Bölüm 400 : Que'er, Senmişsin!

avatar
4592 23

A Will Eternal - Bölüm 400 : Que'er, Senmişsin!


Çevirmen : Clumsy 

 

Tapınak harabesi çölün geri kalanından oldukça farklıydı. Tam ortasında kente açılan kocaman bir kapı görünüyordu.

 

Harabe ve kapının yanındaysa sayısız yetişimciyle dolu Mavi Ejder Cemiyeti tavernası ve tesisleri bulunuyordu.

 

Bu yetişimcilerin kimi kentteki kazançlarını hesaplarken kimi de içeri girmeden önce ruh çayını yudumluyordu. Kurallar, alanı İlahi Gök Cemiyetinin yürüttüğü zamankinden farklıydı. Mavi Ejder Cemiyeti karların yalnızca yüzde onunu toplasa da kente giren herkese 10 erdem puanı ile bir fincan ruh çayı içme zorunluluğu getirmişti.

 

Bu yeni kurala rağmen İlahi Gök Cemiyetinden çok daha iyiydiler ve bu sayede Gök Şehri yetişimcileri hallerinden son derece memnundu. Tabii ki hiçbir şey onlara özel bir mülkte olduklarını ve bunun tehdit ediciliğini unutturamazdı.

 

Ayrıca Patron Mavi Ejderle ilgili yayılan ürpertici dedikodular mevcuttu ve hiç kimse onu gücendirmeye cesaret edemiyordu.

 

Tesislerdeki hengâme süregelirken Song Que suratında soğuk bir ifade ve etrafında öldürücü bir aurayla yaklaşmaktaydı. Kendisini tarikat dışında bu şekilde lanse etmeye alışmıştı; genel konuşmak gerekirse kışkırtıcı görünmek meseleleri halletmesini çok daha kolay kılıyordu.

 

Song Que’nin tesislere girmek gibi bir planı yoktu, biraz keşif yapma amacıyla doğruca harabeye geçecekti. Fakat onun tesisleri atlamayı planladığını gören genç bir Mavi Ejder Cemiyeti yetişimcisi aceleyle peşinden koşturdu.

 

Kollarını kavuşturdu, gülümsedi ve kibarca lafa girdi: “Merhaba Yoldaş Daoist, sizi içeri gelip bir fincan ruh çayı içmeye davet etmek isterim.”

 

Mavi Ejder Cemiyeti yetişimcilerinin müşterilere yönelik bu nazik tavrı Chen Manyao’nun kurallarının sonucuydu.

 

Neticede halihazırda kıskançlık objesi olmuşlardı ve fiyatları düşürseler de müşterilere kibar davranmaları gerekliydi. Ayrıca bu nezakete karşılık vermeyen olursa Mavi Ejder Cemiyeti onlara bela çıkarmaya çalışanların hoş karşılanmadığını kesinlikle öğretirdi!

 

“Ruh çayı mı?” dedi Song Que şaşırarak. “Ruh çayı falan almıyorum!” Bu durumdan hoşnut kalmasa da İlahi Gök Cemiyetinin şehirdeki gücünü anımsayınca rahatsızlığını bastırarak hızlıca komuta madalyonunu çıkarttı. “Bunu gördün mü? Bir komuta madalyonum var!”

 

Ses tonu etraftaki yetişimcilerin dikkatini çekmiş, kimileri garip ifadelerle o yöne dönmüştü.

 

Mavi Ejder Cemiyetinin genç üyesiyse gücenmiş görünmüyordu, suratındaki gülümseme silinmemişti. Mavi Ejder Cemiyeti burayı devraldı devralalı durumdan haberdar olmayan insanlarla karşılaşıyordu. Haliyle kollarını ardında kavuşturan adam kibar bir açıklamada bulundu.

 

“Çok üzgünüm Yoldaş Daoist ama komuta madalyonunuz İlahi Gök Cemiyetinden kalma ve onlar artık burayı kontrol etmiyor. Biz Mavi Ejder Cemiyetiyiz ve işler bizim kontrolümüzde farklı işliyor.” Genç adam bu sözlerin ardından sabırlı bir şekilde kuralları açıkladı ve Song Que’nin surat ifadesi bu süreçte birkaç kez değişti.

 

Bu komuta madalyonuna bir sürü puan harcamıştı ve tek sebebi de İlahi Gök Cemiyetinin alacağı yüzde otuz haraçtan kurtulmaktı. Şimdi o madalyonun hiçbir işe yaramayacağını öğrenmekse tepesini attırmıştı.

 

“Bu nasıl mümkün olabilir?” dedi Song Que. “İlahi Gök Cemiyeti çok güçlü, siz…” Song Que gerilmeye başlamıştı. Eğer madalyon gerçekten işe yaramayacaksa bu sarı cüppeli olma planına büyük bir darbe indirirdi.

 

Bu noktada öldürücü aurası tehlikeli bir noktaya ulaşmıştı; zaten çabuk öfkelenen bir insanken bu stresle kelimeleri sertleşmeye başlamıştı. “Bunu yapamazsınız! Bu komuta madalyonu çok pahalıydı!!”

 

Alandaki yetişimciler sergilenen sahneden hoşlanarak yan yan ilerlemeye başlamıştı. Kalabalığın arasında bulunup gizliden gizliye İlahi Gök Cemiyeti için çalışan bazılarıysa ateşe körükle gitmekteydi.

 

“Mavi Ejder Cemiyeti bunu açıklasa iyi eder!”

 

“Evet, adam haklı! Ben de aynı madalyona bayağı para dökmüştüm! Artık hiç işe yaramayacağını söylemeyin bana!”

 

Mavi Ejder Cemiyetinin genç adamının surat ifadesi bu sözler karşısında ansızın katılaştı. Ve soğuk bir homurdanmayla şöyle dedi: “Cehennem olup gidin buradan! Daha fazla sıkıntı çıkartırsanız da kabalaştığı için Mavi Ejder Cemiyetini suçlamayın!”

 

Bir yılını ölümcül tehlikelerle geçirmiş olan Song Que’nin öldürme güdüsü en ufak bir tahrikle patlak verebilecek düzeydeydi. Gözleri soğuk ışıklarla parlayarak Öz Benzeri yetişim basamağını saldı ve alanda hareketlenen güçlü bir rüzgâr eşliğinde bir adım öne çıktı.

 

Mavi Ejder Cemiyetinin genç adamı şaşkına dönerken hayret nidaları yükselmeye başladı. Görünüşe bakılırsa büyük bir kargaşa patlak vermek üzereydi. Fakat tam da o anda sorgulayıcı bir ses işitildi.

 

“Song Que?” Oradan geçmekte olan Usta Tanrı-Kahinle Xu Baocai kafalarını çevirip Song Que’yi görmüş ve ağızları açık kalmıştı.

 

Öldürücü aurasını salmakta olan Song Que ise Usta Tanrı-Kahin ve Xu Baocai’yi görür görmez şaşkın bir ifadeye bürünmüştü. Özellikle de sağlıklı ışıltılarını ve alandaki Mavi Ejder Cemiyeti yetişimcilerinin onlara dönük saygı dolu ifadelerini görünce…

 

“Siz ikiniz…” Song Que’ye bir tuhaflık var gibi gelmişti fakat daha tepki verememişken muhabbeti işiten ve cüppesine çekidüzen vermeye zaman ayıran Bai Xiaochun alanı ilahi hisleriyle taradı. Song Que’yi gördüğündeyse gözlerini birkaç kez kırpıştırarak kocaman bir gülümsemeyle dışarı fırladı.

 

Onun açığa çıkışıyla tüm Mavi Ejder Cemiyeti yetişimcileri saygılı ifadelere bürünerek dizlerinin üzerine çöktü ve secdeye başladı.

 

“Selamlar, Patron!”

 

Mavi Ejder Cemiyeti yetişimcilerinin tepkisi kalabalığı hareketlendirdi. Etraflarına bakıp Bai Xiaochun’u görenlerse soluksuz kalıp kollarını kavuşturarak başlarını eğdi.

 

“Selamlar, Patron Mavi Ejder!”

 

Tesislerdeki tüm kalabalığın onlara katılması sadece birkaç saniye sürdü. Gözleri Bai Xiaochun’a çevrilen Song Que ise sersemlemişti, zihni bulanıyordu, tamamen boş bakmaya başlamıştı.

 

“Que’er!” diye bağıran Bai Xiaochun suratında sevgi dolu bir ifadeyle koşturdu. “Sonunda ortaya çıktın! Kendini böyle kötü bir duruma nasıl soktun, Que’er? Yani ben kendimi kötü durumda sanıyordum ama belli ki senin durumun benimkinden çok daha vahimmiş.”

 

Bai Xiaochun’un sözlerini işitenlerin solukları iyice kesilmiş ve kıskanç bakışlar Song Que’ye çevrilmişti. Mavi Ejder Cemiyeti liderinin bu yetişimciye Que’er diye seslenişine bakılırsa ikilinin çok yakın bir ilişkisi olsa gerekti.

 

Belli ki bu Que’er aile sıralamasında Patron Mavi Ejderden bir nesil aşağıdaydı.

 

Song Que’in suratı kağıt beyazlığına ulaşmış, zihni şaşkınlık tsunamileriyle sarsılmıştı. Tüm dünyanın allak bullak olduğu hissine kapılmıştı. İşte Bai Xiaochun büyülü hazinelerinin ışıltılarıyla ve her yerinden sarkan sayısız yeşim kolyeyle karşısındaydı. Sırf üzerindekilerin 1,000,000 erdem puanını aştığı tek bakışta alenen belli oluyordu.

 

Üstüne üstlük etrafı da bir düzineyi aşkın kukla hizmetliyle çevriliydi, hepsi de birer ruh yaratığı salmıştı. Toplam değerleri milyonlarca erdem puanını buluyor olmalıydı.

 

Song Que ise sarı cüppeli olabilmek için tutumlu bir şekilde beslenip hayatını riske attığı koca bir yıl geçirmişti. Şu anda zihnen çökmek üzere olduğunu hissediyordu.

 

“S-sen… Patron Mavi Ejder sen misin?” diye kekeledi. Görüşünün bulanıklaştığını hissediyordu, durum sindirebileceğinden daha da inanılmazdı.

 

Bu esnada Büyük Şişman Zhang ve Chen Manyao da yaklaşmış, gözünü Bai Xiaocun’dan çevirip onlara bakan ve giyim kuşamlarını gören Song Que berbat bir hisse kapılmıştı.

 

“Sizler…”

 

Bu noktada Xu Baocai boğazını temizledi ve acımayla şefkat işli bir ifadeyle Song Que’ye baktı.

 

“Song Que, bu mekân bize ait. İkincil başpapazımızın Mavi Ejder Cemiyeti bugünkü halini aldı ve bu taverna da bizim. Bu tüm alan ikincil başpapazın şahsi mülkü. Senin komuta madalyonun burada gerçekten iş görmez. Ama ikincil başpapazın yeğeni olduğuna göre hepimiz aynı takımdayız, haksız mıyım? Kim takar komuta madalyonlarını! O şeyi çöpe at gitsin. Kente istediğin zaman girebilirsin. Değil mi, İkincil Başpapaz?”

 

Bai Xiaochun son derece ciddi bir surat ifadesi takınarak Song Que’nin omzuna vurdu. Ve kıdemli neslin bir ferdi olarak başıyla onay verdi.

 

“Que’er, teyzen seni bana emanet etti. Kıdemlin olarak seninle ilgilenmek benim boynumun borcu. Buraya vardığımızda beni umursamazca terk etmiş olsan da yeğenim olduğun için sana birazcık müsamaha gösterebilirim. Dinle. Bu harabeler çok tehlikeli ve amcan olarak gerçekten senin bir tehlikeyle yüzleşmene katlanamam. Kaç erdem puanına ihtiyacın var? Açığı kapatır ve hemen sarı cüppeli olmanı sağlarım. Tek bir lafına bakar.”

 

Bu sözler karşılığında sayısız iç çekiş işitildi ve pek çok açgözlü bakış Song Que’ye çevrildi. Çoğu kişi sarı cüppeli olmayı ancak rüyasında görürken hepsi Bai Xiaochun’un bunu bir armağan olarak Song Que’ye sunuşuna tanık olmuştu. Gözlerindeki kıskançlık daha bariz olamazdı.

 

Fakat Song Que gururlu bir insandı ve ‘amca’ ve ‘Que’er’ gibi tabirleri duymak öfkesini göklere çıkarmıştı. Sonucunda ağzından kanlar fışkırdı ve kendisini kontrol edemeyerek yüzüstü yere yapıştı…  

 

#Canım yaa, belliydi böyle olacağı  Bu arada bizimkinin şu 'kendini bu duruma nasıl soktun' repliğine de hastayım. Hiç şaşmadan herkesi o sözlerle selamlıyor, neyse ki artık ekip tamam, selamlayacak başka biri kalmadı 
O zaman bakalım cömert 'amca' ve gariban 'Que'er' meselesi nereye bağlanacakmış, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr