Çevirmen : Clumsy 

Frijit Tarikat, Usta Tanrırüzgarı ve Başpapaz Kızılruhun tepkilerini gören kırmızı saçlı yaşlı adam küçümseyici bir kahkaha eşliğinde kollarını sıvayarak salondan ayrıldı.

Salonun dışarısından üç tarikat çıraklarının büyülü nesneleriyle uzaklaşışının sesleri yükseliyor, artlarında rüzgâr ve toz toprak öbeklerinden başka bir şey kalmıyordu.

“Lanet olsun!” dedi Kızılruh sıkılı dişlerinin ardından.

Usta Tanrırüzgarı ise kaşlarını çattı. “Sanırım Orta Sahalar yetişim dünyasının kurallarını anlamamak bizim kabahatimiz…”

Frijit Tarikat buruk bir gülümsemeyle karşılık verdi: “Orta Sahalarda bunca kaynak varken tek altmış yıllık döngüde Öz Formasyona ulaşmak zor olmasa gerek. Aşağı Sahalardaysa bunu başarmak çok ama çok zor…”

Bu noktada ansızın bir şey anımsamış gibi göründü ve bakışları Bai Xiaochun’a çevrildi.

Bir an sonraysa Usta Tanrırüzgarı ve Kızılruh da aynı şeyi yaptı.

Bu üçlü tarafından bakılan Bai Xiaochun biraz tedirgin olmuş ve istemsizce birkaç adım gerilemeden edememişti.

“Umm... Başpapazlar, ben--”

“Xiaochun, az önce zorbalığa uğrama ve aşağılanma sebebimiz tarikatımızın çok güçsüz oluşu!”

“Doğru söylüyor, Xiaochun. Şimdi düşündüm de koca Nehre Meydan Okuyan Tarikatta tek altmış yıllık döngüde Öz Formasyona ulaşan tek kişi sensin…” 

“Karamahzen, evladım, ikincil başpapaz olarak bu meselenin tarikatımızın gelişimi için ne kadar önemli olduğunu eminim anlıyorsundur!”

Başpapazlar farklı şeyler söylese de ifadeleri ve gözlerindeki ışıltılar birebir aynıydı.

“Ben…” Bai Xiaochun ansızın boğazının kupkuru kesildiğini hissetmişti. Az önce sessizce dinliyor ve başpapazlarla aynı öfkeyi paylaşıyordu. Ama bir anda o ihtiyarların bakışları kendisine çevrilmiş, daha kötüsü konuşmaya başlamış ve kalbini titretmişlerdi.

İçten içe keder dolu çığlıklar atıyordu, bilhassa tarikatta tek altmış yıllık döngüde Öz Formasyona ulaşan ilk kişi olduğunu düşününce iyice dehşete düşmüştü. Genellikle miras alanlarına yedi sekiz kişi gönderilirdi ama bu durumda kendisi bunu tek başına yapacaktı.

Bu fikir bile onu dehşete düşürmeye yetmişken bir de Yıldızlı Nehir Kortu çıraklarına tattırdığı kötü talihi ve Polarite ile Dao Nehir Kortu çıraklarını alenen tehdit edişini anımsadı.

Bu noktada hemen ciddi bir ifade takındı. Ve gözlerine yerleştirdiği acı ifadeyle şöyle dedi: “Dinleyin Başpapazlar, gerçek şu ki daha önce yaşım hakkında yalan söyledim. Umm, evet…  

“Artık ikincil başpapaz olduğuma göre bu gerçeği saklı tutamam. Zamanında o dağda bulunduğumda bir ergen değildim, aslında kırk yaşındaydım!

“Genç göründüğüm için bu yalanı sürdürmeye karar vermiştim. Hatalıydım, biliyorum. Gerçeği söylemeli ve önemli zamanlarda tarikatın kafasını karıştırmamalıydım!”

Bai Xiaochun’un sesi pişmanlık doluydu ve gerçekten uzun süredir tuttuğu bir sırrı açıklar gibiydi. Konuşurken ellerini yavaşça yumruğa çeviriyordu.

“Başpapazlar, kendimi gerçekten korkunç hissediyorum. Gerçek yaşımı ve bunu ne zamandır sakladığımı her düşünüşümde kendimi daha da kötü hissettim. Tamamdır, sanırım artık inzivaya çekilip meditasyon yapma zamanım geldi…” Bu sözlerle birlikte arkasını dönerek aceleyle kapıya yöneldi.

Kızılruh kaşlarını çatmış, Usta Tanrırüzgarı ise bir hayli tedirgin bir ifadeye bürünmüştü. Tam onlar konuşmaya başlayacakken konuşan kişi buruk bir gülümseme takınan Frijit Tarikat oldu: “Xiaochun, istesen de istemesen de gidiyorsun.”

Fakat Bai Xiaochun kapıya doğru ilerlemeyi kesmemişti.

“Kimse tarikatımızın güçsüz görünmesini istemez, değil mi?” diye devam etti Frijit Tarikat. “Altmış yıllık döngüde Öz Formasyona ulaşmayı başaran tek bir yetişimcimiz bile olmadan üç tarikatın karşısında iyice aşağılanırız. Korkarım ki bu durumda Orta Sahalarda sağlam bir temelimiz olamaz.”

Bunları işiten Bai Xiaochun biraz yavaşladı, kalbi kararsızlıkla kıpırdanmaya başlamıştı.

Biraz heyecanlanmış görünen Frijit Tarikat kaldığı yerden devam etmekteydi: “Ama sorun değil. En önemlisi sensin Xiaochun. Tarikat senin yuvan, biz de senin aileniz. Seni istemediğin bir şeyi yapmaya zorlayamayız. Zorbalığa uğrasak, aşağılansak da seni ve diğer tüm çıraklarımızı korumaya devam edeceğiz!”

Bai Xiaochun kapıya ulaşmıştı, dışarıya bakıyordu. Kalbindeki kararsızlıksa kaybolmayı reddediyordu.

“Bu defa,” dedi Frijit Tarikat, “Nehre Meydan Okuyan Tarikat mağlubiyeti kabul edecek. Usta Tanrırüzgarı, Kızılruh, bana ilahi hislerinizle gizli mesajlar göndermenize gerek yok. Kararımı çoktan verdim!” Frijit Tarikat ansızın göze daha yaşlı görünmüş, sesi bitkinlik ve kederden alçalmıştı.

Bai Xiaochun ise öylece kalakalarak gözlerini mutsuz bir şekilde göğe çevirmişti.

“Ne?” dedi Frijit Tarikat yüksek sesle. “O mesajla ne söylemeye çalışıyorsun Usta Tanrırüzgarı? Hayır. Kaybedeceğimizi bilsek ve bunu sadece onurumuzu korumak için yapsak bile Bai Xiaochun’u tek başına gönderemeyiz! Evet, biliyorum. Bai Xiaochun bir keresinde kalbinin tarikatı için attığını söylemişti. Evet, ona iyi davrandığımızı da biliyorum. Hepsini biliyorum. Ama beni ikna etmeye çalışmayı kesseniz iyi olur!

“Kızılruh, mesaj göndermeyi bırak. Kararım kesin. Xiaochun’un kendisini koruyacak kıymetli hazinelerinin sayısının ve Cennet-Daosu Altın Özünün önemi yok. İnanılmaz güçlü bir fiziksel bedeninin olmasının ve Ruhun Başlangıcının altındaki birinin onu öldürmesinin imkânsız oluşunun da önemi yok. Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatının Dharmic kararı gereğince miras müsabakalarında öldürmenin yasak oluşu da önemsiz. Bai Xiaochun bizim ikincil başpapazımız! Orada hiçbir tehlike olmasa bile kesinlikle risk alamayız!”

Bai Xiaochun bu noktada dişlerini sıkarak ağlamak üzere bir görünümle üç başpapaza döndü. “İyi. Gidiyorum, tamam mı? Bu kadar ısrar yeter…”

Bu sözlerin Bai Xiaochun’un ağzından çıktığı saniyede Frijit Tarikat ayaklanarak ona doğru yürüdü ve omuzlarını heyecanlı bir şekilde sıvazladı.

“İyi çocuk! Tamamdır, mesele halloldu!

“Bu yeşim kâğıtta miras alanıyla ilgili bilmen gereken her şey mevcut. Dikkatlice çalış…  

“Gerekli olan tüm hazırlıkları yap. Bir ay sonra miras alanı yolunda sana bizzat üçümüz eşlik edeceğiz!” Bu sözlerle arkasını dönerek uzaklaştı.

Usta Tanrırüzgarı ve Kızılruh da onaylayıcı bakışlar attı ve Xiaochun’un ansızın karar değiştirmesinden korkarak çabucak ışınlanmayı tercih etti…  

Bai Xiaochun ise kocaman açık gözlerle boş salona bakakaldı. Bir şeyi kavramak istercesine elini uzattığında dokunabildiği tek şey saçları olmuştu.

“Kurnaz tilkiler!” diye sızlandı. “Düzenbazlar, hepsi öyle! Kuralları bilmiyor olmalarına imkân yok. Belli ki başından beri biliyor ve beni kandırmaya çalışıyorlardı. Ben… Ben…” Sitem eden Bai Xiaochun ansızın kendisinin çok ama çok saf olduğunu hissetti. Ve mutsuz bir şekilde salondan çıkarak bakışlarını bir hayli kararan göğe çevirdi.

Bunalmış bir şekilde mağarasına dek ilerledikten sonra kederli bir havayla bağdaş kurdu. Ve tek başına diğer üç tarikatın çıraklarına karşı duracağını düşününce kendisini çok yalnız hissetti.

“Bir dakika, sadece ben değilim ki. Karayağızı da alabilirim! O da Öz Formasyona tek altmış yıllık döngüden önce ulaştı! Tüm o insanlara karşı ikimiz…

“Nasıl baş edeceğiz? Bize zorbalık edecekleri kesin! Ne yapacağım?” Kafasını keyifsizce eğerek yeşim kağıdını çıkarttı ve miras alanıyla ilgili bilgileri incelemeye koyuldu.

Kağıttaki detaylı tariflere göre içeride toplam 100 miras mührü mevcuttu. Geçen sefer Gök Nehir Kortu 13 çırak göndererek 30 mühür elde etmişti. Ne yazık ki hiçbiri herhangi bir miras tekniğinde aydınlanma yaşayamamıştı.

Nihayetinde kaynakların yüzde otuzunu elde etmişlerdi, sonuncu gelen Yıldızlı Nehir Kortuysa yalnızca yüzde on alabilmişti.

Kaynakların dağıtım kurallarını Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatı belirlemişti ve değişmeleri mümkün değildi.

Bai Xiaochun bir kez daha iç çekti. Sonraki birkaç gününü ise mesele üzerinde düşünerek geçirdi ve en sonunda kararını verdi.

“Lanet olsun! Çoktan gideceğimi söyledim, değil mi? İyi. İyi. İyi! Gidiyorum!!” Ardından yarışacağı kişilerin çokluğunu düşününce bolca kâğıt tılsım almakta karar kıldı.  

Bunları erdem puanıyla değil krediyle aldı. Ardından Hazine Tesisine gitti ve oradan da bolca büyülü nesne almak adına aynı şeyi yaptı.

Son olarak yeni deri kıyafetler seçti. Ve tek eksiğinin büyük bir siyah tava olduğunu fark ederek fazlasıyla uygun sıra dışı sertlikte bir demir tava buldu.

Sonra da dişlerini sıkarak başpapazlardan çok renkli yakıt rica etti ve siyah tava da dahil olmak üzere tüm nesneleri üzerinde beşli ruh güçlendirme gerçekleştirdi.

Aldığı nesnelere rağmen kendisini güvende hissetmiyordu. Bu yüzden Engin Akım grubuna giderek büyü formasyonları, Kan Akımı grubundan ruh kanı, Hap Akımı grubundansa ruh ilaçları talep etti.

Tüm bunları bitirdiğinde yarım ay geride kalmıştı. Sıradaki yarım ayıysa yetişime odaklanarak geçirdi ve ilerlemeye bir adım daha yaklaştı.

Ölmeyen Tendon çalışmalarında sol ayağının başparmağını tamamlamıştı. Ona her başvuruşunda kökeni ayak başparmağı olan şok edici bir beden kuvveti yayıyordu.

Ne yazık ki bu gücü kullanmak ayakkabısının patlamasına yol açıyordu.

Bu yüzden sol ayağı için bolca ayakkabı hazırlamıştı.

En nihayetinde çoktandır beklediği gün gelip çattı. Şafak vakti katman katman deri kıyafet kuşanıp sırtına siyah tavasını atarak mağarasından çıktı. Dört bir yanına yaydığı kâğıt tılsımlarla çok üzgün görünüyordu.

Sonra da arkasında bolca kâğıt tılsım kuşanmasına rağmen tam bir gaddarlık havası yayan meraklı Karayağızla birlikte Nehre Başkaldıran Dağın zirvesine yöneldi.

#İki kişilik dev kadro hazır! İlk defa ikisinin birlikte kapsamlı bir mücadeleye katılacağını göreceğiz, bu konuda heyecanlıyım doğrusu. Birlikte tılsımları kuşanışları ve bizimkinin geleneksel deri ceket-tava-tılsım koleksiyonu da güldürdü 
Bu arada bu bölüm tam bir 'dinsizin hakkından imansız gelir' değil miydi? Bizim oyuncunun hakkından da Frijit Tarikat abimiz geldi, onun konuşmalarını ve bizimki kabul edince bir anda dönüşünü okurken çok eğlendim doğrusu. Arada bir başkalarından da böyle performanslar görmek güzel oluyor 
Ben heyecanlı bir şekilde sıradaki bölüme geçiyorum, orada görüşmek üzere!