Bölüm 61 : Öldürücü Saldırı!

avatar
6803 37

A Will Eternal - Bölüm 61 : Öldürücü Saldırı!


Çevirmen : Clumsy 

 

Bai Xiaochun inanılmaz bir hızla hareket ettiği için Chen Heng’in tepki verecek zamanı olmadı. Yumruklar ve tekmeler birbirini takip ederek bir saldırı tufanına dönüşüyordu.

 

Koruyucu kalkanlar oluşturan Chen Heng’in ifadesi oldukça nahoştu. Ormanda bardaktan boşanırcasına yağan yağmura patlama sesleri eşlik etmekteydi.

 

Mücadelenin şu ana kadarki seyri Chen Heng’i aptallaştırmıştı. Bu Ruh Akımı Tarikatı Dış Kesim çırağının güçlü olduğunun farkındaydı ama onunla bizzat dövüşürken onu ne derece hafife aldığını açıkça görebilmişti.

 

İçerisinde sekizinci seviye Qi Yoğunlaşmalı yetişimciler de olan onun üzerinde kişiyi öldürebilmek yetenek işiydi. Bu, sıradan Qi Yoğunlaşma çıraklarının yapabileceği bir şey değildi. Ruh Akımı Tarikatı en iyi tarikatlardandı ancak Chen Heng, onların çırağıyla bir lokal yetişim klanının yetenekli üyeleri arasında bu derece fark olabileceğini hiç düşünmemişti.

 

“Etten kemikten bedeni fazla sağlam. Hangi vücut geliştirme tekniği bu? Bana gücünün ve hızının da vücut geliştirmeden geldiğini söylemeyin?!” Chen Heng kollarını sıvayarak Bai Xiaochun’a bir sis gönderdi. Bai Xiaochun saldırıya geçerken herhangi bir potansiyel yaralanmayı hiçe saymıştı. Chen Heng’in yüzüyse giderek daha solgun bir hal almaktaydı.

 

“En korkuncu da iyileşme hızı! Yetişimi sekizinci Qi Yoğunlaşmada olsaydı... O zaman ona karşı hiç şansım olmazdı!” Chen Heng, bu kadar yara alan birinin böylesine yoğun bir kuvvete sahip olmasına akıl sır erdiremiyordu. Tüm bu çileleri çeken biri şu ana dek çoktan ölmüş olmalıydı.

 

Ne yazık ki Bai Xiaochun gazı biten bir gaz lambası gibiydi, zar zor direniyordu.

 

“Bu savaşı sonlandırıp onu öldürmem gerek.” diye düşünen Chen Heng’in gözleri soğuk bir şekilde parlıyordu. “Bu şekilde başka sorun çıkmaz!” Ancak bu noktada Bai Xiaochun’un da gözleri parlıyordu ve bir anda gerileyerek iki elli bir büyü hareketi gerçekleştirdi; Menekşe Qi Kazanı Çağırma tekniğiyle Chen Heng’in üzerine devasa bir kazan göndermişti.

 

Chen Heng, gözleri kısılırken yarattığı sisi koca bir ele çevirerek kazanı tutması için gönderdi. İkili birleştiğinde kazan bir anda ortadan kayboldu, arkasında ufacık bir güç bile yok gibiydi.

 

Chen Heng o anda kandırılmış olduğunu anladı ancak hiç de afallamış değildi; aksine, gözleri keskin bir şekilde parlıyordu.

 

“Büyük Kırmızı Şeytan Büyüsü!” dedi soğukkanlı bir şekilde. O anda yoğun bir kırmızı ışık kümesi çıkarak tenini kırmızıya dönüştürdü.

 

Bu gerçekleşirken Bai Xiaochun da havaya sıçramış ve sol bacağıyla kuvvetli bir tekme savurmuştu.

 

Soğuk bir şekilde gülen Chen Heng, tekmeyi durdurmak için sağ kolunun önünü uzattı.

 

BOOM!

 

Gök gürültümsü bir sese çatlama sesleri eşlik etti. Bai Xiaochun gözlerinden yaşlar dökülerek gerilemişti, kalbi deli gibi atıyordu.

 

“Bu herif nasıl bir anda böyle güçlendi?” diye düşündü. “Büyük Kırmızı Şeytan Büyüsü mü? Teni kırmızıya döndü ve artık çok daha güçlü!” Bai Xiaochun öyle bir acı içerisindeydi ki kalbi titriyordu. Sol bacağı garip bir açıyla bükülmüştü ve teni sağlam gözüküyor olsa da altındaki eti sıkışmış, kemikleri kırılmıştı. Zar zor nefes alıyordu, bitkindi. Her seferinde yaraları daha da kötüye gidiyordu. Daha fazla devam edemeyeceğini hissediyordu. Bu noktada, bedeninin düzenli olarak kendisini onardığını fark etmişti. Garip bir yenileyici kuvvet, en ciddi yaralarını bile yavaşça iyileştiriyordu. Emin olmasa da bunun Ölmeden Sonsuza Dek Yaşama Tekniğinin bir parçası olduğunu tahmin ediyordu.

 

Chen Heng’in sağ koluysa iyi görünüyordu ancak yakından bakıldığında titrediği belliydi. Teni daha da kırmızıydı ve içerideki kemikleri kırılmıştı.

 

“Senin vücut geliştirme tekniğin varsa benim Luochen Klanımın da var!” Chen Heng, Bai Xiaochun’unkinden de iyi bir hız kazanmış gibiydi; adeta bambaşka bir insana dönüşmüştü,  sınırsız bir kuvveti vardı.

 

Ve göz açıp kapayıncaya dek ağaçların altındaki mücadele bir kez daha alevlendi.

 

Patlamaların ardı arkası kesilmiyordu. Bai Xiaochun’un sağ bacağı ciddi şekilde yaralıydı ve sol bacağının kemikleri de kırıktı. Ayakta zar zor duruyordu ve büyük acılar içerisindeydi. Yaklaşan ölüm hissi giderek güçlenmişti. Chen Heng, Bai Xiaochun’un şu ana dek karşılaştığı en güçlü rakipti.

 

Gözleri tamamen kanlanan Bai Xiaochun, sağ elini kaldırdı ve siyah ışıklar eşliğinde Boğaz Ezici Kavrayışı salarak Chen Heng’in boğazına yönlendirdi.

 

Daha önce gördüğü bir hamleyle karşılaşan Chen Heng, gözlerinde yoğun bir ışıkla kendisini hazırladı. Bai Xiaochun’un sağ eli yaklaşırken, Chen Heng’in etrafındaki kırmızı ışık da çoğalmıştı. Chen Heng, çok rahat bir şekilde elini uzatarak Bai Xiaochun’un sağ elini kavradı ve ezmeye başladı. Çatlama sesleri Bai Xiaochun’un elinin tamamen mahvolduğunu anlatıyordu.

 

Chen Heng kaşlarını çattı; bu kadar kolay olmasını beklemiyordu. Ancak hemen sonra Bai Xiaochun’un sık sık kullandığı acımasız taktikleri, yani galibiyet uğruna kendisini yaralayabiliyor olduğunu hatırladı. Ve hemen geri çekilerek boynunu korumaya çalıştı.

 

O anda Bai Xiaochun’un sol eli parıldayan siyah ışıklarla birlikte Chen Heng’in omuzlarına ulaştı.

 

Ve Boğaz Ezici Kavrayışın çatlama sesleri duyulmaya başlandı!

 

Chen Heng’in yüzü kül gibiydi, alnından terler dökülüyordu. Sol omzunun kemikleri kırılmıştı ve yoğun acıyla öfke dolu bir kükreyiş koyuverdi.

 

O anda kendisini çevreleyen kırmızı ışık yoğun bir kuvvet salarak Bai Xiaochun’un sol elini sıktı. Bai Xiaochun elini kurtarmak için çabalasa da Chen Heng fazla hızlıydı ve tamamen Bai Xiaochun’un eline kilitlenmiş haldeydi.

 

“Geber!” diye bağırarak bir büyü hareketi yaptıktan sonra sol eliyle Bai Xiaochun’un alnına uzandı.

 

Bai Xiaochun’un gözleri titreşmiş ve zalim bir parıltıyla bir anda yana kaymıştı. Böylece sol elindeki kemiklerin kırılmasına izin vererek sağ bacağını doğruca Chen Heng’in bedenine geçirdi.

 

Chen Heng, ağzından kanlar dökülerek geriye doğru sendeledi, Bai Xiaochun’u bırakmaktan başka şansı kalmamıştı. Bu da Bai Xiaochun’un yüksek bir hızla geriye düşmesine yol açtı.

 

Aralarında otuz metrelik bir mesafe açılmıştı. Bai Xiaochun’un iki eli de sakattı. Sağ kolu ezilmişti, sol kolu sağlam olsa da bükülmüş parmakları yüzünden Boğaz Ezici Kavrayış gerçekleştirebilecek halde değildi.

 

İki bacağı da sarsılıyordu. Soldaki garip bir şekil almıştı, sağdakinden ise kanlar süzülüyordu. Az önceki tekmenin bedeli korkunç olmuştu.

 

Zar zor ayakta durabiliyordu, hatta bunun için arkasındaki ağaçlardan birine yaslanmıştı. Bilincini yitirmemek için dilini ısırdı. Artık tamamen sınırına erişmiş haldeydi. Kıpırdatabildiği tek uzvu sol koluydu. Her şey uyuşuktu. Yine de dövüşmek istiyor gibi görünüyordu.

 

Chen Heng’e gelince, gözleri kıpkırmızıydı. Sol omzu ateşe koyulmuş gibiydi ve sağ elini kaldıramıyordu bile. Birkaç kaburgası kırıktı, ağzından da sürekli kan akıyordu.

 

“Seni hafife almışım!” dedi boğuk bir sesle Bai Xiaochun’a bakarak. Kendi yetişim seviyesiyle Bai Xiaochun’u öldürme konusunda bu kadar zorlanacağını hiç hayal edememişti. Bai Xiaochun’un vücut güçlendirme tekniği ona bir çeşit ölmeyen gizli büyü kazandırmış ve tüm ciddi yaralarına rağmen hayatta kalmasını sağlamış gibi görünüyordu.

 

Hatta Chen Heng, ona ayak uydurabilmek için neredeyse tüm büyülü tekniklerini kullanmış, Büyük Kırmızı Şeytan Büyüsünü bile işin içine katmıştı.

 

“Tamam, artık bu savaşı sonlandırma vakti!” Chen Heng derin bir nefes aldı. O anda tenindeki tüm kırmızılık buharlaştı ve bir çeşit sise dönüşerek havaya kavuştu. Chen Heng’in ten rengi normale dönerken vücudu da büyük ölçüde güçsüzleşmiş görünüyordu. Bu dövüş Chen Heng için bile bir hayli zorlayıcı olmuştu; rakibinin hayatta kalmaya duyduğu delicesine isteği ve tüm yaralarına rağmen devam etmeye olan gönüllülüğü tamamen şok ediciydi.

 

“Kırmızı Şeytan Gizli Büyüsü, Kan Kılıcı... Saldır!” Chen Heng dilini ısırarak bir ağız dolusu kan tükürdü. Bu kan dakikalar önceki kanlı sisle birleşti ve biraz fokurdadıktan sonra uzun, kan rengi bir kılıca dönüştü!

 

İllüzyon kılıç üç metrenin üzerindeydi ve şok edici bir şekilde, korkunç çığlıklar atan sayısız yüzle kaplıydı. Chen Heng parmağını sallayarak kan rengi kılıcı Bai Xiaochun’a ilerletmeye başladı!

 

Bu büyüyü kullanmak Chen Heng’i iyice güçsüzleştirmiş ve bir ağaçtan destek almak zorunda bırakmıştı. Yüzü bembeyazdı, hatta saçlarının bir kısmı da beyazlamıştı. 

 

“Öl!” diye kükreyerek Bai Xiaochun’a korkunç bir bakış attı.

 

Emsalsiz bir kriz hissiyle boğulan Bai Xiaochun, ne yaparsa yapsın bu saldırıdan kaçınamayacağının farkındaydı. Sıkışmıştı.

 

Yerde bir çatlak kıvrıldı ve ardındaki ağaç uzun, kan rengi kılıç yaklaştıkça soldu... kılıcın Bai Xiaochun’a ulaşmasına ramak kalmıştı!

 

Bai Xiaochun titriyordu, gözbebekleri kısıktı. Ölmek istemiyordu, bu düşünce onu dehşete düşürüyordu. Ama Ölmeden Sonsuza Dek Yaşama Tekniğinin iyileştirici güçleri onu bu yaralarından kurtaracak kadar cennetlere meydan okuyabilecek seviyede değildi. Ancak kılıç kendisine yaklaşırken aklına bir ilham gelmiş ve en ufak bir tereddüt etmeden sol elini sallayarak siyah bir ışık çıkartmıştı. Bu ışık, göz açıp kapayıncaya dek büyüdü, şekillendi ve... bir tava oldu!

 

Bu kaplumbağa tavaydı!

 

Tava göründüğü anda kan rengi kılıç da doğruca tavayla buluşarak sağır edici bir patlama yarattı. Kan rengi kılıç korkunç bir şekilde titremiş... ve sayısız parçaya bölünmüştü!

 

Kaplumbağa tavada ise en ufak bir çatlak dahi yoktu, yalnızca saldırının kuvveti yüzünden yeniden siyah bir ışık huzmesine çevrilerek Bai Xiaochun’a dönmüştü.

 

“İmkansız!!” Chen Heng, bir titreme eşliğinde bir ağız dolusu kan öksürdü, yüzünde kuşkulu bir ifade vardı. Zaten bu büyüyü salarken zayıflamıştı, şimdi bir de büyü mahvolduğu için yan etkileri kendisini vurmuş ve ruhsal kuvveti yok olurken görüşü bulanıklaşmaya başlamıştı.  “Ne... o şey de neydi!?!?”

 

“Bir kaplumbağa kabuğuydu seni piç!” Bai Xiaochun hayata zar zor tutunurken bağırıyordu. Ağzından kan dökülerek, ileri geri sallanarak ayakta durmaya çalışmaktaydı. Sonra da geriledi, ağaca yaslanarak oturur pozisyona geçti ve acı bir kahkaha attı. “Hiçbir silahım olmaması çok kötü...”

 

Yaşam gücünün silindiğini ve görüşünün iyice bulanıklaştığını hissedebiliyordu. Ahşap kılıcını çağırmayı düşünmüştü ancak hiç enerjisi yoktu. Kaplumbağa tavayı çağırmak kalan son enerji kırıntısını da tüketmişti. Artık çantasını bile açamazdı.

 

“Nasıl bir sırrın olduğu umurumda bile değil, seni öldürdüğümde her şeyin benim olacak.” Chen Heng ağır ağır aldığı nefeslerin arasından bu sözleri sarf etti. O da tükenmenin eşiğinde olsa bile Bai Xiaochun’dan bir nebze daha iyiydi. Birkaç nefeslik süreden sonra zorlanarak ayağa kalktı, çantasından bir uzun kılıç yarattı ve Bai Xiaochun’a doğru yürümeye başladı.

 

Bai Xiaochun ona boş gözlerle, sessizce bakıyordu. Önce köydeki hayatını düşündü, sonra Büyük Şişman Zhang’ı. Li Qinghou’yu hatırladı, Ruh Akımı Tarikatını ve tanıdığı tüm mükemmel insanları... Du Lingfei, Hou Yunfei, Hou Xiaomei...

 

Chen Heng yavaşça yaklaşıyor, hâlihazırda ölümün aurasını yaymaya başlamış olan Bai Xiaochun’a bakıyordu. Bai Xiaochun’un ciddi yaralarının ve çantasını dahi açacak enerjisi olmadığının farkındaydı.  

 

“Adımı hatırla. Ben seni öldüren adamım... Luochen Klanından Chen Heng.” Bu sözlerden sonra kılıcını kaldırdı, normalde kollarını sıvayarak gönderebilirdi ancak şimdi inanılmaz ağır geliyordu. “Bir Seçilmişi öldürebilmek mükemmel bir his.”

 

Chen Heng öyle yorgundu ki bayılıp kalmak üzereydi ama buna rağmen gözlerinde zalim bir ışıkla kılıcını Bai Xiaochun’un göğsüne sokmaya yeltendi.

 

Ancak o bunu yaparken Bai Xiaochun bir anda sol kolunu sallayarak yere geçirdi. Kemikleri kırılmış, hatta bir tanesi teninden üç inç kadar dışarı çıkmıştı.

 

Sonra da ayaklarını sallayarak son enerjisiyle sol kolunu itti. Kılıç kendi göğsüne girerken, kolu da Chen Heng’in boynuna uzanmış ve dışarı çıkan kemik... doğruca adamın boynuna saplanmıştı.

 

Ve Bai Xiaochun böylece, enerjisi tamamen bitmiş, bilinci kapanmış halde yere yığıldı.

 

Chen Heng’i ise bir titreme sardı. Her şey fazla hızlı yaşanmış, tepki verecek, hazırlanacak vakti olmamıştı ve kaçınmak için de fazla bitkindi. Kemik boynuna saplandığında yere kanları dökülmeye başladı. Yarayı kapatmak istese de işe yaramayacaktı. Öylece kendi kanına ve Bai Xiaochun'un kolundan çıkan kemiğe bakarak ne saçma bir durum diye düşünmeden edemedi. Mümkünmüş gibi bile görünmüyordu. Gözlerinde boyun eğmez bir parıltı titreşirken hayattaki tüm gayelerini düşünerek acı bir kahkaha attı.

 

“Demek ki son hamlen buymuş, ha...” Ve bu cümleden sonra arkaya devrildi, gözleri göğe bakarak son nefesini verdi.

 

#Nedense Bai Xiaochun'un bu kendi kemiğini çıkartıp düşmanı öldürme hamlesi bana eski testere filmlerini anımsattı. Orada da kurtulmak için kendi uzuvlarını kestikleri bir sahne vardı 
Günün ilk bölümüyle sağlam bir giriş yaptık. Kaplumbağamız son hamlesiyle son düşmanın da işini bitirdi ama kendi durumunun da pek parlak olduğu söylenemez. Hadi okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44330 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr