Bölüm 198 : Bana Komplo Düzenliyorsun!

avatar
5744 25

A Will Eternal - Bölüm 198 : Bana Komplo Düzenliyorsun!


Çevirmen : Clumsy 

 

Günler geçmiş ve Bai Xiaochun bir Dharma koruyucusu olarak Orta Tepeye iyice yerleşmişti. Önceden pek net olmadığı bazı meseleler hakkında da bilgi edinmişti. Mesela Engin Akım ve Hap Akımı Tarikatları arasındaki ufak çaplı mücadelenin büyük çaplı bir savaşa dönüştüğü gerçeği bunlardan biriydi.

 

Kan Akımı Tarikatı da savaş hazırlıklarına girişmiş, tüm tarikatı öldürücü bir aura kaplamaya başlamıştı.  

 

“Tüm bu dövüşler ve cinayetler de neden?” diye düşünüyordu Bai Xiaochun. “Neden iyi anlaşıp mutlu olamıyoruz ki? Güçlerimizi birleştirip hep birlikte Orta Sahalara gitsek daha iyi olmaz mıydı?” Bu düşüncelerle iç çekerek yetişimine ve kan qi’si özümsemeye devam etti.

 

Özümsediği kan qi’si ise yalnızca yerden yükselmiyor, mağaranın dışındaki alandan kendisine doğru akın ediyordu.

 

Ne yazık ki üstün kalite bir mağaraya sahip değildi ama yine de nispeten ıssız bir konumda ikamet ediyordu. Zaten kan qi’sini çekişindeki baskıcılıktan ötürü yakınlarındaki kimsenin yetişim yapması mümkün değildi.

 

Onu meşgul edecek bolca şey vardı. Kan kılıcı pratiğinin yanı sıra Menekşe Qi Cennetkarışı Büyüsüne çalışıyor, ilk ruhsal denizine kaynaştırmakta olduğu Cennetkarışı Nehri suyunu inceliyordu. Ayrıca İnsan Kontrolü Ulu Büyüsü ve protomanyetik güç vardı. Tabii son olarak Cennetkarışı Dharma Gözü üzerindeki kontrolünü giderek arttırmakla meşguldü.

 

Her geçen gün daha da güçleniyor ve heyecanlanmadan edemiyordu.

 

“Ölmeyen Cennetsel Kralın ilk seviyesine erişmenin eşiğindeyim! Ayrıca bu kan kılıcı da bana acayip uygun! Burası benim Kutsal Arazim! Hiç ayrılmak istemiyorum!!” Yetişimi güvenli bir şekilde yükseliyordu. Çektiği devasa kan qi’si miktarı sayesinde Ölmeyen Cennetsel Kralın ilk seviyesindeki ilerleyişi de gayet iyiydi.

 

Ancak Ölmeyen Cennetsel Kralla güçlendikçe ve Ölmeyen Kan qi’si arttıkça etraftan çekmesi gereken kan qi’si miktarı da giderek yükseliyordu.

 

Çok geçmeden bu alandaki kan qi’si, yetişimi için yetersiz hale gelmişti. En nihayetinde de hepsini tüketmiş, geriye qi bırakmamış ve yeniden oluşması için bir gün beklemek zorunda kalmıştı.

 

“Böyle olmayacak!” diye düşündü. Oluşan kan qi’sini özümsemeye yarım gün harcamış ama bu miktar yeterli gelmemişti…

 

Etrafına tedirgin bir şekilde bakarak daha güçlü kan qi’si barındıran alanları irdeledi. Sonra da Kan Akımı Tarikatı halkının gaddarlığını düşünüp öfkelendi.

 

“En iyi yerleri kapmışlar. Ne yazık ki öylece gidip onları dövemem, dikkat çekmemem lazım!” diyerek iç çekti. Yetişiminin bu yavaş ilerleyişini görmek onu çok geriyordu.

 

“Ehh, pek bir seçeneğim yok gerçekten. Kendi mağaramda yetişim yapamıyorsam dışarı çıkmam gerekecek.” Alnını ovuşturarak bu meseleyi biraz daha düşündü ve yapılacak en doğru şeyin bu olduğuna kanaat getirdi. Gecenin çöküşünü bekledikten sonra mağaradan sıvışıp yakınlarda, ormanlık alanda bir mağara seçti. Biraz uzağına bağdaş kurduktan sonraysa gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.

 

Alan çarpıklaşırken zeminden kan qi’si yükselmeye başladı. Bu qi’yi bedenine çekmek harika hissettiriyordu. Çabucak Ölmeyen Cennetsel Kralı saldı ve Ölmeyen Kan qi’si yeterince güçlü hissettirdiğinde bir nefes daha aldı. İçinde yükselen kan qi’si bedeninin her parçasına neşe yayıyordu.

 

Ancak Bai Xiaochun’un kan qi’si çekişi, alandaki seviyeyi fark edilir ölçüde düşürmüştü. Eskisinin yüzde otuzuna inmesi ise alandaki Kuruluş Kadrosu yetişimcilerinin şaşırıp paniklemesine yol açtı.

 

“Neler oluyor?”

 

“Bu kadar kan qi’si nereye gitti?!”

 

“Buraya bir anda bir şey falan mı dadandı?”

 

7-8 Kuruluş Kadrosu yetişimcisi mağaralarının etrafına koşturup öldürücü öfkelerle dolup taşarak olayı araştırmaya girişmişti.  

 

Olanları fark eden Bai Xiaochun ise çabucak çalışmalarını sonlandırıp kaçmaya başladı. Haliyle her yeri arayan Kuruluş Kadrosu yetişimcileri hiçbir terslik bulamadı ve alandaki kan qi’sinin yavaşça toparlanışıyla şüpheli bir şekilde dağılmak durumunda kalındı.

 

Uzaklaşan Bai Xiaochun ise rahatsız görünüyordu, ona kalırsa Kan Akımı Tarikatı halkı gerçekten fazla bunaltıcıydı. Sadece iki nefes almış ama millet hemen mağaralarından çıkıvermişti.

 

“Yani,” dedi iç çekerek, “bir yerde uzun süre kalamayacağım. En fazla iki nefes alıp sonra ayrılmam gerekecek!” O anda aklına bir şey geldi ve etrafı incelemeye başladı. Ortalıkta bir tavşan kulağı görmeyince de hayatın acılığına rağmen rahat bir nefes aldı. Bundan böyle çok kısık sesle konuşmak ve çok dikkatli olmak zorundaydı.

 

Her halükarda kararını vermişti.

 

An itibariyle Ruh Akımı Tarikatındaki tavuk çalan canavar günlerine geri dönmüş gibi görünüyordu.

 

Ancak hemen ardından bir terslik sezdi ve bir müddet daha düşündükten sonra hiddetlenmeye başladı. “Yo, yo. Ben o devle bağlantılıyım. Bu yüzden o şey bana ait! Yani aslında onlar benim kan qi’mi çalıyor!

 

“Utanmazlar! Ne cüretle benim kan qi’mi çalarlar! Ehh, bu aşağılanmaya bir son vermem lazım. O aptallara ayak uydurmayı reddediyorum!” Bu şekilde uzaklardaki farklı bir alana yöneldi ve kan qi’si seviyesini sezip yetişim basamağını hareketlendirerek kendisini karadelik benzeri bir şeye çevirdi.

 

Bai Xiaochun dışında hiç kimsenin işitemediği sessiz gümbürdemeler patlak verdi. Onun için bu, beynindeki bir fırtına gibiydi. Karadelik alandaki tüm kan qi’sini almış ve ardından Bai Xiaochun aceleyle yola düşmüştü.

 

Tabii ardından alarm çığlıkları işitildi...

 

Ve tüm gece aynı şekilde devam etti...

 

Orta Tepenin Kuruluş Kadrosu yetişimcileri için korkunç bir geceydi. Pek çoğu geç saatlerde yetişim yapmış ve ani kan qi’si eksikliğiyle karşılaşmıştı. Kimileriyse ani kesilişler nedeniyle geri tepişler ve yaralanmalar yaşamıştı. Öfkelenen kalabalık olayı araştırmak adına gece karanlığına daldığındaysa Bai Xiaochun’un yerinde yeller esiyordu.

 

En trajik senaryo ise diğerlerinin Usta Tanrı-Kahin dediği ünlü bir yetişimcinin başına gelmişti. Kan ağaçlarıyla çevrili oldukça lüks bir mağaraya saihp olan bu kişinin tarikattaki rolü de sağlamdı. O gece gizli bir kehanet büyüsü gerçekleştirmekteydi ki bu büyünün müdahale görmesi tehlikeliydi, ayrıca bolca kan qi’si gerektiriyordu.

 

Müdahale gördüğünde ve kan qi’si azaldığında ağız dolusu kan kusmuş, görünür şekilde güçsüzleşmişti. Zihni yoğun bir acıyla dolarken de çığlıklar atarak bayılıvermişti.

 

Güneş doğmak üzereyken Bai Xiaochun heyecan dolu bir şekilde mağarasına geri dönmüştü. Hem yetişimi sürdürebilecek hem de bunu çok daha hızlı bir şekilde gerçekleştirebilecek kadar kan qi’si çekmişti. İçeri girdiğinde gururlu bir ifade takınarak çenesini kaldırdı. Sonra da ciddi bir şekilde etrafı kolaçan edip tavşanın yokluğunu fark ederek rahat bir nefes aldı.

 

“Hahaha! Zekâm yine iş başında! Gidip kimseyi soymama veya kavga çıkarmama gerek yok ki. Gittiğim yerde iki nefes almam yeterli, benden akıllısı yok.” Bai Xiaochun halinden son derece memnundu. Günün kalanını Menekşe Qi Cennetkarışı Büyüsü, İnsan Kontrolü Ulu Büyüsü ve protomanyetik güç üzerine çalışarak geçirdi ve gece çöktüğünde bir kedi gizliliğiyle gölgelere karışarak yollara düştü.

 

Bu defa farklı bir rota seçmişti. Gittiği her noktada duraksayıp iki derin nefes alıyor, sonra da başka bir yere kaçıp aynı rutini tekrarlıyordu.

 

Yetişim basamağı dalgalanmalarını gizleyen maskenin güçlerine rağmen düzenbazlığı tespit edilmeden canı ne isterse yapabiliyordu.

 

O gece Orta Tepenin pek çok noktasını öfkeli bağırışlar teslim almıştı.

 

“Lanet olsun! Tüm kan qi’si nereye gitmiş olabilir!?”

 

“Neler oluyor? Aynı şeyin ikinci yaşanışı!”

 

“Bu işte bir terslik var!!”

 

Tabii en acınası üye Usta Tanrı-Kahindi… Tüm günü hafif bir koma halinde geçirmiş, en sonunda uyanıp etrafına baktığındaysa solgun yüzü ve kanlı gözleriyle öfkesi alevlenmişti.

 

“Bana komple düzenleyen de kim!?!?” Bu düşünceyle öldürücü bir aura doğurmuş, gözleri öfkeyle alev alev olmuştu. “Her kimsen, öldün bil!”

 

Bu noktada derin bir nefes alıp önceki gecenin geri tepişinden doğan yaraları bastırmış, bir büyü gerçekleştirmişti. Ardından gözleri parlak ışıklarla çevrelendi.

 

“Kim olduğunu görme vakti!” Usta Tanrı-Kahin, en ufak bir sorunda dahi intikam arayışına giren tipte biriydi. Bu yüzden hemen alamet ve kehanetlere başvurmuş, gözlerinde girdaplar belirtmişti. Giderek hızlanan girdaplar etraftan düzenli bir şekilde kan qi’si çekmekteydi.

 

O noktada gözlerinin önünde bulanık bir figür belirdi. Ve tam Usta Tanrı-Kahin o figüre odaklanacakken Bai Xiaochun hırsızı alana vardı.

 

Tabii iki nefes alışıyla öfke çığlıkları kendisini göstermeye başladı. Usta Tanrı-Kahin de titredi, alandaki kan qi’si ansızın ortadan kaybolmuştu. Bu yüzden bastırdığı yaraları yeniden kontrolden çıktı ve bir ağız dolusu daha kan kusarak bayıldı.

 

Üçüncü günün gecesinde gözlerini zorla açtı. Bedeni zayıflamıştı ve ağzından hala kan sızmaktaydı. Ciddi bir şekilde yaralı olduğunun farkındaydı, en az bir ay süresince yeni bir kehanet gerçekleştiremeyecekti.

 

Bu yüzden öfkeden kudurarak bağırmadan edemedi: “Birinin gerçekten de bana komplo düzenlediğine inanamıyorum. Seni lime lime edeceğim!”

 

#Bizimki dikkat çekmeyeyim derken başına bir kahin belası aldı. Bu kişi yeniden kehanete başvurabildiğinde bizimkini bulur mu acaba? Ve bulursa ne olur? Bu soruların cevabı ve kaplumbağamızın orta tepedeki yeni maceraları için okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44896 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr