Bölüm 410 : Feng Youde'ye Bir Sürpriz!

avatar
5148 18

A Will Eternal - Bölüm 410 : Feng Youde'ye Bir Sürpriz!


Çevirmen : Clumsy 

 

Bai Xiaochun’un İblis Katledenler Salonu ve Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatından ayrılışından bu yana on gün geçmişti. Dao Koruyucuları son derece gergindi. Hiçbiri görevin nasıl gittiğini bilemese de harcadıkları hatırı sayılır erdem puanı sayesinde Xiaochun’un öldürmesi gereken Kuruluş Kadrosu yetişimcisi hakkında bilgi edinebilmişlerdi. Buldukları şeyse bu yetişimcinin bir hayli dikkat çekici bir geçmişi olduğuydu.

 

Bunu öğrenir öğrenmez Xiaochun’a haber vermeye çalışmışlardı ama her nedense ona ulaşmaları imkansızdı!

 

Belki Ebedi Akış Kıtasında olduğu için belki de başka bir sebeptendi ama her halükârda irtibat kurulamıyordu.

 

Onlar gerginlikleriyle meşgulken Ruhun Başlangıcındaki İblis Katledenler Salonu Efendisi Feng Youde bir tapınakta meditasyon yapmaktaydı.

 

Çaylakları çoktan aklından atmıştı. Görevlerinden sağ dönüp dönmeyecekleri umurunda bile değildi; yıllar içerisinde ölen İblis Katledenler Salonu üyesi sayısı takibi yapılamayacak kadar çoktu.

 

Genel olarak çaylakların ilk görevleri pek zor olmamıştı, kurtulma şansları yüksekti. Salon efendisi birkaç gün önce Usta Bulut-Daosuna formalite icabı birkaç soru sormuş ve sonra da yetişimine dönmüştü.

 

Tapınağında otururken ansızın çantasındaki bir şeylerin ışıl ışıl parladığını fark etti. Kaşlarını çatarak kim meditasyonumu bozmaya cüret ediyor diye düşündükten sonra ilahi hisleriyle çantasındaki yeşim kâğıdı taradığındaysa ifadesi titreşti ve gözleri irileşti.

 

Hatta soluğu bile kesilmiş ve suratına olanlara inanamaz bir ifade yerleşmişti.

 

“Cennetkarışı elçisi beni mi çağırıyor!?!?”

 

Cennetkarışı elçisi hakkındaki sınırlı bilgisi bu kişinin çok muammalı bir figür olduğu ve Cennetkarışı Denizinden geçici olarak Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatına geldiğinden ibaretti. Tarikatın yarı tanrı başpapazı bile o elçiye saygıyla yaklaşmaktaydı.  

 

Salon efendisinin normal şartlarda bu önemde birine ancak uzaktan bakabilmesi gerekirdi ama şimdi onun tarafından bizzat çağrılıyordu! Bu durum Feng Youde’nin normalde takındığı nazik ifadeyi stresle çarpıklaştırmıştı. Oyalanmaya cesaret edemeyerek ayağa kalkan adam meditasyon yaptığı tapınaktan çıkarak bir ışık huzmesi halinde ikinci kat gökkuşaklarını aşarak doğruca ilk gökkuşağının zirvesine ulaştı.

 

Tüm alan kısıtlayıcı bir büyüyle mühürlenmişti fakat Feng Youde büyü tarafından tarandıktan sonra geçebildi. Her nedense bu, iyice gerilmesine yol açmıştı.

 

Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatının ilk gökkuşağı, tarikatın yarı tanrı başpapazına ve son zamanlardaki misafiri gizemli Cennetkarışı elçisine aitti.

 

Defansif bariyeri aşan Feng Youde bizzat gökkuşağına adım atmaya cesaret edememişti, öylece ellerini kavuşturmuş, saygıyla eğilmiş ve beklemişti.

 

“Gökkuşağının Gök Çeyreğinin İblis Katledenler Salonu Efendisi Feng Youde, Cennetkarışı elçisiyle görüşme talebiyle buradadır.”

 

Hemen hemen aynı saniyede havada bulanık bir figür belirdi ve baştan aşağı süzdüğü Feng Youde’yi gökkuşağına yönlendirdi.

 

Bulanık figür tarafından kuş sesleri, çiçek kokuları, güçlü ruhsal enerjilerle kuşatılarak ve içerisinde tembelce yüzen yedi renkli balıklardan oluşan bir gölet manzarasıyla ilerleyen Feng Youde’nin gerginliği artmaya devam ediyordu. Bahsi geçen balıkların ejder yavruları olduğuysa yakından bakıldığında belli oluyordu.

 

Göletin yanında ahşap bir kabin, içerisindeyse zither(kanun benzeri bir çalgı) çalan bir figür görünüyordu. Yayılan müzik zarif olsa da hafif bir öldürme güdüsü de barındırıyordu. Her nasılsa vadideki ruhsal enerjiyi etkiliyor, belli belirsiz vahşi yaratık imgeleri doğuruyordu ki o yaratıklar da olabildiğince şaşırtıcıydı.

 

Feng Youde derin bir nefes alarak kabinin yaklaşık 300 metre ilerisine yürüdü. Bu noktada üzerine çöken baskı öylesine yoğunlaştı ki daha fazla ilerlemeye cesareti kalmadı. Kollarını kavuşturup iyice eğilerek lafa girdi: “Ben Feng Youde. Selamlar Cennetkarışı Elçisi.”

 

İfadesi daha saygılı olamazdı. Yarı tanrı başpapazın bile saygı duyduğu elçi ya yetişimi ya da arkasındaki kişiler nedeniyle en ufak bir saygısızlığa mahal verilemeyecek biriydi. Feng Youde bunu gayet iyi biliyordu.

 

Uzun bir sürenin ardından ahşap kulübeden genç bir kadın çıktı. “Feng Youde…”

 

Kızın ağzından isminin dökülüşü bile Feng Youde’nin ifadesini iyice kasvetli bir hale bürümeye yetmişti. Buna rağmen iyice eğildi.

 

“Gerilmene gerek yok.” diye devam etti kadın. “Bugün seni çağırma sebebim aklımda senin için bir görev belirmiş olması…”

 

“Ne dilerseniz Elçim! Ne emriniz olursa Ben, Feng Youde, yerine getirmek için tüm gücümü kullanacağım!” Sesindeki kararlılık demiri kesebilecek sertlikte ve duyan herkesi inandıracak yeterlilikteydi.  

 

Geçen bir anın ardından genç kadın tekrar konuştu: “İblis Katledenler Salonunda Bai Xiaochun isimli biri var. Gökkuşağının Gök Çeyreğinde geçireceği vakitte başına hiçbir şey gelmemesini sağla. Eğer Ruhun Başlangıç Aşamasına ulaşıp kıdemli meclisine katılana dek onu güvende tutarsan seni Deva Alemine ulaşmanı sağlayacak bir talihle ödüllendireceğim!”

 

Feng Youde bu sözler karşısında afallamıştı. O bir Ruhun Başlangıç Aşaması yetişimcisi ve İblis Katledenler Salonu Efendisiydi. Kurnaz bir tilki olarak bazı durumlarda ne kadar az şey bilirse o kadar iyi olacağından haberdardı.

 

Bu bilhassa Cennetkarışı elçisi gibi güçlü kişiler karşısında geçerliydi. Durumu ne kadar az anlarsa o kadar iyiydi. Üstelik bir deva olma fırsatını işitmek gözlerini ışıl ışıl yapmıştı. Bu teklif bir başkasından gelse inanamayabilirdi ama Cennetkarışı elçisinin sözünden bahsediyorduk! Haliyle genç kadının sözüne tamamıyla güvenmişti!

 

“Deva Alemi…” diye mırıldanırken gözleri heyecandan parlıyordu. Tabii ki Deva Alemine erişme arzusu yoğundu fakat şu anki yetişimiyle bir deva olmak imkânsız olmasa da bu olasılık gün geçtikçe azalmaktaydı. Bu yüzden elçinin sözleri daha kışkırtıcı olamazdı. Hemen kollarını kavuşturarak daha da eğildi.

 

“Korkmayın, Elçim. Ne derseniz yapacağıma en ufak bir şüpheniz olmasın!!” Heyecan saçan adam arkasını dönerek ayrıldı ve prizmatik bir ışık huzmesi şeklinde Gökkuşağının Gök Çeyreği yoluna koyuldu.

 

Yol boyunca da bahsi geçen fırsatı düşünüp heyecanlanmadan ve bu benim dönüm noktam olabilir demeden edemedi. Heyecanını gizlemeye çalışsa da gözlerinin ışıldayışının önüne geçemiyordu.

 

“Şu Bai Xiaochun’un o kadar güçlü birinin kendi uğruna emir vermesini sağlamış olduğuna inanamıyorum!” Nedense Bai Xiaochun ismi tanıdık geliyor ama o ismin kime ait olduğunu çıkartamıyordu. Artık her kimse İblis Katledenler Salonunda geçireceği süreçte ona iyi davranacak, onu her türlü tehlikeden uzak tutacak ve Ruhun Başlangıç Aşamasına dek yetiştirecekti.

 

“Hahaha! Anlaşılan Deva Alemi şansım köşeyi dönünce karşımda olacak!” Bu düşünceyle biraz daha hızlanarak çabucak Gökkuşağının Gök Çeyreğine ve İblis Katledenler Salonuna vardı.

 

“Usta Bulut-Daosunu hemen yanıma gönderin!” dedi. İblis Katledenler Salonunda isimlerini tek tek hatırlayamayacağı kadar çok kişi vardı, o yüzden en iyi yöntem işin icabına Usta Bulut-Daosu aracılığıyla bakmaktı.

 

Sonuçta çırakların kayıtlarını tutma ve görevlerini dağıtma yükümlülüğü Usta Bulut-Daosuna aitti. Ve Feng Youde’nin en güvenilir asistanı olarak yıllardır bu konuda harika bir iş çıkarmıştı.

 

Feng Youde tapınağına yerleşmek üzereyken Usta Bulut-Daosu yanına ulaştı. Onu bekletmekten korkarak gizli bir büyüyle çabucak gelmişti, bu yüzden dışarıdan sonik patlama sesleri işitilmekteydi. Tapınağın dışına inen adam üstünü başını düzelttikten sonra da sokulgan bir gülümseme takınarak içeri koşturdu.

 

Girer girmez fark ettiği ilk şey nazik suratlı Feng Youde’nin her zamanki gibi salonun başındaki sandalyede oturmadığı oldu. Bunun yerine pek çok kişinin fark etmeyeceği bir neşe gizli ifadesiyle ileri geri yürüyordu. Tabii ona yıllardır yardımcılık eden Usta Bulut-Daosu o neşeyi fark etmeden geçememişti.

 

“Selamlar, Salon Efendisi!” dedi. Ve bir dalkavukluk timsali olarak devam etti: “Tebrik ederim, lütfen en içten kutlamalarımı kabul edin! Çırağınız suratınızdaki sağlıklı ışıltıya bakarak muazzam bir olayın meydana geldiğini söyleyebiliyor!”

 

Usta Bulut-Daosunun sözlerini işiten Feng Youde içten bir kahkaha attı.

 

“Ah sen yok musun!” deyip gülümseyerek parmağını salladı. “İnsanların surat ifadelerini okumaya daha az, yetişime daha çok vakit ayırmış olsaydın Ruhun Başlangıç Aşamasını çoktan geride bırakmış olabilirdin!”

 

Durumu doğru algılamış olduğunu fark eden Usta Bulut-Daosu kıs kıs güldü. “Çırağınız--”

 

Fakat tam yeni iltifatlar sıralayacakken Feng Youde’nin kollarını sıvayıp araya girişiyle susturuldu: “Tamamdır, bu kadar dalkavukluk yeter. İblis Katledenler Salonunda Bai Xiaochun isimli bir çırağımız var, değil mi?”

 

Usta Bulut-Daosunun ağzı açık kalmıştı. “Ha? Bai Xiaochun mu?”

 

#Bai Xiaochun canım Bai Xiaochun, kim bilir neler yapmaya gönderdiğin, başına ne belalar sardığın Bai Xiaochun... 
Henüz bir sorun çıktığını görmesek de bir sonraki bölümde detayları öğreniriz herhalde. 
Bu arada bizim bu gizemli elçimiz yine Du Lingfei'dir herhalde. Benim merak ettiğim şey bu kızın zamanında neden Ruh Akımına geldiği. Ruh Akımı Aşağı Sahalardaydı. Sonra Orta Sahalara geçtik. Sonra onları kontrol eden Yıldızlı Gök Dao Polariteye. Ve bu kız bunların yarı tanrısına bile boyun eğdirebiliyor. Nasıl bir arka planı olduğunu hayal dahi edemiyorum. E madem öyle sahiden de Ruh Akımında ne işi vardı? Şu mesele çözülmeden ölmeyelim diyor ve sıradaki bölüme geçiyorum, orada görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr