Bölüm 179 : Sana Bir Sır Vereceğim

avatar
6546 25

A Will Eternal - Bölüm 179 : Sana Bir Sır Vereceğim


Çevirmen : Clumsy 

 

Çantanın içerisi öyle sessizdi ki iğne atsanız duymak mümkündü. İçeriden en ufak bir yanıt dahi gelmiyordu. Gözleri irileşen Bai Xiaochun tehdit edici bir şekilde kükredi lakin çantada hiçbir hareket yoktu.

 

Öfkeli bir şekilde çantayı mühürledi ve soğuk bir kahkaha atarak gözlerini kapattı, meditasyona başladı. Birkaç günün sonunda tamamen iyileştiği vakitse yetişimini hareketlendirerek alnındaki Cennetkarışı Dharma Gözüne altın bir ışık gönderdi.

 

“Peki küçük maske, bakalım bu defa saklanabilecek misin!” Soğuk bir homurdanmayla Dharma Gözünü açabileceğini teyit etti ve çantanın mührünü kaldırarak üçüncü gözünü ufak bir çatlak şeklinde açtı. Çantaya çevrilen menekşe göz zar zor görülebiliyordu.

 

O anda Xiaochun’un zihni titreşmiş, etrafındaki her şey silinmişti. Çanta ve geri kalanlar transparan bir hal almış, köşeye sıkışmış bir maske kendisini göstermişti.

 

Çantanın astarıyla kaynaşan maske, kendisini bu şekilde gizlemişti. Yeterli vakit bulduğu takdirde materyale iyice kaynayıp öteki taraftan gizlice sıvışacağına şüphe yoktu.

 

Bai Xiaochun’un üçüncü gözü bu durumu fark ettiği anda maske titreşti ve çantadan kurtulmak isterken kör edici bir ışık çıkarttı. Ancak başarılı olamadan önce Bai Xiaochun’un soğuk homurdanması işitildi ve ruhsal güç akışı çantaya akarak maskeyi kavradı.

 

Astardan çekip çıkarttığı maskeyi eline alarak üçüncü gözüyle incelemeye başladı. Garip bir şekilde onu yalnızca üçüncü gözü görebiliyordu. Normal gözleri de dahil olmak üzere hiçbir hissi onun varlığını tespit edemiyordu.

 

“Tuhaf.” diye düşündü. “Onu Düşmüş Kılıç Uçurumunda nasıl gördüm ki o zaman?” Üçüncü gözünü pek uzun süre kullanamıyordu, bu yüzden onu kapatarak dokuz ruhsal denizini çekti, bir miktar Cennet-Daosu aurası saldı. Böylece avcundaki hava çarpıklaştı ve maske, çok geçmeden görünür hale geldi.

 

Artık ten rengiydi!

 

Bu, Düşmüş Kılıç Dünyasında ezmeye çalıştığı maskeydi. Bir ağustosböceğinin kanatları kadar narin görünüyor ve Bai Xiaochun’un net olarak analiz edemediği garip bir aura içeriyordu. “Acaba Cennetkarışı Nehri suları kullanılarak yapılmış olabilir mi?”

 

Bai Xiaochun’un şok edici bulduğu bu aura, maskenin yapıldığı materyalden geliyordu. Xiaochun’un aklı, Kan Akımı Tarikatı çırağının ruhunun maskeye girip kaçmaya çabaladığı o ana kaymıştı.

 

“Orada olduğunu biliyorum!” diye homurdandı. “Lord Bai’ye yüzünü göster!” Ancak maskeden hiçbir tepki yoktu. Gözleri ahlaksız ışıltılarla dolan Bai Xiaochun, maskeyi ezmeye çalıştı lakin ne kadar güç uygularsa uygulasın hiçbir şey olmuyordu.

 

“Dışarı çıkmayacaksın, öyle mi? Gerçekten seninle baş edemem mi sanıyorsun?” Bu sözlerle dağın Cennetkarışı Nehri yakasına geçip maskeyi sulara fırlatmak istercesine ellerini uzattı.

 

Bai Xiaochun’un aklına gelen, her şeyi eritebilecek güçteki tek şey nehir suyuydu. Ancak maske, fırlatılmadan önce ani bir çığlık koyuverdi: “Kıdemlim, müsaade edin de konuşayım!”

 

“Aa, demek konuşabiliyorsun ha?” diyen Bai Xiaochun’un gözleri fesatlıkla parlıyordu. “Şu maskeden çık ve kim olduğunu söyle!”

 

Böylece maskenin içerisinden bir sis sızdı ve ufak bir insan şekli aldı. Bu kişi Bai Xiaochun’un Düşmüş Kılıç Dünyasında öldürdüğü kişiyle tıpatıp aynı olmasa da ona benziyordu. Tamamen dehşete düşmüş bir şekilde ve tir tir titreyerek ellerini kavuşturmuş, Bai Xiaochun’a doğru eğilmişti.

 

“Lütfen bana iyi niyetinizi bahşedin Kıdemlim.” diye yaltaklandı. “Mütevazı kulunuz bir hata etti, farkındayım. Ben Kan Akımı Tarikatının bir İç Kesim çırağıyım. İsmim Karamahzen...” Düşmüş Kılıç Dünyası faciasından beri Bai Xiaochun’un çantasındaydı. Planı yavaşça sıvışmaktı ama bunu yapamadan önce Bai Xiaochun tarafından bulunmuştu.

 

Aslında Bai Xiaochun’un kendisine zarar veremeyeceğini düşündüğü için kafası rahattı. Ancak Cennetkarışı Nehrine fırlatılıp eritilme tehdidiyle karşılaşabileceğini hiç düşünmemişti.

 

Cennetkarışı Nehri sularının ruhsal gücünü kelimelerle ifade etmek çok zordu ve en güçlü defansif hazinelerin dahi büyük çoğunluğu bu su tarafından yok edilebilirdi.

 

‘Karamahzen’ ismini işiten Bai Xiaochun biraz afallamış, hatta gerilmeden de edememişti. İsim bir hayli kışkırtıcıydı. Birini veyahut gecenin karanlığını mahzene gömme düşüncesinin kulağa öldürücü geldiği kesindi.

 

Titremekte olan ruha göz ucuyla bakan Bai Xiaochun boğazını temizledi. “Peki, isminin üzerinde biraz oynamak lazım gibi, kulağa pek hoş gelmiyor, bilirsin. Kesinlikle benimki kadar iyi değil.”

 

Karamahzen bir an kalakaldıktan sonra emrine amade olduğunu anlatan bir onay verdi. Ancak başka bir şey söylemeye cesareti yoktu. İşin doğrusu, kendisi için çok üzülüyordu. Kan Akımı Tarikatı ona pek özen göstermemişti ve bir başına Qi Yoğunlaşmanın büyük çemberine ulaşmak için çok sıkı çalışmıştı.

 

Aslında Düşmüş Kılıç Uçurumuna girmeye uygun değildi. Kan Akımı Tarikatında karmaşık işler peşinde koşmuştu. Biraz ilaç yapımı bilgisinin yanı sıra tarikatın kehanet büyüsü üzerinde de çalışmıştı. Sık sık kendi geleceğini irdeler ve sonuçlar her daim isabetli olmasa da yetişimine bir nebze katkı sağlardı.

 

Düşmüş Kılıç Uçurumu açılmadan önce de kendisiyle ilgili kehanetinde oraya gittiği takdirde başına inanılmaz bir talih kuşu konacağını görmüştü.

 

Başlangıçta pek inanmamış olsa da sayısız kehanetten aynı sonucu alınca dişlerini sıkmış, ağır bir bedel ödeyip yoğun bir aşağılanmayı göze alarak kendisine bir pozisyon ayırtmıştı. Hem o talih kuşuna kavuşamayıp hem de Bai Xiaochun tarafından yakalanacağını kim tahmin edebilirdi ki!

 

“Lord Bai,” dedi eğilmeyi kesmeyerek, “inanılmaz kudretinizi düşününce, efendim, neden beni bırakmıyorsunuz ki? Sizin için casusluk yapabilirim! Kan Akımı Tarikatına döner ve Ruh Akımı Tarikatına oradan haber gönderirim. Be-be-ben bu konuda yemin edebilirim!”

 

Bai Xiaochun maskenin sahibine bakıp soğuk bir şekilde homurdandı.

 

“Casus mu? Bunun gerçek görünüşün olduğunu varsayıyorum, haksız mıyım? Benim öldürdüğüm Karamahzen sen değildin! Beni kandırmaya çalıştığına inanamıyorum! Bai Xiaochun kendisini kandırmaya çalışanlardan nefret eder! Ölmeye hazırlan!” Ardından olabildiğince sert bakışlar atarak diz çöktü ve maskeyi nehre bırakmaya hazırlandı.

 

Bir dalganın temas etmek üzere olduğu Karamahzen tir tir titreyerek çığlıklar atmaktaydı. Yaklaşan ölümün verdiği hissiyat ömründe tattığı her şeyden yoğundu. Bir de tarikatta tattığı tüm o aşağılanmaları düşününce ağlayacak gibi oluyordu.

 

“Beni öldürme! Sana büyük bir sır veririm!!”

 

Bai Xiaochun iyice güvensiz bir şekilde alaylı bir gülümseme sundu. Sonra da tutuşunu gevşetti ve maske, düşmeye başladı.

 

Kendisine yaklaşan nehir suları yüzünden aklı çıkan Karamahzen tekrar bağırdı: “Hayıır! Sır konusunda ciddiyim! Ebedi dayanıklılıkla alakalı!!”

 

Bu cümle Bai Xiaochun’u titretmeye yetmişti. Ona kalırsa ‘ebedi’ ve ‘dayanıklılık’ kelimeleri ‘ölmeden’ ‘sonsuza dek yaşama’ ile pek benzerdi. Bir an dahi tereddüt etmeden elini yıldırım hızıyla uzatarak maskeyi kavradı.

 

“Beni kandırmaya çalışmasan iyi edersin.” dedi ciddiyetle. “Beni kandırmaya çalışanlardan ne kadar nefret ettiğimi söylemiştim!”

 

“Doğru söylüyorum.” dedi Karamahzen aceleyle. “Kan Akımı Tarikatıyla ilgili büyük bir sır söz konusu. Onların bir ebediyet kalıntısı var! Benden başka kimse bilmiyor. Kan Akımı Tarikatı başpapazları bile tarikatlarında cennetlere meydan okuyan böylesine bir nesne olduğundan haberdar değil!!

 

“Efsanelere göre bu kalıntıyı elde edip açan kişi ebediyen dayanıklı olmanın sırlarını kavrayacakmış!!

 

“Vallahi seni kandırmıyorum. Tamamen ve bütünüyle ciddiyim!!” Karamahzen, Bai Xiaochun’un son derece dengesiz biri olduğuna kanaat getirmişti ki en çok da öylelerinden korkardı.

 

Öfkeli bir şekilde dik dik bakan Bai Xiaochun maskeyi tekrar nehre atmaya hazırlanmaktaydı. “Ne saçmalık ama! Tarikatın başpapazları bu konuda hiçbir şey bilmiyor ama sen biliyorsun, öyle mi?”

 

Ağlamanın eşiğindeki Karamahzen en sonunda her şeyi itiraf etti: “B-b-ben aslında bir Kan Akımı Tarikatı çırağı değilim. Bir sahtekârım...”

 

Sahtekâr Karamahzen detaylara girdikçe Bai Xiaochun’un gözleri irileşiyordu. Bu sahtekârın gerçek Karamahzenin bile tanımadığı biri olduğu ortaya çıkmıştı!

 

Nispeten sağlam bir içsel yetenekle üçüncü seviye Qi Yoğunlaşmada düzenbaz bir yetişimci olarak işe başlamıştı. Bir düşman tarafından kovalanıp ölümün eşiğine geldiğindeyse gizemli bir tarikatın esrarengiz bir kurtarıcısıyla karşılaşmıştı. Kurtarıcısının biraz acelesi vardı ve bir anlık düşünce sonrasında ona bu maskeyi verip Kan Akımı Tarikatının Karamahzen isimli çırağını bulmasını söylemişti. Görevi onun yerini alıp belli bir talebi yerine getirmekti. Kurtarıcısı, gitmeden önce sahtekârın ruhunu da büyülemişti.

 

Gerçek Karamahzen öleli çok olmuştu. Ancak Kan Akımı Tarikatında nispeten iyi bir pozisyona sahipti. Atalarından biri Kan Akımı Tarikatı adına büyük bir başarı elde ettiği için Karamahzenin İç Kesimdeki yeri garantiydi.

 

Sahtekârın esrarengiz kurtarıcısı ikinci bir defa ortaya çıkarak görevin detaylarını anlatmıştı ki bu görev, ebedi dayanıklılık kalıntısını gizlice elde etmekti. Kalıntının yerini ve nasıl göründüğünü söylemişti. Yolu tutan koca bir kapı mevcuttu ve kapının anahtarı da eşsiz bir tıbbi haptı.

 

Hapı üretmek zor değildi; sıradan bir simyacı bile bu işin altından kalkabilirdi. Ne yazık ki üretici kim olursa olsun başarı oranı yüzde elli idi. Üstelik malzemeler de çok nadir bulunan cinstendi. Esas zor olan o malzemelerin hepsini bir araya getirmekti.

 

Neyse ki gizemli tarikat kurtarıcısı son derece zengindi ve malzemelerin çoğunu toplamıştı. Eksik olan tek şey birazcık yaratık doğumu kanıydı.

 

Karamahzenin yerine geçip bir Kan Akımı Tarikatı çırağı olan sahtekâr için işler başta sorunsuzdu. Çok geçmeden bir İç Kesim çırağı olmuş ama Kan Akımı Tarikatı tekniklerinin yetişimini yapmakta zorlandığını fark etmişti. İçsel yeteneği sağlam olsa da kan yetişimine uygun değildi. Problem giderek büyümüş ve en sonunda sekizinci seviye Qi Yoğunlaşmada takılıp kalmıştı.

 

Bu yüzden tarikat ona olan ilgisini yitirmiş, esrarengiz kurtarıcısı bile yardımı kesmişti. Acınası birkaç yıl boyunca acılı bir şekilde, bir başına yetişim yapması gerekmişti…

 

Kurtarıcısının tarikatı Kan Akımı Tarikatının çok ama çok uzağındaydı ve iki mekan arasında seyahat etmeyi zor kılan başka şeyler de mevcuttu. Zaten kurtarıcı, ebedi dayanıklılık kalıntısını doğrudan soyamazdı. Bu yüzden sadece üç kez kendisini göstermişti ve bu üç seferde de bir yansımadan ibaretti ki bunun bile bedeli ağırdı.

 

İlk gelişi Karamahzenin ruh değişimi içindi. İkincisi sahtekâr Karamahzenin İç Kesim çırağı olduğu zamandı. Tantanalı etkinlikten pek memnun kalmamış ama yine de kalıntıyla ilgili detayları anlatmayı ihmal etmemişti. Sahtekâr Karamahzene tıbbi hap için gerekli malzemeleri verişi ve gizemli tarikatın son malzemeyi arıyor oluşunu anlatışı da bu gelişte gerçekleşmişti.

 

Üçüncü gelişi ise sahtekâr Karamahzenin Düşmüş Kılıç Dünyasına girişinden hemen önceydi. Kuruluş Kadrosuna erişemezse maskeyi geri verip casusluk görevinden ayrılması gerektiğini izah etmişti.

 

Sahtekâr Karamahzeninse kehanet yeteneklerine güvenip doğru yolu bulmaya çalışmaktan başka şansı kalmamıştı. Sonrası belliydi…

 

“O tarikat aptallarla falan mı dolu?” diye çıkıştı Bai Xiaochun. “Casus diye seni mi seçmişler? Hem Kan Akımı Tarikatı nasıl oldu da senden hiç kuşkulanmadı?!” Ona kalırsa ya Karamahzen yalan söylüyordu ya da bu gizemli tarikat sahiden aptallarla doluydu. Tabii ki Bai Xiaochun’un farkında olmadığı bir şey de olabilirdi, mesela o tarikatın ruh değiştirme planıyla Karamahzene bel bağlamaktan başka şansı olmayabilirdi…

 

#Sonunda serimiz ortaya çıkar çıkmaz pek çok kişinin bahsettiği 'Karamahzen' de ortaya çıktı. Aslında her şey maskenin gücünden ibaretmiş, rastgele bir kişi o maske ile Karamahzen denen kişinin yerine geçmiş ve görevi de 'ebedi dayanıklılık kalıntısını' elde etmekmiş. Tabii ki 'ebedi' bizim kaplumbağamızın en sevdiği kelime. O zaman bakalım başka neler olacak, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44342 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr