Bölüm 83 : Hadi Yaşlı Zhou

avatar
6699 31

A Will Eternal - Bölüm 83 : Hadi Yaşlı Zhou


Çevirmen : Clumsy 

 

Bai Xiaochun’u fark eden tek kişi Zheng Yuandong değildi. Herkes tartışmakla meşgulken Bai Xiaochun kıdemli jenerasyona ait bir birey gibi orada dikilmekteydi. Geri kalanlardan olabildiğince bağımsız duruyordu.

 

Balkondaki kıdemlilerden biri gülümseyerek lafa girdi: “Genç Bai Xiaochun şimdiden sekizinci seviye Qi Yoğunlaşmaya girdi ve Luochen Klanının ellerinde ölmekten kurtuldu. İlk ona gireceği kesin. Hatta ilk beşe kadar bile gidebilir.”

 

“Doğru söylüyorsun.” dedi başka bir kıdemli. “Bitkilerde sıra dışı bir yeteneği var, ayrıca şok edici bir vücut geliştirme tekniği de kullanıyor. Bugünkü elemelerde yıldızını parlatacak bence.”

 

Bu yorumları işitmek Li Qinghou ve Zheng Yuandong’un yüzlerinin parlamasına, birbirlerine bakarak içten kahkahalar atmalarına yol açmıştı.

 

“O herkesten farklı.” dedi Li Qinghou. “Çağdaşlarına nazaran çok daha güçlü arzuları var. Yıllar önce onu buraya getirdiğimde neden yetişim yapmak istediğini sormuştum ve cevabı ‘sonsuza dek yaşamak için’ olmuştu.” Bu cümleden sonra içten bakışlarını Bai Xiaochun’a çevirdi. Sonunda onun için hazırladığı koruyucu büyülü nesneyi tamamlamıştı ve elemelerden sonra teslim etmeyi planlıyordu.

 

“Tamamdır, bu kadar övgü yeter.” dedi Zheng Yuandong. “Benim Küçük Kardeşim olsa bile Qinghou’nun da bildiği gibi inatçı ve haylaz bir çocuk. Daha çok gelişmesi lazım. Ancak sahne ışıklarında gözü olmayan saf ve içten bir çocuk, bu da onu takdire şayan kılıyor.” Yakınındaki herkes, sözlerine rağmen gözlerinde beliren beklenti ışıklarını yakalayabilmişti.  

 

Balkondaki grup sohbete devam ederken Bai Xiaochun da heykelin yanında gururlu ve kendi halinde görünerek Lu Tianlei’ye ve kalabalığın favorisi olan Shangguan Tianyou’ya bakıyordu. İçten içe korkmaya başlamıştı.

 

Lu Tianlei’nin etrafındaki şimşekler Bai Xiaochun’un kafatasını uyuşturuyor ve ona kılıcıyla yıldırımlara yakalandığı günü hatırlatıyordu. Tabii bir de inanılmaz zenginliği ve antik çağlardan gelen kılıcıyla Shangguan Tianyou vardı. Onun şok edici enerjisi de Bai Xiaochun’un nefesini kesiyordu.

 

Gözlemleyebildiği kadarıyla ikisinin de aşırı güçlü olduğu kesindi.

 

Ama sonra kendi statüsünü düşündü ve kuru bir şekilde öksürerek yüzüne onaylayıcı bir gülümseme yerleştirdi.

 

“Pek çok Seçilmiş var,” diye düşündü, “bu da Ruh Akımı Tarikatının gücünü gösterir. Ama ben bir Prestij Çırağı ve Tarikat Liderinin Küçük Kardeşiyim. Kendimi bu gençlerle kıyaslamamalıyım. Onlar tarikatın geleceği ve onlara zorbalık etmek yanlış olur. İç Kesime geçsinler, o zaman kıyaslamamı yaparım!” Bu kararı verdikten sonra aynı onaylayıcı ifadeyle orada dikilmeye devam etti.

 

Vadiye akan insanların ardı arkası kesilmiyordu. Sekizinci seviyedeki tüm Qi Yoğunlaşma çırakları mücadeleye hazırlanmaktaydı. Yetişim seviyeleri düşük olanlarsa izleyici olarak orada bulunuyordu.

 

Güney yakanın üç tepesinde sekizinci seviye Qi Yoğunlaşmada olan aşağı yukarı bin çırak vardı ve şu anda hepsi vadideydi. Bai Xiaochun bazılarını tanıyordu. Ama hepsi kalabalığı ve heyecanı seven insanlar değildi. Pek çoğu kapalı kapılar ardında yetişim yapar, yalnızca böyle durumlarda yüzünü gösterirdi.

 

Bu müsabakaya katılamayan Dış Kesim çıraklarıysa heyecanlı bir şekilde çıkacak sonuçları beklemekteydi. Hepsi ilk yüze ve tabii ilk ona girecek kişileri öğrenmeye can atıyordu.

 

İlk üç konusunda ise pek şüphe yoktu. Herkesin varsayımı bu üç koltuğun Shangguan Tianyou, Lu Tianlei ve Zhou Xinqi’ye ait olacağı şeklindeydi.

 

Bin civarı yarışmacı yavaş yavaş sessizleşmeye başladı, çevredeki çıraklar da onları takip etti. Havayı bir baskı hissi teslim almıştı ve şiddetin yaklaşıyor oluşu herkesi teslim alıyordu.

 

Boğucu, nefes kesici bir his herkesin omuzlarına biniyor ve onları geriyordu.

 

Bai Xiaochun da gerilmekte olduğunu fark ederek şaşırdıktan sonra ben yarışmayacağım ki diye düşünerek etrafını kolaçan etmeye, rahatlamaya çalıştı.

 

Bu noktada balkonda oturmakta olan Li Qinghou’nun sesi yankılandı. “Kuzey ve güney yakaların büyük müsabakası başlamak üzere!

 

“Bazılarınız yetişiminizi gizlice ilerlettiniz, gerçek gücünüzü halktan gizlediniz. İşte şimdi sizin parlama zamanınız. Hızlı ilerleyişinizin veya talihinizin kıdemli jenerasyonu kötü etkileyeceğine dair bir korkunuz olmasın. Yetişim şahsi bir meseledir ve herkesin sır sahibi olmaya hakkı vardır. Ruh Akımı Tarikatı on bin yıllık bir geçmişe sahip. Küçük bir tarikattan bu ihtişama erişmemizin sebebi şans değildi. Tüm bu gelişimin altında çıraklarımızın talihi yatıyor. Sahip olduğunuz talih, bizzat sizin kaderinizdir!

 

“Bazılarınıza Seçilmiş deniyor. Ancak bunun tek sebebi doğuştan gelen yetenekleriniz. Yetenekli insanlar mağlupların arasında da yer alabilir. Bugün, kendinizi kanıtlama gününüz. Bugün, size başkaları tarafından verilen unvanları hak edip etmediğinizi gösterme gününüz. Bugün, bizlere gerçekten bu namı… Seçilmişliği yaşatıp yaşatamayacağınızı göstereceksiniz!” Li Qinghou’nun gurur dolu sesi belli bir baskı eşliğinde her yere ulaşıyordu. Onu dinleyenlerin gerilmesine, nefes nefese kalmasına yol açmaktaydı.

 

Belli sırlara sahip olan çırakların gözleri parlıyordu.

 

Lu Tianlei ve diğer ünlü çırakların yüzleriyse mücadeleye can attıklarını anlatıyordu.

 

“Eleme turlarındaki ilk yüz katılımcı İç Kesime terfi edecek. İlk on ise yalnızca otuz yılda bir yapılan büyük finalde kuzey yakaya karşı bizleri temsil edecek. Bu kez kuzey yakadaki vatandaşlarımıza kim olduğumuzu hatırlatabiliriz!” Li Qinghou bu cümlenin ardından kollarını sıvayarak göğü üç tepenin renklerine ait ışıklı sütunlarla doldurdu.

 

Gümbürdeme sesleriyle birlikte her yer, her şey titremeye başladı. Ve sanki görünmez eller havayı yırtıyormuşçasına büyük bir köprü meydana çıktı!

 

Bu antik, ilkel köprü, ilk çağlardan getirilmiş gibiydi. Taş köprü titreşen ışıklara sahip antik büyülü sembolleri sergiliyordu.

 

300 metre genişlikteki köprü öyle uzundu ki tek bakışta sonunu görebilmek imkânsızdı. Ve öyle görkemliydi ki vadi, köprünün yanında tek bir basamak gibi görünüyordu.

 

Bu kez konuşan kişi Li Qinghou değil, Xu Meixiang oldu. “Bu Ruh Akımı Köprüsü tarikatımızın kıymetli bir hazinesidir. Sizin zorlu sınavınız için çağırıldı. Dokuzuncu çan çaldığında sekizinci seviye Qi Yoğunlaşmadaki tüm çıraklar köprüye adım atacak!” Xu Meixiang, orada güzel ve ağırbaşlı bir şekilde duruyor, saçları ardındaki rüzgârla savruluyordu. Bir kadından ziyade bir ölümsüz izlenimi veriyordu.

 

“Köprünün sonuna ulaşan ilk kişi birinciliği kazanır. Tabii aynısı ilk yüz ve ilk onun belirlenmesi için de geçerli!” Xu Meixiang’ın sesi vadide yankılanırken çıraklar hevesli bir şekilde köprüyü izlemekteydi.

 

Yarışmanın formatı çırakları pek çok kapsamda test etmeye yönelikti. Kurallar dövüşü yasaklamıyordu; öldürücü saldırılar yapılmadığı müddetçe her şey serbestti. Öyle ya da böyle, köprüyü ilk geçen kazanacaktı!

 

Tabii ki yol üzerinde engeller mevcuttu ve şansın da payı olacaktı.

 

Seyirci de soluk soluğaydı, gözleri parlıyor, yetişim aşamaları ortaya çıkıyordu. Bai Xiaochun ise çanlar çalmaya başlarken esneyerek kalabalığı izliyordu.

 

Bir, iki üç... Dört, beş, altı...

 

Çanların sesleri çırakların zihninde titreşiyor, kalp atışlarını hızlandırıyordu. Yetişim aşamalarını yönlendirmeye ve enerjilerini yapılandırmaya başlamışlardı.

 

Çanlar yedinci kez çaldı, sonra da sekizinci kez… En sonunda dokuzuncu çan da duyuldu ve havayı dolduran gümbürdeme sesleriyle birlikte sekizinci seviyedeki çırakların yetişim basamakları tamamen gün yüzüne çıktı. Her biri yaylardan atılan oklar misali deli gibi bir hızla harekete geçmişti!

 

Antik köprünün üzerinde hareket eden binin üzerinde insan vardı. Göz açıp kapayıncaya dek herkes yüzeye çıkmıştı. Shangguan Tianyou en hızlılarıydı, kılıcının üzerinde durarak yeşil bir ışık huzmesi şeklinde sürünün başını çekiyordu!

 

Tam arkasında çatırdayan şimşekleriyle ilerleyen Lu Tianlei vardı. Enerjisi azalmak yerine artıyor gibiydi ve inanılmaz hızıyla Shangguan Tianyou’yla arasındaki boşluğu kapatmaya çalışıyordu.

 

Üçüncü sırada ise mavi ipeğinin üzerinde en yüksek hızıyla uçan Zhou Xinqi yer alıyordu.

 

Tam arkasında pek tanınmayan birkaç çırak vardı. Li Qinghou’nun da söylediği gibi gerçek yetişimini gizleyen ve tüm gücünü bu yarışta ortaya çıkarmayı bekleyen çok kişi olmuştu. Bu birkaç çırak da hemen sürüden sıyrılmıştı ve daha da hızlanabilecek gibi görünüyorlardı.

 

Çevredeki kalabalığın gözleri tamamen açıktı, önlerindeki sahne kalp atış hızlarını normalin birkaç katına taşımıştı.

 

Sekizinci seviye çırakların ani ivmesinin ardından, alanın ortasında tek bir kişi kalmıştı: Bai Xiaochun.

 

Dokuzuncu çanın sonrasında rüzgârdan yüzü titreşmiş, gözlerini kırpmıştı. Orada tek başına duruyor ve uzaklaşan bin çırağa hayranlıkla bakıyor, iç çekiyordu.

 

“Devam edin gençler!” diye bağırdı. Bir an sonraysa harekete geçti ve köprüye inerek koşmaya başladı. Katılsam da olur diye düşünmüştü. Ama ilk ona veya yüze girmeye çalışmayacaktı.

 

“Kuzey yakanın canavarlarla dolu olduğunu duydum. Onlarla dövüşmek istemek için aptal olmak lazım.” Böylece tembel tembel ilerliyordu, İç Kesime terfi olmaya da niyeti yoktu. Zaten Prestij Çırağı ve Tarikat Liderinin Küçük Kardeşiydi, İç Kesime girip de ne yapacaktı ki?

 

Bu yüzden manzaranın tadını çıkarıyor, diğer çıraklara tezahürat yapıyordu. Diğer yarışmacılarla büyük bir tezat oluşturduğu kesindi.

 

Seyircilerin gözleri iyice açılmış ve ifadeleri garipleşmişti.

 

Bu esnada balkonda oturarak Bai Xiaochun’u izlemekte olan Li Qinghou’nun yüzünde, kafası patlamak üzereymiş gibi bir ifade mevcuttu.

 

Xu Meixiang ve Yeşil Sorguç Tepesinin lordu ise birbirlerine kuşkulu bakışlar atarak burukça gülümsemekteydi. Diğer kıdemlilerinse gözleri kocaman açıktı. Eleme maçlarında böyle bir şey görebileceklerini asla hayal edemezlerdi.  

 

Söz konusu başka bir çırak olsaydı ona hemen bir ders verilirdi. Ama Bai Xiaochun’un özel bir statüsü vardı, bu yüzden diğer kıdemlilerin tek yapabildiği Li Qinghou ve Zheng Yuandong’a bakmak oldu.

 

Zheng Yuandong, başının ağrıdığını ve utanmaya başladığını hissediyordu… Boğazını temizleyerek Yaşlı Zhou’ya döndü.

 

“Yaşlı Zhou, az sonra olacakları görmemiş gibi yapacağım. Biliyorsun, anka kuşun gerçekten çok çile çekti.”

 

Yaşlı Zhou verilen mesajı almıştı. Yüzünü karartarak Bai Xiaochun’a doğru havalandı.

 

“Bai Xiaochun,” diye kükredi, “bugün seni elimden hiç kimse alamaz! Seni bir elime geçireyim, o zaman anka kuşumun neler çektiğini anlayacaksın!!” Bu sözler eşliğinde avına yaklaşan bir kuş edasıyla köprüye doğru ilerlemeye başlamıştı.

 

#Hahaha, hadi bakalım Bai Xiaochun, geliyor senin Yaşlı Zhou 
Bizimki sakin sakin, başkalarına tezahürat ede ede en arkadan koşuyor ama Yaşlı Zhou gelince o kadar sakin kalabilecek mi göreceğiz. Okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr