Bölüm 202 : Tavşan Geriliyor!

avatar
5589 27

A Will Eternal - Bölüm 202 : Tavşan Geriliyor!


Çevirmen : Clumsy 

 

Bai Xiaochun az önce o köşede hiçbir şey olmadığından emindi fakat şimdi gözlerinin önünde bir tavşan durmaktaydı…

 

Daha da ürpertici olan tavşanın kulaklarının söylenenleri dinlemek istercesine doğruca Bai Xiaochun’a çevrilmiş olmasıydı. Ve en ürperticisi ise tavşanın bizzat gözlerinin içine bakışıydı.

 

Gözlerine bakılırsa cümlenin sonunu bekliyor olmalıydı…

 

Bai Xiaochun ve tavşan bir müddet bakıştıktan sonra tavşan ansızın hareketlenip mağaranın girişine koşturdu. Xiaochun da yolunu kesmek için sıçradı fakat tavşan fazla hızlıydı.

 

Bai Xiaochun’un yapabildiği tek şey kapıda gözden kaybolan tavşana bakakalmak olmuştu.

 

Delireceğini hissediyordu. Bu mesele yüzünden canından olabileceğini biliyordu, tavşan yanlış bir şey söyler ve insanlar onun Bai Xiaochun olduğunu öğrenirse işi biterdi…

 

Gerçi sadece yarım bir cümle kurmuştu ama o yarım cümle bile son derece tehlikeliydi ve nasıl sonuçlar doğurabileceğini düşünmek dahi istemiyordu. Yüzünden ve boynundan terler süzülmeye başlamıştı. İçeride kalıp tavşan ne söyleyecekse söylesin diye düşünmek üzereydi. Ne kadar dikkatli olursa olsun, etrafını ne kadar sık kolaçan ederse etsin tavşan bir şekilde beklenmedik girişini yapmayı başarıyordu. Söylediği şeylerin ne kadarını işittiğini dahi bilemiyordu.

 

“Seni öldüreceğim!!” diye bağırarak mağarasından çıktı. Ancak dışarı adımını attığı anda yakınlardaki bir ağaca tüneyerek konuşmakta olan tavşanı fark etti.

 

“Karamahzen, seni ikiyüzlü. Ölmeyen aşk yeminimizi unuttun mu? Birbirimize olan ilgimizi unuttun mu? Neden bu kadar değiştin?”

 

Tavşanın sesi bir hayli yüksekti ve her yönde yankılanışıyla bolca Kuruluş Kadrosu yetişimcisinin şok dolu bakışlarını üzerine çekmişti.

 

Bai Xiaochun’un ise ağzı açık kalmıştı. Böyle bir şeyi kimin söylemiş olabileceğinden emin değildi fakat tavşanın çoktandır ortalıkta dolandığı kesindi. Omurgası korkuyla sızlarken bağırdı ve tedbiri bir kenara atıp sağ eliyle gerçekleştirdiği büyü hareketiyle kan qi’sini kılıç qi’sine çevirip tavşana gönderdi.

 

Bu sıradan bir kılıç qi’si de değildi, Bai Xiaochun’un Ölmeyen Kılıç Qi’siydi ve salındığı anda ortamdaki tüm kan qi’sini kaosa sürüklemişti. Aynı anda kılıç qi’si havada hızlanmış, tavşanın bulunduğu ağacı tamamen yok etmişti. Tabii tavşan bu kısa sürede hemen ağaçtan fırlamış ve aksi yönde koşmaya başlamıştı.

 

“İnanılır gibi değil!” diyen tavşan koşarken repliklerini sıralamaya devam etmekteydi. “Alt tarafı biraz kan qi’si! Ben Kan Akımı Tarikatının bir Kuruluş Kadrosu yetişimcisiyim! Beni öldürmeye çalıştığınıza inanamıyorum! Beni zorla tarikattan mı atacaksınız!?”

 

Kükreyen Bai Xiaochun da ardından uçuyor, yeni bir kılıç qi’si gönderiyordu. Ancak bu qi de tavşanın geçtiği bir kan fıçısını yok etmekle yetinmişti.

 

“Hmmmphhh! Gizli gizli kan qi’si çekersem hiç kimse benim yaptığımı anlamaz…

 

“Eee? Bu ölümsüz mağarası boş galiba...

 

“Beni öldürmeye çalışıyorlar. Beni öldürmeye çalışıyorlar!!”

 

Tavşan bu cümleler eşliğinde koşuyor, Bai Xiaochun da gümbürdeme sesleri ve art arda çıkan kılıç qi’leriyle ardından koşturarak tavşan hariç her şeyi yok ediyordu.

 

Bitkiler ve ağaçlar lime lime olmuş, bazı binalar bile yıkılmıştı. Orta Tepeye tam bir kaos hakimdi. Tabii Kuruluş Kadrosu Dharma koruyucuları da yollara dökülüp Bai Xiaochun’un sayısız kılıç qi’si patlamasıyla bir tavşanı kovalamakta olduğunu görmüştü.

 

Kimisi tepki vermekte gecikmiş ve tavşan yanlarından geçerken patlamalardan nasibini alarak ağızlarından kan püskürmüştü.

 

“Ne yapıyorsun, Karamahzen?!?!”

 

“Lanet olsun! Canına mı susadın, Karamahzen!?”

 

“Aylar önce yaşamana izin verdim ve sen yeniden yüzünü göstermeye cüret mi ediyorsun!?”

 

Kuruluş Kadrosu yetişimcileri öfkeden kudurmaktaydı. Fakat bu defa Bai Xiaochun da aynı durumdaydı.

 

“Kapayın çenenizi sizi lanet olasıcalar!” diye böğürürken gözleri kanlıydı. Artık o tavşanı ne olursa olsun öldürmesi gerektiği kanaatine varmıştı. İki elli bir büyü hareketiyle yeni kılıç qi’leri göndermekle meşguldü.

 

Tavşansa sağa sola öyle bir sekiyordu ki tek bir kılıç qi’sinin dahi kendisine dokunmasına izin vermiyordu. Bu sırada Kuruluş Kadrosu yetişimcileri Bai Xiaochun’a saldırmak adına havalanmıştı. Usta Tanrı-Kahin de soğuk gülümsemesiyle kalabalığın arasındaydı. Ona kalırsa bir tavşan uğruna bunca mücadele veren Karamahzen tam bir aptal olmalıydı.

 

“Bu tavşanı sevdim.” diye mırıldandı kendi kendine. “Çok ilginçmiş. Kimin hayvanı acaba?”

 

Bu sırada belli bir mesafedeki Song Que, kan şelalesinin altında inzivadaydı. Ansızın gözleri açılmış ve kaşları çatılmıştı. Bir an sonraysa gözlerini yeniden kapatıp meditasyonuna geri döndü.

 

İşte o anda tavşan, rastgele bir ölümsüz mağarasının yanında durup daha da yüksek sesle bağırmaya başladı.

 

“Ben, Bai Xiaochun--” Adeta ciğeri yettiğince bağırmıştı. Çevredeki Kuruluş Kadrosu yetişimcilerininse suratları şaşkınlıkla dolmuş, gözbebekleri kısılmıştı. Bai Xiaochun Kan Akımı Tarikatında oldukça ünlüydü ve hemen hemen herkes onu gördüğü anda öldürmeye yeminliydi. Neticede bir Ruh Akımı Tarikatı üyesini, özellikle de bir Cennet-Daosu Kuruluş Kadrosu yetişimcisini öldürmek tarikat için büyük bir hizmet olurdu.

 

Haliyle tavşanın ansızın Bai Xiaochun’dan bahsetmesi biraz sonra ne diyeceği konusunda büyük bir merak uyandırmıştı.

 

Ancak tavşan bomboş bir surat ifadesiyle kalakalmış, tek kelime dahi etmemişti.

 

Bu noktada içten içe tir tir titreyen Bai Xiaochun kükredi: “Ben, Karamahzen, Bai Xiaochun’la aynı göğün altında olmaya dahi katlanamıyorum. Ne cüretle benim önümde ondan bahsedersin! Bai Xiaochun’un nerede olduğunu söyle çabuk!!”

 

Bu sözlerle sağ elini sallayıp yeni bir kılıç qi’si gönderdi. Bu seferki hepsinden güçlüydü. Ancak parlak ışık huzmesinin yaklaştığı tavşan çabucak kaçınmış ve sonuç olarak arkasındaki ölümsüz mağarası kılıç qi’si ile vurulup çökmeye başlamıştı. Mağaranın içerisindeyse bir kan şişesi ve bir büyü formasyonu mevcuttu. Ve devasa darbe sağ olsun, kan şişesi anında parçalanmıştı…

 

Tabii ki bu mağara Xuemei’ye aitti ve yakın zamanda herkesin Bai Xiaochun’a saldırdığı noktanın ta kendisiydi. Xuemei’nin sonrasında stabilize ettiği şişe ise artık yok edilmişti.

 

“Ben, Bai Xiaochun--” diye bağırdı tavşan yeniden. Ancak bu üç kelimenin arkasına yeni bir şey eklemedi.

 

Gözlerini kırpıştıran Bai Xiaochun’un zihni ‘ne yapmalı’ düşüncesiyle dört dönüyordu. Olabildiğince öfkeli görünmeye çalışarak yeniden bağırdı: “Konuşmaya devam etsene! Sonra ne geliyor!?”

 

Ardından tavşanı takibe girişti ve gönderdiği yeni kılıç qi’siyle zemini parçalayıp ölümsüz mağaralarını yok etti fakat tavşana en ufak bir zarar veremedi.

 

“Ben, Bai Xiaochun--” diyen tavşan gerilmeye başlamıştı lakin hala söyleyecek başka bir şeyi yoktu.

 

Bai Xiaochun ise rahatlamaya başlamıştı.

 

“Lanet olsun! Neden cümleyi bitirmiyorsun!” diye bağırdı. Ve ansızın ilk üç kelimeden başka bir şey söyleyemeyen tavşanı oyuna getirmiş olduğunu fark etti.

 

“Ben, Bai Xiaochun--” diyen tavşanın gözleri kıpkırmızı kesilmişti.

 

“Hadi hemen söyle!” diye kükredi Bai Xiaochun. “Bai Xiaochun Kan Akımı Tarikatı sınırlarında mı!? Ona olan kinim ta Düşmüş Kılıç Dünyasına dayanıyor! Onunla aynı gök altında yaşayamam! Bai Xiaochun ölmek zorunda!”

 

İçten içe kendisiyle gurur duyuyor, ne kadar zekiyim diye övünmeden edemiyordu. Tabii bir yandan da yeni kılıç qi’leri gönderip farklı mağaraları yok ediyordu.

 

“Söyle hadi! Hemen söyle! O cümle nasıl devam ediyor!”

 

Bai Xiaochun tüm Orta Tepeyi kaosa sürüklemişti. Tavşan ise iyice gerilmiş ve hatta titremeye başlamıştı. En sonunda o üç kelimenin yanına başka şeyler eklemeye başladı.

 

“Ben, Bai Xiaochun... Xuemei, dün gece rüyamda seni gördüm. Bir gün Ben, Usta Tanrı-Kahin, seni kesinlikle elde edeceğim!”

 

“Ben, Bai Xiaochun... Kıdemli Fang, kes şunu! İnsanlar bizi görebilir...”

 

“Ben, Bai Xiaochun... Ben, Song Que, buradan sorumluyum teyze! Kan efendiliği pozisyonu bana ait. Ve senden de sorumluyum, Xuemei!”

 

Tavşanın ağzından dökülen cümleler Orta Tepe halkının nutkunun tutulmasına yol açmıştı. Kuruluş Kadrosu Dharma koruyucuları ve kıdemlilerin yüzleri tuhaf ifadelerle çarpılıyor, herkes mutlak bir sessizliğe bürünüyordu…

 

Artık yalnızca tavşanın sesi işitiliyordu.

 

Bai Xiaochun da şaşkına dönmüş, acaba tavşanı fazla mı zorladım diye endişelenmeye başlamıştı.

 

Kalabalığın içerisinde bulunan Usta Tanrı-Kahin ise omurgasında bir soğukluk hissetmekteydi. Ansızın tavşanı imha etmek isteyenlere o da eklenmişti.

 

“Kapa çeneni!! Bu sözler tam birer saçmalık!!”

 

Usta Tanrı-Kahin öne atılır atılmaz Bai Xiaochun da garip bir ifadeye bürünmüş, tavşanın az önce ifşa ettikleri karşısında şaşkına dönmüştü. Usta Tanrı-Kahin gerçekten o cadaloz Xuemei’yi mi arzuluyordu yani?

 

“Çok haklı,” diye bağırdı, “bu tavşan tam bir saçmalık abidesi!”

 

Tabii harekete geçen tek kişi Usta Tanrı-Kahin değildi. Tavşanın adını geçirdiği herkes onu öldürme arzusuyla harekete geçmişti.

 

Song Que bile kan şelalesinden çıkmış, avazı çıktığınca bağırıp kan renkli bir tanrı edasıyla gücünü salmıştı.

 

“Kapa çeneni!!” Orta Tepedeki herkesin tavşanın söylediklerini işittiği gerçeğini fark etmek Song Que’de o şeyi parçalara ayırma arzusu doğurmuştu.

 

Bu sırada tavşan, bu deliliği avantaja çevirerek ortadan kayboldu. Bai Xiaochun ise uzun bir aramaya rağmen onu bulamadı. Tabii içi çok rahatlamış olsa da yüzündeki ifadenin giderek katılaşmasına dikkat ediyordu.

 

“O tavşan nefretlik bir şey!” dedi yüksek sesle. “Cümlesini bitirmemiş olmasına inanamıyorum!” Ardından rahatlamış bir şekilde mağarasına dönmeye yeltenmişken son derece nahoş bir hisle sarıldı. Çünkü tavşanı kovalamakta olan tüm Kuruluş Kadrosu yetişimcilerinin gözleri kendisine çevrilmişti.

 

Song Que’nin gözleri öldürücü arzularla ışıl ışıldı. O gizemli tavşandan nefret ediyor olsa da daha çok nefret ettiği bir kişi vardı: O da tavşanı zorla konuşturan kişiydi, yani Karamahzen!

 

Usta Tanrı-Kahinin suratında da benzer bir ifade vardı. Oradaki pek çok yetişimci Bai Xiaochun’un kılıç qi’si yüzünden ya yaralanmış ya da mağarasından olmuştu. Haliyle Karamahzeni öldürme arzuları çığırından çıkmıştı.

 

“Karamahzen, ölümsüz mağaramı yok ettin. Artık hesaplaşma zamanı.”

 

“Geçen sefer kaçmıştın ama bu defa öleceksin!”

 

“Karamahzen!!”

 

Yeni dertler öncekilere eklenmiş ve etraftaki tüm Kuruluş Kadrosu yetişimcileri Bai Xiaochun’u ortadan kaldırma hazırlığıyla yetişim güçlerini yaymaya başlamıştı.

 

#Canım tavşanım yine ortalığı birbirine kattı <3 
Bu arada bizim kaplumbağa hem tüm tepeyi peşine kattı hem de Xuemei'ye bir zarar daha verdi. Vallahi bu defa işin içinden nasıl çıkacak bilemiyorum. O zaman bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44350 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr