Bölüm 280 : Başpapazlar, Savaşı Durdurun!

avatar
5505 23

A Will Eternal - Bölüm 280 : Başpapazlar, Savaşı Durdurun!


Çevirmen : Clumsy 

 

“Bana o hakkı ne mi veriyor? Orta Tepenin kan efendisi olmam veriyor!”

 

İki tarikatın savaşması sahiden de an meselesiydi. Fakat Bai Xiaochun’un sesi bir anda net ve yüksek bir şekilde herkesin kulaklarına erişmiş, her yönde patlak veren bir kan qi’si ile desteklenmiş ve tarifsiz bir büyüleyiciliğe ulaşmıştı!

 

Şeytani davranmak gibi bir arzusu yoktu fakat Karamahzen maskesini takmak onu doğal olarak Kan Akımı Tarikatındaki haline sokmuştu. Sesi soğuk ve uğursuzdu, yeri göğü sarsıcı, öldürücü aurasıysa her şeyi sessizliğe boğmaktaydı.

 

Sözlerinin ardındaki imayı hiç kimsenin tahmin etmesi mümkün olamazdı. İki tarikat da sarsılmış, kalpler şok dalgalarıyla kuşatılmıştı.

 

Ruh Akımı Tarikatı ve Kan Akımı Tarikatı uzaktan kırmızı ve beyaz iki bulutu andırıyordu. Bu bulutların bazı kısımları temasa geçmiş olsa da… an itibariyle herkes hareketi kesmiş ve tüm gözler yavaşça… iki tarikatın ortasındaki noktaya çevrilmişti. Yani Ruh Akımı Tarikatı yetişimcilerinin savunmaya, Kan Akımı Tarikatı yetişimcilerininse öldürmeye gittiği… Bai Xiaochun’a!

 

Bai Xiaochun’un en yakınında bulunan Jia Lie zihninin yıldırımlara maruz kaldığını hissediyordu. Gözleri irileşmiş, bedeni titremeye başlamış, adeta nefes almayı unutmuştu. Gıkı çıkmıyordu. Zihninde Bai Xiaochun’un az önceki sözleri yankılanıyordu… ve gözlerinin önünde… Orta Tepe kan efendisi Karamahzen duruyordu!

 

“Sen… Karamahzen misin?” dedi tir tir titreyerek. Kan efendiliği sınavından bu yana Karamahzene yönelik korkusu tavan yapmış ve haliyle tamamen afallamıştı.

 

Bai Xiaochun’un etrafındaki kan qi’si ve öldürücü aura başka bir kanıt gerektirmiyordu, Jia Lie anında ikna olmuştu… en ufak bir şüphe yoktu… karşısındaki kişi Orta Tepenin kan efendisi Karamahzendi!

 

Şaşkınlığını dile getiren tek kişi Jia Lie değildi. Ona pek uzak olmayan ve Bai Xiaochun’u öldürüp saygınlığını arttırma heyecanıyla dolup taşan Usta Tanrı-Kahin, maskenin takılışıyla birlikte kabusuyla karşı karşıya kalmıştı: Karamahzenle!

 

“Kara… Karamahzen!” diyerek çığlık attı. “Bu… imkânsız!!”

 

Tabii Kan Akımı Tarikatının hücum halindeki çırakları bu ikiliden ibaret değildi. Dakikalar önce gaddar ve öldürücü sırıtışlarla yaklaşanların şimdi soluğu kesilmişti.

 

“S-s-sen…”

 

“Nasıl… bu nasıl mümkün olabilir?!?!”

 

“Cennetler! Felaketşeytanı Karamahzen… Bai Xiaochun muymuş…?”

 

“Aynı kişi olduklarına inanamıyorum!!”

 

Xu Xiaoshan öylesine şaşkındı ki neredeyse dilini ısıracaktı. Ömrü boyunca böyle büyük bir şeye tanık olmamıştı. Bu durum Ceset Tepesinde tattığı halüsinasyonlardan bile daha az inanılasıydı. Hatta yine hayal gördüğünü düşünmek üzereydi.

 

Bir de öldürme güdüsü az önce tavan yapmış olan Song Que vardı. Her şey tersine dönmüştü. Zihni yaşananlara ayak uyduramıyor, orada öylece açık bir ağız, titrek bir beden ve hiç olmadığı kadar boş gözlerle süzülüyordu.

 

Bu durumu kabullenmesi zordu. Onun için Karamahzen düşmandı, Bai Xiaochun ise daha da büyük bir düşman. Ve beklenmedik bir şekilde o iki düşman aynı kişi çıkmıştı…

 

Savaş alanı anında sessizleşmişti. İki tarikatın başpapazları bile savaşmayı unutup Bai Xiaochun’a bakakalmış haldeydi.

 

Song Klanı başpapazının ifadesi şok ve farklı duygularla doluydu. Başpapaz Limitsiz şaşkın ve şüpheliydi. Ruh Akımı Tarikatının kurucu başpapazı ve Başpapaz Demirodun ise gözlerinin önünde sergilenen bu abes sahneye inanamıyordu.

 

Miras kesimi yetişimcileri ve kan kazıyıcılar da herkes kadar şaşkındı. Bilhassa Bai Xiaochun’u öldürme yemini etmiş olan üç kan efendisinin beyinleri patlamak üzereydi.

 

“Karamahzen… Bai Xiaochun muymuş?” diye mırıldandı Küçük Bataklık Tepesi kan efendisi. Ansızın dünya tersine dönmüş gibi hissetmişti.

 

Tabii sarsılanlar Kan Akımı Tarikatı yetişimcilerinden ibaret değildi. Bai Xiaochun maskeyi takıp Karamahzene dönüştüğünde Ruh Akımı Tarikatı yetişimcilerinin de zihinleri yıldırımlarla çarpılmıştı. Luochen Dağları şaşkınlık, alarm, şüphe ve benzeri duygularla kaplı sayısız çığlıkla dolmuştu!

 

Az önce Bai Xiaochun’un öldürülmesini bekleyerek soğuk kahkahalar atan Shangguan Tianyou’nun gözleri kafasından fırlayıp çıkmak üzereydi. Soluğu kesilirken zihni boş bir sayfaya çevrilmişti.

 

Hayalet Diş, Gongsun Yun, Beihan Lie ve diğer Ruh Akımı Tarikatı Seçilmişleri derinden sarsılmıştı. Bu özellikle de gözlerinin daha fazla irileşmesi mümkün olmayan Zhou Xinqi için geçerliydi. Ona kalırsa dünya tamamen akıl almaz bir hal almıştı.

 

Ve aklına ansızın Bai Xiaochun’un Hou Xiaomei’ye söylediği söz gelmişti, yani Bai Xiaochun varken Karamahzenin yüzünü gösteremeyeceği…

 

“Bu… bu…” Zhou Xinqi her şeyin kaosa sürüklendiğini hissediyordu.

 

Belli bir mesafedeki Hou Xiaomei’nin nefesi kesilmişti. Kalbini esir alan ulu ve kudretli Bai Xiaochun’un aynı zamanda yetişimcilerin en korkuncu olan Karamahzen çıkmasını sindiremiyordu.

 

Bu tepkisinde yalnız değildi. Hou Yunfei, Büyük Şişman Zhang ve Üçüncü Şişman Hei’nin de nutku tutulmuştu.

 

Li Qinghou’ya gelirsek… Bai Xiaochun’u hiç tanımadığı hissine kapılmış ve şaşkınlık içerisinde bakakalmanın ötesine gidememişti.

 

Herkes şok olmakla meşgulken Bai Xiaochun Kan Akımı Tarikatı üyelerine bakıp kollarını sıvayarak sonsuz bir soğuklukla şöyle dedi: “Ne cüretle bir kan efendisine selam vermeyi ihmal edersiniz!”

 

Sözler ağzından çıkarken Ölmeden Sonsuza Dek Yaşama Tekniğini açığa çıkarmış, kan efendisi enerjisini dalgalandırmıştı. Haliyle tüm Orta Tepe yetişimcilerinin üzerine durdurulamaz bir baskı çökmekteydi!

 

Bu derin ve engin baskı, savaş alanındaki hissiyatı anında değiştirmişti.

 

Dizlerinin üzerine çökerek secde eden ilk kişi Jia Lie oldu. Ardından Usta Tanrı-Kahin geldi ve saniyeler ilerledikçe Orta Tepenin delirmiş tüm çırakları dizlerinin üzerine çökmeye başladı. Song Que bile şok halindeki Ruh Akımı Tarikatı çıraklarının bakışları altında Bai Xiaochun’un kan efendisi baskısına direnemeyerek secde etmişti.

 

“Selamlar, Orta Tepe kan efendisi!”

 

Sesler giderek yükseliyordu ve en nihayetinde ordunun içerisinde, yani geride kalan Orta Tepe yetişimcileri bile dizlerinin üzerine çökmüştü.

 

Bai Xiaochun’a secde edenlerin… ordunun tam yüzde yirmisini oluşturduğunu görmek mümkündü! Orta Tepenin tamamı söz konusuydu!

 

Bai Xiaochun’un baskı doğurmadığı tek bir kişi vardı. O da kendisinden yaklaşık 30 metre uzaktaydı, tir tir titriyordu ve gözleri şüphe, acı ve benzeri duygularla dolup taşıyordu.

 

O kişi Orta Tepenin ulu kıdemlisi Song Junwan’dı!

 

Onun tepkisi diğerlerinden farklıydı. Canı yanıyordu. Karamahzen kaybolduktan sonra zar zor uyuyabilmiş, onu bulmak için tüm kaynaklarını kullanmıştı. Hatta Song Klanı başpapazından yardım isteme yoluna bile gitmişti. Az önce savaş patlak vermek üzereyken bir başına oturduğu o koca kılıcın üzerinde bile aklında Karamahzen vardı. O gitti gideli kalbi acı bir melankoliyle doluydu.

 

Tam da bu savaş alanında ve bu şartlarda gözlerinin tekrar ona değeceğini hiçbir şekilde hayal edemezdi.

 

Her şey sessizleşmişken Song Junwan Karamahzene bakıp uzun bir andan sonra acı dolu bir sesle şöyle dedi: “Sen… kimsin? Karamahzen misin yoksa Bai Xiaochun mu? Kim… Kimsin sen?!?!”

 

Titriyordu, gözleri kan çanağına dönmüştü ve sözlerine işli duyguları gizlemesi imkansızdı.

 

Bai Xiaochun bu soruları anında yanıtlayamadı. Song Junwan hakkında ne hissedeceğinden emin değildi. Fakat kadının gözlerinde biriken yaşları gördüğünde yumuşak bir tonla yanıtladı: “Ben… her ikisiyim!”

 

Song Junwan’ın gözyaşları yanaklarına inmeye başlamış… bedeni yavaşça yere alçalmıştı.

 

“Her ikisi de… yani her şey bir oyundu…” Kendisini bir aptal gibi hissediyordu. Karamahzenle aralarında geçenleri düşündükçe kalbine acı dolu bıçaklar saplanıyordu. Tamamen güçsüz bir şekilde, çaresiz bir çocuk gibi ağlamaya başlamıştı.

 

Bu sırada Bai Xiaochun dişlerini sıkarak iki tarikatın başpapazlarına döndü. Ve sesini yükselterek şöyle dedi: “Ben Bai Xiaochun, Ruh Akımı Tarikatının miras kesimi adayıyım. Aynı zamanda Orta Tepe kan efendisi Karamahzenim. Başpapazlar, bu savaşı durdurun. Karşı karşıya olduğumuz sorunları çözmenin tek yolu savaşmak değil!

 

“İki taraf da tarikatlar arasındaki güven için bir temele ihtiyaç duyuyor. Peki… o temel ben olamaz mıyım?!?!” Sözleri savaş alanının çoğunluğunda yankılanmış fakat hiçbir karşılık gelmemişti.

 

Song Klanı başpapazı tereddütlüydü. Karamahzenin Bai Xiaochun olduğundan anında emin olamasa da kesin olan bir şey vardı: Karamahzen kim olursa olsun Orta Tepenin kan efendisiydi ve Orta Tepe büyülerinin yetişimini yapmıştı. Yine de tarikat Kan efendisi Karamahzene ne kadar değer verse de bir kan efendisinin tarikatın geleceği gibi bir meseleye müdahale etmesine izin verilemezdi.

 

Song Klanı başpapazı bu düşüncelerle ağzını açmak üzereyken Başpapaz Kurakateşin soğuk kahkahası işitildi.

 

Ve ışıldayan gözlerle, uğursuz bir sesle şöyle dedi: “Kan efendisi Karamahzen Ruh Akımı Tarikatı tarafından esir alınmış. Bu ne utanmaz ve alçak bir hareket, Ruh Akımı Tarikatı! Ne cüretle kan efendimizi bize karşı kullanırsınız! Bugün sizi tarihten silecek, miraslarınızı yok edecek, tarikatınızın her üyesinin canını alacağım!! Millet, kan efendisini kan bulutlarına geri getirin!”

 

Bu sözlerle kollarını sıvadı. Savaş… yeniden başlamak üzereydi!

 

#Yine güzel bir bölümdü. Bizimkinin hem Bai Xiaochun hem Karamahzen oluşunun iki tarikat tarafından da öğrenilmesi hoşuma gitti, gücünün boyutları bilinsin de artık insanlar ona 'sana inanıyoruz' demesin istiyordum vallahi 
Song Junwan ise resmen içimi acıttı. Bizimki kadının gönlünü çalıp da kaçmış, gururdan eser bırakmamış koskoca ulu kıdemlide. Aşk işte, insanı ne hallere sokuyor 
Şaka maka sakinleşen ortam son anda yeniden savaşa dönüş yaptı, bakalım bizi neler bekliyor, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44341 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr