Bölüm 408 : Bu Meydan!

avatar
4575 21

A Will Eternal - Bölüm 408 : Bu Meydan!


Çevirmen : Clumsy 

 

Tüm grup panik halindeydi. Hiçbiri İblis Katledenler Salonu tarafından seçilmeyi beklemiyordu ve onlar dehşet içerisinde titremekle meşgulken salon efendisi dik bakışlarla bağırdı: “Kapayın çenenizi, hepiniz!”

 

Gök gürültüsünü andıran sesi tüm grubu anında sessizleştirmişti. Ne Bai Xiaochun ne de bir başkası önceki nazik suratlı yaşlı adamla bu keskin bakışlı ve sert salon efendisini bağdaştırabiliyordu.

 

“İblis Katledenler Salonunda şeytanlara boyun eğdirir ve iblisleri defederiz. Takip ettiğimiz Dao, düşmanlarımızı katletme şeklindedir. Peki gerçekten çoğunuz bu onuru ve şerefi bir kenara atmak mı istiyor? Dinleyin. Geri kalmayın diye hızımın yalnızca yüzde onunu kullanacağım. Benimle İblis Katledenler Salonunun esas meydanında buluşmaya en son gelen kişi anında çok ‘önemli’ bir göreve gönderilecek! Tabii ki ben cezaların yanı sıra ödüller sunmayı da severim. Meydana giden yolda beni geçebilen olursa önümüzdeki üç yılda hiçbir göreve katılmak zorunda olmayacak!” dedikten sonra soğuk bir homurdanma eşliğinde hızını arttırdı.

 

Herkesin soluğu kesilmişti. Salon efendisinin bahsettiği ‘önemli’ görevin hiç kimse için iyi olmadığı aşikardı. Dolayısıyla herkes elinden geldiğince hızlı şekilde, hiç tereddüt etmeden yola koyulmuştu.

 

Bai Xiaochun ise hem ağlamak üzereydi hem de tuzağa düşürüldüğü için öfkeliydi. Buna bir de İblis Katledenler Salonuna katılmanın verdiği dehşet eklenince aklındaki söylentilerle birlikte hemen salon efendisinin peşine takılmıştı.

 

Yoldaş çıraklarının az önce titreye titreye söylediği sözler özellikle dehşete düşürücüydü.

 

“Muhtemelen Chen Manyao’nun hatası değildi. Beni tuzağa düşürmekle eline bir şey geçmez. Büyük ihtimalle beni korumak için yeterli desteğe sahip değildi. Eminim hepsi Li Yuansheng ve deva klanının suçudur. Ölmem için her yolu deniyor!” Bu düşünceyle dişlerini sıkarak çırakların ne kadar hızlı olduğunu ölçtü ve gözlerinde titreşen kararlılıkla hızlandı.

 

O ivmelendikçe rüzgâr kulaklarını aşıyor, ardında ardışık imgelerden başka bir şey kalmıyordu. Göz açıp kapayıncaya dek sürünün liderlerine yetişmişti, canı için kaçarmışçasına devam etmekteydi.

 

Yalnızca sonuncu olmayı arzulamamakla kalmıyor, bir yandan da salon efendisini geçerse alacağı ödülü düşünmeden edemiyordu. Üç yıl boyunca görevlerden muaf tutulma fikri içindeki yakıtı ateşliyordu. Gözleri tamamen kan çanağına dönmüş bir şekilde dişlerini sıkmıştı ve gözleri öndeki yaşlı Ruhun Başlangıç Aşaması yetişimcisinin üzerindeydi. Salon Efendisinin hızla ilerliyor olsa da her şeyini ortaya koymadığı barizdi. Hatta havada öylece süzülüyor ama attığı her adımla binlerce metre ilerliyordu.

 

Salon efendisine kalırsa herhangi bir çırağın onun bu hızına yetişmesi bile bayağı etkileyici olurdu. Ayrıca insanlara birazcık haddini bildirmenin de faydası dokunurdu. Sonuçta İblis Katledenler Salonunda hayat acıydı ve o da daima çaylaklara dersini vermek isterdi.

 

Bu şekilde iç çekerek ilerlerken ansızın ardından bir ıslık sesi işitti ve suratına şaşkın bir ifade yerleşti. İlahi hislerini gönderdiğinde Bai Xiaochun’un inanılmaz denilebilecek bir hızla uçarak tüm yoldaşlarını geçtiğini ve kendisine yaklaştığını fark etti. Hatta yetişmesi an meselesiydi.

 

“Eee?” diye şaşkınca mırıldandı. İblis Katledenler Salonuna çaylak aldığı onca yılda böyle bir hıza denk gelmemişti. Başka bir şansı olmadığı için birazcık hızlandı ve kendisini birkaç yüz metre kadar ilerletti.

 

Adamı yakaladığını sanan ve soluklanan Bai Xiaochun ise salon efendisinin ansızın ivmelenip araya yüzlerce metre koyduğunu gördü. Ardından içinde yükselen gerginlikle sırtında iki kanat belirterek patlayıcı bir hıza erişti.

 

İki adam bu şekilde ilerlerken Bai Xiaochun’un hızının salon efendisini bir nebze aştığını görmek mümkündü. Kanatları, beden gücü ve Cennet-Daosu Altın Özü sayesinde farkı kapatmış, aralarında sadece birkaç düzine metre kalmıştı.

 

Bu noktada gözleri irileşen salon efendisi biraz daha hızlandı. Gücünün yüzde onunu kullanma limitinin sonuna gelmişti. Yeni çırak seçmekle geçirdiği onca yılda kendisini yüzde onu aşmaya zorlayan hiç kimseye denk gelmemişti. Fakat şok edici bir şekilde Bai Xiaochun diğer çıraklara hiç benzemiyordu.

 

Yalnızca yüzde onunu kullandığı takdirde bir noktada Bai Xiaochun tarafından geride bırakılacağından emindi.

 

Bu sırada İblis Katledenler Salonu görünür olmuş, Bai Xiaochun salon efendisinin yanına ulaşmıştı. Soluk alışları her yönden işitiliyor, alnında mavi damarlar görünüyordu. Gözlerindeyse canı buna bağlıymışçasına bir bakış mevcuttu.

 

Onun gözünde canı sahiden de buna bağlıydı. Yukarıdaki İblis Katledenler Salonu, bulutlar ve sayısız tesis, tapınak, bina bile çevrili koca bir dağdı. Her tarafta yetişimciler dolanıyordu, en kayda değer şeyse bizzat dağın üzerine kazılı kelimelerdi!

 

İblis Katledenler Salonu!

 

Her harf 300er metre uzunlukta ve kan kırmızısıydı. Yazı, şok edici bir manzara sağlamanın yanı sıra korkunç, öldürücü bir de aura yayıyordu.

 

Salon efendisini kesinlikle geçeceğini ve üç yıllık görev muafiyeti alacağını fark eden Bai Xiaochun’un gözbebekleri kısılmıştı.

 

“Bu küçük serseri ne yaptığını sanıyor?” diye düşünen salon efendisiyse dik dik Xiaochun’a bakıyordu. “Beni utandırmaya mı çalışıyor?!”

 

O engin yetişimli bir Ruhun Başlangıç Aşaması Daoist efendisiydi. Kendisini yetişiminin yalnızca yüzde onuyla sınırlandırmış olsa bile genç nesilden biri tarafından geçilmek büyük bir utanç olurdu. Bu düşünceyle kaşlarını çatıp İblis Katledenler Salonuna bakıyordu ve tam ne yapacağı üzerine tereddüt ederken…

 

Bai Xiaochun’un hedefe olan uzaklığı 3,000 metre civarına inmişti. Bu noktada daha da sağlam bir hız kazanıp Dağ Sarsan Darbeyi kullanarak yaydığı gümbürdeme sesleriyle salon efendisini geçti. Bir an sonraysa meydana ayak bastı.

 

Salon efendisinin bakışları yoğunlaşmıştı ve içten içe lanetler okuyordu. Bir adım sonra o da ufak bir ışınlanmaya başvurdu.

 

Fakat o bunu yaparken Bai Xiaochun frijit qi’sini göndererek etrafında 3,000 metrelik bir buz doğurdu. Sonra da ışınlamayı andıran bir şey yaptı ve bir an sonra meydandaki tapınağın önüne ulaştı.

 

Işınlanmasını tamamlayan salon efendisinin ağzı hayalet görmüşçesine açık kalmıştı.

 

“Birinciyim!” diye bağıran Bai Xiaochun bir yandan da soluklanmaya çalışıyordu. “Hahahahaha!!”

 

Etrafına baktığında meydana ilk ulaşanın kendisi olduğundan tamamıyla emin olmuştu. İşte o anda uzaklardan kadim bir ses yankılandı.

 

“Fena değil. Sahiden de oraya ilk sen ulaştın. Ama orada ne işin var ki? Benim bahsettiğim meydan burasıydı.” Bai Xiaochun etrafında dönmüş ve uzaklardaki başka bir meydandan kendisine sırıtan salon efendisini fark etmişti.

 

Etrafa baktığındaysa kendisinin ana tapınağın dışındaki bir meydanda dikildiğini, salon efendisininse yan tapınaklardan birinin meydanında olduğunu onayladı. Ansızın suratı düştü ve kalbi keder doldu.

 

“Sen…” derken ağlamasına ramak kalmıştı. Salon efendisi ne kadar utanmaz olursa olsun elinden gelecek bir şey yoktu. Bu yüzden üzgün bir iç çekiş eşliğinde ilerledi. Kollarını kavuşturup iyice eğildikten sonraysa şöyle dedi: “Çırak Bai Xiaochun resmi selamlarını sunar, Salon Efendisi!”

 

Salon efendisi gülümsedi ve yine o eski nazik halini aldı. Fakat içten içe soğuk bir şekilde homurdanıyordu ve Bai Xiaochun’un kendisini aşan bir hız sergilediğini unutmamakta kararlıydı.

 

Salon efendisinin varışıyla diğer İblis Katledenler Salonu üyeleri de koşuşturmaya başlamıştı. İlk varan orta yaşlı ve keçi sakallı bir Öz Formasyon sonları üyesi oldu. Kollarını kavuşturup salon efendisini saygıyla selamladıktan sonra da yaltaklanıcı birkaç söz sarf etti, Bai Xiaochun’un da kendisini duyuyor oluşunu umursuyor gibi görünmüyordu.

 

Salon efendisi bu sözleri gülümseyerek ve başıyla onay vererek karşıladı, orta yaşlı adamsa kenara çekildi ve ilgiyle ışıldayan gözlerini Bai Xiaochun’a çevirdi.

 

Çok geçmeden diğer üyeler de geldi, sona kalansa tir titreyen bir Öz Benzeri yetişimcisi oldu. Salon efendisi ona attığı soğuk bir bakışın ardından kafasını çevirdi. Fakat keçi sakallı adam sona kalan çırağı gözleriyle işaretlemiş gibi görünüyordu.

 

“Ben Feng Youde, İblis Katledenler Salonu Efendisiyim. Bundan böyle hepiniz İblis Katledenler Salonunun yetişimcilerisiniz ve kurallarımızla geleneklerimize ayak uydurmak zorundasınız. Usta Bulut-Daosu, onları size teslim ediyorum!” Salon efendisi bu sözlerle harekete geçerek dağın zirvesine uçtu ve çaylakları boş ifadelerle ardında bıraktı.

 

Salon efendisinin Usta Bulut-Daosu dediği keçi sakallı adamsa Bai Xiaochun ve diğerlerine sunduğu soğuk gülümsemeyle şöyle dedi: “Bayanlar, baylar, korkmanıza gerek yok. Ben mütevazı hizmetkarınız Usta Bulut-Daosu, İblis Katledenler Salonunun onur korumasıyım. Bundan böyle hepimiz aynı takımdayız. Fakat çaylaklar olarak ilk görevlerinize yalnız çıkacaksınız ve o görevleri de sizlere şimdi atayacağım.” Nedense Bai Xiaochun’a çevrilen gözlerine özel bir ışıltı yerleşmiş gibi görünüyordu.

 

#Aa bizimki kesin o üç yıl muafiyeti alır da kafası rahat eder diyordum ama salon efendisi sinsi çıktı, ters köşe yaptı. Ehh bizimkinin de bazen utanmazlık yapan taraf yerine utanmazlığa maruz kalan taraf olması lazım tabii...
O zaman bakalım ilk görev nasıl bir şeymiş ve bizimkinin az önceki şovunun bir bedeli olacak mıymış, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44353 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr