Bölüm 343 : ***

avatar
4894 21

A Will Eternal - Bölüm 343 : ***


Çevirmen : Clumsy 

 

Kritik bir andı. Genç adam gerçek ruhu test etmek adına ölüm döşeğinde olan Uğursuz Gök İncir Ağacına yeniden can vermişti. Lakin ödenen bedel muazzamdı: tüm Gök Nehir Kortu yetişimcilerinin canları…

 

Olayların bu beklenmedik ilerleyişi Nehre Meydan Okuyan Tarikatın hazırlıksız yakalanmasına yol açmıştı. Onlara kalırsa ölüm böceğinin yok edilişi sonrasında Gök Nehir Kortu teslim olacaktı.

 

Sonuçta ölüm böceği cezalarının sonunu temsil ediyordu.

 

Ama bir anda her şey değişmişti. Uğursuz Gök İncir Ağacı muazzam cüssesiyle Cennetkarışı Nehri üzerinde yükselmişti. İki yakaya bağlı sayısız kökü sayesinde bir devi andırmaktaydı.

 

Ahşap kulübenin dışarısındaki gencin kaşları çatılmıştı. Ne Gök Nehir Kortundaki ölümler umurundaydı ne de Nehre Meydan Okuyan Tarikatın ne yapacağı. Onu ilgilendiren tek şey az önceki bebekti.

 

“Demek sadece on nefeslik süre boyunca aktif kalabiliyor, ha?” diyerek başını üzgün bir şekilde salladı. Bu sırada yaşlı adamın gözlerine bir acı yerleşmişti. Bir karar üzerine tereddüt ediyor gibiydi.

 

Tabii bu süreçte savaşı izlemeye gelmiş olan yetişim klanı ve tarikatlar tamamıyla sarsılmıştı, nefesler zar zor kontrol ediliyordu. Bu bilhassa böceğin tek parmak sallayışıyla öldürülüş anında geçerli olmuştu. Ardından Uğursuz Gök İncir Ağacının ani yaşam buluşu gelince herkes titreyerek gerilemeye başlamıştı.

 

Çoğu Nehre Meydan Okuyan Tarikat yetişimcisi başarıyla kaçabilmişti. Bir kısmı süreçte yaralanıp ölmüş olsa da çoğunluk kalkanları yükseltilen Cennetkarışı Savaş Gemilerine dönmüştü. Kan Akımı grubuysa büyük oranda nehir yakalarındaydı.

 

Bai Xiaochun’un durumu değerlendirecek vakti yoktu. İnanılmaz bir güçle dolup taşıyordu ve teni altın rengine dönmüştü. Ölmeyen Tenin ve Ölmeyen Etin zirvesinde olma hissiyatıyla dağları devirebileceğini, denizleri kurutabileceğini hissediyordu.

 

Usta Tanrırüzgarı kendisine seslenir seslenmez harekete geçti. Artık Cennet-Daosu Altın Özüne adım attığı andan bile hızlıydı. Ayrıca Cennetkarışı Nehri suları çoğunluk için çok tehlikeli olsa da Bai Xiaochun’a en ufak bir zarar veremezdi!

 

Bu sayede suya dalarak Kan Atasına atıldı. Birkaç nefes sonrasında ise Kan Atasının gözleri altın ışıltılar eşliğinde açıldı ve yavaş ama emin adımlarla ayaklandı!!

 

Böyle bir şey daha önce mümkün olamazdı, Bai Xiaochun Kan Atasının kontrolünü ele geçirmek için Kan Akımı grubu yetişimcilerinin gücüne muhtaçtı. Ama şu anda bunu tek başına ve hiç çaba sarf etmeden başarabilmişti.

 

Kan Atası Cennetkarışı Nehri sularında yükselirken Kan Akımı grubu yetişimcileri havalanarak aceleyle içeri girdi. Ardından Kan Atası geçen seferkinden daha da inanılmaz bir güç yaymaya başladı. Ve kan rengi dev, Bai Xiaochun’un kontrolünde havaya sıçradı.

 

Bu noktada Uğursuz Gök İncir Ağacının bakışları Kan Atasına çevrildi. İçi nefret ve düşmanlıkla dolup taşarak dallarını koca bir el şekline dönüştüren ağaç, yumruğunu Kan Atasına savurdu.

 

Kan Atası bu saldırı karşısında geri çekilmek yerine uçmaya devam etmeyi, daha yükseğe çıkmayı tercih etti. Bir an sonraysa Uğursuz Gök İncir Ağacının tam önünde belirerek yaklaşan eli yakaladı, Dağ Sarsan Darbeyi saldı.

 

Kan Atasının uçsuz bucaksız altın ışıklar eşliğinde Uğursuz Gök İncir Ağacına vuruşuyla ağaç köklerinden ayrılarak birkaç bin metre kadar geriye uçurulmuştu.

 

İzleyenler gözlerine inanamıyordu. Bugün tanık oldukları şeyler hayal güçlerinin ötesindeydi, artık boğulduklarını hissedecek noktaya gelmişlerdi.

 

Kan Atası ve Uğursuz Gök İncir Ağacı devasa yaratıklardı, ikisi de koca tarikatların karargahları olabilecek büyüklükteydi. Ve işte burada dip dibe savaşıyor ve her darbeleriyle yeri göğü sarsıyorlardı. Şok dalgaları her yere yayılıyor, toprak ve bitkiler dört bir yana uçuyordu. Cennetkarışı Nehri suları bile etkileniyordu.

 

Dev ve ağacın araziler üzerindeki dur durak bilmeyen mücadelesi dağları parçalıyor, zeminde devasa kraterler açıyordu.

 

Tabii ki Uğursuz Gök İncir Ağacı tam anlamıyla iyileşmiş sayılmazdı; yalnızca tüm Gök Nehir Kortundan beslenerek yaşam gücünü arttırmıştı. Onun dışında ölüme mahkum edilmiş haldeydi.

 

Mücadelenin yoğunluğu göz önüne alındığındaysa yaralarının kontrolden çıkmasının ve sonunun ölüm olmasının çok sürmeyeceği ortadaydı!

 

Devasa ağaç öfke dolu bağırışlar eşliğinde giderek geriliyordu. Kan Atasının aralıksız saldırıları yüzünden inisiyatif alamıyordu. Bai Xiaochun o dev bedeni çok daha rahat kullanabilir hale gelmişti.

 

Cennet-Daosu Altın Özü enerjiyle dolup taşarak aralıksız bir güç sunuyordu. Aynı şekilde Ölmeyen Cennetsel Kral Özü de kabarıyor, uçsuz bucaksız bir beden kuvveti sağlıyordu.

 

Bai Xiaochun yetişim basamağının yükselişiyle bilincinin de daha üst limitlere ulaşabildiğini fark etmişti. Artık zihni Kan Atasıyla doluyken bedeninin doğurduğu yankı sayesinde duyulmamış bir kontrol sahibi olabiliyordu. Hatta bazen Kan Atasının içerisinde olduğunu bile unutuyordu.

 

Sanki gerçekten de Kan Atasına dönüşmüş gibi hissediyordu!

 

“Geber!” diye bağırdı ve Kan Atasının ağzından gök gürültüsünü andıran bir ses yankılandı. Uğursuz Gök İncir Ağacı bir kez daha geriletilmişti lakin bu defa fazla uzaklaşamadı, Bai Xiaochun’un uzanışıyla kolundan yakalanarak havaya savruldu.

 

Belli bir mesafede yere çakıldıktan sonraysa yeniden ayaklanma çabalarına başladı. Bu esnada ağacın içerisindeki ahşap kulübe hiç etkilenmemişti. Genç adam düşünceli bir ifadeyle kulübenin dışında durmayı sürdürmekteydi. Yaşlı adam ise en sonunda gözlerine bir kararlılık yerleştirmişti.

 

Derin bir nefes alarak elini ağacın gövdesine yerleştirdi. O anda bedeni sararıp solmaya, güçlü bir ölüm aurası tarafından tamamen kuşatılmaya başladı.

 

Genç adamın gözleri ona çevrilmişti.

 

“Yoldaş Daoist,” dedi genç adam soğukkanlı bir şekilde, “lütfen az önceki eylemlerimi bağışlayın. Anın heyecanına kapıldım, arzum o yabancıyla iletişim kurmaktı. Sizin için adil olmadı, Nehre Meydan Okuyan Tarikat için de işleri zorlaştırdım.

 

“Ah neyse… Yapacağın seçim buysa olsun varsın. Ağaca geçen yeni hayatla izin sonsuza dek geride kalacak.

 

“Bu benim adıma da Nehre Meydan Okuyan Tarikata bir nebze telafi olur.” Bu sözlerle arkasındaki elini sallayarak havaya adımını attı ve ortadan kayboldu.

 

Yaşlı adam ise gencin kayboluşunu sessizlikle karşıladı. Yeniden mücadele eden ağaca bakarken bedeni kurumaktaydı. Gök Nehir Kortundaki herkes ölmüş, kendisinin de yaşayacak pek vakti kalmamıştı. Bu yüzden Uğursuz Gök İncir Ağacına yaşama şansı vermek adına kendi canını feda etmeyi seçmişti.

 

Bu sayede iradesinden ve yaşam gücünden bir iz de ağacın içerisinde baki kalacaktı.

 

“Bundan böyle,” diye mırıldandı, “Nehre Meydan Okuyan Tarikata bağlı olacağım. Onu senin Gök Nehir Kortunu koruduğun gibi koruyacağım!” Ve bu sözlerle tamamen tükenerek Uğursuz Gök İncir Ağacıyla kaynaştı.

 

Akabinde Uğursuz Gök İncir Ağacı titredi ve gözlerindeki kırmızı ışıltı silindi. Kan Atasıysa yeni bir darbe hazırlığıyla yumruğunu savurmak üzereydi. İşte o sırada Uğursuz Gök İncir Ağacı tok bir sesle yere çökerek şöyle dedi: “Sizlere bağlılığımı ilan ediyorum…”

 

Sözlerin ağzından yankılanışıyla ağacın içerisinden harikulade bir ışık çıktı. Giderek küçülen ışığın gözler önüne serdiği yeşil kristal, ağacın kalbiydi. O kristali her kim kontrol ederse Uğursuz Gök İncir Ağacının hayatını elinde tutmuş olurdu.

 

Bai Xiaochun’un kontrolündeki Kan Atası bu durum karşısında hareketi keserek Uğursuz Gök İncir Ağacının tam önünde duraksadı.

 

Her şey sessizleşmiş, tüm Nehre Meydan Okuyan Tarikat yetişimcilerinin gözleri Kan Atasına çevrilmişti.

 

Yalnızca onlar da değildi. Etraftaki yetişimci klanı ve ufak tarikatlar da Kan Atasının ne yapacağını merakla bekliyordu.

 

Müdahale edebilecek hiç kimse yoktu. Karar Bai Xiaochun’undu. Ruhun Başlangıç Aşaması başpapazlarının bile elinden bir şey gelmezdi. Bai Xiaochun anlık bir tereddüt sonrasında gülümseyerek yeşil kristale uzandı.

 

Ve o anda üç gemiden yeri göğü sarsacak tezahüratlar yükseldi.

 

“Zafeeer!!”

 

“Bundan böyle Nehre Meydan Okuyan Tarikatımız bir Orta Saha tarikatı!!”

 

“Kazandık, kazandıık!!”

 

Tezahüratlar, ıslıklar ve heyecan dolu bağırışlar işitiliyordu. Nehre Meydan Okuyan Tarikatın her ferdi neşe doluydu. Bir süre sonraysa parlak bir ışık huzmesi gözler önüne serildi ve içerisinde bir dikilitaş belirdi.

 

Dikilitaş sertçe yere inerek kendisini yarı yarıya toprağa gömdü. Üzerinde dört büyük kelime işliydi.

 

Nehre Meydan Okuyan Tarikat!

 

O dört kelimenin altındaysa daha ufak birkaç kelime daha…

 

Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatının alt sekmesi!

 

Bu dikilitaş Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatının onayını aldıklarının işaretiydi ve bunu gören Nehre Meydan Okuyan Tarikat yetişimcilerinin heyecanı iyice yoğunlaşmıştı. Bu uğruna çok sıkı çalıştıkları şeydi ve en sonunda nihayete ermişti. Bir Orta Saha tarikatı olma uğruna yaşanan tüm mücadeleleri düşünenler kendisini iç çekerken buluyordu.

 

Bu esnada etraftaki yetişim klanları ve ufak çaplı tarikatlar diz çökerek secde etmeye başlamıştı.

 

“Selamlar, Nehre Meydan Okuyan Tarikat!” Daha çok sesin çıkışıyla bir kakofoni oluşmuştu. Diğer tarikatlara ait üç temsilci ise derin nefesler alarak toparlanmış ve Kan Atasına attıkları son bir bakışla arkalarını dönerek uzaklaşmıştı.

 

Bugünden sonra herkesin bileceği bir şey vardı…

 

Doğu Orta Sahalar artık Gök Nehir Kortunun değil, onurlu Nehre Meydan Okuyan Tarikatın kontrolündeydi!

 

Bölüm 343 : Elveda Gök Nehir Kortu, Merhaba Onurlu Nehre Meydan Okuyan Tarikat

#Böylece Gök Nehir Kortuna veda etmiş bulunuyoruz ve bir süreliğine savaşların sonuna geliyoruz. Artık bir Orta Saha tarikatıyız! Burada nasıl maceralar yaşanacak, ne gibi değişiklikler olacak, bizim kaplumbağayı neler bekliyor sorularının cevabını uzuuun uzun almayı ve şu savaşlardan sonra biraz daha az gerilimli, daha çok gülmeli bölümleri bekliyorum. Okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44261 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr