Bölüm 368 : Müsaade Edin De Açıklayayım

avatar
4698 23

A Will Eternal - Bölüm 368 : Müsaade Edin De Açıklayayım


Çevirmen : Clumsy 

 

“Nehre Meydan Okuyan Tarikatınız orada ne yapıyor! Bu yaptığınız yanlış!” Yıldızlı Nehir Kortunun kırmızı saçlı yaşlı adamı durumun kötülüğü karşısında tir tir titriyordu. Neticede Dao Nehir Kortu ve Polarite Nehir Kortunun öfkelerini bastırmakta zorlanacaklardı.

 

Hatta o iki tarikatın mevcut öfkesinin yalnızca üçte birinin Nehre Meydan Okuyan Tarikata yönelik olduğu, kalanınınsa Yıldızlı Nehir Kortuna çevrildiği aşikardı!

 

Bu yüzden Yıldızlı Nehir Kortunun tek seçeneği Nehre Meydan Okuyan Tarikatı da beraberinde dibe çekmekti.

 

Fakat bu sözler ağzından çıkar çıkmaz gök titreşti ve havada ışıktan, kör edici bir figür belirdi. Ansızın yoğun bir baskının çöküşüyle araziler sarsılmaya başladı. Tüm Ruhun Başlangıç Aşaması yetişimcileri anında kollarını kavuşturarak resmi selamlarını sundu.

 

“Selamlar, Elçi!”

 

Işıktan figür taş formasyonun ortasındaki tapınağa baktı fakat yetişim basamağına rağmen içeride tam olarak neler döndüğünü göremiyordu. Tabii ki gerçekten umursuyor da değildi. Bir ilahi kabiliyet gizliden gizliye bir miras halefine verilmiş olsa da büyük bir mevzu yoktu. Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatı toplamda 300 gizli mirasa sahipti ve her biri şok edici güçteydi. Güçleriyle öne çıkan birkaç düzinesi haricindekilerin güç farkını ayırt etmekse zordu.

 

“Doğru hatırlıyorsam Yaşayan Dağ Büyüsü gizli miraslar arasında ilk ondaydı. Ne yazık ki yetişimini yapmak fazlasıyla zor, henüz onu kullanabilen görülmedi denilebilir.

 

“Şimdi düşündüm de cep aleminin işlediği on binlerce yıldır bu mirasa dokunulmamıştı.” Devasa ışık figürü bu noktada elini salladı ve gökte deniz dalgaları misali dalgalanmalar yayıldı.

 

“Bugün,” dedi gök gürültüsünü andıran bir sesle, “biri Yaşayan Dağ Büyüsünde uzmanlaştı. Dört tarikat da beni dinlesin: Bir ay içerisinde bu kişinin bilgileri bir yeşim kağıda aktarılarak dosyalanması adına Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatına teslim edilecek!”

 

Ardından silinmeye başladı. Gelmesinin tek sebebi Yaşayan Dağ Büyüsünün şekil aldığını hissetmiş olmasıydı. Görevini tamamladıktan sonraysa çabucak Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatına geri döndü.

 

Işıldayan devin ortadan kalkışının ardından Yıldızlı Nehir Kortu Ruhun Başlangıç Aşaması yetişimcileri ölümcül solgunlukta suratlarla yere çöktü. Artık Nehre Meydan Okuyan Tarikatı hilekarlıkla suçlayamayacaklardı. Miras alanında ne yaşanmış olursa olsun elçinin sözleri kabul görecekti!

 

Nehre Meydan Okuyan Tarikatın Bai Xiaochun’u tam bir miras elde etmiş, Yaşayan Dağ Büyüsünde aydınlanma kazanmıştı!

 

Kızılruh, Frijit Tarikat ve Usta Tanrırüzgarı birbirine bakıyor ve her birinin gözlerinde bir heyecan görünüyordu. Hatta oturuşları bile daha dik bir hal almıştı.

 

Dao Nehir Kortu ve Polarite Nehir Kortuysa kısa süreli bir sessizlikten sonra birlikte Nehre Meydan Okuyan Tarikata yaklaşma inisiyatifini aldı.

 

“Tebrikler Yoldaş Daoist Frijit Tarikat. Hahaha! Onurlu tarikatınızın ikincil başpapazı Yaşayan Dağ Büyüsünde aydınlanma kazandı ve Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatının dikkatini bile çekti. İleride akıl almaz yüksekliklere erişeceği kesin!”

 

“Yoldaş Daoist Kızılruh, şimdi az önceki özgüvenini anlayabiliyorum. Bu Bai Xiaochun veledi gerçekten sıra dışı biri! Şimdi düşündüm de önceki ziyaretimizde de gözüme çarpmıştı. Erkeklerin arasında bir ejder gibi!”

 

Bu Ruhun Başlangıç Aşaması Daoist efendileri yaltaklanmıyordu. Daha ziyade tarikata döndüklerinde olanları nasıl açıklayacaklarından yana endişeleniyor ve Nehre Meydan Okuyan Tarikatın kuralları esnetip kaynakların hepsini almamasını umut ediyorlardı…

 

Frijit Tarikat, Kızılruh ve Usta Tanrırüzgarı da kurnazlığa aşinaydı ve durumun üstesinden nasıl geleceklerini gayet iyi biliyorlardı. Bu yüzden heyecanlarını bastırıp kaynaklardan hiç bahsetmeme kararı aldılar.

 

“Xiaochun haylaz ve afacan bir çocuktur.” dedi Frijit Tarikat. “Biz de miras alanında neler olduğu konusunda en az sizin kadar endişeliyiz.”

 

Dao ve Polarite Nehir Kortu Frijit Tarikatın öncelikle Bai Xiaochun’un güvenliğinden bahsederek ne ima ettiğini gayet iyi biliyordu.

 

“Miras alanına mesaj göndermek veya oradan mesaj almak imkânsız, bu yüzden neler olduğunu söylemek zor. Ama endişelenme, Yoldaş Daoist Frijit Tarikat. Miras mühürleri meselesi sona erdi. Herkes bir tütsülük süre içerisinde dışarı ışınlanacak.”

 

Bunu işiten Frijit Tarikat, Kızılruh ve Usta Tanrırüzgarı bir hayli rahatlamış ve hatta diğer başpapazlarla rastgele sohbetlere başlamıştı. Yıldızlı Nehir Kortu grubuysa bir kenarda oturmuş, soluk benizleriyle diğer tarikatları hiçe saymıştı.

 

Bu sırada Bai Xiaochun’un tüm mühürleri özümseyişiyle miras alanındaki defansif büyüler silinmişti. Artık ne ezici baskı ne yıldırım ne rüzgâr ne de alev denizi mevcuttu. Göz açıp kapayıncaya dek her biri ortadan kaybolmuştu.

 

Bai Xiaochun Yaşayan Dağ Büyüsünü tamamen alırken Karayağız ansızın onu çekiştirdi. Etrafına bakan Xiaochun büyülerin ortadan kalktığını ve diğer üç tarikat yetişimcilerinin 3,000 metre uzaklıktan soğuk bir öfkeyle yaklaşmakta olduğunu fark etti.  

 

“Defansif büyüler gitti mi?” diye ürperirken istemsizce birkaç adım geriledi. Diğer üyelerin bakışları tüylerini diken diken etmişti.  

 

“Hey, Yoldaş Daoistler! Biliyorsunuz ki hepimiz Orta Saha tarikatlarına aitiz. Hepimiz aynı takımdayız…” O kendisini açıklamaya çalışırken diğer tarikatların yetişimcileri sessizce ona doğru yaklaşıyor, gözlerinde soğuk alevler parlıyordu.

 

Xiaochun gerileyerek açıklamalarına devam etti: “Öldürmek yasak! Fevri davranmayın, tamam mı? Kesinlikle küplere binmek istemezsiniz…” Bai Xiaochun’un kalbi küt küt atıyordu. Öfkelerinin patlama noktasına geldiğinin farkındaydı. Ayrıca öfkelerini dışa vurmak istemekle kalmıyorlardı, kaplumbağa tavasına da göz dikmişlerdi.

 

“Lanet olsun,” diye düşündü, “neden şu defansif büyüler ansızın silindi ki?” Titreyerek ve ağlamanın eşiğine gelerek gerilemekteydi.

 

“Dinleyin, Yoldaş Daoistlerim, hepinizin büyük takımları var ama ben bir başımayım. O mühürleri almak sadece biraz şans işiydi. Hayal kırıklığına uğradığınızı biliyorum ama siz elinizden geleni yaptınız! Kaybetmeyi hazmedemeyenlerden olmayın! Hadi ama Yoldaş Daoistler, hepimiz sakinleşelim. Cidden isteyerek yapmadım…”

 

Şaşırtıcı bir şekilde yetişimcilerin bir kısmı onu dinleyerek yürümeyi kesmişti. Neticede mesele sona ermişti ve bu uğurda mücadele etmek hiçbir problemi çözmeyecekti. Fakat yine de kalplerindeki öfkeden kurtulmaları zordu.

 

Sözlerinin biraz işe yaradığını gören Bai Xiaochun rahat bir nefes aldı. İnsanlarla atışma zamanı olmadığını gayet iyi biliyordu. Burada birini öldüren kişi idam edilecek olsa da kendi küçük canını yitirdiği sürece bu sonuç neye yarardı ki?

 

Tam bu düşünceyle biraz daha avuntu sunacakken küçük kaplumbağa ansızın havalanarak başının üzerine indi. Bai Xiaochun’un kalbi yaklaşan felaket karşısında küt küt atmaya başlamıştı. Fakat o hiçbir şey yapamadan veya söyleyemeden önce küçük kaplumbağa boğazını temizleyerek lafa girdi: “Siz insanlar durumu anlamamışsınız gibi görünüyor. Dinleyin, size efendimin az önceki sözlerini daha açık bir şekilde açıklayayım. Esas söylemek istediği sizlerin bir avuç aptal ezik olduğu. Ne cüretle benim Bai Xiaochun’umla dövüşmeye kalkarsınız? Öküz gibi bakakalmayı kesin ve cehennem olup gidin!”

 

Sesi öylesine yüksekti ki onu duymayan birinin olması mümkün değildi. Sakinleşmekte olan üç tarikat yetişimcilerinin öfkeleri ansızın daha da yoğun bir hal almıştı.

 

Bu bilhassa anında deliliğe kapılan Yıldızlı Nehir Kortu için geçerliydi. Öfkesini dile getiren ilk kişi Chen Yunshan oldu.

 

“Bai Xiaochun’u öldürün! Birlikte çalışırsak onu ortadan kaldırabiliriz. Bunu hep birlikte yaptığımız takdirde tarikatlarımız bu konuda hiçbir şey yapamaz!

 

“O tava da kıymetli bir hazine!

 

“Hem onu öldürürsek belki içindeki mühürler de yeniden kullanıma uygun hale gelir!” Hiç kimse Chen Yunshan’ın sözlerine tamamen kapılmış olmasa da hepsinin öldürme güdüsü patlak vermekteydi. Bastırdıkları öfke küçük kaplumbağanın sözleriyle yeniden alevlenmişti!

 

Ansızın düzinelerce Öz Formasyon yetişimcisi öfke nidalarıyla Bai Xiaochun’a doğru havalandı. Türlü türlü büyü teknikleriyle gerçekleştirdikleri ölümcül saldırı göz kamaştırıcı bir manzara sağlamıştı.

 

“Söylemek istediğim o değildi!!” diye çığlıklar atan Bai Xiaochun kaçmaya başladı. Aptal değildi ve ne kadar güçlü olursa olsun Ölmeyen Cennetsel Kral Özüne ve Cennet-Daosu Altın Özüne rağmen düzinelerce Dünya Özü Seçilmişiyle aynı anda mücadele edemeyeceğini biliyordu.

 

Küçük kaplumbağa tarafından mahvedilmekse kalbindeki nefreti iyice büyütmüştü. Göz kenarlarından yaşlar süzülmek üzereydi. Düzinelerce delirmiş düşman ona yaklaşırken küçük kaplumbağa bir kez daha kafasını çıkartarak bağırdı: “Hadisenize sizi aptal güçsüz mahluklar! Benim efendim sizi tek başına alt edebilir! Hadi! Gücünüz varsa gelin!”

 

“Kapa çeneni!” diye bağırdı Bai Xiaochun. Ardından uzanarak küçük kaplumbağayı kavradı ve kalabalığa doğru fırlattı.

 

“Onu öldürün, tamam mı!?” dedi. “O şeyleri söyleyen oydu, ben değildim!” Kaplumbağa öyle hızlı ilerliyordu ki hiç kimsenin kaçınması mümkün değildi ve bir pat sesiyle birlikte Yıldızlı Nehir Kortu yetişimcilerinden birinin suratına toslamıştı.

 

Yetişimci aldığı darbeyle dişlerinden olacak gibiydi ve gerilerken suratında dört uzvu, başı, kuyruğu ve kabuğuyla siyah bir kaplumbağa silueti açığa çıkmıştı.

 

Küçük kaplumbağa bu vukuattan sonra yeniden Bai Xiaochun’a yöneldi.

 

“Ne düşünüyorsun?” dedi kendinden son derece memnun şekilde. “Lord Kaplumbağa bir harika değil mi? Hmph! Lord Kaplumbağa bir yere izini bırakırsa bir yarı tanrı bile o izi silemez! Bir yarı tanrı! Bunu duydun mu seni küçük serseri? Lord Kaplumbağanın izini sonsuza dek suratında taşıyacaksın!”

 

Bu sözlerden sonra yetişimci elini suratındaki siyah ize götürerek dehşet verici bir şekilde sahiden de izi silemediğini fark etti. Ve kalbi daha da yoğun bir öfkeyle dolarken kan tükürerek bir kez daha Bai Xiaochun’un peşine takıldı.

 

#Başımızın tatlı(?) belası küçük kaplumbağa yeniden sahneye çıktı. Eylemleriyle bizimkini bazen yerin dibine sokuyor, bazen de güzel şeylere sebep oluyor. Ama bu yaptığıyla nasıl bir hayrı dokunabilir pek bilemiyorum doğrusu... 
Bakalım zavallı kahramanımız bu durumun üstesinden nasıl gelecek, okumaya devam!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44351 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr