Bölüm 281 : Kan Akımı Tarikatı, Hemen Savaşmayı Kesin!

avatar
5477 23

A Will Eternal - Bölüm 281 : Kan Akımı Tarikatı, Hemen Savaşmayı Kesin!


Çevirmen : Clumsy 

 

Başpapaz Kurakateşin tepkisi çok hızlı olmuş ve Bai Xiaochun tarafından doğurulan durumu neredeyse saniyesinde tersine çevirmişti.

 

Ruh Akımı Tarikatını karalayarak Kan Akımı Tarikatı yetişimcilerine yeniden öfkelenme sebebi vermişti.

 

Üç kan efendisinin, Song Que ve diğer önemli figürlerin gözleri parlamaktaydı. Ayrıca üç kan kazıyıcı ve bazı baş kıdemliler de hiç tereddüt etmeden Bai Xiaochun’a doğru atılmıştı.

 

Bu sırada Ruh Akımı Tarikatının kurucu başpapazı soğuk bir kahkaha attı. “Tam bir saçmalık! Bai Xiaochun Ruh Akımı Tarikatının bir Cennet-Daosu yetişimcisidir. Fakat genç ve naif biri, bu yüzden belli ki sizin şeytani büyünüzün oyununa gelmiş! Ne cüretle benim önümde onu kaçırmaya kalkarsınız! Millet, Bai Xiaochun’u dağlara geri döndürün! İçerisindeki Kan Akımı Tarikatı şeytani büyüsünü bizzat ben etkisiz hale getireceğim!”

 

Bu komutla birlikte Li Qinghou da dahil olmak üzere Ruh Akımı Tarikatı yetişimcileri Bai Xiaochun’a doğru harekete geçti.

 

Miras kesimi yetişimcileri ve baş kıdemliler Kan Akımı Tarikatı güçlerinin karşısına dikiliyor, herkes Bai Xiaochun uğruna mücadele etmeye hazırlanıyordu.

 

Bai Xiaochun bir kez daha tüm savaş alanının odak noktası olmuştu. İki tarikat için de nihai bir önem taşımıyor olsa da kimsenin kolay kolay vazgeçmeye gönlü yoktu.

 

Kan Akımı Tarikatı Karamahzen uğruna savaşmak, beliren dezavantajı ortadan kaldırmak istiyordu. Ruh Akımı Tarikatıysa Bai Xiaochun’u geri almak ve Kan Akımı Tarikatının dezavantajını daha da kötüleştirmek niyetindeydi.

 

Yer ve gökte yankılanan gümbürdemeler eşliğinde bir kez daha mücadele başlıyordu.

 

Gökyüzünde başpapazlar saldırılarını salıyor, miras kesimi yetişimcileri kan kazıyıcılarla çarpışıyordu. Tarafların baş kıdemlileri de saldıkları büyü teknikleri ve nesnelerle göğü aydınlatıyordu.

 

Kan Akımı Tarikatının ulu liçi ürpertici bir bağırış koyuvermiş ve sayısız arıtılmış ceset hareketlenmişti. Onlar ilerledikçe her yere ceset aurası yayılmaktaydı. Bai Xiaochun bu cesetlerin arasında kendisine ait olanları görebiliyor, onları durmaya zorlayabileceğini biliyordu. Fakat… koca bir ordunun içerisindeki bir iki ceset pek de anlam ifade etmeyecekti. Denizdeki minik kum tanelerinden farkları yoktu.

 

Gargoyle’lar da deliler gibi bağırarak saldırı hazırlığıyla Kan Akımı Tarikatı güçlerinden sıyrılmakla meşguldü.

 

Bir de sayısız kan kılıcı vardı. Bai Xiaochun kan efendisi olarak Orta Tepeyi bastırabilirdi ama… artık kan kazıyıcıya dönüşmüş birden çok eski kan efendisi söz konusuydu. Onların dağ üzerindeki kontrolü mevcut kan efendisiyle yarışamayacak olsa da güçlerini birleştirip başpapazların desteğini aldıkları takdirde Bai Xiaochun’un kan efendisi güçleri bastırılır, Orta Tepe yetişimcileri yeniden savaşabilirdi.

 

Ortalık gümbürdeme sesleriyle dolarken Küçük Bataklık Tepesi yetişimcileri harekete geçmişti.

 

Ruh Akımı Tarikatının büyü formasyonu devleri de kükreyerek Kan Akımı Tarikatına hücum etmekteydi. Shangguan Tianyou, Hayalet Diş, Gongsun Yun, Beihan Lie, Xu Song ve Zhou Xinqi tarafından kontrol edilen devler bilhassa öfke saçıyordu.

 

Kuzey yakanın sayısız savaş yaratığı da şok edici bir görüntü sergileyerek kükrüyordu. Cennetboynuz Mürekkep Ejderhasının kükreyişi ve ağzından saçtığı siyah alevlerse göğü bir ateş deniziyle çevreliyordu.

 

Aşağılara ait yeni formasyon devleri de zeminden Kan Akımı Tarikatı ordusuna ilerliyordu. Taraflar yaklaştıkça büyülü savaş nesneleri çıkıyor, her yer titreyip sarsılıyordu.

 

Göğün en üstlerindeyse Ruh Akımı Tarikatının beyaz güneşiyle Kan Akımı Tarikatının korkuluğu şok edici dalgalanmalar yayıyordu.

 

Bai Xiaochun’un gözlerine acı bir bakış yerleşmişti. Kan efendisi statüsünü ilan ederek bile savaşı engelleyememişti. Etraftaki tüm o tanıdık yüzlere baktıkça içinin parçalandığını hissediyordu.

 

“Neden savaşmak zorundayız ki?” diye mırıldandı. “Bu savaşın olmaması lazım, bu çok belli! Yeterince güçlü değil miyim? Neden kimse beni dinlemiyor?” Etrafına bakarken gerçeği idrak etmişti. İki tarikat da onu derinden önemsiyordu ama böyle ölümcül bir savaş için yeterince güçlü ve önemli değildi.

 

Fakat iki tarikattan birinin diğerini yok etmesi durumunda pek çok tanıdık simanın ölümüne tanık olacağından emindi.

 

Bu yüzden tir tir titrerken geri adım atamayacağını fark etti. Buna gerek yoktu. Hemen yetişimini patlatarak havalandı ve bir kez daha iki tarafın arasına girerek kükremeye başladı: “Size… savaşmaya izniniz olmadığını söyledim!”

 

Gök gürültüsü misali yankılanan sesi kimilerini tereddüt ettirmiş olsa da çoğu kişi onu duymazdan gelmişti. Song Que’nin suratınaysa onu aşağıladığını belli eden soğuk bir gülümseme yerleşmişti.

 

Usta Tanrı-Kahin, Jia Lie ve diğer Orta Tepe fertleri Bai Xiaochun’un kan efendiliği gücünden kurtulmuştu. Kan kazıyıcılar sayesinde artık savaşmakta özgürlerdi. Gözleri titreşen kalabalık, kalpleri bin bir hisle dolu şekilde harekete geçmişti.

 

Sessizliğini koruyan ve saldırmayan tek kişiyse Song Junwan’dı. Gözlerini dolduran yaşlar kederini iyice derinleştirmişti.

 

Bai Xiaochun kollarını sıvayıp kendisine yaklaşan ilk saldırı serisini uzaklaştırdı ve gözleri delilikle kanlanarak yeniden kükredi: “Beni duymadınız mı!? Dedim ki… savaşmaya izniniz yok!!”

 

Ne yazık ki sözleri kuyuya atılan bir çakıl taşını andırıyor, yüzeyde birkaç dalgalanma doğurmaktan öteye gidemiyordu.

 

Bu noktada Song Klanı başpapazı iç çekerek lafa girdi: “Karamahzen, evladım, boşuna çeneni yorma. Çok hassas bir pozisyondasın, bu yüzden savaş alanını terk et. Bu savaşta olmana gerek yok. Sen… burada yaşananları kontrol edemezsin.”

 

Bu sözleri sarf ederken Başpapaz Demirodunla acımasız bir mücadele içerisindeydi.

 

Ruh Akımı Tarikatının kurucu başpapazı da iç çekerek şöyle dedi: “Xiaochun, Kan Akımı Tarikatı savaşmaya karar vermişken bu sözler nafile. Ne hissettiğini anlıyorum, o yüzden hadi Luochen Dağlarına dön. Bu mücadeleye katılmak zorunda değilsin.”

 

Bu sırada Kan Akımı Tarikatının nihai başpapazı gücünü iyice arttırmış, hatta bazı büyülü nesnelerine başvurmuştu.

 

Havayı patlamalar, savaş alanını şok dalgaları doldurmaktaydı. Bai Xiaochun ise bu mücadeleye baktıkça bariz şekilde titriyordu. En sonunda sağ elini kaldırdı. Ne yapması gerektiğini biliyordu ve bu, muhtemelen Kan Akımı Tarikatı için bir felaket olacaktı. Zihni Kan Akımı Tarikatı anılarıyla dolup taşsa da başka çaresi yoktu.

 

Kararlı bir şekilde başını arkaya atarak delici bir bağırış koyuverdi.

 

Bu bağırış yetişim basamağı dalgalanmalarını, Ölmeden Sonsuza Dek Yaşama Tekniği gücünü ve daha da önemlisi, kalbindeki deliliğin birikimini içeriyordu.

 

Kan qi’si patlak vermiş, gökyüzüne kan kırmızı renkte devasa bir ışık sütunu yükselmişti. Ardından eşsiz bir asalet ve ihtişamla kükredi: “Kan Akımı Tarikatı, hemen savaşmayı kesin!!”

 

Ve bu cümleyle birlikte sağ elini Kan Akımı Tarikatı yönüne çevirdi.

 

Ansızın yeri göğü gümlemeler doldurdu ve Xiaochun’u çevreleyen kan rengi ışık hızla yayılmaya başladı. Gökler sarsılıyor, zemin çatırdıyordu ve ışık, göz açıp kapayıncaya dek tüm savaş alanını kaplamıştı!!

 

Göğün sarsılışıyla kan rengi koca bir anafor oluşmuş, ardından tarifsiz irilikte kan rengi bir kola dönüşmüştü. Göğü dolduran ve Bai Xiaochun’un hareketini taklit eden bu kolun hedefi Kan Akımı Tarikatıydı!

 

Büyüleyici ve eşi benzeri görülmedik bir güç, koldan çıkarak yoğun baskılar doğurmaktaydı.

 

Bu koca kol pek çok kişi tarafından fark edilmiş, onu gören başpapazların ve özellikle de nihai başpapazın yüzü düşmüştü.

 

Kolun hareketi Küçük Bataklık Tepesi yetişimcilerini titretmişti. Yüzleri solgunlaşan üyeler, yetişimini yaptıkları tekniklerin kaosa sürüklendiğini fark etmenin şaşkınlığını taşımaktaydı. Üzerlerine duyulmamış bir mühür yerleşmişti!

 

Ve göz açıp kapayıncaya dek tüm Küçük Bataklık Tepesi yetişimcilerinin gücü beklenmedik bir şekilde yarıya düştü!!

 

Bu yalnızca Küçük Bataklık Tepesi yetişimcilerine has bir durum değildi. Ceset Tepesi, Orta Tepe ve İsimsiz Tepe yetişimcileri de şaşkın çığlıklar atmaya başlamaktaydı.

 

“Neler oluyor?”

 

“Yetişim basamağım istikrarsızlaştı!!”

 

“Bu nasıl mümkün olabilir!? Benim… benim yetişimim mühürlendi!!”

 

Etkilenenler sadece yetişimciler de değildi. Arıtılmış cesetler, gargoyle’lar, kan kılıçları, her şey bu ezici baskıdan nasibini almıştı. Dehşet dolu çığlıklar yükseliyor, kan bulutları sönükleşiyor, kan kılıçları kuruyordu.

 

Kan Akımı Tarikatı başpapazlarının ise kalpleri ve zihinleri sarsılıyordu. Şok edici bir şekilde onların yetişim basamakları dahi bastırılmıştı!

 

Bizzat özleri etkilendiği için bu baskıya karşı koymaları da imkansızdı!

 

Kan Atasına bağlı olarak yetişim yapan hiç kimsenin… bu lanetten kaçınması mümkün değildi!!

 

#Bizimki sonunda beklediğim güce başvurdu, umarım bu şekilde bir tarafı güçsüzleştirerek savaştan başka bir yol bulmaya zorlayabilir. Ne kadar Ruh Akımı Tarikatı yuvamız olsa da Kan Akımı Tarikatında da sevdiğim isimler var, iki tarafın savaşmasını ben de istemem. Güçlerini birleştirip ortak düşmanlarına karşı çıksalar çok daha iyi olur. Bakalım kaplumbağamız, karamahzenimiz bunu başarabilecek mi, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr