiyordu. Onun yerine Bai Lin’e dönerek şöyle dedi: “General Bai, beni savaşı izlemek için Büyük Setin tepesine davet ederken güvenli olacağını defalarca tekrar etmiştiniz!” 

 

Bai Xiaochun hala biraz ürkek ve çekingendi, bu yüzden konuşmayı bitirir bitirmez duvarın köşesinden iyice uzaklaştı.

 

Bai Lin ise kendisini korkunç hissediyordu. Kollarını özür dilercesine kavuşturduktan sonra gözlerindeki öldürme güdüsüyle savaş alanına bir göz attı.

 

Tabii ki Bai Xiaochun Bai Lin’e kızgın değildi. Onun yardımı olmasa şu anda hayatta dahi olmayabilirdi. “Ruh büyücüleri gerçekten Büyük Setin kalkanından öylece geçebiliyor mu?” diye sordu.

 

Bai Xiaochun’un sorusu biraz belli belirsiz çıksa da ana nokta barizdi; az daha ölüyordu. Normalde nereye giderse gitsin temkinli davranırdı ama Büyük Setin büyü formasyonu kalkanının koruması nedeniyle burada daima güvende olduğunu varsayıyordu.

 

Bai Lin anlık bir sessizlikten sonra cevap verdi: “Çoğu kişi geçemez. Doğrusu fiziksel bedeni olan ruh büyücüleri bunu yapamaz. Yalnızca ruh formundakiler yapabilir. Fakat kalkanı geçtikleri anda kuledeki göz tarafından tespit edilir ve üç nefeslik süre içerisinde öldürülürler. Bu yüzden bunu yapmayı pek az ruh büyücüsü tercih eder.”

 

Nefesini kontrol altında tutmaya zorlayan Bai Xiaochun duvarın ötesindeki savaş alanına kısaca bir göz attı. An itibariyle vahşiler de ruh denizi de geri çekiliyordu.

 

“Xiaochun, lütfen bugünkü dikkatsizliğimi bağışla.” diyen Bai Lin Bai Xiaochun’a döndü. “Neden benimle tarikat bağlantımı görmeye gelmiyorsun? Ona ne söylersen söyle, ihtiyacın olan tüm kaynaklar senin olacak.”

 

Bai Xiaochun Bai Lin’in imasını anında anlamıştı. Ona, olanların telafisi olarak ceplerini doldurma fırsatı tanıyordu. Bu yüzden yaşananlara yönelik tedirginliğini bastırarak vahşilere nefret dolu son bir bakış attıktan sonra Bai Lin’i takip etti.

 

Çok geçmeden şehre varmış ve Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatı bağlantısının ofisine varmışlardı. Bai Lin statüsü gereği kibar davranma gereği duymuyordu, girişe yönelerek bağırdı: “Song Yiduo, hemen dışarı çık!” 

 

Bir müddet sonra şişman, orta yaşlı bir adam öfleye püfleye dışarı çıktı. Sonra da kollarını kavuşturup selam vererek şöyle dedi: “Neye ihtiyacın var? Söylemen yeterli.” 

 

Bai Lin Bai Xiaochun’a bakarak başıyla onayını verdi ve düşünceli bir şekilde göğe baktı.

 

O anda stresiyle baş etmenin en iyi yolunun yetişim kaynaklarına boğulmak olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden hiç tereddütsüz lafa girdi: “5,000 toprak ruhu yumrusuna ihtiyacım var ve her biri en az 500 yaşında olacak!”

 

Song Yiduo kuyruğuna basılmış bir hayvan gibi ürperdikten sonra yağları sarsıla sarsıla bağırarak karşılık verdi: “500 yaşında mı? 5,000 tane mi? İmkânı yok!” 

 

Bai Xiaochun onu duymazdan gelerek devam etti: “Ayrıca gök ejderi eriği, yedi deniz ginsengi, ejder pulu ve şanlı tanrı bitkisi. Hepsinden 10,000er tane!”

 

Song Yiduo yanıt vermek üzereyken Bai Xiochun lafını keserek ekledi: “Ayrıca dokuz renkli alev yakıtı. Yüz tane!”

 

Song Yiduo’nun öfkesi alevlenmişti. “İmkânsız! O şeylere sahip değilim. Kim olabilir ki zaten?!”

 

Bai Xiaochun Song Yiduo’yu tamamen duymazdan gelerek devam etti: “Ayrıca yetişim basamağını yenilemek için tasarlanmış 10,000 şişe ruh alkolüne ihtiyacım var!

 

“Ve yüz Ruhun Başlangıç Hapına!

 

“Oh doğru ya. Şu şey – ne deniyordu ona? – Tanrısal Eser Hapı! Onlardan da yüz tane istiyorum!”

 

Bu noktada Bai Lin bile gerilmeye başlamıştı. Ona kalırsa böyle bir koleksiyon için dedesine mesaj göndermesi gerekecekti.

 

Song Yiduo ise içten içe yas tutuyordu. Büyük Set Şehrinin günlük işlerinden sorumluydu ve harcamalar çok yükselirse cezalandırılırdı. Aksine yeterli harcamayı yapmadığı takdirde de beş lejyonu mutlu edemez, öfkelenmelerine yol açardı.

 

Bai Xiaochun elini kovarcasına sallayarak Bai Lin’e döndü. Bai Lin ise Song Yiduo’yu buruk bir gülümseme eşliğinde kenara çekti. İlk önce fısıldaşırken bir müddet sonra öfkelendi, yumruğunu yakınlardaki bir kayaya geçirdi ve Song Yiduo’nun ödünü kopardı. Sonra da ikisi birlikte Bai Xiaochun’a ilerledi.

 

Bai Lin buruk bir gülümsemeyle Bai Xiaochun’u yanına çekti, daha çok talepte bulunacağından yana endişeliydi. “Sana onu öldürsen bile dokuz renkli yakıt veya Tanrısal Eser Hapı bulamaz. Ama geri kalan her şeyi halledebilir. Ruhun Başlangıç Haplarına gelince, o işin icabına nasıl bakacağımı düşünmem lazım…”

 

 #Bizimki yine kötü bir olayın ekmeğini yemeyi başardı. Zaten gizli gizli arakladıkları yetmedi bir de alenen yenilerini istedi. Yine çok korkunç olması gereken bir görevde çok talihli bir şekilde hayatına devam ediyor. Bu devran hep böyle sürüp gider mi acaba diyor ve sıradaki bölüme geçiyorum. Orada görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44329 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr