Bölüm 113 : Gerçekten Kötü Bir Şey

avatar
6703 29

A Will Eternal - Bölüm 113 : Gerçekten Kötü Bir Şey


Çevirmen : Clumsy 

 

Bu 3. Kademe ruh ilacıyla ilgili garip bir şeyler vardı. Kalitesi şok edici bir şekilde düşüğü aşıp orta seviyeye ulaşmıştı. Bu gelişmeyle kendinden geçen Bai Xiaochun, tavşan yüzünden ne kadar üzüldüğünü tamamen unutmuştu.

 

Hapı elinde tutarken heyecanı büyüyor, nefes alışı sıklaşıyor, gözleri parıldıyordu.

 

“Bu 10,000 Yılan Vadisinin kaderini değiştirebilecek bir tıbbi hap... Tüm bu yılanlara… ağızlarını kapamayı öğretecek!” Yüzüne gururlu bir gülümseme yerleşirken ansızın tavşanı anımsadı ve kalp atışları yeniden hızlandı. Ama hemen sonrasında yılanların vahşi tıslamalarını ve büyü formasyonu kalkanına toslayışlarını işitti. 

 

“Sesinizi kesin!” diye bağırarak dik dik bakmaya başladı. Ardından kaplumbağa tavasını çıkartıp ruh güçlendirme işine girişti… Hem de iki katla durmadı; kalan ruh kuyruklarından kullanarak üç kat güçlendirme uyguladı.

 

Gümüş ışıklar parıldarken haptaki kirliliğin de büyük bir kısmı silinmiş, şok edici bir şekilde orta seviyeden seçkin seviyeye ulaşmıştı!

 

Tıbbi hapını tekrar eline alan Bai Xiaochun, taş kulübesinden çıkarak pek çok yılanın zehir saçarak çarpmakta olduğu büyü formasyonunun kenarına ilerledi.

 

“Yarım yıl önce Lord Bai sizlere ne kadar harika olduğunu göstereceğini söylemişti. Bunu unutmayın. Beni buna siz zorladınız!” Bu cümlelerle birlikte elini salladı ve tıbbi hapı büyü formasyonundan çıkartarak yılanların ortasına fırlattı.

 

Karışıma kendi kanından da bir damla eklemişti ve hapı fırlattığı anda sayısız yılan yutma girişiminde bulunarak alana akın etti. Yutmayı başaran yılan dördüncü seviye Qi Yoğunlaşmadaki bulut gözlü bir ölüm engereğiydi. Hapı yuttuğu anda titremeye başlamış, gözlerinde garip bir ışık belirmişti.

 

Bai Xiaochun heyecanla izlemekteydi ama daha bir şey yaşanamadan önce kan tanrısı kobralarından biri hücuma geçti. Sekizinci seviye Qi Yoğunlaşmada olduğu için yoluna çıkan pek çok yılanı ezip geçmiş, onları kanlı lapalara çevirmişti. Son hamlesi de bulut gözlü ölüm engereğini tek lokmada yutmak oldu.

 

Bai Xiaochun kocaman açılan gözleriyle kan tanrısı kobrasına bakarken kobra da soğuk gözlerini ona çevirdi, sonra da bir kayaya ilerleyerek kıvrıldı.  

 

Bai Xiaochun gerilmeye başlamıştı ancak olacakları bekleyip görmekten başka şansı yoktu. Bir tütsülük süre sonrasında kan tanrısı kobrasının ansızın titrediği görüldü. Ağzını açmak istiyor ama çok yapışkan bir şey yüzünden başarısız oluyor gibiydi. Büyük bir mücadele etti ve ağzında bir aralık açmayı başararak dudakları ile dişleri arasındaki yapışkan lifleri gözler önüne serdi.

 

İşinin başarılı olduğunu gören Bai Xiaochun keyifli ve sabırsız bir şekilde ruh ilacının ikinci etkisinin ortaya çıkmasını bekliyordu.

 

Bir tütsülük süre daha geçti. Kan tanrısı kobrasının ağzı tamamen kapanmıştı. Gözleri yuvalarından fırlayacak gibiydi ve artık o eski soğuk, gaddar havasından eser yoktu, daha ziyade bir japon balığının gözlerini andırıyordu. Kafası karışan yılanın birazcık sevimlileştiği bile söylenebilirdi…  

 

Bir süre sonra kobranın bedeninden gaz çıkışını andıran puf sesleri çıkmaya başladı. Bunu pembe, gazımsı bir kitle takip etti, bu kitle de bir sise dönüşerek dört bir yana yayılmaya başladı. 

 

Puf sesleri giderek çoğalıyor, kan tanrısı kobrası gaz çıkarma işini sonlandırmışa benzemiyordu. Bai Xiaochun’un heyecanla izlediği bu süreç günün kalanı boyunca devam etmişti.

 

Büyü formasyonunun koruduğu alan dışında tüm mağara bulanık bir pembeliğe erişmiş, tüm yılanlar etkilenmişti. Onların ağızları da yavaş yavaş yapışkan bir maddeyle kaplanıyor, gözleri fırlıyordu. Çok geçmeden yeni set yılanlardan da gaz yayılmaya başlamıştı.

 

Eninde sonunda puf sesleri boğuk bir gök gürültüsüne dönüşüp aralıksız bir şekilde mağarada yankılanmaya başladı. Sis yeraltı mağarasını kapladıkça tüm yılanlar etkilerinden nasibini alıyordu.

 

Bai Xiaochun’un en korkutucu bulduğu, mağaranın en derinindeki yılanlar bile gözlerinden puf sesleri çıkartıyordu.

 

Sis birkaç gün sonra ortadan kaybolmuştu. Büyü formasyonunun içerisindeki Bai Xiaochun ise sessizleşen yılan mağarasını izlemekteydi. Tıslama yoktu, zehir yoktu. Tüm yılanların ağızları sımsıkı kapalıydı ve boş gözleri karmaşık ifadelerle pörtlemişti.  

 

Bai Xiaochun başını arkaya atarak kükrercesine kahkaha attı. Elini gururlu bir şekilde çenesine götürdü, gayet doğal görünümlü bir yalnız kahraman pozu alarak parmaklarını şaklattı.

 

“Bir parmak şaklatışımla 10,000 Yılan Vadisindeki tüm yılanların çenelerini kapattım. Bu dört dörtlük hapıma vereceğim isim ise... Kapa Çeneni Hapı olacak!”

 

Yalnız kahraman, büyü formasyonundan çıkarak sevimli küçük yılancıkların sürüsüne doğru adım attı. Etrafına baktıkça kendisini daha bir kahraman hissediyor, daha mutlu gülümsüyordu. Ama hemen sonrasında bir tek adım engereğinin bedeni ısınırcasına kızararak parladığını fark etti. Sonra da olabilecek en garip şey yaşandı ve yılan şiddetli bir şekilde sağa sola çarpmaya başladı.

 

Ağzı kapanmıştı, tıslayamıyordu ve acıya dayanıklı bir hale gelmiş gibiydi. Aldığı darbeler yüzünden teni aşınsa ve kanamaya başlasa da hareket etmeyi kesmiyordu.

 

Şok olan Bai Xiaochun müdahale etmeyi düşünse de engerek gerçekten delirmiş gibiydi. Ardından başka yılanların da kızarmaya ve sağa sola çarpmaya başlaması Bai Xiaochun’un yüz ifadesini iyice düşürdü. Artık yaydıkları ısı havayı deforme etmeye bile başlamıştı.

 

En çok göze çarpanlarıysa tıbbi hapı yuttuğundan beri irileşmekte olan ve sağa sola belli bir şiddetle çarpan kan tanrısı kobrasıydı.

 

Mağaranın derinlikleri yeni gümbürdeme sesleriyle dolmuştu ve artık tüm yılanlar delicesine bir şiddetle hareket ediyordu. Bir kısmı kendisini havaya fırlatıp taş duvarlara toslamaya da başlamıştı.

 

Bai Xiaochun tabak kadar açılan gözleriyle büyü formasyonuna kaçtı. Ansızın sayısız yılan da delirmiş bir şekilde büyü kalkanına hücum etti. Bu manzara Bai Xiaochun’un kafatasının uyuşması için yeterliydi.

 

“Oh dostum bu kötü oldu. Yılanlar deliriyor. Eğer bu şekilde devam ederlerse gerçekten kötü bir şey olabilir!” Bai Xiaochun çok endişelenmeye başlamıştı. Aslında niyeti yılanların ağızlarını kapatmaktan ibaretti; böyle bir sonuçla karşılaşmayı hiç beklemiyordu. Li Qinghou’nun yılanların bu halini gördüğünde ne kadar öfkeleneceğini düşünmekse titremesine yol açmıştı.

 

Gergin bir şekilde kulübesine girerek yeni bir tıbbi hap üretme işine girişti. Bu sorunu çözebileceğini umduğu bol bol tıbbi bitki çıkarttı. Az önceki gururlu ve vurdumduymaz havasından eser yoktu. Ağlamak üzereydi, aklı yerinden çıkacaktı. Birkaç gün sonra darmadağın saçlar ve kanlı gözlerle kulübesinden çıktı.  

 

Elinde üç uykusuz gün ve gecede ürettiği üç tıbbi hap vardı. Umudu bu hapların yılanları sakinleştireceği, en azından gerçek bir antidot üretene dek zaman kazanacağı yönündeydi.

 

Ancak kendisini bekleyen manzara şok ediciydi. Yılanların kıvrılıp sağa sola çarpışı tam bir deliliğe dönüşmüştü. Taş duvarlar çatlamış, pek çok yılan kanlı yaralarla kuşanmıştı.

 

Bai Xiaochun gerçekten ağlamaya çok hazırdı. Haplarını hızlıca fırlattı ve havada patlayan haplar bir sis yaratarak yılanların üzerine saçıldı. Hemen hemen o anda sakinleştikleri ve yaralarının iyileşmeye başladığı görüldü…

 

Birkaç gün geçmişti ve yılanlar sakinliğini koruyordu, saldırgan tavırları normalleşmişti. Bai Xiaochun da sonunda rahat bir nefes aldı.

 

“Neredeyse Lord Bai’yi ölümüne korkutacaktınız! Kötü bir şeyler olacak sandım. Humph! Neyse, ilaçların Daosundaki yeteneğim sayesinde olaysız atlattık sayılır!” Bai Xiaochun kendisiyle bir hayli gururlanarak panzehir yapımı çalışmalarına gidecekken gözü belli bir yılana takıldı ve yerinde kalakalarak yutkundu.

 

Bu bulut gözlü ölüm engereğiydi ve tamamen iyileşmiş, şok edici bir aura saçmaya başlamıştı. Yarattığı akımlar yetişim aşamasından değil bedeninden kaynaklanıyordu. Ansızın büzülmüş ve yakınlardaki bir kayaya çarparak kayanın parçalanmasına yol açmıştı.

 

Bai Xiaochun’un gözleri irileşti. Mağarada pek çok bulut gözlü ölüm engereği vardı ve zehirleri olabildiğince öldürücü olsa da bedenleri göreceli olarak zayıftı. Kesinlikle fiziksel olarak bu kadar güçlü olmamaları gerekirdi ve bu, gözlerinin kendisine oynadığı bir oyun da değildi.

 

Soluk soluğa kalarak diğer yılanlara bakmaya başladı ve bunu alnında biriken terler takip etti.

 

“Bu nasıl mümkün olabilir?” diye mırıldandı kısık bir sesle.

 

Başka yılanlar da bükülmeye, bedensel bir güç patlaması yaşamaya başlamıştı. Sağa sola çarpmıyor, buna rağmen ufacık bir kıpırdanışlarıyla yeri titretiyorlardı. Kudretli varlıkların elleriymişçesine koca kayaları parçalıyorlardı, her engeli parçalara ayırabilecek gibi bir halleri vardı.

 

Her biri sınırsız bir bedensel güce sahip gibi görünüyordu ve daha da kötüsü, bir kısmının kafası Bai Xiaochun’un olduğu yöne çevrilmişti.

 

Büyü formasyonu şu ana dek onları durdurabilmişti ama artık titriyor, hafif çatlama sesleri çıkartıyordu. Eğer formasyon kırılırsa Bai Xiaochun’un bu sonsuz güçlü yılanlarla baş edebileceğini hayal etmek bile imkansızdı.

 

Tam da o anda, tüm yılanlardan daha güçlü bir bedene sahip olan kan tanrısı kobrası büyü formasyonuna tosladı. Bunu mağaranın en derininden gelen bir yılanın kafası takip etti. Yılan, pörtlek gözleriyle Bai Xiaochun’a dik dik bakıyordu.

 

Kafası kocamandı, yaklaşık üç metre uzunluktaydı; kafası bu kadarken vücudunun kalanını hayal etmek zor olmasa gerekti. Dehşete düşen Bai Xiaochun, çığlıklar atarak kulübesine koştu ve hemen geçici bir önlem ilacı daha yaratma işine girişti.

 

#Japon balığına dönen gözleri ve yapışkan ağızlarıyla bir anda 'sevimlileşen' yılanlar 'nedense' aşırı güçlenip çığrından çıktı... Bakalım Lord Bai bu işin altından kalkabilecek mi, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44352 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr