Bölüm 85 : O mu Birinci Oldu?!

avatar
6828 33

A Will Eternal - Bölüm 85 : O mu Birinci Oldu?!


Çevirmen : Clumsy 

 

Şaşkınlık içerisindeki Zhou Xinqi yanından geçen yeni bir rüzgârla savruldu, bu rüzgârın sahibi de Yaşlı Zhou’ydu. Geçerken kıza gülümsemiş, kız da ona başını sallamıştı.

 

Bu selamlaşmayı Yaşlı Zhou’nun az önceki gülümseyişinden tamamen uzak, canavarımsı bir sesle bağırışı takip etti.

 

“Fikrimi yine değiştirdim, Bai Xiaochun. Seni yakaladıktan sonra bir ay aç bırakacağım, sonra da ankalarla ve vahşi canavarlarla dolu bir yere atacağım!”

 

Zhou Xinqi’nin gözleri büyürken, Bai Xiaochun’dan acınası bir çığlık yükseldi.

 

“Yardım et bana Li Amca! Kurtar beni Büyük Kardeş Tarikat Lideri! Açlıktan ölmek istemiyorum! Ankalarla vahşi canavarların arasına koyulmayı da hiç istemem...” Bai Xiaochun tir tir titrerken Yaşlı Zhou’nun anlattığı sahneleri gözünde canlandırıyordu. Sonra da çığlıklar eşliğinde, inanılmaz bir hıza erişerek ardında gölgesini bıraktı.

 

Biraz ilerideki Lu Tianlei yıldırım formunda hızlanmaktaydı. Yolun başları ona kolay gelmiş olsa da işler giderek zorlaşmaya başlamıştı. Şu anda bulunduğu alan keskin rüzgâr bıçaklarıyla doluydu ve fazla hızlı olursa bıçaklar kendisine saplanabilirdi.

 

Az önce bir kukla yaratmış ve test etmek için harekete geçirmişti. Ancak kukla fazla hızlı ilerlediği için rüzgâr bıçakları tarafından paramparça edilmişti. Bunu gören Lu Tianlei, yavaşlamaktan başka bir şansı olmadığının farkındaydı. Uygun bir dengeye eriştiği müddetçe ilerlemeye devam edebilecekti.

 

Shangguan Tianyou ise görünmeyecek kadar uzaklaşmıştı. Mükemmel yetenekleri sayesinde boşluğa dönüşmüş ve bu alanı hiç çaba sarf etmeden geçmişti. Bıçaklar ona dokunamamıştı bile. Kendisinin Shangguan Tianyou ile denk olduğunu düşünen Lu Tianlei’yeyse nefret dolu bir kalp düşmüştü.

 

“Ne olmuş boşluk büyüsüne sahipsen?” diye düşündü Lu Tianlei. “Nesi bu kadar harikaymış bunun? Şu alanı geçeyim de gör… Kesinlikle sana yetişip birinci olacağım!” Lu Tianlei, Zhou Xinqi’yi planlarına dahil etmiyordu. Umursadığı tek şey Shangguan Tianyou’yu geçip birinci olmaktı.

 

Derin bir nefes alarak rüzgâr bıçağı alanına girdi ve uygun bir hız edinmeye çalıştı. Ancak tam o anda arkasından gelen yoğun bir rüzgârın sesini işitti.

 

Sağır edici ses, uçmakta olan tüm bıçakların titreşmesine yol açmıştı. Bunu gören Lu Tianlei ise sevinçten dört köşe olmuştu.

 

“Hah! Bu kesin Zhou Xinqi. Ne aptal ama! Bu alana bu hızla girerse tüm rüzgâr bıçakları ona yönelecek. Ben de bunu fırsat bilerek hızlanmalıyım!” Arkasına baktığında, yıldırım hızıyla ilerleyen cılız bir figürle karşılaştı. Bu kişinin rüzgâr bıçakları alanına girmesiyle alanın üçte birini tamamlaması bir olmuştu. Şu anda Lu Tianlei’yle arasında 3,000 metre vardı.

 

İnanılmaz hızı yüzünden göz açıp kapayıncaya dek sayısız rüzgâr bıçağını devasa bir hortum şeklinde etrafında toplamıştı.

 

Lu Tianlei, ilk önce Bai Xiaochun’un hızı karşısında şaşkına döndü. Ama bunu içten içe kahkahalar atışı takip etti. “Zhou Xinqi değil miymiş? Ehh, fark etmez. Öldürülmeye mi çalışıyor acaba?! Yetişim yaparken biraz akıl sahibi olmak lazım!”

 

Kahkahalar atan Lu Tianlei, rüzgâr bıçaklarının bir araya toplanışını seyretti. Aynı zamanda kendi etrafını da yıldırımlarıyla sararak kendisine bir çıkış yaratmaya hazırlandı.

 

Çığlıklar atan Bai Xiaochun ise yavaşlamak yerine daha da hızlanıyordu.

 

Etrafında o kadar çok bıçak vardı ki sayısını tahmin etmek imkânsızdı. Ama yine de Bai Xiaochun’a çarptıkça gümüş bir ışıkla karşılaşıyor ve Lu Tianlei’yi şok edecek şekilde parçalanıyorlardı.  

 

Sayısız bıçak parçalara ayrılıp yeniden bütünleşmekle meşgulken, Bai Xiaochun Lu Tianlei’yi de geçti.

 

Tabii ki rüzgâr bıçakları da yakasını bırakmamıştı. Onu takip etmeye devam ediyorlardı.

 

Lu Tianlei’nin ağzı açık kalmış, gözleri kocaman açılmıştı. Bunu kafatasının uyuşması ve zihninin deli gibi dönmesi takip etti.

 

“İmkansız!!” dedi boğuk bir sesle. Bai Xiaochun, sayısız bıçak onu takip ederken… öylece gidivermişti.

 

Tabii ki Bai Xiaochun’un gidişiyle ani bir dönüş yapan bıçakların yeni hedefi Lu Tianlei olmuştu...

 

Kalbi küt küt atan Lu Tianlei hemen yavaşladı. Ama Bai Xiaochun tarafından hayal kırıklığına uğratılmış olan rüzgâr bıçaklarının hiç tereddüdü yoktu.

 

“Yo... YOO!!”

 

Bir an sonra o kısmı acılı çığlıklar doldurdu.

 

Bu kan dondurucu çığlıklar, ilerlemeye devam eden Bai Xiaochun’u biraz şaşırtmıştı. Ama arkasını dönüp bakacak vakti yoktu. Yaşlı Zhou tam arkasında olabilirdi ve arada bir savurduğu öfke dolu cümleler Bai Xiaochun’a çenesi sıkılı, ifadesi acılı bir şekilde ilerlemekten başka şans bırakmıyordu.

 

Neyse ki Yaşlı Zhou, Lu Tianlei’yi sayısız rüzgâr bıçağının saldırısından kurtarabilmişti. Eğer bir dakika geç kalsaydı şimdiden kıyafetleri paramparça olmuş olan Lu Tianlei’nin müsabakadan elenmekten başka şansı kalmayacaktı.

 

Lu Tianlei, sonunda kan çanağına dönmüş gözleriyle Bai Xiaochun’un kim olduğunu idrak etti ve öfke dolu bir şekilde kükredi: “Bai Xiaochun!!”

 

İstemeden bir kişiyi daha kendisinden nefret ettirmiş olan Bai Xiaochun, maksimum hızla boş alanları geçiyor, hepsini tek tek ardında bırakıyordu. Yarım tütsülük süre sonunda ise köprünün sonunu görebilir hale geldi.

 

“Neredeyse sona geldim!” diye düşündü heyecanlı bir şekilde. Fark etmediği şey ise çok yakınlarında ilerlemekte olan birinin varlığıydı.

 

Shangguan Tianyou soluk soluğaydı. Yolun çoğu onun için bir hayli kolay olmuş, sonlara doğruysa zorluk artmaya başlamıştı.

 

“Bu alanın ruhsal gücü bastırıp ezici bir baskı yarattığına inanamıyorum!” Gözlerindeki gaddar parıltıyla ilerlemeyi sürdürüyordu. Bu alanda gerçekten de yoğun bir baskı vardı. Omuzlarına bir dağın yerleştirildiğini hissediyordu ve sanki attığı her adımda yeni bir dağ ekleniyor gibiydi. Toplamda yüz adım kalmış olsa da bu zorluk onun fiziksel olarak titremeye başlamasına yol açmıştı. Limitine yaklaşmak üzereydi.

 

Sona yaklaştıkça baskı büyüyor, üzerindeki dağların sayısı artıyordu. Eninde sonunda son on adıma girdi. Ancak bu on adım aşılamaz gibi geliyordu.

 

Shangguan Tianyou derin bir nefes aldı, gözlerinde kararlılık titreşiyordu.

 

“Elemelerin birinciliği bana ait. Seçilmiş mücadelesine gideceğim ve orada da birinci olacağım! İç Kesime girdikten sonraki hedefim de Ruh Akımı Tarikatının Miras Kesimi!” Dişlerini sıkarak bir adım daha atmak üzereyken bir şeylerin varlığını sezdi ve arkasını döndüğünde Bai Xiaochun’la karşılaştı.

 

“Bu o...” Güney yakada Bai Xiaochun’u tanımayan çok az kişi vardı. Shangguan Tianyou onunla bizzat tanışmamış olsa da cenazesine giderek portresini görmüştü. Bai Xiaochun’u arkasında bulmaksa şaşırtıcı olmuştu; esas beklediği kişi Lu Tianlei’ydi.

 

“Anlaşılan Lu Tianlei’yi gözümde büyütmüşüm. Ne işe yaramaz bir ahmakmış.” Önüne dönen Shangguan Tianyou, Bai Xiaochun’u görmezden geldi. Kendisini Bai Xiaochun’dan tamamen farklı bir seviyede görüyordu. Ayağını kaldırıp adımını atarken kemiklerinden gelen çatlama seslerini işitti.

 

Ama yine de pes etmeyecek, adımını atacaktı. Bai Xiaochun da ilerlemeye başlamıştı. Hiçbir şey hissetmediğini görünce ikinci bir adım daha attı, sonra üçüncüyü ve sonra da dördüncüyü…

 

Çok geçmeden elli adıma ulaşmış ve duraklayarak havaya bakmıştı.

 

“Ne oluyor? Niye daha ağır hissediyorum ki?”

 

Bu noktada Shangguan Tianyou, titreyen bacağını indirmiş ve ilk adımını atmayı yeni tamamlamıştı. Doksan adımın üzerinde atmayı başardığı için yığılmanın eşiğine gelmişti. Nefesi kesilmiş olsa da ifadesi tatmin doluydu. Ama sonra arkasına baktı ve Bai Xiaochun’un elli adım ilerlemiş olduğunu fark etti.

 

Gözleri irice açıldı.

 

“Nasıl... nasıl bu kadar hızlı ilerledi ki!?” Şok olmuş görünerek dişlerini sıktı. “Vücut geliştirme yetişimcisi olmalı. Bu onun başlangıçta daha hızlı olmasına yardımcı olur. Ama sonlara doğru işler zorlaşacaktır. O--” Shangguan Tianyou düşüncelerinin sonuna gelememişti, çünkü izlemekte olduğu Bai Xiaochun’un aniden koşmaya başladığını görmüş ve şoka girmişti.

 

“Koşuyor... o... koşuyor mu?” Shangguan Tianyou gözleri tamamen açık bir halde, kendisine yetişen Bai Xiaochun’u izlemekteydi.

 

“Hey, neden o kadar yavaş gidiyorsun?” diye sordu Bai Xiaochun. Omzunun üzerinden bakıp Yaşlı Zhou’yu göremeyince rahatlamıştı.

 

“Sen... sırtında dağlar varmış gibi hissetmiyor musun?” Shangguan Tianyou bu soruyu hiç düşünmeden, gözkapakları seğirerek sormuştu.

 

“Dağlar mı?” Bai Xiaochun birkaç kez havaya sıçradı. “Eee? Hm, yeah azıcık var gibi ama pek hissettiğim söylenemez.” Shangguan Tianyou’nun nefesi kesilmişti.

 

Bai Xiaochun ise birkaç kez daha zıpladı ama bir anda yaklaşmakta olan Yaşlı Zhou’yu fark etti. Ve bir çığlık atarak kendisini finale götürecek son dokuz adımı attı… Sonra da hızını deliler gibi arttırarak görüş açısından çıktı.

 

Bunu Yaşlı Zhou’nun kuru kuru kıkırdayışı ve yavaşlayışı takip etti.

 

“Bai Xiaochun... gerçekten birinci mi oldu?”

 

Eşzamanlı olarak balkondaki Zheng Yuandong, Li Qinghou ve diğer kıdemliler de garip ifadelerle ayağa kalkmıştı. Yaşlı kıdemliler neredeyse gördüklerine inanamayacaktı. Aslında Bai Xiaochun, Zhou Xinqi ve Lu Tianlei’yi geçince böylesi bir sürprize hazırlıklı olmalıydılar. Ama son kısımdaki performansı hayretler uyandırmıştı.

 

“O... birinciliği aldı mı?” diye mırıldandı Li Qinghou.

 

Bir an sonra elemeleri izlemekte olan çıraklardan büyük nidalar yükseldi.

 

“Bai Xiaochun... Zhou Xinqi, Lu Tianlei ve Shangguan Tianyou’yu geçti! Birinci oldu!”

 

“Cennetler! Bai Xiaochun resmen birinci oldu!”

 

“Birinci olmasının tek sebebi Yaşlı Zhou. Onun tarafından kovalanan herkes canı pahasına kaçardı!”

 

Shangguan Tianyou’nun yüzü kül rengine dönmüştü ve zihni deli gibi dönüyordu. Görüşü kararmıştı, sanki kafasına yıldırım yemiş gibiydi.

 

Tek yapabildiği Bai Xiaochun’un kendisini geçip köprüyü tamamlayışını izlemek olmuştu. Tir tir titriyordu.

 

“Bai Xiaochun!!” Shangguan Tianyou’nun gözleri tamamen kanlanmıştı. Gururu, öz saygısı, övündüğü her şeyi Bai Xiaochun tarafından çiğnenmişti. En kötüsü de Bai Xiaochun’un kendisine ‘neden o kadar yavaş gidiyorsun’ demesiydi.

 

Bedenindeki tüm kan beynine sıçramıştı ve içindeki kılıç qi’si patlamanın eşiğindeydi. Gözleri kan çanağı bir şekilde son dokuz adımı attı ve bir ağız dolusu kan kustu.

 

“Bai Xiaochun, Ben, Shangguan Tianyou, bugün kaybetmedim. Ben... yenilgiyi kabullenmeyi reddediyorum. Seçilmiş mücadelesinde bir şeyi iyi anladığından emin olacağım… hiç kimse beni yenemez!” Dişlerini sıkarak Bai Xiaochun’un kaybolduğu noktaya bakıyor ve gözleri savaşma arzusuyla yanıp tutuşuyordu.

 

#Bu Shangguan Tianyou'yu hiç sevemedim, o yüzden bizimki salak salak 'neden o kadar yavaş gidiyorsun' deyip koşarak onu geçince içimin yağları eridi 
Bu arada bir Yaşlı Zhou tehdidi üzerine 'habersizce' birinci oldu, yani artık kuzey yaka ile yapılacak müsabakaya katılmak zorunda. Bizi bol yaratıklı, dövüşlü bölümler bekliyor. Okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44331 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr