Bölüm 84 : İnanılmaz İvme

avatar
6680 34

A Will Eternal - Bölüm 84 : İnanılmaz İvme


Çevirmen :  Clumsy 

 

Bai Xiaochun öfkeli kükreyiş karşısında afallayarak havaya sıçradı. Dönüp asabi bir şekilde kendisine doğru ilerlemekte olan Yaşlı Zhou’yu görünce de öyle korktu ki neredeyse oracıkta bayılacaktı.

 

Yaşlı Zhou kana susamış bir canavar gibi ilerliyordu. Bai Xiaochun’un canını alacağını söylememiş olsa da ona ankasına yaşattıklarını yaşatacağını söylemişti, bu da Bai Xiaochun’a Kokulu Bulut Tepesindeki o olaylı günü hatırlatıyordu. Kuşun diğer tüm kuşlara tecavüz edip öldürüşünü anımsamak tüylerini diken diken etmişti.

 

Kendisini o anka kuşunun yerinde hayal edince gözleri iyice açıldı ve titreyerek hızlanmaya başladı.

 

Cesaret eksikliği çekmiyordu; yalnızca ölmekten korkuyordu. Ama… yaşananlar çok ani olmuştu. Üstelik dünyada ölümden daha korkutucu şeyler de vardı, mesela bir anka kuşuna dönüşmek gibi…

 

Bunu düşünen Bai Xiaochun çığlık atmadan edemedi: “Büyük Kardeş kurtar beni! Bir kuşa dönüşmek istemiyorum!”

 

Balkondaki Zheng Yuandong boğazını temizledi ve duymamış gibi yaptı.

 

Ani ve yoğun baskının altındaki Bai Xiaochun ise kan dondurucu çığlıklar atmaya devam etti. Aynı zamanda hızını da patlayıcı ölçüde arttırmıştı. Göz açıp kapayıncaya dek birlikte koşmakta olduğu en son sıradaki çırakları geride bıraktı. O çıraklar rüzgâr gibi bir şey hissetmiş, sonra da uzaklaşan Bai Xiaochun’un arkasından şok içinde bakakalmıştı.

 

“Ne... ne kadar hızlı gidiyor?!?!” Hâlihazırda yeterince şaşırmış olan kalabalık, Yaşlı Zhou’nun Bai Xiaochun’u kovaladığını görünce iyice şoka girmişti.

 

Dış Kesim çıraklarından oluşan seyircilerse şaşkınlıktan tamamen açılmış gözlerle olup bitenleri izliyordu.

 

“Bai Xiaochun’un bu kadar hızlı gidebildiğine inanamıyorum!”

 

“Anlaşılan kovalanınca normalden daha hızlı olunabiliyormuş...”

 

Seyirci bağırıp çağırıyor, Bai Xiaochun ise ağlamak istiyor ama gözlerinden yaş gelmiyordu. İftiraya uğramış gibi hissedip canı için kaçarken ardında şaşkın yarışmacılar bırakmaya devam ediyordu. Hatta bunu kabullenemeyip dişlerini sıkarak tüm gücüyle Bai Xiaochun’u iten bir yarışmacı bile olmuştu. Ama Bai Xiaochun hiçbir şekilde etkilenmeyerek onu da geride bıraktı.

 

“Lanet olsun, kuyruğuna basılmış bir fareden bile hızlı ilerliyor!”

 

Şu ana dek köprünün üzerindeki ve dışındaki tüm çıraklar bu hız gösterisi karşısında şaşkına dönmüştü. Tarikat lideri ve diğer balkon üyelerinin bile ağızları açıktı.

 

Hafifçe gülümseyen Li Qinghou, Zheng Yuandong’a döndü. “Ehh... işleri nasıl idare edeceğini biliyorsun, Tarikat Lideri!”

 

Xu Meixiang ve Yeşil Sorguç Tepesi lordunun ifadeleri garipti, diğer kıdemlilerse kıkır kıkır gülmeden edemiyordu.

 

Zheng Yuandong boğazını temizledi. “Böyle inatçı ve haylaz bir çocuk karşısında... gerçekten yapacak başka bir şeyimiz yok.”

 

Bu esnada Bai Xiaochun iyice hızlanmış ve seyirciyi büyük tartışmalara sokmuştu.

 

“Çoktan diğer çırakların yarısını geçti! Bu hızla devam ederse ilk yüze gireceği kesin!”

 

Kimileriyse tezahürata başlamıştı.

 

“Yürü be Tarikat Amcası Bai...!”

 

Ancak bu noktada köprü taşlarının bir kısmı titreşmeye ve sayısız kuklaya dönüşmeye başladı. Gözleri parlayan kuklalar kükrüyor ve yaklaşan çıraklara doğru atılıyordu.

 

En başta olan ve ifadesi hiç değişmeyen Shangguan Tianyou, bir kılıç savurarak kuklaların bir kısmını patlattı. Bu esnada hiç yavaşlamamış ve pozisyonunu kaptırmamıştı.  

 

Arkasında Lu Tianlei, Zhou Xinqi ve bugüne dek kimliklerini gizli tutmuş olan yetenekli çıraklar mevcuttu. Tüm grup kuklalardan kolaylıkla kurtularak tam hızla devam etmekteydi.  

 

Bai Xiaochun’un etrafında da kuklalar belirmişti. Tam onların yaklaşışını gergin bir şekilde izleyip saldırıya geçmeyi planlarken delici bir rüzgâr eşliğinde, arkasındaki Yaşlı Zhou’yu hissetti.

 

“Fikrimi değiştirdim, Bai Xiaochun! Seni yakaladıktan sonra anka kuşumun çektiği tecrübeyi yaşatmayacağım. Diğer kuşlarınkini yaşatacağım!” Yaşlı Zhou, bu cümlelerden sonra zalim bir kahkaha attı. Bai Xiaochun’u gaza getirmek için elinden geleni yapıyordu...

 

Yaşlı Zhou’nun sözlerini duyan Bai Xiaochun’un kanı beynine sıçradı ve görüşü kararmaya başladı. O kuşların acınası kaderlerini, ruh kuyruklu tavukların acı dolu çığlıklarını ve ankanın güçlü bedenini anımsamıştı. Sonra da… bugüne kadar atmış olduğu en ıstırap dolu çığlığı koyuverdi.

 

“Yardım edin! Üstüme atlanmasını istemiyorum...”

 

Şu anda Luochen Klanı tarafından kovalandığı günden bile daha çok korkuyordu. Hayatı boyunca hiç böyle bir şey yaşamamıştı. Titreyerek ve çığlıklar atarak ilerlerken tüm bedenini gri ışıklar sarmış ve tenini gümüşten yapılmış gibi göstermişti.

 

Bu noktada yeni bir hız seviyesine geçti. Yaşlı Zhou kendisine yaklaşırken, Bai Xiaochun da vahşi bir boğa edasıyla kükreyerek atıldı.

 

GÜÜÜÜÜÜÜMMMMMM!!

 

Öyle hızlı ilerliyordu ki yanına yaklaşan kuklalar saniyesinde havaya uçuyordu. Kör edici bir hızla ilerleyen bir ışık huzmesi gibiydi.

 

Belli bir mesafeden onu görmek bile imkânsızdı, yalnızca onun darbesiyle havaya sıçrayan kuklalar seçilebiliyordu.  

 

Öncekinden çok, çok daha hızlıydı ve ilk dört yüzden ilk üç yüze yükseldi. Sonra iki yüze. Ve sonunda... ilk yüze girmişti!

 

Fazlasıyla hızlıydı!

 

Geçtiği her çırağı gümbürdeme sesleriyle sarsıyordu ve onlar da delirmiş görünen Bai Xiaochun’a şok içinde bakmakla yetiniyordu. Koşarken çığlıklar atıyordu, gözleri kanlıydı ve asla ama asla Yaşlı Zhou tarafından yakalanmayacağına yeminler ediyordu.

 

Zorlu sınavı, sıralamaları falan çoktan unutmuştu. Tek düşündüğü şey koşmaktı. Koşmak, koşmak, koşmak ve köprüden çıkmak!

 

Yoluna çıkan çıraklarıysa engel olarak görüyor, tutuyor ve kenara atıyordu.

 

Seyirci hayretler içerisindeydi.

 

“O... insan mı ki!?!?”

 

“İmkânı yok! Vahşi bir boğayla ejderha karışımı gibi!!”

 

Yaşlı Zhou ise yoluna çıkanlardan kaçınmak yerine hepsine çarparak geçmeyi seçen Bai Xiaochun’u takip etmeye devam ediyordu. Ve merak etmeden geçemiyordu… Acaba biraz daha zorlarsa ne olacaktı?

 

Onu durdurabilecek hiçbir şey yok gibiydi. Hızı tarif edilebilecek seviyeleri geçeli çok olmuştu ama bir şekilde ivmelenmeye devam ediyordu. Bu sırada gümbürdeme sesleri eşliğinde yeni engeller belirdi. Bu kez ortaya çıkanlar kuklalar değil, ağlardı.  Ağlar çırakların önünde beliriyor ve onları yavaşlatıyor, geçişlerini engelliyordu.

 

Ama Bai Xiaochun, önünde beliren ağın içerisinden hiçbir şey yokmuşçasına geçti ve ardında yalnızca bir delik bıraktı. Engel, onu bir anlığına bile duraklatamamıştı.

 

İnanılmaz hızı sayesinde jilet keskinliğinde bir bıçağa dönüşmüştü adeta!

 

Bir süre sonra yer titreşti, bataklıklar ve hortumlar belirmeye başladı. Ani değişim pek çok kişiyi zayıflatmıştı, tabii Bai Xiaochun bunlara dahil değildi... Olup bitenlerin farkına bile varmamıştı. Bir vınlama sesiyle birlikte ilerliyordu, hortumların bile ona bir etkisi olmuyordu.

 

Çok geçmeden ilk seksene ulaştı. Sonra elli, otuz ve en sonunda da ilk ona…

 

Bunu gören Yaşlı Zhou’nun soluğu kesilmişti. O bile bu tepkiyi verdiyse diğer çırakların ne düşündüğünü anlatmaya gerek yoktu. Tüm gözler Bai Xiaochun’un üzerindeydi; tek bir kişi bile en öndeki Shangguan Tianyou ve diğerlerine bakmıyordu.

 

Bai Xiaochun’un önünde soğuk, katı gözlere sahip kel bir genç adam mevcuttu. Gerçek gücünü yıllardır gizliyordu ve bugüne dek çok az kişiyle iletişim kurmuştu. Tek amacı bu sözde Seçilmiş 3 kişiye dünyada onlar dışında güçlerin de olduğunu kanıtlamaktı.  

 

Tüm bedeni titreşen bir ışıktan ibaret gibiydi ve etrafında dönen üç inci vardı, bu sayede önüne çıkan engelleri bambuya değen bıçak misali kesip atıyordu. Hızlandıkça çevresinde bir düzine civarı girdap belirmişti. Ama dengesini sabit tuttuğu müddetçe onları atlatabileceğini biliyordu.

 

“Ne kadar güçlüysen çevrende o kadar çok girdap belirir. Acaba bu alanı benden önce bitirenin etrafında kaç tane belirecek? Şok edici bir manzara olmalı.” Kel kafalı çırak, kendi kendine mırıldanırken ardından gelen bir vızıldama işitti. Gaipten sesler duyuyorum galiba diye düşünerek şaşırdı. Sonuçta burada bu sesi çıkartacak bir hızın sergilenmesi imkânsızdı…

 

Ama daha kafasını çevirmeyi bile tamamlayamadan bir rüzgârla vuruldu ve tam hızla ilerleyen bir figür tarafından geçildi. Kendisini geçen figürün etrafında yüzden fazla girdap vardı!

 

Kel çırak, hiç yavaşlamadan ilerlemekte olan figürü deli gibi açılmış gözleriyle takip etti. Sonra da gözlerini ovarak hayal görüyor olmalıyım diye düşündü. Uzaklaşmakta olan figürü zar zor seçebiliyordu.

 

“İmkansız!!” dedi.

 

Titreyen ve çığlıklar atan Bai Xiaochun, etrafında beliren yüzün üzerinde girdapla ilerliyordu. Neyse ki belli bir kısmı geçtiğinde girdaplar ortadan kaybolmuştu. Rahatlayıp hızlanarak birkaç çırağı daha geçti. Geçtiği bu çıraklar, yıllardır gözlerden uzak kalarak talihlerini ve güçlerini saklayan, şok edici bir çıkış yapmayı ümit eden gençlerdi. Ama Bai Xiaochun ortaya çıkmış ve çılgın bir performansla hepsini gölgede bırakmış, arkasından aptal aptal bakakalmalarına yol açmıştı.

 

Bu esnada Zhou Xinqi dişlerini sıkarak yeni bir bölgeye girmekteydi. Onu burada tutmaya ve yavaşlamaya zorlayan yoğun bir baskıyla karşı karşıyaydı.

 

Buna direnmeye çalışırken ardından gelen çatlama seslerini işitti. Ağzı açık bir şekilde döndüğündeyse gözbebekleri kısılmaya başladı.

 

Bai Xiaochun bir patlama sesiyle birlikte kendisini geçmişti. Öyle hızlı ilerliyordu ki onu yavaşlatmaya çalışan baskının hiçbir etkisi olamıyordu. Duyulan seslere havadaki çatırdamalar eşlik etti… ve sonra da bir parçalanış!

 

“Bai Xiaochun? İmkânı yok!” Tek yapabildiği, Bai Xiaochun’un katılaşmış baskıyı parçalayarak bir yıldırım gibi ilerleyişini izlemekti.  

 

#Kuyruğuna basılmış faremiz ilk sıralara ulaştı bile. Bir anka kuşu vukuatı nelere kadirmiş, görüyorsunuz değil mi 
Peki bu kovalamaca nereye kadar sürer dersiniz, cevabı için okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr