Bölüm 112 : Birbirine Dolanan İki Kalp, En Sonunda Tekrar Buluşma

avatar
6668 28

A Will Eternal - Bölüm 112 : Birbirine Dolanan İki Kalp, En Sonunda Tekrar Buluşma


Çevirmen : Clumsy 

 

Bai Xiaochun hap fırınının önünde bağdaş kurarak oturduğunda öfke doluydu.

 

“Bu yılanlar acayip şeytani!” diye soğukça homurdandı. “Hiç sevimli değiller!

 

“Şimdi 3. Kademe ruh ilaçlarında da uzmanlaşmışken size bir ders veremem mi sandınız sizi aptal küçük yılanlar?!

 

“Sürekli zehir saçıp tıslıyordunuz, değil mi? Hmph! Hepinizin ağzını kapayacak bir hap yapacağım işte!” Özgüvenle dolup taşarak kollarını sıvadı ve hangi formülü kullanacağını düşünmeye başladı.

 

“Eğer bu yılanları susturmak istiyorsam gerçekten sert bir hapa ihtiyacım var, şöyle ağızlarını gerçekten kapatacak bir şey...” Bu düşünceyle pis kahkahalar attı ve malzeme seçimine girişti.

 

Vakit geçti. Yedi gün geçmiş ve Bai Xiaochun çoktan deliye dönmüştü. Çantasındaki bitkileri tek tek çıkarıyor, inceliyor ve seçimini dikkatli bir şekilde yapıyordu. En sonunda toplam 37 bitkide karar kılmıştı.

 

Hepsini özel bir şekilde kaynattıktan sonra oldukça yapışkan bir madde elde etti ama bu Bai Xiaochun için yeterli değildi. Karşılıklı artırım ve bastırımın prensipleri sayesinde tıbbi hapı daha da yapışkan yapmak için ayarlamalara başladı.

 

Bir ayın sonunda saçları iyice darmadağın bir hal almıştı. Fırınından, içerisinde tıbbi birikimler barındıran kalın siyah dumanlar yayılıyordu. Şu anda bu ayki onuncu başarısızlığını tatmaktaydı. Dışarıdaki yılanların tıslayışı hiç olmadığı kadar yüksekti. Bu da somurtuşunu ve onlara bir ders verme isteğini iyice arttırıyordu. 

 

“Belki de yanlış düşünüyorumdur. Karışımı daha yapışkan kılmak için dışsal kuvvetleri kullanmayı denedim. Gerçi karşılıklı artırım ve bastırım tekniklerini denedim ama belki de bu yılanların işleyişini çözersem ilham alıp tıbbi etkinliği arttırabilirim!” Bu meseleyi bir müddet daha düşündükten sonra taş kulübesinden çıkarak büyü formasyonunun sınırına geçti. Mükemmel bir fırsat yakaladığında da elini yıldırım hızıyla uzatarak bir beş gözlü engerek yakaladı. Hedef, daha tepki veremeden kavranmış ve büyü formasyonunun içine çekilmişti.

 

Bai Xiaochun’un eli formasyonun içinden çıkıp geri girerken sayısız zehir parçası ve yılan da kalkanın yüzeyine atılmıştı.

 

Ancak Bai Xiaochun ilaçların Daosuna fazlasıyla takık olduğu için onları görmezden geldi. Beş gözlü engereği sımsıkı tutarak doğruca taş kulübesine ilerledi. Sonra da içeriden tüyler ürpertici ve delice sesler yankılanmaya başladı.

 

Beş gözlü engerek üçüncü seviye Qi Yoğunlaşma gücündeydi ama Bai Xiaochun’un ellerinde bir ruh kuyruklu tavuktan bile güçsüzdü. Bedeni hızlıca soyulmuş ve kemikleri ile kanı da dahil olmak üzere Bai Xiaochun’un detaylı incelemesine maruz kalmıştı.

 

Bai Xiaochun, elde ettiği bilgilere dayanarak derin düşüncelere daldıktan sonra tıbbi bitkilerin kombinasyonunu tekrar ayarladı ve ilaç yapım işine girişti.

 

Ertesi gün hap fırını tekrar titreşmiş ve siyah dumanlar yaymıştı. Bai Xiaochun bir öncekinden hafif bir öksürüğe tutuldu. Ardından beynini biraz daha zorlayarak dışarıya çıktı, üzerinde çalışmak için yeni bir yılan yakaladı. Kısa bir süre sonra yeni bir ilham daha geldi.

 

Üç günün sonunda hap fırını yeni kara dumanlar saçmaktaydı. Deliye dönen Bai Xiaochun ise bir kükreme koyuvermiş, kanlı gözleriyle dışarıya çıkarak yeni araştırmalara başlamıştı.

 

Üzerinden bir ay daha geçti ve Bai Xiaochun, bu tıbbi formüle neden bu kadar odaklandığını bile unuttu. Yalnızca yaratımına odaklanıyor, arada bir elini uzatıp formasyonu aşıp yeni bir yılan kavrıyordu. İşin bu kısmında özellikle uzman hale gelmişti.

 

Geride kalan ayda düzinelerce yılan yakalamış ve üzerlerinde çalışmıştı. Dışarıdaki yılanlar ona ölümcül düşmanı edasıyla soğuk bakışlar atıyordu. Tıslama sesleri ve zehirlerinin akışı hiç azalmamıştı. Sekizinci Qi Yoğunlaşmadaki yılanlarsa arada bir büyü formasyonuna saldırıyor, zayıf bir nokta arıyor, Bai Xiaochun’un işini bitirmeyi ümit ediyordu.

 

“Yok. Bu da olmaz. Yeterince iyi değil!” Zehirli yılanların ağızlarını kapayacak bir hap yapma uğraşına başlayışının üzerinden iki ay geçmişti. Şu ana dek yüzün üzerinde hap denemesinde çuvallamış, bir kere bile başarılı olamamıştı.

 

Tıbbi formül yaratma işi kolay değildi, artık bunun farkına fazlasıyla varmıştı. Ancak bu onu yıldırmamıştı. Aksine deneylerindeki çılgınlığı daha da yoğunlaştırmıştı. Böylece iki ay daha geçti, yüzlerce başarısızlığı daha tattı, yalnızca bir seferinde başarılı olabildi. O başarıda da ellerinde duran siyah ruh ilacına hoşnutsuz bir şekilde bakmakla yetindi.

 

“Nasıl olur da tek bir hap üretebilirim...

 

“Burada bir sürü yılan var! Sadece bir tanesinin ağzını kapatmam hiç işe yaramaz ki...” Gözleri kan çanağına dönmüştü ve elindeki hapa bakarken öfkeli bir şekilde kendi saçlarını çekiştiriyordu.

 

“Etkiyi yaymanın bir yolunu bulmam gerekiyor. Bu hapı tüketen yılan bir çeşit aura yayarak diğer yılanları etkilese... Hmm... Enfeksiyon? Tabii ya! Enfeksiyon! Salgın başlatacak bir tıbbi formül üretmem lazım!!” Gözleri parıl parıl, nefes alışı kesik kesikti ve doğru yönde olduğuna ikna olmuştu.

 

Çok geçmeden kahkaha atmaya başladı. Bu kahkahadaki deliliği gören herkes, Bai Xiaochun’u ilaç yapım çalışmalarının ortasında asla rahatsız etmeyeceğine yemin edebilirdi.  

 

Bai Xiaochun an itibariyle habis bir aura yaymaktaydı.

 

Yeni ilhamla bir kez daha ilaç yapım işine koyuldu. İlaçları karıştırıp eşleştirdi, artırım ve bastırımı ayarladı, orada burada küçük değişiklikler yaptı. Kavradığı yılanların sıklığını arttırdı. Birkaç tehlikeli vukuat da yaşadı ama ruhsuz gibiydi, olanları fark ediyor veya umursuyor gibi görünmüyordu. Tamamen, varıyla yoğuyla bu yeni ilaç formülüne odaklanmıştı.

 

Zaman geçti. Bir ay. İki ay. Üç ay. Dört ay...

 

Çok geçmeden yeni ilaç formülü çalışmaları da altı ayı geride bıraktırdı. Bai Xiaochun, bu yarım yılda pek çok başarısızlığın tadına baktı. Tam bir pasaklıya dönmüştü, kıyafetleri yırtık pırtıktı, saçları darmadağındı, yüzü külden görünmez olmuştu. Yine de kıpkırmızı gözlerinde bariz bir heyecanla fırınına bakmaktaydı.

 

“İşe yarayacak. Hahaha! Bu kez başaracağım!” O heyecanla bağırırken hap fırını da titreşmeye başladı. Bu tıbbi hapa ruhunu ve kalbini katmıştı, sonunda dünyaya getirmek üzereydi ve heyecanı giderek artıyordu.

 

“Yılan Li! Üçkağıtçı Li! Lord Bai’yi buraya attın da ne oldu, cidden birkaç değersiz yılanla baş edemez mi sandın? Bu kıymetli hapımı yaratmayı bitireyim de gör. O zaman senin aptal yılancıklarına derslerini vereceğim. Humph! Kim bilir, belki bundan sonra yılanlara dünyayı bile fethettiririm!” Övünüşlerinin ve manyakça kahkahalarının ortasında ifadesi titreşti ve bakışları taş kulübenin dışına çevrildi.

 

Ve ağzı açık kaldı.

 

Zamanından emin olmasa da bir ziyaretçisi olmuş, kapının önüne geçmişti. Bu ziyaretçi pek uzun değildi, iki beyaz patisi, havaya kalkık iki uzun kulağı vardı. Hatta ardında sallanan tüylü, küçük bir kuyruğa da sahipti.

 

Gözleri kırmızıydı ve sevimli minik ağzından iki diş sarkıyordu. An itibariyle öylece durup Bai Xiaochun’a bakmaktaydı.

 

Zaman inanılmaz yavaş akmaya başlamıştı. Bai Xiaochun’un gözleri giderek irileşiyordu.

 

“Ne yapıyorsun burada!?” diye bağırdı en sonunda. Bai Xiaochun, Kokulu Bulut Tepesinin kaosa sürüklendiği gün her yeri didik didik aramış ama bu… konuşan tavşanı hiçbir yerde bulamamıştı!  

 

Bai Xiaochun bağırmaya başladığı anda tavşan da onu taklit ederek bağırmaya başladı: “Ne yapıyorsun burada!?”

 

Gözleri irice açılan tavşan kuyruğunu döndürüp son hızıyla kaçarken bir yandan da repertuarını sıralamaya başladı.

 

“Cennetler! Bu da ne?!

 

“Şunu gördün mü? O tavşan konuşabiliyor!

 

“Aramızda kalsın ama dün Yaşlı Zhou’nun ankalarıyla birlikte odaya girdiğini gördüm. Sonra da gerçekten garip sesler işittim…

 

“Büyük Kardeş Hou Yunfei, çok edepsizsin! Ne yapıyorsun...? Ah... o da ne? Bu maymunlar neden seğiriyor?!

 

“Küçük Kız Kardeş Meixiang, Ben, Li Qinghou, aşk konusunda kararlıyımdır. Altın Öz Aşamasını aştığımda seni kesinlikle Daoist partnerim olacak alacağım!

 

“Hahaha! Bu tıbbi hap harika. Ben, Bai Xiaochun, kesinlikle mükemmelim. Bu tavşan resmen konuşabiliyor!”

 

“Yılan Li! Üçkağıtçı Li! Lord Bai’yi buraya attın da ne oldu, cidden birkaç değersiz yılanla baş edemez mi sandın? Bu kıymetli hapımı yaratmayı bitireyim de gör. O zaman senin aptal yılancıklarına derslerini vereceğim. Humph! Kim bilir, belki bundan sonra yılanlara dünyayı bile fethettiririm! HAHAHAHAHHA!”

 

Tavşan ardında bu sözleri bırakarak koşturuyordu. Son pasajı işiten Bai Xiaochun’un yüzü ansızın düştü ve öfkeli bir şekilde kükrediği duyuldu.  

 

Tavşanı yakalamayı denedi ama hayvan çok hızlıydı. Taş kulübeden dışarı çıkan Bai Xiaochun’un bağırışı sayısız yılanın tıslamaya ve zehir saçmasına yol açmıştı. Ama tavşan inanılmaz bir maharetle tüm yılanlardan kaçmayı başarıyordu. Onu ısırmaya çalışan her yılan havayla buluşmuş ve tavşan… ardında hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuştu.  

 

Uzaklardan sıralamaya devam ettiği repertuarı ise hala belli belirsiz bir şekilde mağaraya ulaşıp duvarlarda yankılanmaktaydı…

 

Bai Xiaochun sendelemeye başladı, yere yığılmanın eşiğindeydi. Tavşanı kovalamak istiyordu ama ona denk olamayacağı belliydi. Yapabildiği tek şey ağlamak üzere gibi görünerek tavşanın kaçtığı yöne bakakalmaktı.  

 

Tavşanın yatkınlığını ve sesinin yüksekliğini hesaba katınca terlemeye başladı. Eğer tavşan bu sözleri yaymaya devam eder ve Li Qinghou’nun kulağına ulaşırsa Bai Xiaochun’un tadacağı cehennemi hayal etmek çok kolaydı.  

 

“Lanet olsun!” diye düşündü dişlerini sıkarak. “Ne biçim bir tavşan bu?!?!” Gerçek şu ki cevabı hiç kimse bilemezdi. Sonuçta bu şeyi yaratan bizzat kendisiydi.

 

İçini yiyip bitiren bu his, deliliğini iyice arttırmıştı. Boğazını gergin bir şekilde temizleyerek bağırmaya başladı: “Tepe Lordu Li zeki ve görkemlidir! Gittiği her yerde yenilmezdir, eşsizdir! O benim en sevgili akrabam!

 

“Li Amca, Ben, Bai Xiaochun, gelecekte kesinlikle sıkı çalışacağıma ve seni asla hayal kırıklığına uğratmayacağıma söz veriyorum!”

 

“Ben, Bai Xiaochun, tabiatım gereği utanmaz ve afacandım, buraya gönderilmeyi kesinlikle hak ettim. Buradaki günlerimi derin düşüncelere dalarak geçiriyorum. Sana çok, çok teşekkür ederim yüce tepe lordu...” Gözyaşı dökmenin eşiğindeydi, dur durak bilmeksizin konuşuyor ve tavşanın bu sözlerin bir kısmını duyup hatırlaması için dua ediyordu.

 

Bu olayların ardından taş kulübenin içerisindeki hap fırınından gümbürdeme sesleri işitildi ve tıbbi bir aroma yayıldı. Sersefil haldeki Bai Xiaochun, içinden tavşana küfürler yağdırarak arkasına döndü. Fırını açtığında ise garip ışıklarla parlayan siyah beyaz bir hapla karşılaştı.

 

#Ahahhahahah!! Ben bu tavşana bayılıyorum ya! Bizimki de son bir umutla arkasından güzel şeyler sıralıyor ama eminim bizim tavşan sadece o kötü pasajı aktaracaktır, sonrakileri duymamıştır. Başın çok fena belada Xiaochun 
Bu arada sonunda yaklaşık 1 yıllık çabalarının sonuna geldi. Yılanların ağzını kapatacağım diye sergilediği çılgınca çabalar nihayete erdi. Bakalım sonucu ne olacak, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr