Bölüm 466 : İnanılmaz Büyük Set

avatar
4364 20

A Will Eternal - Bölüm 466 : İnanılmaz Büyük Set


Çevirmen : Clumsy 

 

“Xiaochun,” dedi Zhao Tianjiao ciddi bir ses tonuyla, “bildiğin üzere bu on yıllık sınavın tüm katılımcıları duvarın ötesinde en az üç göreve çıkmak zorunda. Ne zaman yapacağını seçebilirsin ama bu sorumluluktan kurtulman imkânsız. Başka bir deyişle… bir noktada Büyük Setin dışına çıkmak zorundasın!”

 

Ardından Bai Xiaochun'un omzunu kavradı. “Vakti geldiğinde bunu istemesen de yapmak mecburiyetinde olacaksın… Aksi takdirde son testten kalır ve tarikata geri dönemezsin.”

 

Bai Xiaochun’un içi ürpermişti. Üç kez dışarı çıkma düşüncesi dünyayı daha karanlık bir hale getiriyordu. Bu zorunluluğu daha önce işitmiş olsa da üzerine pek düşünmemiş, endişelenmeye değer bir şey olmadığını varsaymıştı. Ama şu ana kadarki tehlikeleri gördükten sonra en ufak bir aksaklıkta zavallı küçük canından olabileceğini fark etmişti. Bunun üzerine üç farklı seferde Büyük Setin dışına çıkacak olduğunu değerlendirince bunun bir ölüm tuzağı olduğunu düşünmeden edememişti…

 

Fakat bu korkunun suratına yansımasına izin vermedi. Bunun yerine çenesini kaldırdı ve konuyu hiç de umursamazmış gibi yaparak cevap verdi: “Yalnızca üç defa, değil mi? Hiç mesele değil. Hatırlatmana gerek yok, Büyük Kardeş Zhao, vakti geldiğinde tabii ki yapılması gerekeni yapacağım.”

 

Zhao Tianjiao kuvvetli bir kahkahanın ardından Bai Xiaochun’un omzuna vurdu. “İyi! Zhao Tianjiao’nun Küçük Kardeşi Bai’den de bu beklenirdi!

 

“Tamamdır, daha fazla uzatmayacağım. Şu anki hızımızla Büyük Sete ulaşmamız yaklaşık yarım ay sürer. Orada yollarımızı ayıracağız… Umarım Büyük Setin içinde veya dışındaki bir dahaki görüşmemizde ikimiz de isimlerimizi duyurmuş oluruz!” Bu sözler eşliğinde bir şişe alkol çıkartıp uzunca yudumladıktan sonra Bai Xiaochun’a uzattı. An itibariyle uzun, kudretli ve tamamen etkileyici görünüyordu. Arkasındaki Chen Yueshan’ın ona bakan gözleri ışıl ışıldı.

 

Bai Xiaochun göğsünü tokatladı, şişeyi aldı ve koca bir ağız dolusu içti. Fakat ne kadar kudretli görünmeye çalışırsa çalışsın Chen Yueshan’ın da diğerlerinin de Zhao Tianjiao’yu izlediğini görmek canını sıkmıştı.

 

“Ahemm…” diye düşündü kendi kendine. “Dikkat çekmem. Ben dikkat çekmeyi sevmeyen biriyim…”

 

Yarım ay geçip gitti. Bir sabah güneşin ilk ışıkları doğudan yükselirken Bai Xiaochun gözlerini açarak ufka baktı ve… dağ sırasını andıran bir şeyi gördü. O şey… Büyük Setti!

 

Manzara Xiaochun’u tamamen sarsmıştı ve kelimelere dökmek imkânsız sayılırdı. Ufukta yatan bir ejder gibi olan Büyük Set göz alabildiğince uzanmaktaydı.

 

Tam 6,000 metre uzunluktaki bariyer iki tarafın arazilerini bütünüyle ayırıyor, dışarıdaki hiçbir şeyin içeri girmesine izin vermiyordu.

 

Bu fiziksel yapının yanı sıra bir de duvardan göklere dek ulaşan siyah, parlak bir ışık kalkanı mevcuttu. Bu kalkan diğer taraftaki her şeyi tamamen mühürlüyordu!

 

Duvar ve kalkanın birleşimi aşılamaz bir bariyer gibi görünüyordu!

 

Duvarın kendisiyse siyah değil mordu… Bai Xiaochun duvardan gelen kan kokusunu dahi alabiliyordu… Duvarın yıllar önce siyah olduğu ama sonsuz bir kan akışıyla lekelendiğini hayal etmek kolaydı!

 

Duvara açılan araziler tamamıyla ıssız ve yaşamdan yoksundu. Oralarda gökteki bulutları dahi etkileyen bir kasvet söz konusuydu, onları da mora döndürmüştü ve bulutlar arada bir gümbürdemeler yayarak delice bir hortum şeklinde dönüyordu.

 

O hortumun içerisinde de kükreyen kırmızı ejderler misali yıldırımlar dans ediyordu.

 

Duvar mor, kalkan siyahtı. Duvarı oluşturan her tuğla inanılmaz bir baskı yayıyordu ve tüm bunların birleşimi… Cennetkarışı ile Yaban Araziler arasında nihai bir ayrım yaratıyordu!

 

An itibariyle duvarın üzerinde yüzü aşkın büyülü top görünüyordu, gökleri yok edip toprağı ortadan kaldıracak kudrette görünen gaddar silahlardı.

 

Büyük Setin tam ortasındaysa Doğu Denizi veya Dünya Şehirlerinin en az on katı büyüklüğünde bir şehir uzanıyordu. Bu şehir Büyük Setin içi ve dışına açılan bir kapı görevi görüyordu!

 

Şehirde sezilebilen sayısız auranın her biri pek çok mücadeleye ait kanları yansıtıyordu, tam bir kararlılıkla doluydu. Bai Xiaochun’un hisleri bu auralardan milyonlarca olduğunu söylüyordu.

 

Üstelik bunların arasındaki çokça Ruhun Başlangıç aurasının yanı sıra bir şey daha vardı ve o şey… yaratımın bir parçası gibi görünecek, yeri göğü sarsacak kadar güçlü bir şeydi.

 

O bir… devaydı!!

 

Devalar çok nadir görülse de burada bir deva bulunuyordu. Ayrıca bu deva Bai Xiaochun için de Zhao Tianjiao için de yabancı değildi. Chen Yueshan’ın babası, üç gözlü Chen Hetian onlardan önce şehre varmış bulunmaktaydı.

 

Takip eden yıllarda Yabanilere karşı yapılan savunmanın liderliğini üstlenecekti!

 

Şehrin tam ortasında beş taraflı bir pagoda(budist tapınağı), kule halinde 30,000 metre kadar göğe uzanmaktaydı. O kulenin tepesinden Büyük Setin öteki tarafındaki her şey net olarak görülebiliyordu. Kulede titreşen yoğun ışıklarsa gözü değen herkesi şok etmeye yeterdi.

 

O pagodanın en üst noktasında tam 300 metre genişlikte devasa bir inci bulunuyordu, içindeyse arada bir iki göz bebekli bir göz şekli alan gizemli bir sis dolanıyordu.

 

O gözü görenler anında sarsılır, cennetlerin iradesinin kendilerini gözlediğini hissederdi!

 

Bai Xiaochun kuleye şok içerisinde bakakalırken Zhao Tianjiao, “Yıldızlı Gök Pagodası!” diye bağırdı.

 

Pagodaya dönük bakışları tam bir şevk ve derin bir saygı doluydu.

 

“Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatımız için kutsal bir objedir. Yıldızlı Gök Pagodası. O incinin içerisinde… bir gerçek ruhun mühürlü olduğunu duymuştum!”

 

“Gerçek ruh mu!?” diyen Bai Xiaochun’un suratında bir şok ifadesi belirdi.

 

“Ben bile gerçek ruhun aslında ne olduğunu bilmiyorum. Ama ustam o gerçek ruh sayesinde Büyük Setin cansız bir obje olmaktan çıktığını söyledi. Artık kendine ait bir yaşam gücüne sahipmiş.

 

“Pagoda yalnızca her tipte tuhaf defansif güce sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda Büyük Setin kalbini de teşkil ediyor. Savaş kredisi ve kaynak dağıtımı meseleleri tamamıyla pagodanın kontrolü altında.” Zhao Tianjiao ansızın derin bir nefes alarak parmağını uzattı.

 

“Xiaochun, bak! Yıldızlı Gök Pagodasının etrafında beş alayın bayrakları var!”

 

Beş bayrağın rüzgârda savruluşu göz alıcı ve baş döndürücü bir manzara sunuyor, ordunun beş alayının uzaklardan dahi seçilebilmesini sağlıyordu!

 

Her biri farklı renk ve mühürlere sahipti. Hepsi de son derece eşsizdi fakat biri Bai Xiaochun’un bilhassa dikkatini çekmişti. Çünkü o bayrağın üzerindeki mühür, canlı canlı derisi yüzülmüş bir yabaniyi tasvir ediyordu!

 

Son derece canlı görünen mühürdeki derisi yüzülen yabaninin acı içerisinde bağırışını işitmek dahi mümkündü. Bai Xiaochun bayrağa bakarken kan dondurucu bir çığlık işitebildiğine neredeyse emindi.

 

“Bu bayraklar Çelik Damarlılar Salonunun beş alayını temsil ediyor, her biri yıllar içerisindeki savaşlarda inanılmaz şeyler başardı. Deri Yüzücüler, Kara İblisler, Yıkım Yıldızları, Yabani Kasapları ve Ruh Katilleri!”

 

“Deri Yüzücüler!” diyen Bai Xiaochun’un soluğu kesilmişti. Nedense o isim zihnini ürpertmişti.

 

“Her alayın kendine has bir bayrağı var, bu bayraklar yalnızca savaştaki başarılarını değil, ne kadar harika olduklarını da sergiliyor. Deri Yüzücülerin bayrağını görüyor musun? O alayın aşırı kana susamış olduğunu işitmiştim. Ne zaman hücuma geçseler düşmanlarının derilerini diri diri yüzüyorlarmış. İsimlerini işitmek bile Büyük Setin dışındaki vahşileri titretmeye yetiyormuş!” Zhao Tianjiao’nun gözleri derin bir saygıyla parıldıyordu, o beş alaydan birine katılmayı ne kadar istediği barizdi.

 

Bai Xiaochun sertçe yutkundu. O beş bayrağı gördükten sonra o kişilerle arasına bir mesafe koyması gerektiğine iyice inanmıştı.

 

Zhao Tianjiao ise neredeyse nefessiz şekilde bildiği her şeyi açıklamaya devam etmekteydi. “Xiaochun, Büyük Setin ötesindeki vahşilerin İnfaz Listesi diye bir şeye sahip olduğunu biliyor muydun? İsmin o listeye yazılırsa Yabani Arazilerdeki herkes seni öldürmek için ellerinden geleni yapıyormuş!

 

“Beş alayın generallerinin her biri o listenin ilk 10unda, içlerinde en üst sıradaki kişiyse Deri Yüzücülerin generali, Bai Lin. Seninle aynı soyadını taşıyor ve devalardan sonra gelerek altıncı sırayı tutuyor!”

 

Bai Xiaochun Büyük Set hakkında edindiği her bilgide orayı daha da tehlikeli ve güvensiz buluyordu.

 

#İnfaz Listesi biraz ürperticiymiş, bizimki bir şekilde kendisini o listede bulmaz umarım 
Alaylar da kulağa hem karizmatik hem korkutucu geliyor. Zhao Tianjiao bir gün aralarına katılabilir mi bilemem ama bizim kaplumbağanın gözünü korkuttukları kesin. Vallahi setin içi de dışı da ayrı korkutucuyken bizimki ne yapacak orası da muamma... O zaman okuyup görelim, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr