Bölüm 442 : ***

avatar
4700 16

A Will Eternal - Bölüm 442 : ***


Çevirmen : Clumsy 

 

“İlk 100 süperstar arasındaki pek çok kişinin yıllar önce Ruhun Başlangıcına ulaştığını ama ruh avlama seferine katılabilmek için kendilerini bastırdığını bile duydum!” Neşe saçan Xu Baocai duyduğu her şeyi açıklamaya devam ediyordu.

 

Bai Xiaochun yeni şeyler işittikçe daha kasvetli bir ifadeye bürünüyordu. Sohbet bittiğinde tüm bu sınav hakkındaki karmaşası iyice artmıştı.

 

En sonundaysa kararını verdi. “Kesinlikle gidemem.” diye düşünüyordu. “Asla olmaz!!”

 

Ansızın Xu Baocai’nin suratı bir şey anımsamışçasına aydınlandı. Ve hem şaşkın hem de güvensiz bir şekilde şöyle dedi: “Oh doğru ya, bilmediğin bir şey daha var, İkincil Başpapaz, büyük bir şey. Cennetler! Bu konuda bir fısıltı işitmiştim. Sınav mevzusunun yayılmaya başlamasından hemen sonra kulağıma takılmıştı.

 

“İkincil Başpapaz, Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatının hayal ettiğinden çok daha büyük olduğunu biliyor muydun? Evet, öyleymiş. Etrafımızda gördüklerimiz tarikatın tamamını oluşturmuyor. Tarikatın Büyük Set sınırlarında farklı kısımları da mevcutmuş!!” Xu Baocai bile bunu işitişinin üzerinden geçen zamana rağmen hala sarsılmış durumdaydı.

 

“Büyük Set mi?” diyen Bai Xiaochun’un suratına şaşkın bir ifade yerleşti.

 

“Evet,” dedi Xu Baocai. Ve sözlerini kuvvetlendirmek için kollarını başının üzerine kaldırarak devam etti. “Büyük Set!! Biz Cennetkarışı Nehrinin doğu kısmındayız ve bizimle kuzey arasında ruhsal enerjiden yoksun koca bir alan var. Nehre yaklaştıkça ruhsal enerji güçleniyor ama insansız alanlarda ilerledikçe de güçsüzleşiyor. Teknik olarak Yaban Arazilere ait bazı kısımlar olsa da Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatı o alanlara geçici olarak yerleşmek için ağır bedeller ödemiş!

 

“İşte orada üç şehir kurulu!

 

“İlki Cennetkarışı Denizine en yakın olan şehir ve en kuvvetli ruhsal enerji orada. İkincisi daha uzakta, üçüncüsüyse Yaban Arazilerin öylesine derininde ki orada hiç ruhsal enerji yok!

 

“Üçüncü şehirde etrafı çevreleyen kocaman bir set mevcut. Yeri göğü sarsıcı Büyük Set, Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatını içinde barındırıyor ve yetişimcilerin en elitlerinden oluşan bir ordu da orada bulunuyor. Duyduklarıma bakılırsa onlara Çelik Damarlılar Salonu deniyormuş!

 

“Ayrıca Büyük Seti kontrol eden tek tarikatın Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatı olmadığını da işittim. Cennetkarışı Denizindeki nehir kaynaklı dört tarikat da setin bir kısmını savunuyormuş!

 

“Büyük Setin dört kısmı en nihayetinde bağlanıyor ve Cennetkarışı Nehriyle tüm tarikatları koruyan koca bir çember oluşturuyormuş!

 

“Büyük Setin dışındaki alansa esas Yaban Araziler! Duyduklarıma bakılırsa ruh avlama seferine katılanlar Büyük Setin dışına çıkacakmış, hem de tek seferle sınırlı olmayacakmış…” Konuştukça tüm bilgilerini toparlayan Xu Baocai’nin ifadesi, Büyük Setin aslında iki karşıt gücü ayırdığını fark edişiyle yavaşça değişmişti!

 

Sesi yavaşça silinmiş ve gözbebekleri kısılmıştı.

 

“Şimdi anladın mı?” diyen Bai Xiaochun’un kaşları biraz çatıldı.

 

“Öyle olamaz, değil mi?” dedi Xu Baocai sessizce. “Belki de sadece Büyük Setin dışındaki alan gerçekten tehlikeli diyedir. Bu yüzden, tehlikeyi uzak tutmak için inşa etmişler olabilirler… Ya da belki de ruhları içeri almamak içindir?” Xu Baocai gizemli bir şeylerin döndüğüne giderek daha çok emin olmuş, yapbozun parçalarını birleştirir gibi bir tepki vererek ürpermişti.

 

En sonunda bu konuyu daha derinlemesine düşünmeye cüret edemeyerek, sersemlemiş bir şekilde mağarayı terk etti. Bai Xiaochun ise gözyaşlarına boğulmak üzere gibi, hoşnutsuz bir ruh halindeydi. Hissettiği tehlike yüzünden sefere katılmayacağını garanti altına almanın bir yolunu bulması gerektiğini biliyordu. Ama henüz bu konu üzerine düşünememişken tarikat lideri ve tepe lordlarının çıraklara verdiği emirler yayılmaya başladı.

 

“İlk 1,000deki tüm süperstarlar ruh avlama seferine katılacak. On yıl sürecek bu seferde en az üç defa Büyük Setin dışına çıkmak zorundasınız! On yıl sonlandığında tarikat karargahlarına dönebilirsiniz!”

 

Bai Xiaochun anında kötü hislere kapılmıştı.

 

“Bittim ben.” diye sızlandı. “Mahvoldum…” Sonuçta burası başpapazlarını ikna edebileceği Nehre Meydan Okuyan Tarikat değildi. Daha yeni mor kısma ulaşmış ve ismini duyurmuştu. Yani hiçbir seçeneği yoktu.

 

“Bu görev haddinden fazla tehlikeli olacak! Tarikatın Büyük Setinin ruhları değil hainleri dışarda tutmak için yapıldığı ortada…” Çokça düşündükten sonra sorularına yanıt alabilme umuduyla Chen Manyao’nun mağarasına gitti.

 

Chen Manyao onu gördüğüne şaşırmış görünmüyordu. Xiaochun’u içeri davet ettikten sonra suratında muammalı bir gülümsemeyle oturmuştu.

 

Bai Xiaochun boğazını temizleyerek lafa girdi: “Şey, umm, Manyao, sana Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatında iyi davrandım, değil mi? Henüz verdiğin sözü yerine getirmedin.”

 

Chen Manyao ağzını kapatarak hafifçe güldü. Zaten güzel bir kızken gülümsediğinde iyice çekici bir hal alıyordu.

 

“Endişelenme, İkincil Başpapaz. Büyük Setin dışındaki Yaban Arazilerde bile dikkatli olduğun müddetçe güvende olacaksın. Üstelik bu seyahatin senin için büyük bir fırsat olduğu kesin. Asla bilemezsin, belki bir deva ruhu bile elde edebilirsin. Tabii gerçekten endişeliysen bize katılmakta daima özgürsün.”

 

Bai Xiaochun iç çekti. Ve bu konudan kaçınarak şöyle dedi: “Ah hadi ama, dünyada kaç deva ruhu olabilir ki? Geçen onca yılda var olanlar da kesinlikle bulunmuştur.”

 

“Muhtemelen tam olarak anlayamadığın şeyler var, İkincil Başpapaz. Yaban Araziler özeldir. Yeraltı Nehri çokça ruh içerir. Cennetkarışı Aleminin var olduğu sayısız yıl içerisinde o nehirde ölen tüm ruhlar Yaban Arazilerde birikti. Eskisine nazaran daha az deva ruhu olsa da hala var oldukları kesin!”

 

“Birikti mi?” diye mırıldanan Xiaochun’un suratında bir şaşkınlık ifadesi belirmişti.

 

“Detayları bilmiyorum, doğrusu neden böyle olduğunu da bilmiyorum. Ama Yaban Arazilerin yıllardır ruh biriktirdiğini biliyorum.” diyen Chen Manyao son derece dürüst görünüyordu.

 

“Yaban Arazilerde hiç ruhsal enerji yoksa,” diye belirtti Bai Xiaochun, “oradaki insanlar nasıl yetişim yapıyor?”

 

“Ruhsal enerji yok,” dedi Chen Manyao yumuşak bir tonla. “ama bolca ruh var. Onları avlıyor, özümsüyor ve böylece yetişim yapıyorsun!”

 

Chen Manyao uzun bir sürenin sonunda bir kez daha Bai Xiaochun’un Yaban Arazilere katılmasının bahsini açmıştı. Bai Xiaochun bu defa doğrudan reddetmedi. Ve bir müddet düşündükten sonra arkasını dönerek oradan ayrıldı.

 

Gökkuşağının Gök Çeyreğinde ilerlerken iç çekip duruyordu. İçgüdüleri ona bu seferin çok tehlikeli olacağını söylüyordu. Lakin bu işten yırtması mümkün değildi. Bu yüzden kaderini kabullenmek durumundaydı. Kasvetli bir ifadeyle mağarasına yönelmişti.

 

Yol boyunca pek çok yetişimci tarafından saygılı şekillerde selamlandı. Fakat bu ilginin tadını çıkaracak halde değildi. Akşam çöküyor, batan güneşin ışıkları Cennetkarışı Denizinin altın sularına yansıyarak mükemmel bir manzara yaratıyordu. Denize bakıp iç çeken Bai Xiaochun’un aklından halihazırda sahip olduğu deva ruhu geçiyordu. Sahiden de bir seçeneği kalmazsa on yıl boyunca Büyük Setteki güvenli bir yerde gizlenir, sonra da tarikata dönüp o deva ruhunu beş deva yaratığı ruhuyla takas ederek Ruhun Başlangıcına geçerdi.

 

Bu düşünceler eşliğinde kendisi için üzülüyor, bir yandan da vereceği kararla boğuşuyorken mağarasına vararak içeri girmeye hazırlandı. Fakat tam adımını atacakken yerinde duraksadı ve gözleri ışıldadı.

 

Beklenmedik bir şekilde, mağarasının içerisinde kendisini bekleyen biri vardı!

 

Yetişim basamağının gücünü çekip parmağını sallayarak ön kapıyı açtığında sırtı dönük şekilde duran genç bir kadınla karşılaştı!

 

O sırtı görür görmez içini bir titreme almış, nefes alıp verişi ağırlaşmıştı.

 

“Sen…”

 

Bu harfler dudaklarından kaçarken genç kadın yavaşça önünü döndü ve Bai Xiaochun’u iliklerine dek sarsacak bir suratı gözler önüne serdi!

 

Yumuşak bir ses tonuyla, “Xiaochun…” derken gözleri ışıldamaktaydı.

 

“Du Lingfei!” dedi Xiaochun. Onu bir daha görmenin nasıl olacağını sık sık düşünürdü. Fakat hayalindeki kadar şok edici olmamıştı. Durduk yere yaşanmış olsa da bu karşılaşmaya çoktandır hazırlıklıydı.

 

Gözlerinde karmaşık duygular titreşirken sessizlik dolu bir an yaşandı. Ansızın aklına Gökkuşağının Gök Çeyreği tepe lordunun gösterdiği iyi muamele ve Feng Youde’nin kendisini kanatlarının altına alışı geldi. Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatında geçirdiği süre boyunca biri onu gizliden gizliye kollamış gibiydi. Bu konuda birtakım tahminleri olsa da Du Lingfei’yi karşısında görmek her şeye anlam kazandırmıştı.

 

Kız, karmaşa ve melankoli karışımı bir ifadeyle şöyle dedi: “Xiaochun, üzgünü--”

 

Bai Xiaochun yavaş ve güçlü kelimelerle araya girdi: “Kan Akımı Tarikatındaki sen miydin!?”

 

“Evet!” diye yanıtladı kız hiç tereddüt etmeden.

 

Ve Xiaochun doğruca gözlerine bakarak sorularını sıraladı: “Bir çeşit ajan falan mıydın? Neden? Ruh Akımı ve Kan Akımı Tarikatlarında en yapıyordun? Ve burada ne işin var?”

 

Bölüm 442 : Du Lingfei Görünüyor

#Sor anacım sor, daha bin tane falan soru sor, benim yerime de sor 
Vallahi şu kızın olayı kadar merak ettiğim çok az şey var. (Konuşan tavşan da onlardan biri) Ama kızın uslu uslu oturup da hepsini açıklayacağını hiç sanmıyorum. Yine de ansızın karşısına çıkması ilginç olmuş. Bakalım seferden önce bizimkine ne söyleyecek... Umarım bir şeyler açıklar diyerek ilerliyorum, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44305 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr