Bölüm 257 : ***

avatar
5165 21

A Will Eternal - Bölüm 257 : ***


Çevirmen : Clumsy 

 

Bai Xiaochun Xiao Qing, Yang Hongwu ve Zhang Yunshan’la çarpışmakla meşgulken Song Junwan da Bai Xiaochun’un yardımı sayesinde Antik Kan Yolunda ilerlemeye koyulmuştu. Hatta Xuemei’yi yakalamak uğruna kendi yaşam kanından bir miktar yakarak hızlanmıştı da.

 

Onun ivmelenişiyle yukarlardaki Xuemei’nin kaşları çatılmıştı. Song Junwan kanını yakışı sayesinde giderek yaklaşmaktaydı. Çok geçmeden bu yakınlık saldırabileceği seviyeye gelmiş ve mücadele başlamıştı.

 

Song Junwan’ın yüzü başlayan mücadeleyle hiç olmadığı kadar solgunlaşmıştı. Çünkü şaşırtıcı bir şekilde hem Xuemei’nin yaraları tamamen iyileşmiş hem de yetişim basamağı ilerleyerek tam olarak Song Junwan’la aynı noktaya gelmişti. Tabii sert çarpışmaları kadınları yavaşlatmış ve çok geçmeden geriden gelen patlamalar işitilmişti. Ayrıca bazı cümleler de işitilmişti fakat yoğun gümbürdemelerden ötürü söylenenleri net olarak idrak etmeleri imkansızdı.  

 

Song Junwan’ın ifadesi değişmişti. Kan efendiliği unvanını önemsiyor olsa da Karamahzen için endişelenmeyi de bırakamıyordu. Sonuçta aynı anda Xiao Qing, Yang Hongwu ve Zhang Yunshan üçlüsüyle dövüşmek onu büyük bir tehlikeye sokmuş olmalıydı.

 

Kendisinin kan efendisi olabilmesi uğruna canını ortaya atmış olması kalbini acıtıyordu. Ayrıca kafası da karışıktı, doğru şeyi yapıp yapmadığından emin olamıyordu. Fakat oturup enine boyuna düşünecek vakit yoktu. Bu yüzden acı bir gülüşle tüm gücünü toplayarak Xuemei’ye saldırdı.

 

Xuemei pek bir şey söylemiyordu ve gözlerindeki bakıştan son derece tedirgin olduğunu okumak mümkündü. Song Junwan’ın engin bir yetişimi vardı, çabucak icabına bakılamazdı. İkili çarpışmayı sürdürürken bir noktada arkalarındaki sesler kesildi, bu sırada iki kadın da Antik Kan Yolunun sonlarına iyice yaklaşmıştı.

 

Artık yoğun kan rengi ışıklar saçan kemerli kapıyı görmek mümkündü. O kapının ardındaysa kelimelere dökmenin zor olduğu güçte bir kan qi’si yer almaktaydı.

 

Orası… kalp boşluğu ve kan kristalinin bulunduğu yerdi. Oraya ilk giren kişi kristali alıp Orta Tepenin kan efendisi olma şansı elde edecekti.

 

Yolun sonunun göründüğü o anda iki kadının kulağına tüm gücünü salan güçlü bir uzmanın çıkartacağı sonik patlama sesleri ulaşmaya başlamıştı.

 

Ayrıca bu kişinin yalnızca beş altı nefeslik sürede kendilerine yetişeceği de barizdi.

 

Xuemei bu kişinin Karamahzen olma ihtimalinin pek yüksek olmadığını biliyordu fakat bundan emin davranmaya niyeti yoktu. Song Junwan ile dövüşe dövüşe kapıya yaklaşırken ansızın gülümsemişti.

 

“Song Junwan, kan efendiliği unvanı senin olmayacak.”

 

Gülümsemesi maske yüzünden belli olamasa da sesindeki kibir belirgindi. Bu noktada elini uzattığında bileğinde menekşe rengi üçgen bir iz göze çarpmıştı.

 

İz görünür görünmez teninden havalandı ve üç elmas şekilli mühür halinde güçlü bir baskı yayarak Song Junwan’a atıldı!

 

Gümbürdeme sesleri doğmuş ve Song Junwan ürpermişti. Ağzından kanlar sıçrayan kadın kapı yolundan itilmişti, elmas şekilli mühürlerin gücünden kurtulmayı başaramıyordu.

 

Song Junwan titreyerek etrafındaki mühürlere baktı. Akıl almaz seviyedeki mühür yöntemi Başpapaz Limitsizin işi olmalıydı. “Xuemei, seni adi sürtük! Hem sen hile yaptın hem de Başpapaz Limitsiz kuralları hiçe sayarak sana bir mühür hazinesi verdi! Kan efendisi olsan bile Song Klanı bu işin peşini bırakmayacak!!”

 

“Artık cici bir kız ol. Kan efendiliği pozisyonu sana hiç yakışmazdı zaten.” diyen Xuemei hafif bir kahkaha eşliğinde kan rengi kapıya adımını attı.

 

Gözlerinde acı ve çaresizlik görünen Song Junwan’ın Xuemei’ye olan nefreti tavan yapmıştı. İşte tam da o anda, Xuemei kapıya adımını atmak üzereyken alan sağır edici seslerle doluverdi.

 

Bai Xiaochun Song Junwan’ın yanı başında belirmiş, menekşe mühürleri görür görmez titreşen bir ifadeyle sağ yumruğunu uzatmıştı.

 

Cennetsel şeytanın gücüyle desteklenen darbe üç menekşe elmasta en ufak bir etki dahi doğurmamış, hatta geri tepmişti. Bai Xiaochun’un nefesi kesildi.

 

“Başpapaz seviyesinde bir mühür mü?”

 

Song Junwan’ın Karamahzenin üç rakibi nasıl atlattığını düşünecek vakti yoktu. Hemen derin bir nefes aldı ve kararlılıkla titreşen gözlerle sağ elini kaldırdı. Orada, avcunda kan rengi komuta madalyonu durmaktaydı.

 

Madalyonla ilgili ciddi bir tuhaflık söz konusuydu, ortaya çıktığı anda mühürler çarpılmaya başlamıştı. Henüz dağılmamış olsalar da bir tütsülük süre içerisinde dağılacakları belliydi.

 

Ne yazık ki Song Junwan’ın bu kadar zamanı yoktu.

 

“Karamahzen, benim komuta madalyonumu al. Nasıl yapacağın umurumda değil ama git ve kan efendisi ol! O sürtüğün başarmasına izin veremezsin!!!” Song Junwan tedbiri elden bırakmış, hiç tereddüt etmeden madalyonu Bai Xiaochun’a uzatmıştı. Madalyon da garip özelliği sayesinde mührü doğruca aşmış ve Bai Xiaochun tarafından yakalanmıştı. Xiaochun madalyonun nihai bir onaylamayla ve keyifle titreşmeye başladığını hissedebiliyordu.

 

Gözleri irileşmiş olsa da oturup düşünme zamanı değildi. Xuemei başarılı olursa kendisini büyük bir tehlike beklerdi ki buna izin veremezdi. Bu yüzden dişlerini sıkarak kör edici bir hızla kan rengi kapıya yöneldi!

 

Song Junwan ise tüm bedeninin güçsüzlüğüne rağmen suratında bir gülümseme belirtti.

 

“Karamahzen, eğer başarırsan kan efendiliği pozisyonunun kalıcı olması için elimden gelen her şeyi yapacağım!” Verdiği kararın doğruluğundan ansızın emin olmuştu. Karamahzen kan efendisi olmayı başarırsa Song Klanı bunu kabul edebilirdi!

 

Bai Xiaochun kulağında yankılanan bu kelimelerle kapıda kaybolmaktaydı.

 

Kalp boşluğu dünyası kan rengi ışıklarla doluydu. Tam ortasında devasa bir kalp görünüyor ve sabit olmasına rağmen yeri göğü sarsacak yoğun bir baskı yayıyordu.

 

Her yöne dağılan muazzam damarlar da ortamı bir labirente çeviriyordu.

 

Kalbin üzerinde yoğun bir baskı ve parlak bir ışık saçan kan kristali durmaktaydı. Onu elde eden kişiye bir miras üzerinde kontrol sağlatacakmış gibi bir his doğurtuyordu. O kişi… Kan Atasının parmaklarından birini kontrol edebilecekti!

 

Orta Tepe kan efendiliğini arzulayanların o kan kristalini alması gerekliydi!

 

An itibariyle kristale ilerlemekte olan Xuemei’nin gözleri garip bir ışıkla parlıyordu. Tuhaf bir şekilde yanında süzülmekte olan kafa ebadında bir kristalin içerisindeki bulanık bir figür avazı çıktığınca bağırıyordu.

 

“Orada! İşte orada!”

 

“Kapa çeneni!” diye bağıran Xuemei iyice hızlanmıştı. Fakat tam da o anda gözleri kısılarak arkasını döndü ve girişten adımını atan Karamahzeni fark etti.

 

Xuemei’nin ağzı açık kalmış, öldürme güdüsü ansızın patlak vermişti. Lakin yaptığı tek şey yeniden kalbe dönüp daha da hızlanmak oldu.

 

Bai Xiaochun ise derin bir nefes alarak etrafına baktı ve Xuemei’yi görür görmez kanatlarını çırparak ona yöneldi. Yerçekimi ve tepkinin protomanyetik güçleri sayesinde hızı Xuemei’ninkini fazlasıyla aşabilirdi. Bu yüzden Xuemei kalbe ulaştığı anda Xiaochun da ona yetişmişti.

 

Açıkçası Bai Xiaochun’un canı biraz sıkkındı. Onun hedefi ulu kıdemli olmaktı fakat çılgın faktörlerin birleşimi yüzünden kendisini kan efendiliği mücadelesinde bulmuştu. Durumu tartacak vakit de yoktu; Xuemei’nin başarmasına hiçbir şekilde izin veremezdi, haliyle seçenekleri kısıtlıydı.

 

“Sanırım Song Junwan’ın cüretkarlığını hafife almışım.” diyen Xuemei kıs kıs gülerek sağ eliyle bir büyü hareketi gerçekleştirdi. Parmaklarından ansızın bir elektrik çıkmış ve Bai Xiaochun’a yönelmişti.

 

Bai Xiaochun karşılık vermek üzereyken ansızın yüz ifadesi değişti. Çünkü bu altın elektrik Xiao Qing, Yang Hongwu veya Zhang Yunshan’ın saldığı her şeyden daha tehlikeliydi. Bu yüzden en ufak bir tereddüt sergilemeden Dağ Sarsan Darbe ile elektrikten kaçındı, doğruca Xuemei’ye hücum etti.

 

Kızın önünde belirir belirmez yumruğunu salışı Xuemei’nin gözbebeklerinin kısılmasına yol açmıştı. Sevilesi sol elini bir büyü hareketiyle dalgalandıran kız gelen yumruğu tokatladı ve temas anında eli altın rengine döndü. Bai Xiaochun ise kendi beden gücünden aşağı kalır görünmeyen yoğun güç hissiyatı karşısında soluksuz kalıp geriledi, Xuemei de gözlerinde bir şokla gerilemekteydi.

 

Ve kız tam yeni bir saldırı gerçekleştirecekken… kan kristali Bai Xiaochun’un varlığına tepki vermeye başladı. Titreşimler eşliğinde havalanarak ona doğru süzüldü.

 

Bu şok edici manzara Xuemei’nin gözlerini hayretle doldurmuştu. Aynı anda yanındaki kristalde bulunan bulanık figürün çığlıkları işitildi: “Durdur onu! Kristali almasına izin verme!!”

 

“Kapa çeneni!” dedi Xuemei dişlerini gıcırdatarak. Ve gözleri ansızın parlak altın rengine döndü, etrafını çevreleyen kan rengi ışık ortadan kayboldu. Altın ışık yayılırken bedeni bariz şekilde sıskalaştı, yaşam gücünün bir kısmına mal olan kuvvetli bir kabiliyet kullanmaktaydı. Bu şekilde sağ elini kaldırarak Bai Xiaochun’a doğrulttu.

 

Bu onun en güçlü kozuydu!

 

Arkasında kendi sağ eline benzeyen, parmağı kalkık bir el maddeleşmişti. Kocaman elin yaydığı yoğun güç Bai Xiaochun’u ölümcül bir kriz hissiyle doldurmaktaydı. Vücudunun temel yapısı değişmiş gibi keskin acılarla boğuşuyordu!

 

Bedenini teslim alan bu tehdit Xiao Qing, Yang Hongwu ve Zhang Yunshan karşısında yaşadıklarının ve hatta Luochen Klanı kovalamacasının bile çok daha ötesindeydi. Bununla kıyaslayabileceği tek şey Düşmüş Kılıç Dünyasındaki beyaz elbiseli kızla olan tecrübesiydi.

 

Zihni gümbürdemelerle dolarken öylece oturup bu krizin sonlanmasını bekleyemeyeceğinin bilincindeydi. Kaçmaya da çalışamazdı, bunu yaparsa ölürdü. İçgüdüleri ona diyordu ki… bu kabiliyet karşısında yapılabilecek tek şey doğrudan bir saldırıyla karşılık vermekti!

 

Bai Xiaochun’un yetişim basamağı gücü patlak verirken kanatları yerçekimi ve tepki güçleriyle çırpıldı, Dağ Sarsan Darbeyse daha da kuvvetli bir şekilde onu son hızla Xuemei’ye itti!

 

“Altın Dokunuş!” Bu sözler Xuemei’nin ağzından çıkar çıkmaz gök gürültüsü misali gümledi. Aynı anda kızın parmağını sallayışıyla arkasındaki iri el cennetlerden gelme bir baskı eşliğinde ileri atıldı.

 

İkili yaklaşırken Xuemei’nin parmağı Bai Xiaochun’un alnına dokundu. Aynı anda Xiaochun da baş ve işaret parmaklarını birleştirerek Boğaz Ezici Kavrayışı saldı.

 

An itibariyle hiçbir şeyini esirgeyemezdi. O… sahip olduğu gücün her zerresini kullanacaktı! Kaplumbağa tavayı da belirtmiş ve Xuemei’nin boynuna uzanırken kendine siper etmişti.

 

İkili tam temas etmek üzereyken Xuemei ansızın bulanıklaşan bedeniyle kenara çekilmeyi denedi. Fakat bu olasılığa hazırlanmış olan Bai Xiaochun yerçekimsel kuvvetle tarifsiz bir güç doğurdu. Bu gücü Xuemei’ye kilitledi ve kızın yoldan çekilmesini imkansız kıldı. Ve Xuemei’nin gözlerinde bir panik yükselirken… maskesi… yüzünden düştü.

 

Artık görünüyordu... sıra dışı güzellikteki yüzü, saf ve beyaz teni gözler önündeydi!

 

O suratı görmek Bai Xiaochun’a 100,000 yıldırım tarafından vurulmuş, beyni patlayacakmış gibi hissettirmişti. Ve gözlerine inanamazken ağzından istemsizce şu kelime çıktı: “Boo!?!?”

 

Bölüm 257 : Boo!?!?

#Boo! Bu kelimeyi hatırladınız mı arkadaşlar? Bölümler önce Xuemei'nin hap duvarının önündeki masum oturuşunu ve uzaklara bakan hallerini görüp 'acaba mı' demiştim, tahminimde haklıymışım. 
Bu kelime sizde bir şey çağrıştırmadıysa da bir sonraki bölümde neler olup bittiğini anlayacaksınız. Orada görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44565 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr