Bölüm 137 : Savaş Yaratığım

avatar
6809 28

A Will Eternal - Bölüm 137 : Savaş Yaratığım


Çevirmen : Clumsy 

 

 

Bu noktada kuzey yakadaki herkes Yaratık Köyünde dönen olaylara dikkat kesilmiş haldeydi. Dao Tohumu Dağındaki pek çok göz de buraya çevrilmişti.

 

“Bu... ha?”

 

Herkesten şaşkınlık dolu ifadeler çıkarken havadaki anafor kan kırmızısına çevrildi ve tüm gökyüzünü kırmızıya boyadı.

 

Ardından Yaratık Doğumu Çiçeğinden kan dondurucu bir çığlık yükseldi ve eşzamanlı olarak güçlü aura da düşüşe geçmeye başladı. Bu sürecin tamamlanması, çiçeğin içindeki şeyin her ne ise öleceğine intikal ediyordu.

 

Prematüre canlının doğma şansı dahi olmayacaktı. Bai Xiaochun titremeye başlamıştı ve etrafındaki tepe lordları da hayretler içerisindeydi.

 

“Çok kökenli bir soy olmalı! Zihni bedenini tek parça halinde tutmakta zorlanıyor!”

 

“Kahretsin! Böyle olacağını biliyordum!”

 

“O yaratık gün ışığını asla göremeyecek...”

 

Dört tepe lordu şaşkınlıklarını ifade ederken Bai Xiaochun titreyerek Yaratık Doğumu Çiçeğine bakmayı sürdürüyordu. İçerideki canlının dışarıya çıkmak istediğini ama bunu başaramadığını hissedebiliyordu. Artık ölüm döşeğindeydi ve ölümün güçlü aurasını bile yaymaya başlamıştı.

 

Ansızın Yaratık Doğumu Çiçeğinin üzerine bulanık bir figür geçti. Onu net olarak görmek imkânsızdı ama beyaz cüppeli yaşlı bir adamı andırıyordu. Havada sakince süzülüyor, hiçbir aura belirtisi taşımıyordu.

 

Yetişim basamağı... tamamen okunmaz haldeydi!

 

Herkes zihnen sarsılmış durumdaydı. Çıraklar bu adamı hiç görmemişti ama onu tanıyan tepe lordları tam anlamıyla afallamış durumdaydı. Gözleri irice açılırken dizlerini yere yapıştırarak secdeye başlamışlardı.

 

“Üçüncü Jenerasyon Başpapaz...”

 

Bunu duyan çıraklar da zihinleri dönerek yere yığıldı, secdeye başladı.

 

Bai Xiaochun ise sersemlemiş haldeydi, gelen kişiyi dahi fark etmemişti. İlgisi tamamen Yaratık Doğumu Çiçeğinin içerisindeki canlının üzerindeydi, kalbi titriyor, gözlerinde yaşlar beliriyordu.

 

Beyaz cüppeli adam çiçeğe bakarak bir büyü hareketi gerçekleştirdi ve içeriye yaşam gücü aşıladı. Ancak bir an sonra içeriden gelen ölüm aurası daha da kuvvetli hale geldi.

 

Anlaşılmaz bir şeyler mırıldanan beyaz cüppeli adam, bakışlarını Antik Yaratık Kanyonu doğrultusuna çevirdi.

 

Oradaki Cennet Boynuz Mürekkep Ejderhası ağzını açtı ve bir damla altın kan uçurarak bariz şekilde yaşlandı. O da Yaratık Doğumu Çiçeğini gergin bir bekleyişle seyretmekteydi.

 

Altın kan damlası altın bir ışık huzmesi misali havayı delip geçerek Yaratık Doğumu Çiçeğine ulaştı. Beyaz cüppeli adam iç çekti ve gözleri parıldarken iki elli bir büyü hareketi gerçekleştirdi, gökteki bulutları hareketlendirerek büyülü bir sembol haline gelmelerini sağladı ve sembol de altın kan damlasıyla birleşerek Yaratık Doğumu Çiçeğine girdi.

 

“Çok kökenli bir soy olarak hayatta kalma ihtimali çok düşük.” dedi yaşlı adam. “Bu onu en fazla dokuz gün idare edecektir. Yaşayıp yaşayamayacağı ve Yaratık Doğumu Çiçeğinden çıkıp çıkamayacağı ise tamamen kendi iradesine bağlı. Çok yazık… Sonuçta beşinci düzen soydan bir ruh yaratığı olabilirdi.” Bu yaşlı adam bile cennetlere meydan okuyup kaderi değiştiremezdi. Yaratığın geleceği tamamen kendi kısmetine bağlıydı.

                               

Bai Xiaochun’a acıma dolu bakışlar atan yaşlı adam kollarını sıvadı ve parlak ışık zerreciklerine dönüşerek ortadan kayboldu. 

 

Dört tepe lorduysa adamın vedasının ardından ayağa kalktı. Adamın kaybolduğu yere son derece saygılı bakışlar attıktan sonra da hala Yaratık Doğumu Çiçeğine boş boş bakmakta olan Bai Xiaochun’a döndüler.

 

Hepsi bu durumdan rahatsız görünüyordu. Zaten Bai Xiaochun kadar sıkı çalışıp da yaratığının doğamayacağını öğrenen herkes üzgün olurdu. Bu özellikle de Yaratık Doğumu Tohumlarının nadirliğini düşününce daha çarpıcı bir hale geliyordu.

 

Tepe lordları iç çekti. Bai Xiaochun’a olan öfkeleri geçmişti ve hepsi yavaşça uzaklaşmaya hazırlanıyordu. Kuzey yakanın çırakları da son gelişmeler çerçevesinde Bai Xiaochun’a sıkıntı vermeyecekti. Pek çoğu hala öfkeli olsa da arkalarını dönüp sessizce ayrılmayı seçmişlerdi.

 

Çok geçmeden gece çökmüş ve Yaratık Köyünde kalan tek kişi Bai Xiaochun olmuştu. Orada öylece duruyor, kuruyan Yaratık Doğumu Çiçeğine ve içerisinde mücadele eden minicik figüre boş boş bakıyordu. İçerideki yaratık hayatı uğruna inanılmaz bir mücadele veriyor gibi görünüyordu.

 

Yanaklarına gözyaşları süzülmeye başlayan Bai Xiaochun bir adım atarak Yaratık Doğumu Çiçeğinin yanına oturdu ve elini çiçeğin yüzeyine yerleştirdi.

 

Hissettiği keder yüzüne açıkça yansıyordu; bu yaşananları kabullenemiyordu. O anda en üstün savaş yaratığını görmek gibi bir arzusu kalmamıştı. Tek isteği çiçeğin içerisindeki küçük yaşam formunun hayatta kalmasıydı, güçlü olmasına bile gerek yoktu.

 

Bu yaratığa hayat veren kişi kendisiydi ve ölümünü izlemek kalbine bir bıçak saplanmasına eşdeğerdi. En kötüsüyse yapacak hiçbir şeyinin olmayışıydı. 10. Seviye Qi Yoğunlaşmaya gelmesine rağmen güçsüzdü. Bu kendisini çaresiz hissetmesine ve nefessiz kalmasına yol açıyordu.

 

Gece çökmüştü. Yaratığın hayatının silinip gidişini izleyen ve elinden bir şey gelmeyen Bai Xiaochun korkudan titriyordu. Köyündeki hayatını, ebeveynlerinin hasta ve ölüm döşeğindeki halini anımsamadan edemiyordu. Ellerini tutmuş ve ona… yaşamaya devam etmesini söylemişlerdi.

 

Bu üç sözcük sonsuza dek Bai Xiaochun’un zihninde yer edecekti.

 

“Yaşamaya devam et...” dedi yanaklarında yaşlar parıldarken. “Yaşamaya devam etmek zorundasın…

 

“Ölme Karayağız...” Küçük yaratığın bedeninin şişirdiği noktayı kibarca okşamış ve ismi söylenen ufaklık da Bai Xiaochun’un aurasını tanıyarak hafifçe kıpırdanmıştı.

 

“Diren. Daha dünyayı görmedin bile! Daha seni görme şansı bulamadım bile. Sana yetişim dünyasındaki her şeyi göstermek istiyorum…  

 

“Direnmeye devam et!” Bai Xiaochun’un yumuşak sesiyle sarf ettiği kelimeler kararlılık doluydu. Gece boyunca bu şekilde konuşmayı ve küçük yaratığın olduğu bölgeyi okşamayı sürdürmüştü. Elinden gelen tek şey buydu; yaratığın yanında kalıyor, onu cesaretlendiriyor ve dua ediyordu.

 

Şafak çöktü. Sonra öğlen ve gece geldi. En nihayetinde ay bir kez daha gökyüzünde yükseldi…

 

İlk gün geçmiş ve Yaratık Doğumu Çiçeğindeki küçük yaratığın mücadelesi güçsüzleşmişti. Ancak vazgeçmiş değildi. Çok kökenli soyu yüzünden bedenini parçalanmaktan kurtarmak zor olsa da sıkı bir mücadele veriyordu.

 

Bai Xiaochun geri kalan her şeyi unutmuştu. Umursadığı tek şey Yaratık Doğumu Çiçeğindeki küçük yaratıktı. Ona fısıldıyor, onun bulunduğu noktayı kibarca okşuyor, ona kalbini ve ruhunu açıyor, onu cesaretlendiriyordu. Konuşmayı bir an olsun kesmemiş ve hatta çiçeğin içine kendi ruhsal enerjisini göndermeye başlamıştı. Bunun işe yaradığından emin değildi ama yine de deneyecekti.  

 

İkinci gün de geldi ve gitti. Sonra üçüncü ve sonra da dördüncü gün…

 

Bai Xiaochun hiç dinlenmemişti. Gözleri tam anlamıyla kan çanağına dönmüş ve ruhsal gücü tükenmeye başlayalı çok olmuştu. İçinde biriken azıcık ruhsal enerjiyi de Yaratık Doğumu Çiçeğine gönderiyordu.

 

Bu ruhsal güç iyi dileklerle, kederle ve rahatlatıcı bir enerjiyle doluydu. Konuşmayı ve cesaret vermeyi hiç kesmiyordu. Küçük yaratık ne zaman mücadele etmeye ve acıyla sızlanmaya başlasa Bai Xiaochun’un yatıştırıcı sesiyle sakinleşiyordu. Ancak her şeye rağmen küçük yaratığın aurasının giderek güçsüzleşmesi ve ölüm aurasının giderek kuvvetlenmesi Bai Xiaochun’u mahvediyordu.

 

“Karayağız,” diye mırıldandı, “bilirsin, ben gençken ve annemle babam hala yaşıyorken ölmekten çok korkmazdım… Hatta ölümün ne olduğunu bile pek bilmiyordum…  

 

“Kendini daha iyi hissettiğinde seni Li Amcaya götüreceğim. O bana çok iyi davranır, aynı bir baba gibidir...” Bu şekilde kendisiyle ilgili hikâyeler anlatmaya başlamıştı; geçmişiyle, köyüyle ve tarikatla alakalı bir şeyler geveliyordu.

 

Dördüncü gecenin geç saatlerinde dört tepenin ruh yaratığı gardiyanları ve hatta kanyonun içerisindeki ejderha bile Bai Xiaochun ile Yaratık Doğumu Çiçeğine iç çekerek bakmaya başlamıştı. Ayrıca gece karanlığında istasyonun dışındaki yerini almış olan büyük, siyah bir köpek de mevcuttu. Avlunun yakınlarına gelerek Bai Xiaochun’un yanına oturmuştu. Kederli bir ifadesi vardı, Yaratık Doğumu Çiçeğinin içindeki küçük yaratığa bakmış ve uzanıp çiçeği yalamıştı.

 

Bir gün daha geçti. Bai Xiaochun beşinci gecede bitkin düşmüştü. Bu beş gün onun için ilaç yaptığı beş ay kadar yorucu olmuştu. Yine de pes etmeye niyeti yoktu. Rahatlatıcı ve cesaretlendirici şeyler söylemeye devam ediyordu. Konuşmayı hiç kesmiyordu. Ne yazık ki küçük yaratık da güçsüzleşmeye devam ediyordu. Beşinci günün gecesinde aniden sert bir şekilde mücadele etti ve kasılmaya başladı. Bir an sonraysa hareketi kesti ve Bai Xiaochun ile kara köpek tam bir ölüm aurasıyla sarmalandı.

 

Bai Xiaochun elini minik yaratığın şişirdiği noktaya yerleştirdi ve gözlerinden yaşlar akarak bağırdı: “Yaşa! Yaşamak zorundasın!

 

“Luochen Klanı tarafından kovalanırken on kişinin beni öldürmeye çalışmasına rağmen yaşamaya devam ettim. Beni öldürmek istediler ve ben de onları öldürdüm! Hayatta kalabilmek için kendi kolumu bile kırdım! Sen de aynı şeyi yapmak zorundasın. Yaşa! Yaşamaya devam et!!!”

 

Bağırırken çiçeğe ruhsal güç aktarmayı da sürdürüyordu. Bir an sonra hareketsiz küçük yaratık titreşti ve yeniden mücadeleye başladı. Mücadelesi giderek güçlendi, Bai Xiaochun’un cesaret verişi hayata tutunma arzusunu daha da kuvvetlendirmiş gibiydi.

 

Bai Xiaochun gözündeki yaşları silerek bağırdı: “Yaşamak istiyorsan bu uğurda savaşmalısın! Bedeninin kontrolünü ele geçir. Parçala ve çık şu çiçeğin içinden!”

 

Küçük yaratık mücadelesini iyice arttırdı, küçük sızlanma sesleri çıkartmaya başladı. Her mücadelesinde canı acıyor ve titriyordu. Yine de pes etmiyordu. Kendisini destekleyen ve mücadelesini kuvvetlendiren güçlü bir irade var gibiydi, bu basit bir yaşama arzusunun ötesindeydi. Hayatındaki en önemli şeydi.

 

“Sen en üstün savaş yaratığısın! Biz hayat boyu partner olacağız! Seni ben yaptım, ben yetiştirdim ve ölmene izin vermeyeceğim!!” Sesi bağırmaktan ötürü boğuklaşan Bai Xiaochun delirmiş gibi görünüyordu.

 

Son beş gündür cesaret verdiği küçük yaratık en sonunda sızlanmayı kesti ve küçük bir kükreme çıkarttı. Sesi oldukça zayıf olsa da sonuçta bir kükremeydi. Aynı zamanda silinen yaşam gücü de ateş misali yandı ve görkemli bir patlama yaptı, havadaki bulutlar çalkalanmaya başladı. Küçük yaratığın iradesi hayatı için son kez savaşmasına izin veriyor gibiydi.

 

Yayılan dalgalanmalar kuzey yakadaki diğer kişilerin de dikkatini çekmeye başlamıştı. Sayısız çırak şok olmuş şekildeydi ve şaşkına dönen dört tepe lordu da hızla Yaratık Köyüne geliyordu. Yüzleri titreşen çıraklar Yaratık Köyüne doğru yarışırken Yaratık Doğumu Çiçeğinin içindeki canlı da gücünü yayıyordu. Havadaki bulutlarsa daha da kalınlaşmıştı.

 

Ruh yaratığı gardiyanları, Cennet Boynuz ve Dao Tohumundan pek çok göz izlemedeydi. Hatta hiç kimse göremese de gölgeli, beyaz cüppeli yaşlı adam bile oradaydı.  

 

Beşinci gün sonlanmış ve altıncı gün gelmişti. Artık Yaratık Doğumu Çiçeğinin içindeki küçük yaratığın sesi cennetleri sarsıcı, dünyayı parçalayıcı bir raddeye erişmişti. Çiçekten yayılan enerjiyse öyle yoğundu ki bitkin Bai Xiaochun’un gerilemesine, avludaki duvara yaslanıp kalmasına yol açmıştı. Siyah köpek bile geriye itilmişti.

 

Yaratık Doğumu Çiçeğinin içerisinden gümbürdeme sesleri gelirken çiçek, havayı bile kesebilecek keskinlikte görünen pençelerle kesilerek açıldı. Pençelerin etrafında alevler titreşti ve bu manzara gören herkesi tam anlamıyla şok etmeye yetti.  

 

Ardından pençeler çiçeği parçalamayı sürdürdü ve en sonunda… küçük yaratık ortaya çıktı!

 

Bir ata, bir köpeğe, bir kertenkeleye, bir timsaha ve bir ejderhaya benziyordu!

 

Başında uzun bir boynuz vardı, sırtından bembeyaz tüyler iniyordu. Bedeni siyah pullarla kaplıydı ve keskin dişleri vardı. An itibariyle gözleri sımsıkı kapalıydı.

 

“Bu...” Beyaz cüppeli adamın gözlerinde garip bir ışık parlamış, kalbi titreşmişti. Bu derme çatma küçük yaratığın hayatta kalmayı başarabileceğine hiç ihtimal vermemişti. Görünüşe bakılırsa bu yaratığın sınırsız bir potansiyeli vardı ve hatta soy düzenini bile yükseltme şansı taşıyordu!

 

Bu esnada Antik Yaratık Kanyonu derinliklerindeki Cennet Boynuz Mürekkep Ejderhası ansızın gözlerini açtı ve dört ruh yaratığı gardiyanı titremeye başladı. Kuzey yakadaki tüm savaş yaratıkları da sarsılmış durumdaydı.

 

Herkesin nefesi kesilmişti. Gözleri olan herkes, bu küçük yaratığa tek bakış atarak aynı kanıya varabilirdi… bu yaratık sıradanın çok ötesindeydi!!

 

Dört tepe lordu da soluksuz kalmıştı, gözleri garip ışıklarla parlıyordu.

 

“Doğarken bir büyü tekniği salabildi ve pençeleriyle alev saçıyor. Yani… bir altıncı düzen soy olmalı! Cennetler! Ruh Akımı Tarikatında altıncı düzen soya sahip bir yaratık belirdi!!”

 

“Bu kuzey yakanın bir sonraki kutsal gardiyanı olabilir!!”

 

“Hahaha! Kuzey yaka sonunda Cennet Boynuz Mürekkep Ejderhasını aşan bir yaratık üretebildi. Bir altıncı düzen soy!”

 

İnsanlar gayriihtiyari yakınlaşmaya başlamış ve hala duvara yaslı olan Bai Xiaochun’un önünü kapatmıştı. Ama Bai Xiaochun’un umurunda değildi. Karayağız bu çetin sınavı aştığı için mutluydu. Kıs kıs gülüyordu.

 

“Hayatta olduğun sürece sorun yok...”

 

Küçük yaratığın gözleri ansızın açıldı ve bakışları etrafta dolaşmaya başladı. Etkileyici gözlere sahipti, zekâ dolu gözleri siyah alevlerle titreşiyordu. Yaratığın bir şey aradığı belliydi.

 

Gözlerini açtıktan sonra yaptığı ilk hareket çok barizdi ve hiçbir çırak anlamamış olsa da beyaz cüppeli yaşlı adam zihnen sarsılmış durumdaydı.

 

“Onu arıyor...”

 

Küçük yaratık kalabalık yüzünden aradığı kişiyi bulamıyor ve gerilmeye başlıyordu. Öfkeli görünerek küçük kükremeler koyuvermişti.

 

İşte tam da o anda…

 

Bai Xiaochun kendisini duvardan itti. Bitkindi ama heyecanlı ve mutluydu da. O şekilde kalabalığı aşarak küçük yaratığa doğru ilerlemeye başlamıştı.  

 

“Karayağız...” dedi hafif bir sesle.

 

Küçük yaratık ansızın titreşti ve parıldayan bakışlarını Bai Xiaochun’un kalabalığı ittiği noktaya çevirdi. O anda bakışları yumuşadı, en yakın akrabasını görmüş gibi bir neşe parıltısı taşımaya başladı.

 

Aradığı şeyi bulmuştu!

 

Görünen o ki... son mücadelesini verip Yaratık Doğumu Çiçeğinden kurtulmasını sağlayan irade, kendisini teselli eden ve o zorlu mücadeleyi sürdürebilmesine sebep olan kişiyi görebilmek adına gözlerini açmakta yatıyordu! Bu kadarı yeterdi!

 

Bu duygu, bu irade, yaşama arzusunu fazlasıyla aşıyordu!

 

O anda Karayağız için bu garip yeni dünyada önem arz eden tek şeyin Bai Xiaochun olduğuna şüphe yoktu. Aralarında kaç kişi olursa olsun Bai Xiaochun’un yapması gereken tek şey konuşmaktı ve bu şekilde geri kalan herkes yok olabilirdi. Bai Xiaochun Karayağız için her şey demekti.

 

 #Çok duygusal bir bölümdü yaa! Okurken birazcık gözlerimin dolduğunu itiraf etmek zorundayım. 
Ama sonu mutlu oldu 
Karman çorman bir yaratık olan ve gözleri kamaştıran Karayağız ile bizi ilginç maceralar bekleyecek. İlkini görmek için okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44346 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr