Bölüm 180 : Cennetlerin İradesi Olabilir Mi?

avatar
7278 26

A Will Eternal - Bölüm 180 : Cennetlerin İradesi Olabilir Mi?


Çevirmen : Clumsy 

 

Bir diğer olasılık da Karamahzenin belirttiği üzere gizemli tarikatın bir yansıma göndermenin dahi zor olacağı mesafede bulunmasıydı. Bu da özgüven ve seçenek kıtlığı ile pek de harika olmayan bir karar verilmesini açıklayabilirdi.

 

Şüpheleri dinmeyen Bai Xiaochun Karamahzeni soruya boğmaya devam etti, öyle ki artık Karamahzenin bile kafası karışmaya başlamıştı. En sonunda kaşlarını çatıp onu Cennetkarışı Nehrine batırma tehdidini yineledi. Sonra yeni sorular sordu, hatta kapıyı açmak için gerekli tıbbi hapın formülünü bile irdeledi. Yavaşça Karamahzenin doğruyu söylediğine ikna olmaya başlamıştı. Bazen yanıtları çelişiyor olsa da genel hatlar tutarlıydı.

 

Karamahzenin bile anlamadığı şeyler mevcut gibi görünüyordu. Tek bildiği bir casus olduğu ve ruhunun kısıtlayıcı bir büyüyle bağlandığıydı. Emirleri yerine getirmediği takdirde ölebilirdi. Ebedi dayanıklılık kalıntısını eline geçirdiği takdirde ne yapacağından bile emin değildi.

 

Bai Xiaochun, gizemli tarikatın tıbbi hap malzemelerini bir yabancıya öylece teslim edebilmesine anlam veremiyordu. Bunun en muhtemel açıklaması esrarengiz kurtarıcının Karamahzenin ruhunu tasvip etmesiydi, tabii tarikat çok uzak olduğu için malzemeleri mümkün olduğu vakitte vermekten başka bir şansları da olmayabilirdi.

 

Her halükarda kulağa pek mantıklı gelmiyordu. Gizemli tarikat, Karamahzenin kalıntıyı ele geçirmesinden sonra ne yapacağını pek de değerlendirmemiş gibi görünüyordu. Belki de kalıntı umurlarında bile değildi, tek istekleri kapının açılmasıydı. Yoksa Karamahzenin kapı açıldıktan sonra kalıntıyı elde edebileceğine inanmıyorlar mıydı?

 

Ama öyleyse neden başka bir casus seçmemişlerdi ki?

 

“Ne tuhaf bir tarikat. Neden bunu baştan savma yaptıklarını hissediyorum? Sanki belli bir kişiye hedefe ulaşmak için sıkı çalıştıklarını düşündürtmek istiyor ama aslında pek de umursamıyorlarmış gibi.” Bai Xiaochun düşündükçe bu işi daha da tuhaf bulmaya başlıyordu.

 

Bir diğer tuhaf nokta da Kan Akımı Tarikatının Karamahzenden hiç şüphelenmemiş olmasıydı. Gerçi Karamahzenin açıklamalarına göre bu, cevaplanabilecek bir soruydu.

 

“Tamamen maske sayesinde ha…” diye düşündü. Maskeyi daha detaylı inceliyor ama neyden yapıldığı hakkında hiçbir fikir edinemiyordu. Ancak aurası şok ediciydi ve nasıl bakarsanız bakın kıymetli bir hazine gibi göründüğü kesindi.

 

Karamahzene göre maskeyi takmak yalnızca fiziksel görünümü değiştirmekle kalmıyordu. Eti ve kanı da değiştiriyordu. Bu dönüşüm maskeyi çıkarıldığı anda tersine dönebiliyordu lakin takıldığı sürece hiç kimse farklı bir insanla karşı karşıya olduğundan şüphelenemezdi. Yetişim basamağı dalgalanmaları da gizleniyordu ve gizemli tarikat temsilcisinin söylediklerine bakılırsa Mahayana Aleminin altındaki hiç kimse gerçek dalgalanmaları göremiyordu. Ne yazık ki Karamahzen Mahayana Aleminin ne olduğunu bilmiyordu...

 

Tabii ki Bai Xiaochun da bunun ne olduğundan habersizdi ama kulağa bayağı ilginç geliyordu. Maskedeki sahtekâr Karamahzene bakarak ansızın şöyle dedi: “Ruhkışı çimi, su mürekkebi zambağı, bulut ejderi yaprağı, cennet eleği kökü. Bu dört tıbbi bitkinin özellikleri nelerdir?”

 

Sahtekâr Karamahzen biraz durakladıktan sonra hiç düşünmeden özellikleri sıralamaya başladı. Onu dinleyen Bai Xiaochun’un kaşlarıysa çatıktı.

 

Yanıtlar tam değildi ama yanlış olduğu da söylenemezdi. Genel olarak tarifi isabetliydi. Bu dört tıbbi bitki rastgele seçilmemişti. Bai Xiaochun, aldığı cevap neticesinde Karamahzenin gerçekten hap yapıp yapamayacağını tespit edebilecekti…  

 

“Demek gerçekten de hap yapabiliyormuş. İlaçların Daosuyla ilgili eksik bir temeli var ama kapı açan hapı yaratması için yeterli.”

 

Bai Xiaochun cidden ne düşüneceğini bilemiyordu. Ancak ebedi dayanıklılık kalıntısını elde etme arzusu da giderek büyüyordu.

 

“Başka bir şey söylese boş verebilirdim. Neden ebedi dayanıklılık olmak zorundaydı ki!?” Böylece maskedeki sahtekâr Karamahzenin ruhuna baktı ve sahtekârın anında titreyip yalvarmaya başlamasına yol açtı.

 

“Doğruyu söylüyorum. Yemin ederim! Sana her şeyi anlattım! Hiçbir şeyi atlamadım!” Sahiden de gerçeği söylüyordu.

 

“Tamam, tamam.” dedi Bai Xiaochun. “Acele et de şu maskeden çık. Birazcık incelemek istiyorum!”

 

Sahtekâr Karamahzen tereddütlüydü, maskeden çıkma fikrinden pek haz etmediği belliydi. Ancak Bai Xiaochun’un Düşmüş Kılıç Dünyasındaki gaddarlığını ve Cennetkarışı Nehrine atılma tehdidini anımsayınca ürperip dişlerini sıkarak dışarıya çıktı. Sonuçta Bai Xiaochun onu öldürmek istediği takdirde maskeden çıkarmadan da yapabilirdi.

 

Açığa çıktığı anda bir çığlık koyuverdi ve kolunu sallayan Bai Xiaochun tarafından önce yeşim bir kutuya, sonra da çantaya yerleştirildi. Bu işi tamamlayan Bai Xiaochun ise ölümsüz mağarasına dönerek maskeyi incelemeye girişti.

 

Bu süreç koca bir ayını almıştı.

 

Bir ay boyunca neredeyse hiçbir şey yememiş veya uyumamıştı. Tamamen maskeye odaklanmış haldeydi. Birkaç test bile gerçekleştirmişti. Ne yaparsa yapsın maskeye zarar veremiyordu. Bir noktada maskeyi dikkatlice Cennetkarışı Nehri sularına bile batırmıştı. İçeride bir ruh olsaydı yok olacağı kesindi ama maske hiçbir zarar görmemişti. Bu noktada sahtekar Karamahzen ruhunun basit Qi Yoğunlaşma yetişimine rağmen nasıl olup da Düşmüş Kılıç Dünyasında öldürüldükten sonra yoluna devam edebildiğini merak eder olmuştu. Muhtemelen yanıt maskeyle alakalıydı, ruhun yok olmasını engelliyor olmalıydı.

 

Bir ara marketten birkaç hayvan alarak maskeyi üstlerinde denemişti. Bunu yaptığı anda maske ortadan kayboluyor, hayvanların yüzleri Karamahzeninkine dönüyordu.

 

Sonuca bakmak ürpertici olsa da yakından incelediğinde hayvancıkların hiç zarar görmediğini teyit etmişti. Hatta bir değişiklik olduğunun dahi farkına varmamış gibiydiler. Sanki oldum olası öyle görünüyormuş gibi bir havaları vardı.

 

Maske çıktığında da normale dönüyorlardı. Bu hayvanları bir müddet yanında tutan Bai Xiaochun üzerlerinde yeni testler de gerçekleştirmiş ve maskenin herhangi bir yan etkisi veya zararlı sırrı olmadığını onaylamıştı. Yine de tam anlamıyla ikna olmayarak hayvanları yakın gözlemde tutmaya devam ediyordu.

 

Maske gerçekten kıymetli bir hazineydi ve Bai Xiaochun, gizemli tarikatın bunu rastgele bir casusa nasıl verebildiğini anlayamıyordu.

 

En nihayetinde maskeyi incelemek için Cennetkarışı Dharma Gözünü kullanmayı seçti. Cennet-Daosu aurasıyla birleştirdiğinde de maskenin aurasıyla ilgili ebedi bir hava olduğu sonucuna vardı.

 

Maske ebediyen var olacakmış gibiydi!

 

Bai Xiaochun delirmenin eşiğine gelmiş, gözleri kanlanmış, saçları karman çorman olmuştu. Bir yandan da zihninde sayısız spekülasyon dönmekteydi.

 

“Ya maskenin gerçek amacı kişinin görünümünü ve yetişimini değiştirmekten ibaret değilse? Ya kapıyı açmak için gerekenler sadece bir kimlik tanımlama cihazı, tıbbi hap ve maskeden ibaretse!?

 

“Belki gizemli tarikatın isteği kapıyı açıp kalıntıyı çıkarmaya çalışır gibi görünmektir. Belki de bunu yapmayı gerçekten istemiyorlardır.

 

“Bu yüzden bir casus bulup maskeyi vermiş ama hap malzemelerinden birini eksik tutmuşlardır. Ellerinden geleni yapıyor gibi görünüyor ama aslında hiç umursamıyorlardır. Sadece rol yaptıkları için de Karamahzenin başta dikkat çekmesini pek istememişlerdir. Hatta belki de Karamahzenin kan yetişiminde iyi olmamasının ve yetişim yükselişinde sorun yaşamasının arkasında bir şeyler vardır!”

 

Bai Xiaochun’un tıbbi hap için gerekli eksik malzeme konusunda bu kadar yırtınmasının sebebi o malzemenin yaratık doğumu kanı oluşuydu. Yaratık doğumu kanı, Yaratık Doğumu Çiçeği aracılığıyla doğan yaratıklardan elde edilirdi. Pek çok kişi onların var olduğunu dahi düşünmese ve bu kanı bulmayı imkânsız görse de Bai Xiaochun’un şahsi dövüş yaratığı olan Karayağız gayet de bu yolla doğmuştu…

 

Haliyle Bai Xiaochun, hapı yaratmak ve kapıyı açmak için gerekli her şeye sahipti.

 

İyice düşündükten sonra iç çekerek maskeyi bir kenara bıraktı.

 

“Boş versene. Bu meselelerin şimdilik önemi yok. İlk önce kapı açan hapı üretip üretemeyeceğimi görmem lazım. Üretebilirsem Cennetlerin iradesi kendisini gösterecektir. Üretemezsem de bu meselenin sonuna geldim demektir.” Bu düşünceyle dişlerini sıkarak Karayağızı bulmak adına kuzey yakaya yöneldi. Onunla birazcık oynadıktan sonra bir damla kanını aldı ve yemesi için de bolca lezzetli tıbbi hap bıraktı.

 

Mağarasına döner dönmez hap yapma girişimlerine başladı.

 

Artık 3. kademe tıbbi hapları üretebildiği için bu basit kapı açan kapıyı üretmek basit bir görevdi. Ama formül üzerinde çalışmaya ayırdığı onca zamanın sonunda hapın başarı oranının kim yaparsa yapsın yüzde elliyle sınırlı kalacağına ikna olmuştu.

 

Bai Xiaochun’un ebedi dayanıklılık kalıntısına olan ilgisinin bir diğer sebebi de bu garip hap formülüydü.

 

Qi’sini ayarlayıp zihnini temizleyerek sahtekâr Karamahzenin çantasındaki malzemeleri çıkarttı. Çoğu Kan Akımı Tarikatı çırağı güvenlik sebeplerinden ötürü tüm malvarlığını yanında taşımayı seçerdi.

 

Ardından formülün her adımına tamamen uyarak üç günlük bir üretim süreci gerçekleştirdi. İşi bittiğinde hap fırını gümbürdedi ve beyaz bir duman sızdı. Beklenmedik bir şekilde dumanın içerisinde dokuz büyü sembolü yer almaktaydı. Dumanın dağılışı sonrasında, maskeden yayılan auranın aynısı hap fırınından da yayılmaya başlamıştı.

 

Bai Xiaochun derin bir nefes alarak fırını açtı ve yalnızca Cennet-Daosu aurası ve dokuz ruhsal denizi aracılığıyla tamamen inceleyebileceği tıbbi hapla yüzleşti!

 

“Maskeye çok benziyor...” diye düşünürken kaşlarını çatmıştı.

 

“Gerçekten Cennetlerin iradesi olabilir mi?” diye bir müddet daha düşündü. “Yo. Asla olmaz. Kan Akımı Tarikatı çok tehlikeli.

 

“Oranın yetişimcileri tam birer şeytan. İnsanları gözlerini kırpmadan öldürüyorlar. Haddinden fazla gaddarlar…  

 

“Hem Song Que de Kan Akımı Tarikatından ve benden iliklerine dek nefret ediyor.

 

“Orada orman kanunları hüküm sürüyor...” Bai Xiaochun Kan Akımı Tarikatı dehşetini düşünmeden edemiyor ve omurgası ürperiyordu. Yine de ebedi dayanıklılık kalıntısına duyduğu arzu geçecek gibi değildi. Sanki iki omzuna da tam aksini yapmasını söyleyen birer kişi yerleşmişti.

 

Biri Kan Akımı Tarikatına gitmesini, diğeriyse bu işten uzak durmasını söylüyordu.

 

Yapması gereken tek şey maskeyi takmak ve Karamahzen olmaktı. Maskenin gücü sayesinde Kan Akımı Tarikatı başpapazları bile bir tuhaflık fark etmeyecekti. Karamahzen olarak tamamen güvende olacaktı.

 

Üstelik kapı açan hapı da çoktan üretmişti. Yani kalıntının yerini belirlemesi kâfiydi. Sonrasında hayallerini gerçekleştirmeye bir adım daha yaklaşacaktı.

 

Ama tüm bunları Kan Akımı Tarikatında gerçekleştirmek durumundaydı ki orası Ruh Akımı Tarikatına hiç ama hiç benzemeyen vahşi bir yerdi.

 

“Ne yapmalıyım?” Tıbbi hapa bakarken bu soruyla kendisini yiyip bitiriyordu.

 

 #Bu gizemli tarikat, esrarengiz kurtarıcı, maske, kalıntı... Her biri birbirinden tuhaf. Tüm bunların altından ne çıkacağı gerçekten merak uyandırıcı.
Peki bizim korkak kahramanımız 'ebedi dayanıklılık' uğruna her şeyi bir kenara atıp Kan Akımı Tarikatına giderek Karamahzen olmayı seçer mi dersiniz? Cevabını kısa bir süre içerisinde alacağız. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44254 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr