Bölüm 258 : Orta Tepeden Gelen Kan Rengi Işık

avatar
5195 19

A Will Eternal - Bölüm 258 : Orta Tepeden Gelen Kan Rengi Işık


Çevirmen : Clumsy 

 

Beklenmedik bir şekilde… bu genç kadın… Du Lingfei’ydi!!!

 

Bai Xiaochun bu suratı unutmamıştı. Unutamazdı. Karşısında yıllar önce kaybettiği kişi vardı… Du Lingfei!

 

Zihninin bulandığını hissediyor, kalbi şok dalgalarıyla boğuşuyordu. O maskenin altından böylesine tanıdık bir yüz çıkacağını asla hayal edemezdi.

 

Bai Xiaochun “boo” dediği anda maskesi düşen Xuemei de benzer bir şaşkınlığa boğulmuştu. Yüzü tarifsiz bir hisle kuşatılmıştı, göklerden inen bir yıldırım yemiş gibiydi. O da kalbi ve zihnini teslim alan şok dalgalarını hissedebiliyordu.

 

Bu dünyada ona böyle seslenen tek bir kişi vardı ve o da… Ruh Akımı Tarikatından Bai Xiaochun’du!

 

“Bai Xiaochun!?!?” dedi.

 

Onu bir daha asla göremeyeceği fikrini benimseyeli çok olmuştu. Vedalaşırken düşüncelerinden kurtulmayı, onunla ilgili anılarını silmeyi dilemişti. Fakat kendisine “boo” deyişini işittiği anda görünür şekilde sarsılmıştı. O anda biliyordu ki… Ruh Akımı Tarikatını da Luochen Dağlarında yaşananları da unutamayacaktı. Hele Bai Xiaochun’u… asla unutamayacaktı.

 

Bai Xiaochun ve Du Lingfei birbirine bakakalmışken kalp boşluğundaki vakit adeta yavaşlamıştı.

 

Boğaz Ezici Kavrayışı tüm gücüyle salmakta olan Bai Xiaochun onu durdurabilmek için her şeyini vermeye başlamıştı. Ve geri tepiş etkisiyle çıkan çatlama sesleri beraberinde kolundaki kemikler kırıldı. Çektiği yoğun acıya rağmen Boğaz Ezici Kavrayışın Du Lingfei’ye ulaşmasını engellemişti.

 

Ne yazık ki… Bai Xiaochun inanılmaz savaş becerisiyle Boğaz Ezici Kavrayışın yönünü değiştirse de…  Du Lingfei’nin Altın Dokunuşu kızın yaşam gücüyle beslenmişti. Bu yüzden kendi Daosunun limitlerini aşmaktaydı. Yani nasıl küçük bir çocuk öfkeli bir kaplanı asla kontrol edemezse o da salmış olduğu büyüyü geri alacak hiçbir şey yapamazdı.

 

“Hayır!!” diye çığlık atan kız titrek sol eliyle kabiliyetin yönünü değiştirmeye çalıştı ve çatlama sesleri eşliğinde kolu mide bulandırıcı bir şekilde büküldü. Elin yörüngesini birazcık değiştirebilmiş olsa da hiçbir şekilde yavaşlatamamıştı ve el, doğruca Bai Xiaochun’a ilerlemeyi sürdürmekteydi.

 

Tüm bunları tarif etmek zaman almış olsa da aslında neredeyse hiç vakit geçmemiş, koca el göz açıp kapayıncaya dek Bai Xiaochun’un önünde belirmişti. Ardından havayı yoğun bir patlama teslim aldı ve Bai Xiaochun ağzından fışkıran kanlar eşliğinde ipi kesilmiş uçurtma misali geriye uçuruldu.

 

Kendi geri tepişi ve Du Lingfei’nin gizemli kabiliyetinin etkisiyle Cennetsel Şeytan Bedeni de yok edilmişti!

 

Bedeni altın rengine dönmekteydi. Bu Ölmeyen Altın Tenin altın ışıltısı değildi, daha ziyade beden yapısının değişmesi ve altın bir heykele dönüşmesi şeklindeydi.

 

Du Lingfei’nin yanaklarından yaşlar süzülüyordu. Dehşete düşen kız Bai Xiaochun’un yanına uçmuştu.

 

“Xiaochun…”

 

Bai Xiaochun’un suratı altın ışıltılarına rağmen ölümcül bir solgunlukla Du Lingfei’ye çevrilmişti. Sormak istediği onlarca soru, söylemek istediği onlarca şey vardı. Karmaşık duyguları gözlerinden okunuyor fakat konuşmak için ağzını açtığı anda ağzından kanlar fışkırıyordu. Bedeni tamamen kontrolden çıkmıştı. Yetişimi kaosa sürüklenmiş, görüşü bulanıklaşmaya başlamıştı.

 

Du Lingfei bu tedirginlikle sınavı tamamen unutmuştu, görevi aklındaki son şeydi. Düşünebildiği tek şey Bai Xiaochun’du. Fakat o anda… kan kristali Bai Xiaochun’un kan kustuğunu fark etti ve ansızın yanarak gök gürültüsü misali seslerle, neredeyse ışınlanma hızıyla Xiaochun’a yöneldi. Ve havayı dağıtarak… doğruca Bai Xiaochun’un önünde belirdi.

 

Heyecan ve neşe dolu bir şekilde hiç duraksamadan Xiaochun’un göğsüne yönelen kristal yaklaştıkça kan qi’si yaydı ve qi, Xiaochun’un kalbine kaynamaya başladı!

 

Bai Xiaochun kalbinde yayılan yoğun acıyla görünür şekilde titremeye başlamıştı. Boğuk bir bağırış eşliğinde gerileyerek iri kan damarlarından birine yaklaştı. Ve tam kurumuş damara vuracakken damar, yaşam gücü patlaması ve yumuşak bir güçle Bai Xiaochun’u kavrayarak kendine çekti…

 

Bai Xiaochun damarın içine çekilmişti. Kan rengi ışık alevleniyor, her yöne yayılıyor, bu sırada kan damarı da orijinal haline dönüyor gibi görünüyordu.

 

İşler bununla kalmış da değildi. Işık kalp boşluğunu doldururken diğer damarlar da onu çevreleyip kuvvetli yaşam güçleri yaymaya başlamıştı. Bir an sonra da seğirmeye ve güçlerini… kalbe yönlendirmeye girişmişlerdi!  

 

Güm-güm!

 

Kuruyan kalp kıpırdanıyor, gök gürültüsü misali atışlar tüm Kan Atası bedeninde yankılanıyordu.

 

Aynı zamanda bu hareket Bai Xiaochun’u da damardan taşımış, bilinmeyen bir konuma doğru ilerletmeye başlamıştı.

 

Bu eylemle birlikte kalp ve çevreleyici damarları yeniden kurudu. Ardından inanılmaz bir itiş kuvveti Du Lingfei’yi kuşattı. Kalmayı ne kadar isterse istesin başaramayacaktı. Yüzünde karmaşık duygularla Bai Xiaochun’un kaybolduğu noktaya bakarak iç çekti. Bai Xiaochun yaralanmış olsa da onu teslim alan mirasın başarısız olmayacağını biliyordu.

 

Bu düşünceyle yavaşça maskesine uzandı ve bedeni Kan Atasından silinmeye başladı.

 

Aynı şekilde Antik Kan Yolunda, kalp boşluğunun dışında beklemekte olan Song Junwan da silinmekteydi.

 

An itibariyle Kan Atasının bedeninde kalanlar ölüler ve… Bai Xiaochun’dan ibaretti!

 

Kalbin az önceki atışıysa bir kereliğine olsa da dış dünyada işitilmişti. Gök soluklaşmış, yer titremiş, hatta Cennetkarışı Nehrinin yüzeyinde dalgalar belirmişti!

 

Kan Akımı Tarikatının sayısız yetişimcisinin kalpleri küt küt atarken yetişim basamakları ansızın donmuştu.

 

Dış Kesim çıraklarından başpapazlara dek herkes bu etkiden nasibini almıştı!

 

“Neler oluyor!?!?”

 

“Bir terslik var! Kalbim kontrolüm dışında atıyor!”

 

“Yetişim basamağım çalışmayı durdurdu! İstikrarsızlaşıyor! Bu nasıl yaşanabilir?!? Ve az önceki o ses de neyin nesiydi!?” Küçük Bataklık Tepesi, İsimsiz Tepe, Orta Tepe ve Ceset Tepesinin tüm yetişimcileri, ulu kıdemlileri ve kan efendileri titreşen ifadelerle dışarı çıkmıştı. Ata Tepesindeki ulu kıdemliler şoktaydı ve kan kazıyıcılar da inzivalarındaki translarında sarsılmıştı. Başpapazlar bile hayretler içerisindeydi.

 

Meditasyonun ortasındaki Song Klanı başpapazının gözleri ansızın açılmış, ifadesi değişmişti. Başpapaz Limitsiz de ışıl ışıl gözlerle mağarasından çıkarak bakışlarını uzaklara çevirmişti.

 

“Orta Tepe kan efendisi seçildi mi?”

 

“Kan efendisi seçilmiş olsa dahi böyle ekstrem bir şey yaşanmamalıydı…”

 

Herkes şok içerisinde bakakalırken Xuemei ve Song Junwan ile Song Que ve hayatta kalan Dharma koruyucuları ortaya çıkmıştı.

 

Song Junwan soluk soluğa kalarak Xuemei’nin bulunduğu noktaya dönmüştü fakat Karamahzen görünürde yoktu. Onun başarısız olduğunu düşünmek kalp atışlarını hızlandırdı. Ancak hemen ardından Xuemei’nin de kan efendisi olmuş gibi görünmediğini fark etti.

 

Maskesinin ardındaki gözleri ruhunun kontrolünü yitirmişçesine karmaşa doluydu.

 

Kan Atasından gelen grubun varışı ve az önceki sağır edici ses tüm Kan Akımı Tarikatı yetişimcilerinin kafasını karıştırmıştı. Ancak hemen ardından yeri göğü sarsıcı kan rengi bir ışık huzmesinin Orta Tepeden yükselişiyle bir surat şekli belirdi.

 

Bu surat Karamahzenden başkasına ait değildi!

 

“Orta Tepeden gelen kan rengi ışık! Bu kan efendiliği işareti!!”

 

“Bu… bu birinin yeni kan efendisi olduğunu gösteriyor. Ama o surat Karamahzene ait! O… yeni kan efendisi mi oldu? Bu nasıl mümkün olabilir?!?!”

 

“Orta Tepe kan efendisi Xuemei veya Song Junwan değil! Ama nasıl… Karamahzen olabilir!?!?”

 

Gözler irileşiyor, zihinler bulanıyordu. İnsanlar şaşkınlık çığlıkları atıyordu. Herkes tamamen hayretler içerisindeydi.

 

Bu özellikle de Ata Tepesindekiler için geçerliydi. Sayısız ilahi his patlak vermişti, bunlara sersemlemiş başpapazlar da dahildi.

 

Yayılan şoka rağmen Orta Tepe yetişimcileri derinden etkilenmişti. Onlar için bu engin bir ihtişam anıydı. Ne arzularlarsa arzulasınlar Karamahzenin suratı önünde diz çöküp secde etme şeklinde kontrol edilemez bir dürtüye teslim oluyorlardı.

 

Song Que, Song Zhen, Song Junwan, Xuemei, Usta Tanrı Kahin… hepsi dizlerinin üzerine çökmüştü. Orta Tepenin gizli büyüsünün yetişimini yapan hiç kimsenin itaat etmekten başka şansı yoktu. Hatta kan qi’leri çökmenin eşiğindeydi.

 

İşte bu, kan efendisinin gücüydü! Yani tüm tepeyi kontrol edebilen kişinin!

 

#Eveeet, Xuemei'nin Du Lingfei olduğunu öğrendik. Ama şimdilik bizimkiyle sohbetlerine tanık olamadık. Bir de geçen bölümdeki o kristalin bağıran figürü, neden bu kadar çok hile yapıldığı vb meraklar var tabii. 
Bu bölüm de bizimkinin kan efendisi oluşu haberiyle sonlandı! Gerçekten beklenmedik şeyler yaşanıyor, bakalım tüm bunlar nereye bağlanacak, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44914 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr