Bölüm 349 : Bir Aşk Mektubu

avatar
6514 20

A Will Eternal - Bölüm 349 : Bir Aşk Mektubu


Çevirmen : Clumsy 

 

Frijit Okulu İrade Gelişim Büyüsü ve Ölmeyen Tendonlara kapılan Bai Xiaochun geleceğe yönelik beklentilerle dolmuştu. Bilhassa yaşam gücünün yoğunlaştığını hissetmek buna iyice katkıda bulunuyordu. Ömür uzayışının limitlerinden tamamıyla emin olamasa da en az bin yıl civarı olduğuna inanıyordu.

 

Pek çok kişi yetişimi sıkıcı bulabilirdi ama o bunu umursamıyordu ve çabucak Frijit Okulu İrade Gelişim Büyüsüyle Ölmeyen Tendonlara yoğunlaşmıştı.

 

Birtakım değerlendirmelerden sonraysa Ölmeyen Tendonlar yetişimine sol ayağındaki başparmakla başlamakta karar kıldı.

 

“Her seferinde tek parmak ilerleteceğim.” diye düşündü. “En istikrarlı şekilde böyle devam edebilirim!” Doğru yolun bu olduğuna tamamen ikna olmuştu. Parmağının gücüyle gafil avlanacak düşmanlarının çığlıklarını şimdiden hayal edebiliyordu.

 

“Yalnızca bir aptal el parmaklarıyla başlar. O parmakların nesi iyi ki? Herkes saldırıya elle başlanmasına hazırlanır. Hem kritik bir anda el parmakların nasıl kaçmana yardım edebilir? Ama ayak parmaklar öyle mi! Hem insanları ani bir saldırıyla hazırlıksız yakalar hem de tam hızla kaçmana yardımcı olur. Zavallı küçük hayatım olduğu sürece her şeyim var demektir!” Düşüncelerinde bu noktaya gelen Bai Xiaochun deha, zeka ve cesaretin somut örneği olduğuna ikna olmuştu. Kendinden öyle memnundu ki kendisini övmek için bir ayna aramaya başladı ama mağarasında hiç ayna olmadığını fark etti.

 

“Böyle olmaz!” diye düşündü. “Burada tek bir ayna bile olmadığına inanamıyorum!” Fazlasıyla hayal kırıklığına uğramıştı. Fakat o noktada aklına savaşta öldürdüğü Gök Nehir Kortu kadını geldi. Onun çantasında bir ayna gördüğünü anımsıyordu.

 

Çabucak çantayı açarak içerisini kurcalarken yuvarlak, avuç ebadında bir ayna buldu. Bir yandan da küçük kaplumbağayı aramış ama ona dair bir ize rastlamamıştı. Yine de onun bu gizemli kayboluşlarına alışkın olduğu için pek de şaşırmadı.

 

Aynayı biraz inceledikten sonra sıradan bir ayna olmadığında, faydalı bir büyülü nesne olduğunda karar kıldı. Yeni üç kıymetli hazinesi kadar sıra dışı olmasa da bir hayli etkileyiciydi: bir büyülü klon oluşturabiliyordu.

 

Ama bu dövüş için kullanılabilen bir klon değildi, daha ziyade düşmanın dikkatini dağıtmaya yönelikti. O genç kadınla dövüşürken dövüşe tamamen hakim olduğu ve Cennetkarışı Dharma Gözünü açtığı için bu tarz bir klon kullanmak kadına fayda etmemişti.

 

“Aslında hiç fena değil.” diye düşündü. Bir an sonra ayna üzerinde üçüncü gözüyle çalışmaya karar verdi. Ve gözü açar açmaz “Eee?” dedi.

 

Mağarada menekşe ışıklar titreşmiş ve gözünü kapadığı saniyede ortadan kaybolmuştu.

 

“Demek ki bu genç kadın aynanın gerçek fonksiyonunu bilmiyormuş. Ayna büyülü klonlar yaratmakla kalmıyor, ruhları da canlı tutuyor!” Bir diğer sürprizse aynadaki dalgalanmaların gizemli maskeninkine çok benziyor oluşuydu. Tam olarak aynı sayılmasalar da benzerlik büyüktü.

 

Aynayla bir süre daha oynayan Xiaochun en sonunda onu bir kenara kaldırarak yetişimine döndü. Vakit geçti. Çok geçmeden yarım ay daha geride kalmıştı.

 

Bir gece yetişim seansının ortasındayken tüyleri diken diken oldu. Gözlerini açtığında zeminin hunharca dalgalandığını ve mağarasında dünyadan ayrılırmışçasına yoğun bir soğuk havanın oluştuğunu fark etti.

 

Aynı zamanda çantasından kırmızı bir ışık huzmesi çıktı ve maske kendisini gösterdi. Ardından tedirgin bir şekilde titrer görünen antik bir ses yükseldi.

 

“Sakın--”

 

Bai Xiaochun’un soluğu kesildi. Ve o konuşmacıya tek kelimeden fazlasını söyleme fırsatı tanımadan geçen seferkinden de büyük bir tomar kâğıt tılsımı maskeye fırlatarak Cennet-Daosu Altın Öz gücünü kullandı.

 

Çıkan seslere maskeden yükselen öfkeli bir bağırış eşlik etti. Ardından maske yere yığıldı ve dalgalanmalar ortadan kayboldu.

 

Sahtekâr Karamahzen ruhu ise titreyerek kendisini gösterdi.

 

“Bittik!” diye çığlık atıyordu. “Bittik biz! Yine geldiler! Ne yapacağız! Ne yapmamız gerekiyor?”

 

Bai Xiaochun da dehşete düşmüş ve biraz daha yavaş davrandığı takdirde çok büyük bir tehlikeye düşeceğine inanmış haldeydi.

 

“Lanet olasıca kötü ruh!!” dedi dişlerini sıkarak. Ardından düşünceli bir şekilde Sahtekâr Karamahzen ruhuna döndü. Bir an sonra gözlerine bir kararlılık parıltısı yerleşmişti.

 

“Sahtekâr Karamahzen, sana yeni bir yuva vereceğim ve benimle iş birliği yapman gerekecek. Aksi takdirde seni maskeyle birlikte Cennetkarışı Nehrine atar ve balıklara yem ederim!”

 

Sahtekâr Karamahzen yeniden tir tir titremeye başlamış ve bir şeyler söylemek ister gibi görünmüştü. Ama Bai Xiaochun’un gözlerinin ne kadar kanlandığını görünce ağzını açmaya cesaret edemedi. Ve dehşet dolu gözlerle başını sallayıp onay vermekle yetindi.

 

“O yaşlı tavşanı bile paspas edebilirim,” dedi Bai Xiaochun homurdanarak, “o yüzden o mızmız küçük maskenin icabına bakamayacağıma inanmayı reddediyorum!” Soğuk bir şekilde homurdandıktan sonra aynayı çıkartarak biraz daha inceledi. Ardından iki elli bir büyü hareketi gerçekleştirerek maskeyi işaret etti. Sahtekâr Karamahzen anında çığlık atmaya başladı ama Bai Xiaochun’un ters bakışlarını görünce çabucak ağzını kapattı.

 

Bai Xiaochun tam bir odaklanmayla Cennet-Daosu aurasını salmıştı. Altın Özü güç patlaması yaparken sağ eli tamamen altın rengine döndü. Aynı zamanda Cennetkarışı Dharma Gözü de yoğun menekşe ışıklar eşliğinde açıldı.

 

Korkunç bir şok dalgası doğurmuştu. Cennetkarışı Dharma Gözünün menekşe ışıkları, içlerine katılan bir Cennet-Daosu aurası huzmesiyle birlikte maskeye yöneldi. Bai Xiaochun hemen hemen o saniyede Sahtekâr Karamahzen ruhunun hangi noktalarda maskeyle kaynaştığını görebilmişti.

 

Bu bağlantıları görür görmez hiç tereddütsüz eliyle havayı doğradı ve altın ışıkları titreştirdi.

 

“Ayrıl!” diye bağırdı. Elinin bağlantıları kesişiyle gümbürdeme sesleri yankılandı. Bağlantılar dayanıklı olsa da Cennet-Daosu aurası karşısında kısa bir süre dayanabildi. Sonunda hepsi eriyip gitti!

 

Sahtekâr Karamahzen ruhu kan dondurucu bir çığlık eşliğinde maskeden çıktı. Ve beklenmedik bir şekilde açığa çıkar çıkmaz güçlü bir kuvvet tarafından çekilmeye başlandı.

 

Sahtekâr Karamahzen dehşet çığlıkları atarken Bai Xiaochun’un ağzı açık kalmıştı. Neyse ki artık kullanmaya hazır bir aynası vardı. Çabucak kolunu sallayarak aynayı Sahtekâr Karamahzene fırlattı ve Sahtekâr Karamahzen göz açıp kapayıncaya dek içeri çekildi.

 

Her şey sona erdiğinde Bai Xiaochun nefes nefese kalmıştı. Bu yaşananlar basit görünmüş olsa da inanılmaz tüketiciydi. Sahtekâr Karamahzenin aynada olduğunu hızlıca teyit ettiğinde ruhunun bariz şekilde zayıfladığını ve bilincini yitirdiğini ama ağır yaralanmadığını gördü. Böylece rahat bir nefes aldı.

 

Ardından bakışlarını maskeye çevirdi. Soğuk bir şekilde homurdanarak yeni kâğıt tılsımlar çıkardı ve maskenin yüzeyine fırlattı. En sonunda kaç kısıtlayıcı mühür kullandığını sayamamıştı ama maske katman katman mühürle doluydu. Artık rahat bir nefes alabilirdi.

 

“Bakalım bu haldeyken yaramazlık yapabilecek misin!” Kendinden son derece memnun şekilde maskeyi kaldırıp yetişimine döndü.

 

Geride kalan yarım ay içerisinde maskeden yeni bir hamle gelmemişti. Bai Xiaochun’unsa dikkati dağılmaya başlamış, kendisini Nehre Meydan Okuyan Hapı düşünürken bulmuştu.

 

Bir yarım ay daha geçtikten sonraysa daha fazla dayanamadı.

 

“Şimdiden Altın Öze ulaştım,” diye düşündü, “bu da bayağı harika. Sıkı çalışmayla boş vakitler arasında bir denge oluşturmam lazım. Öyle sürekli oturup yetişim yapamam.” Bu meseleyi düşündükçe inzivadan çıkmayı daha mantıklı buluyordu. En sonunda mağarasının kapısını açarak dışarıya adımını attı…

 

Derin bir nefes alıp Nehre Meydan Okuyan Tarikatın çevresine baktığında içten içe yoğun bir gurur duydu. Ardından kollarını arkasında kavuşturup tarikatta yürümeye, gördüğü manzaraları takdir etmeye başladı.

 

“Büyük Kız Kardeş Song’u görmeyeli bayağı oldu.” diye düşündü. “Ah dostum, onu özledim…” Song Junwan’ın yakıcı seksiliğini düşündükçe kalbinde ılık duygular kabarıyordu. Gözlerini birkaç kez kırpıştırdıktan sonra onu bulup sevgi dolu bir şeyler söyleme isteğiyle doldu.

 

O yürüdükçe yapraklar hışırdıyor, kuşlar cıvıldıyordu. Nehre Meydan Okuyan Tarikatın ruhsal enerjisi çok yoğundu ve tüm mekan cennet gibiydi. Yol boyunca denk geldiği Nehre Meydan Okuyan Tarikat çırakları ona huşu ve saygı dolu bakışlar atıyordu. İkincil başpapaz statüsü sayesinde tarikattaki en yüksek pozisyonlardan birine sahipti.

 

Bu bakışlar bilhassa Engin Akım ve Hap Akımı gruplarında daha yoğun oluyordu. Çünkü onu pek tanımıyorlardı ve saf, adil görünüşü göze çok hoş geliyordu. Tabii o da halka şov yapmanın tadını çıkarıyordu. Doğrusu kendisinden hoşlanan bir hayli genç kadın çırak da mevcuttu. 

 

An itibariyle Engin Akım grubu sınırlarından geçiyordu ve kendisine selam veren bazı çıraklara denk geldi. Ansızın dağların arasından bir kadın geldi. Bir hayli güzel olan kadın Bai Xiaochun’a koştururken kıpkırmızı kesilmişti. Ve şaşırtıcı bir şekilde alt dudağını ısırıp bakışlarını kaçırarak Xiaochun’a bir zarf uzattı. Sonra da hiçbir şey söyleme fırsatı tanımadan aceleyle uzaklaştı.

 

Yetişimciler genellikle birbirleriyle iletişim kurmak için yeşim kağıtları kullanırdı, mektuplar pek nadir görülürdü. Bai Xiaochun anlık bir şaşkınlık sonrasında zarfı inceledi ve üzerine çizili kalbi fark etti…

 

“Yoksa bu…?” derken gözleri irileşti ve soluğu kesildi. Sonra da heyecandan titremeye başladı.

 

“Bir aşk mektubu!!!”

 

#Bu maskenin arkasındaki gizemli tarikat olayını çok merak ediyorum. Adamlar iletişim kurmaya çalışıyor ama bizimkisi korkusundan onlara hiçbir şekilde fırsat vermiyor. Bu arada savaş ganimeti sayesinde Sahtekar Karamahzene de yeni bir yuva verdi. Bu mesele daha uzun süre devam eder gibi görünüyor, hadi hayırlısı.
Veee biricik kaplumbağamız bir aşk mektubu aldı! Bakalım tepkisi ne olacak ve bizi başka neler bekliyor, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr