Bölüm 60 : Vahşi Ölüm Kalım Savaşı

avatar
7020 35

A Will Eternal - Bölüm 60 : Vahşi Ölüm Kalım Savaşı


Çevirmen : Clumsy 

 

Son gelişme çok hızlı yaşanmıştı. Sekizinci seviye Qi Yoğunlaşmalı üye sayısı üçten ikiye inmişti ve kalan iki üye de nefes nefese kalmış bir şekilde Bai Xiaochun’a saldırmayı sürdürüyordu.

 

Dudaklarının kenarlarından kanlar sızan Bai Xiaochun geriye havalanarak bir ağaca çarptı ve eşzamanlı olarak göğsündeki kılıcı çekerek rakiplerinden birine gönderdi. Ancak hedefi kenara çekilerek yoldaşının ilerlemesini sağlamış, bu sırada da sağ eliyle bir büyü hareketi yaparak inanılmaz bir patlama gerçekleştirmişti.

 

Yankılanan patlama Bai Xiaochun’u yeniden havalandırdı ve her yere kanının sıçramasına yol açtı. Kıyafetleri kan içindeydi, iki Luochen Klanı yetişimcisi üzerine geliyordu ve hiç kazanma şansı yok gibiydi. Ancak hayal kırıklığına kapılamazdı; çünkü çaresizce yaşamak istiyordu. Kükreyerek bir büyü hareketi gerçekleştirdi ve aynı anda bir uzun mızrak, bir iri balta ve iki uçan kılıç çağırdı.

 

Sonra da Menekşe Qi Kazanı Kontrol Sanatı eşliğinde silahlarını zalim bir şekilde rakiplerine fırlattı.

 

İki Luochen Klanı yetişimcisinin yüzü düşmüştü. Hızlıca büyülü tekniklerini salan yetişimciler sonsuz görünen bir siyah sis yarattılar. Sonucunda Bai Xiaochun’un yarattığı büyülü aletler patlama sesleri eşliğinde yere düştü ve bu süreçte Bai Xiaochun da kanlı ağzıyla geriye doğru sendelemeye başladı.

 

“İşleri sona erdirme zamanı!” İki yetişimci üçüncü kez saldırıya geçti. Yetişim güçleri yayılırken Bai Xiaochun’a eşzamanlı bir saldırı gerçekleştireceğe benziyorlardı.

 

“Hayatta kalmalıyım!” Bai Xiaochun boğuk bir sesle böyle söyledi, gözlerinde deliliğin parıltıları vardı. “Hayatta kalmak zorundayım!”

 

Ruhsal enerjisi sıfırı çekmek üzereydi ama bir kükremeyle birlikte yetişim yaptığı yıllarda edindiği tüm kuvveti qi geçişlerinde hızlandırdı ve büyük bir patlama gerçekleştirdi.

 

GÜÜÜÜÜMMMMMMM!

 

Bai Xiaochun şu ana dek ruhsal enerjisinin son zerrelerini saklamıştı ancak bu kritik anda kullanması gerekecekti. Ana qi geçitlerini aşan enerjiler göz açıp kapayıncaya dek devasa bir ırmağa dönüştü. Böylece bedeninde akarak davul sesleri yaymaya başladılar.

 

Aynı anda bedeninden yedinci seviye Qi Yoğunlaşma dalgalarının yayıldığı da görüldü.

 

Sekizinci seviye Qi Yoğunlaşmada olan iki rakip, ondan gelen yetişim dalgalarını sezmiş ve yüzleri inanamaz bir ifadeyle titreşmişti.

 

“Savaşın ortasında kademe mi atlıyor!?!?”

 

“Nasıl... böyle bir şey nasıl mümkün olabilir?!?!” Onlar şok olmakla meşgulken Bai Xiaochun’un yukarı kalkan gözleri parıldıyordu. Ruhsal kuvvet yaralarını iyileştiremezdi ama onu uyuşukluğundan kurtarmış ve ona bu durumdan sağ çıkabilme şansı tanımıştı.

 

Bai Xiaochun, bu sayede Luochen Klanı yetişimcilerine atılırken sağ elini kaldırdı ve Boğaz Ezici Kavrayışı saldı.

 

Rakiplerden biri kaçınamamış ve çatlama sesleri eşliğinde Bai Xiaochun’un sağ eli tarafından çekilmişti. Yetişimci, hemen hemen aynı anda görünmez bir kuvvetle ilerletilerek Bai Xiaochun’a erişti ve bu olay boğazının ezilmesiyle sonlandı.

 

Yoldaşı şok içinde uyuşmuştu. Bai Xiaochun kendisine baktığındaysa bir çığlık attı, gözleri tam bir dehşet hissiyle titriyordu.

 

“Veliaht, kurtar beni!!” Bu, geriye kalan yegâne sekizinci seviye Qi Yoğunlaşmalı klan üyesinin yardım çığlığıydı.

 

O anda Chen Heng hala doksan metre mesafedeydi. Olanları görerek öfkeli bir kükreme koyuverdi.

 

“Ölmek mi istiyorsun sen!?!?”

 

Bai Xiaochun ona bakmaya bile tenezzül etmedi; ani bir büyü hareketiyle sağ elini uzattı. O anda yere düşmüş olan büyülü nesneler titremeye ve garip sesler yaymaya başladı, Bai Xiaochun’un çağrısına tepki veriyor gibiydiler.

 

Nesneler aniden hareketlenmeye ve eskisinden de hızlı hareket ederek Chen Heng’in yolunu kesmeye başladı.

 

Chen Heng silahlarla boğuşurken metalik sesler geliyordu. Dokuzuncu seviye Qi Yoğunlaşmada olmasına rağmen onları tek seferde atlatamamıştı.  

 

Chen Heng’in gecikmesini fırsat bilen Bai Xiaochun, kalan tek yetişimciye yaklaştı ve gözleri öldürme arzusuyla parlarken ilk saldırısını gerçekleştirdi.

 

Yankılanan bir patlamayı adamın ağzından fışkıran kanlar takip etti. Gerilemeye çalışan adam, Bai Xiaochun’un sol eliyle bir büyü yaptığını fark etti. Ve bu farkındalık anında adamın arkasında beliren ahşap kılıç doğruca kafasına saplanarak ortalığı kan gölüne çevirdi.

 

Adam gözleri büyüyerek yere yığılmış, birkaç kez kıvranmış ve gözlerinin feri sönerek ölmüştü.  

 

Bu işi de başarıyla tamamlayan Bai Xiaochun, yalpalayarak kenara kaydı. Az önce bir aşama atlamış olsa da peş peşe saldığı güçler onu neredeyse tükenme aşamasına getirmişti. Ağzından durmaksızın kan gelirken yeniden ormana doğru koşturmaya başladı.  

 

Sona kalan rakibin en güçlüsü olduğunu biliyor ve onun dokuzuncu seviye Qi Yoğunlaşmada olduğunu sezebiliyordu.

 

“Dokuzuncu seviye Qi Yoğunlaşma...” diye düşündü acı bir şekilde. Yoğun yaşama arzusu kalbinde bir alev gibi yanıyordu. Bu sefer ya o ölecekti ya da rakibi.

 

Başka bir seçenek olmadığının farkındaydı.

 

O geri çekilirken Chen Heng öfkeli bir şekilde bağırdı. Kendisini kanlı bir sisle çevrelemiş ve bu da büyülü aletlerin titreyerek çatlamaya başlamasına yol açmıştı. Kısa bir süre sonra da hepsi patladı ve Chen Heng kanlı sisin arasından atıldı. Çevresine bakıp üç ölü yoldaşını gördüğündeyse öfkesi iyice kabararak Bai Xiaochun’un peşine düştü.

 

İki kişi isimsiz dağın eteklerindeki ormanda ilerledikçe ilerliyordu. Gündüz olmasına rağmen gök gürlüyordu. Yıldırım düşmese de yağmurun kuvveti giderek artmaktaydı.

 

“Shangguan Tianyou musun yoksa Lu Tianlei mi!?” diye bağırdı Chen Heng. Bir yandan da hızlıca bir büyü hareketi gerçekleştirerek dokuz kanlı sis çizgisini dokuz kanlı anakondaymışçasına Bai Xiaochun’a göndermişti.

 

“Ben senin dedenim, tanımadın mı?!” diye cevapladı Bai Xiaochun. Saldırılardan kıl payı kurtulduktan sonra, kendisine giderek yaklaşan veliahda baktı. Titreyerek eğildikten sonra da daha da sağlam bir hızla ilerlemeye başladı. Tam Chen Heng de aynısını yapmaya hazırlanırken Bai Xiaochun’un ayağı bir ağaca çarptı ve havadayken durmasını sağladı.

 

Sonra da bükülerek ağaçtan aldığı ivme sayesinde doğruca Chen Heng’e atıldı.

 

“Kim olduğun umurumda bile değil,” dedi Chen Heng, “bugün öleceksin!” Gözlerindeki öldürme güdüsüyle sağ elini sallayarak bir büyü yaptı. Dokuz kan anakondası bir kez daha Bai Xiaochun’a ilerliyordu.

 

Bai Xiaochun kıpkırmızı gözleriyle rakibine bakarak bağırdı. İki elli bir büyü hareketi yaparak kalan ruhsal enerjisiyle bir menekşe kazanı yarattı. Kazan onu sarmaya ve dokuz yılanın yolunu kapatmaya başlamıştı.

 

“Çocuk oyuncağı!” diyen Chen Heng soğuk bir kahkaha attı. Yeni bir büyü hareketiyle dokuz anakondayı önce sise, sonra da kan renkli bir kafatasına dönüştürdü. Kafatasının hedefi menekşe renkli kazandı.

 

Menekşe kazan yoğun patlama sesleri eşliğinde çatladı ve sonrasında parçalandı. Kanlı sis kafatası da yoğun bir zarar görmüş ancak tek parça kalmayı başarmıştı.

 

Çarpışma sonrasında parçalanan kazan Bai Xiaochun’u açığa çıkardı, kalıntıların ardından sise doğru atılıyordu.  

 

O anda Chen Heng’in gözleri titreşti. Sisin üzerine sıçrayarak sağ eliyle bir büyü hareketi yaptı, korkunç bir hayalet suratı yarattı.

 

Aynı anda başını geriye atarak Bai Xiaochun’a bakmıştı.

 

Gözleri ve vücutları buluştuğunda biri yumruğunu, diğeri avcunu kullanmıştı. Ölmeyen Demir Tenin siyah ışığı, hayalet suratın büyü tekniğine karşıydı.

 

Kör edici bir patlama yaşandı. Bai Xiaochun ağzından fışkıran kanlar ve bedeninden gelen çatlama sesleriyle ipi kesilen bir uçurtma gibi havalanarak yakınlardaki bir ağaca tosladı.  

 

Chen Heng ise sarsılmış, yüzünün rengi solmuştu. Qi’si ve kanı çalkalanıyordu, Bai Xiaochun’un gücü karşısında şaşkına dönmüştü. Ancak vakit kaybetmeden yeniden harekete geçti ve sağ eliyle çevresindeki tüm sisi büyük, kan renkli bir yüze çevirerek Bai Xiaochun’a gönderdi.

 

Bai Xiaochun, köşeye sıkıştırıldığı için dehşet doluydu. Havada dönerek Chen Heng’e doğru Menekşe Qi Kazanı Kontrol Sanatını kullandı.

 

Bu sanatı rastgele objeler için kullanmıyordu; bunun yerine, Chen Heng’in bedenini kullanmıştı! Bu, Chen Heng’in daha önce hiç görmediği bir teknikti. Bir anda güçlü bir kuvvet tarafından sarmalandı, sanki onu kavrayan devasa bir el varmış gibiydi.

 

Soğuk bir kahkaha atarak yetişim aşamasını açığa çıkarttı ve kan renkli yüz, uluyarak Bai Xiaochun’un ruhsal enerjisini titretti. Chen Heng de titriyordu.

 

O anda bir ahşap kılıç hareketlenirken Bai Xiaochun da rakibine atıldı, Ölmeyen Demir Teninin tüm gücüyle, hiçbir şeyini esirgemeden saldırıyordu.

 

“Ne şaka ama!” dedi Chen Heng, kollarını sıvayarak.  Kan rengi yüz kendisini geçerek ahşap kılıçla buluştu. İkili buluştuğunda ahşap kılıç titremiş ancak kırılmamış, hatta bunun yerine yüzün üzerinde büyük bir delik açmıştı.

 

Bai Xiaochun da tam olarak o deliğin içerisinden atladı. Bu manzara karşısında gözleri titreşen Chen Heng, sağ eliyle yaptığı bir büyüyle karşılık verdi.

 

Parmağını dalgalandırarak kan renkli bir kemer yaratmış, Bai Xiaochun’a doğru kıvrımlı bir bıçak göndermişti.

 

Göz açıp kapayıncaya dek kıvrımlı bıçak kesiği Bai Xiaochun’a ulaştı. Ama buna rağmen tüm gücünü yüklediği yumruğu roket hızıyla ilerlemeyi sürdürüyordu.  

 

Ve bir patlama, Chen Heng’i yüzünden kanlar akarak geriye uçurdu. Ancak Bai Xiaochun işini bitirmemişti. Kalan tüm kuvvetini ve yaşam gücünü... patlayıcı bir saldırı için saklıyordu.

 

GÜÜÜMMMMM!

 

#Seviyesini arttıran kahramanımız veliaht olan son üyeyle kıyasıya bir mücadelede! Bu işi de halledebilirse kurtuluş ümidi var demektir. Bu arada diğer iki üye ne yapıyor, çıkışa ulaşmak üzere olan var mı acaba? 
Üç yoldaşa neler olacağını görmek için yarını bekleyeceğiz. Görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44346 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr