Bölüm 59 : Sen Öleceksin, Ben Yaşayacağım!

avatar
6633 37

A Will Eternal - Bölüm 59 : Sen Öleceksin, Ben Yaşayacağım!


Çevirmen : Clumsy 

 

Chen Heng’in sesinin yankılanmasıyla hemen hemen aynı anda, hala ağaca bağlı olan Bai Xiaochun bakışlarını yukarı çevirdi. Gözlerinde vahşi bir parıltı vardı ve omzuna saplanmış olan oku kavrayarak acısına aldırmadan, sertçe çekti.

 

Kanlar fışkırırken okun beraberinde et parçacıkları da çıkmıştı. Acı Bai Xiaochun’u titretecek kadar yoğundu. Ancak hiç tereddüt etmeden Menekşe Qi Kazanı Kontrol Sanatını salmış ve Hafiflikteki Ağırlığı kullanarak oku Luochen Klanı yetişimcisine geri göndermişti.

 

İlerleyen ok, yoğun çığlık sesleri yayıyordu.

 

Hafiflikteki Ağırlık kullanımı okun gücünü bir dağa çevirmişti.

 

Aynı anda Bai Xiaochun’un elleri bir büyü hareketiyle daha kıpırdadı, ahşap kılıcını ikinci ölümcül saldırı için hareketlendirmişti. Kasvetli ve nahoş bir aura yayıldı;  Luochen Klanına karşı gerçekleştirdiği başarılı ölümcül hareketler Bai Xiaochun’un mücadele konusunda ne kadar yetenekli olduğunu gözler önüne seriyordu. Ayrıca iliklerine dek bir savaşçı olduğu, dünyanın nadiren gördüğü şeylere sahip olduğu da barizdi. Bütün bunlar, ölüm-kalım durumlarıyla karşılaştığında su yüzüne çıkmıştı.  

 

İkinci oku ateşlemek üzere olan Luochen Klanı yetişimcisi afalladı.  Bai Xiaochun’un böyle yırtıcı çıkmasını hiç beklemiyordu. Hatta şimdi Bai Xiaochun’un o oku bilerek yediğini, karşı atak için kendisine bir fırsat yaratmış olduğunu anlıyordu.

 

Anında yüzü karardı. Sekizinci seviyenin büyük çemberindeydi ve pek çok tehlikeli yaratıkla dövüştüğü için tecrübeliydi. Haliyle mücadeledeki üstünlüğünü kaybettiğinin farkındaydı, bu yüzden geri çekilirken defansını aktifleştirmeyi seçmedi. Bunun yerine anlık avantajı kullanarak... yayını çekti!

 

“Bunu durduracak mısın bakalım?!” diye kükreyerek ikinci okunu gönderdi.

 

Tahminlerine göre Bai Xiaochun oku durdurmak için ahşap kılıcını kullanacaktı ve bu da iki ölümcül saldırısından hiç değilse birini yok edecekti.

 

Ama tam da bu anda Bai Xiaochun’un gözleri parlak bir kırmızılığa büründü; rakibine en ufak bir hamle yapma fırsatı veremeyeceğini biliyordu. Eğer bunu yaparsa büyük ihtimalle öldürülürdü.

 

Bu yüzden dişlerini sıkarak ahşap kılıcı defans için kullanmamayı, aksine oku karnıyla yakalamayı seçti. O anda fırlattığı ok da roket hızıyla adamın göğsüne saplanmıştı. Her yere kan sıçrarken adam korkunç bir çığlık attı ve şaşkın gözleriyle gerilemeye başladı.

 

O anda Bai Xiaochun’un ahşap kılıcı da adama erişti ve hayatının sonunu getirdi. Ani kesiş hareketi, adamın kafasını gövdesinden ayırarak yere düşürmüştü.

 

Saldırısında başarılı olan Bai Xiaochun, bir ağız dolusu kan kustuktan sonra hiç tereddüt etmeden ağaçların arasında koşarak gözden kaybolmaya başladı.

 

Birkaç düzine nefeslik süre sonunda diğer Luochen Klanı yetişimcileri de olay alanına erişmişti. Bai Xiaochun’un rakibini katledebilmek için kendisini yaralayabildiğini görmekse şaşkınlıklarını iyice arttırmıştı.  

 

Bir an sonra Veliaht Chen Heng’in gözlerinde parlayan ışıklar dikkat çekti.

 

Yoldaş klan üyesinin kesik kafasına ve alandaki kan izlerine bakmaktaydı. İfadesi vahşiydi ve yoğun bir öldürme güdüsü yayıyordu.

 

Alanda beş klan üyesi daha vardı; üçü sekizinci seviye, ikisi yedinci seviye Qi Yoğunlaşmadaydı.

 

“Chen Feng, Chen Gu, ikiniz gidip diğerlerini arayın. Bölgeden çekilemeyiz. Geri kalanlar... siz benimle geliyorsunuz. O herifin kellesini almaya gidiyoruz!” Chen Heng, bu sözlerden sonra kollarını sıvayarak ormana doğru yola çıktı.

 

Yedinci seviyedeki iki üye de Chen Heng’in emirleri doğrultusunda aramaya girişti. Diğer üçlüyse öldürme arzusuyla titreşen gözlerini ormana dikerek Chen Heng’i takip etmeye başladı.

 

İsimsiz dağı kaplayan ormanda ilerleyen Bai Xiaochun’un başı dönüyor, gözleri kararıyordu. Omzu, karnı ve sağ bacağı ciddi şekilde yaralıydı. Yağmurun getirdiği soğuk da normalden daha kötü bir şekilde titremesine yol açmaktaydı.

 

“Ölecek miyim...?” diye düşünerek acı bir şekilde güldü. Yaralarının görüntüsü ve kemiklerini sızlatan acı, gözlerinden yaşlar akmasına sebep oluyordu.

 

O anda gözlerinin önüne ölüm döşeğindeki ailesinin görüntüleri geldi. Sonra da bedenlerinin ölümle soğuklaşışını anımsadı.

 

Belki de o zaman ölüm fikrinden daha bir korkmaya başlamıştı.

 

“Yaşamak istiyorum!” diye düşündü. Sol eliyle gözlerindeki yaşları sildikten sonra ormanda olan ilerleyişini hızlandırdı. Nerede olduğu ya da ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Aklında tek bir düşünce vardı: “Hayatta kalmam gerekiyor!”

 

Ona bu sonsuz gücü veren şey ölüm korkusuydu ve tam da bu sayede fırtınalı gecede tüm hızıyla yol alabiliyordu.

 

Yaptığı o mücadelelerin sonunda yetişim basamağının güçlendiğini, yedinci seviye Qi Yoğunlaşmaya ulaşmasına çok az kaldığını da fark ediyordu.

 

Eninde sonunda güneş yüzünü göstermeye ve ışık huzmeleri yaprakların arasından yüzünü göstermeye başladı. Yağmur damlalarının üzerinde parıldayan ışıklar harika bir manzara oluşturuyordu.

 

Chen Heng ve diğer üç Luochen Klanı yetişimcisi tam hızla takipteydi. Chen Heng’in yüz ifadesi giderek nahoşlaşıyordu, rakipleri tüm ciddi yaralarına rağmen öyle hızlı hareket ediyordu ki onu bir türlü yakalamaları mümkün olmamıştı. Tüm gece süren koşturmaca sonunda nerede olduğu hakkında hiçbir fikir edinmiş değillerdi.  

 

Üstelik yağmur da onun geçtiği yolları tespit etmelerini engelliyordu. Düşmüş Yıldız Dağlarında yetişip düzenli olarak ormanlarda yaratık avlayan bir klan olmalarına rağmen şimdiki rakiplerinin izini süremiyorlardı.

 

“Tamamdır, ayrılalım.” Chen Heng sıkılı dişlerinin arasından böyle söyledi. “O yaralı ve bu yüzden uzun süre koşamaz. Aranızda üç yüzer metre mesafe olsun. Onu bulduğunuz anda harekete geçmeyin! Hemen bana mesaj gönderin!” Böylece üç klan üyesi başlarını sallayarak farklı yönlere dağıldı.

 

Zaman geçti. Ertesi gün Bai Xiaochun tamamen tükenmişti, sınırlarının sonuna geliyordu. Canı için koşmuyor olsaydı çoktan yere yığılmış olurdu.  

 

Dudakları kurumuş ve çatlamış, yüzü kaşık kadar kalmış, temposu yavaşlamıştı. Bir tütsülük süre sonunda sağ tarafında bulanık bir figürle karşılaştı. Ancak Bai Xiaochun’a saldıran olmamış, figür hemen gerilemişti.

 

Bu, Luochen Klanının üç kişilik arama ekibinden uzun yüzlü, genç bir adamdı. Gerileyen genç adam, yeşim kâğıdını çıkararak bir mesaj göndermişti.

 

Yüzü düşen Bai Xiaochun, eskisinden de hızlı bir şekilde ormanda koşmaya başladı.

 

Uzun yüzlü adam ise onun gidişini izledi. Bai Xiaochun onu korkutuyordu; acaba takip etmeli miyim diye düşünürken uzaklardan yaklaşan iki figürü görmüş ve yüzü aydınlanmıştı.

 

Bunlar diğer iki klan üyesiydi ve biraz daha uzakta Chen Heng de görülüyordu.

 

Ne kadar hızlı olduklarına bakılırsa diğer iki klan üyesi buraya on nefeslik sürede varabilirdi. Chen Heng biraz daha uzaktı ve onun gelişi yirmi nefesi bulmalıydı.

 

Uzun yüzlü adam içten bir şekilde kahkaha atmaya başladı. Hiç tereddüt etmeden yetişim seviyesini güçlendirdi ve sayısız kalkan katmanı yarattı. Ve çantasına vurarak bir de uzun kılıç çıkarttı.

 

Bu, iki metre uzunlukta, antika ve ilkel görünümlü bir kılıçtı. Genç adam kılıcı kaldırarak havalandırdığında kılıcın keskinliğini anlatan ıslık sesleri havada yankılandı. Gözleri öldürme güdüsüyle titreşen genç adam, gaddar bir gülümsemeyle Bai Xiaochun’un arkasından koşmaya başladı.

 

“Ruh Akımı Tarikatından bir Seçilmişi öldürmek kesinlikle eğlenceli olacak! Rastgele yetişimcileri öldürmekten çok daha güzel olacağı kesin!” Kahkahalar atarak kılıcını sallıyor, yarattığı ışık huzmelerine sert bir rüzgâr eşlik ediyordu. Sonra da bir büyü hareketi gerçekleştirerek yumruk ebadında bir ateş topunu Bai Xiaochun’a gönderdi.

 

Ateş topu, yağan yağmura rağmen muazzam bir ısı yaratmıştı. Titreyerek yüzünü dönen Bai Xiaochun’un gözlerinde öldürücü bir ışık vardı. Bu rakibi hemen indirmezse kaçma fırsatı olmayacağından emindi.  

 

Bai Xiaochun arkasını döndüğü anda uzun yüzlü adam, gözlerinde alaycı bir ifadeyle geriledi. Asla Bai Xiaochun’a kendisine yaklaşma fırsatı vermeyecekti. Tek hedefi zaman kazanmaktı.

 

Ellerini yumruğa çeviren Bai Xiaochun yeniden koşmaya başladı. Ancak uzun yüzlü genç adam yeniden müdahale etmiş ve onu geciktirmişti. Birkaç nefeslik süre geçmiş ve diğer iki klan üyesi yaklaşmıştı. Bai Xiaochun’u gördükleri anda da yetişim basamaklarının kuvvetleri ortaya çıktı.

 

O anda uzun yüzlü genç adam gülmeye başladı. Önceki gibi ortalıkta sallanmak yerine maksimum hızına çıkmıştı. Arkasında iki klan üyesi varken Bai Xiaochun’a öldürücü bir hamlede bulunabilirdi.

 

Üçünün de yetişimi sekizinci Qi Yoğunlaşmadaydı. Yoldaşlarının öldürücü bir saldırı başlattığını gören Chen Heng de bir nebze rahatlamıştı. Bai Xiaochun ne çeşit bir numara çekerse çeksin kesinlikle ölecek diye düşünmekteydi.

 

“Ne yazık.” dedi soğukkanlı bir şekilde. “Büyüme fırsatı bile olmayacak.” Ancak göz açıp kapayıncaya dek ifadesi değişti.

 

Üç figür ölümcül ilahi yetenekler ve büyülü teknikleri salarken Bai Xiaochun da sağ elini sallayarak bir büyü hareketi gerçekleştirdi. Ahşap kılıç ortadaki rakibe, yumruğu da bir başkasına yönelmişti.

 

Bir patlamayla ahşap kılıç engellendi. Ancak yumruğu başarılı olmuş, rakibi ağzından kanlar akarak geriye sendelemişti. Bai Xiaochun da kan kusmuş, yaraları iyice kötüleşmişti. Ama daha geri çekilemeden önce uzun yüzlü genç adam, Bai Xiaochun’a uzun kılıcından bir kılıç ışığı gönderdi. 

 

Kritik bir tehlike anındaki Bai Xiaochun, kalbine darbe yemekten kurtulmak için zar zor dönebildi. Kılıcın etkisi ulaşırken tüm bedeni ter içindeydi. O titriyor, uzun yüzlü adamsa kahkaha atıyordu. Ancak tam kılıcını geri çekmek üzereyken Bai Xiaochun kılıcı yakaladı ve kendini aşağı eğdi.

 

Bu ödemek için ağır bir bedeldi lakin bu sayede doğruca uzun yüzlü genç adamın önünde belirebilmişti. Genç adamın kafatası öyle uyuşuktu ki her an patlayabilirmiş gibi geliyordu; ani, yoğun bir kriz hissi tüm bedenini yıkamıştı. Tam kılıcı düşürüp geri sıçrayacakken Bai Xiaochun’un sağ eli genç adamın boğazını yakaladı.  

 

“Sen--” diyen genç adamın gözleri büyümüştü. Ancak başka bir söz etme fırsatı bulamadan...

 

Bir çatlama sesi yankılandı!

 

Boğazı ezilmişti!

 

#Zerre kadar gücü kalmamış olsa da hala savaşmaya devam ediyor. Eh, ölüm korkusu insana her şeyi yaptırabiliyormuş demek ki. 
Okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr