Bölüm 24 : Kimsin Sen?

avatar
7324 39

A Will Eternal - Bölüm 24 : Kimsin Sen?


Çevirmen : Clumsy 

 

Bai Xiaochun Kokulu Bulut Tepesindeki avlusunda oturuyor, ellerinde yeşim kolyesini tutuyordu. Biraz ruhsal enerjiyle aktive edilen kolye parıldamaya ve bedenini saran yeşil bir ışık saçmaya başlamıştı.

 

Daha sonra bir büyü hareketiyle ahşap kılıcını çağırdı. Kılıç havada dönerek Bai Xiaochun’a ilerlemeye başlamıştı. Ancak yeşil ışığa ulaştığı anda suya dalmış gibi belirgin bir şekilde yavaşladı.

 

“Ne hazine ama!” diye mırıldanarak ahşap kılıcı geri kaldırdı. Ellerinde kolyeyi tutarken biraz utanıyordu.

 

“Ah neyse, önemi yok. Li Qinghou Zhou Xinqi’nin Efendisi olabilir ama benim de akıl hocam. Hatta ilişkimizi düşününce ona amca desem daha iyi.” Boğazını temizleyen Bai Xiaochun, kolyeyi kaldırdı ve ayağa kalkarak tembelce gerindi.

 

Li Qinghou’nun tavuklarının yarısını yedikten sonra Ölmeden Sonsuza Dek Yaşama Tekniğinde güzel bir ilerleme kat etmişti. Artık yüzde yetmişinden fazlası tamamdı. Tabii ki ruh tavukları onun bedensel enerjisini arttırmıştı, ruhsalı değil. Ancak yetişimi hala 4. Qi Yoğunlaşmada olsa da, qi’si eskisinden çok daha saf haldeydi.

 

Bu süreçte yediği tavukların tüm kemiklerini ruh toprağına gömmüştü, toprak artık saçmalık derecesinde ruhsal enerjiye sahipti. Ruhkışı bambusuysa iki metreden uzundu, o saf zümrüt yeşilliği kalmamıştı; üzerinde siyah noktalar belirmeye başlamıştı.

 

En önemli kısımsa üç renkli alev oluşturabilen ruh kuyruklarıydı. Bai Xiaochun’un topladığı kuyruklar birkaç yüze ulaşmıştı. Ne zaman üç renkli alevi düşünse kalbi beklentiyle çarpıyordu.  

 

“Yetişim aşamam konusunda acelem yok. Yeterli tıbbi hap aldığım sürece onları ruh güçlendirmeyle üçe katlarım ve uçarcasına ilerlerim. En önemli şey Ölmeyen Ten ilerleyişim!” Bunu düşündüğü anda karnı guruldamaya başlamıştı. İlk önce Kokulu Bulut Tepesinin çiftliklerine doğru baksa da bakışları hemen Menekşe Kazanı Tepesine döndü.

 

“En Büyük Abim Menekşe Kazanı Tepesinde, bu aralar neler yaptığını merak ediyorum doğrusu.” Fırınlarda olanları düşünerek dağdan aşağı, Menekşe Kazanı Tepesine doğru koşmaya başladı.

 

Ruh Akımı Tarikatının kuzey yakasında Yeşil Sorguç Tepesi kılıçlara odaklanmıştı, Kokulu Bulut Tepesi ruh ilaçlarına ve Menekşe Kazanı Tepesiyse büyü tekniklerine ve ruh güçlendirmeye. Üstelik en temel teknik olan Menekşe Qi Kazanı Kontrol Sanatının kaynağı da Menekşe Kazanı Tepesiydi.

 

Bai Xiaochun Menekşe Kazanı Tepesine ulaştığında akşam çökmekteydi. Dağ, bulutlar ve sislerle kaplanmıştı. Minicik gölgelerin arasında küçük prizmatik ışık huzmeleri görülüyordu. İç çekti.

 

“Acaba ne zaman uçabilen bir şey elde edeceğim? O zaman yaşama amacım yerine gelmiş sayılacak ve sahiden de sonsuza dek yaşama yoluna gireceğim.” Gözleri beklentiyle parlayarak Menekşe Kazanı Tepesinde ilerlemeye başladı.

 

Menekşe Kazanı Tepesinin çırağı olmasa da bir Dış Kesim çırağı olarak diğer dağlara girme yetkisi vardı. İlerlerken gördüğü insanlara Zhang Dahai’nin nerede yaşadığını soruyordu. Etkileyiciliği sayesinde cevap alması çok kısa sürmüş ve gösterilen yöne doğru ilerlemeye başlamıştı.

 

Büyük Şişman Zhang’ın konutu Bai Xiaochun’un Kokulu Bulut Tepesindeki konumuna tersti. Ev, dağın güneşli tarafında kalıyordu, oradaki ruhsal enerji güçlüydü. Çevrede pek konut da yoktu; gece göğünde dağılmış yıldızlar gibiydiler, belli bir döngüleri olduğu anlaşılabiliyordu.

 

Gece saatleri olmasına ve ışığın net olmamasına rağmen sisi ve bitkileri görmek mümkündü, bu da insana kutsal bir his yaşatıyordu.

 

Derin bir nefes alan Bai Xiaochun kıskanç bir şekilde çevresini izlemeye başladı. “En Büyük Abimin cidden tarikatla bağlantısı var. Böyle bir yer aldığına inanamıyorum. Benimkinden çok daha iyi.”

 

Büyük Şişman Zhang’ın konutunu bulması çok kısa sürmüştü. Avlu otlarla dolup taşıyordu, yıllardır ilgilenen yok gibiydi. Bai Xiaochun bir süre afalladıktan sonra ana kapıyı çaldı. Yanıt yoktu.

 

“Yanlış yerde miyim acaba?” diye düşündü. O şok içinde beklemeyi sürdürürken bina kapısı yavaşça açılmaya başladı ve bunu sağ elinde uçan kılıcını tutan incecik bir figür takip etti. Bitkin görünen şahıs, aygın baygın, “Kim var orda?!” diye sordu.

 

Bai Xiaochun’u fark eden adam, sözler ağzından çıktığı anda titremeye başlamıştı. Yüzü keyifle aydınlandı, bir akrabasını görmüş gibiydi. Aniden ileriye atıldı, ana kapıyı itti ve Bai Xiaochun’un karşısında dikildi. Gürültülü bir kahkahayla, “Dokuzuncu Kardeş!” diye bağırması bir oldu.

 

“Kimsin sen?!” Bai Xiaochun kocaman açılmış gözleriyle gerileyerek bu soruyu yöneltmişti. Bu kişi kendisine tanıdık geliyor olsa da kim olduğunu çıkartamıyordu.

 

Adamın ortalama bir görünümü vardı ve oldukça cılızdı. Bir deri bir kemik denilebilecek seviyede olmasa da o noktaya çok yakındı. Çukurlaşmış gözleri mutlulukla parıldıyordu. Yetişim aşaması da 4. Seviye Qi Yoğunlaşma olmalıydı.

 

Cılız genç adam Bai Xiaochun’un ifadesini gördüğünde ağlama noktasına geldi.

 

“Dokuzuncu Şişman, benim, Büyük Şişman!” dedi. Yüzü yoğun bir kederle doluydu ve şöyle devam etti: “Dokuzuncu Şişman, geçen yıl ne acılar çektiğimi tahmin bile edemezsin. Efendim çok sinir bozucu! Buraya geldiğim gibi bana şişmanları sevmediğini söyledi, yarım yıl boyunca aç kalmak zorunda bırakıldım!”

 

“Yarım yıl, Dokuzuncu Şişman! Bu yarım yılın sonunda neye benzemiştim biliyor musun? Onca kiloyu geri almam sonsuza dek sürecek.” Cılız genç adam Büyük Şişman Zhang’tan başkası değildi ve şu anda mızmızlanmakla meşguldü.

 

Bai Xiaochun ona oldukça dikkatli bir şekilde bakmaya başladı. Hikâyeyi duymuş ve onun En Büyük Abisi olduğunu onaylamış, ağzı açılmıştı. Hatırladığı En Büyük Abisiyle karşısında duran bu adam taban tabana zıttı.

 

“Efendinle aranda bir düşmanlık mı var?” diye sordu Bai Xiaochun.

 

“O yaşlı cadaloz! Ben…” Büyük Şişman Zhang birkaç kelimeden öteye gitmeye cesaret edemedi. Bai Xiaochun’u avluya çekerek konuşmayı sürdürdü: “Dokuzuncu Kardeş, Fırınları özledim! Kimse böyle bir yerde hayatta kalamaz. Buraya geldiğimden beri karnım hiç doymadı, ayrıca para kazanmamın da hiçbir yolu yok. Ah, çok açım!” Ve ardından geldiğinden beri olup biten her şeyi Bai Xiaochun’a anlatmaya başladı.

 

Bu acı hikâyeyi dinleyen Bai Xiaochun, tavukları çalarak doğru karar verdiğini düşünüyordu. Büyük Şişman Zhang’ın cılız bedenine bakarak iç çekti ve kemikli omzuna hafifçe vurdu.

 

“Madem Abimin başı dertte, o zaman Kardeşin doğal olarak yardımcı olacak. Bir tütsülük sürede burada bekle, hemen döneceğim.” Büyük Şişman Zhang şok içinde bakarken Bai Xiaochun arkasını dönerek avludan ayrıldı.

 

Bai Xiaochun buraya gelirken Menekşe Kazanı Tepesinin tavuk çiftliklerini gözüne kestirmişti. Gece karanlığının avantajını kullanarak hızlıca hedefine ilerledi.

 

Büyük Şişman Zhang’ın ise ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Ön kapıda bir tütsü yanıncaya dek bekledi. Bu sürenin sonunda Bai Xiaochun, iki elinde de birer tavukla geri dönmüştü.

 

Tavukları gören Büyük Şişman Zhang’ın gözleri çılgınlar gibi açıldı. Hiçbir şey söyleyemeden Bai Xiaochun’un avluya girişini takip etti. Bai Xiaochun, Büyük Şişman Zhang’ı görmezden gelerek tam bir uzman edasıyla bir tava çıkarttı, su kaynattı, tavukları yolarak tavaya yerleştirdi. Sonra da kollarını kıvırıp çenesini kaldırarak Büyük Şişman Zhang’a bakmaya başladı.

 

Büyük Şişman Zhang soluk soluğaydı. Önce tavukları, sonra Bai Xiaochun’u işaret etti, yüzünde inanamaz bir ifade vardı.

 

“S-sen…Kokulu Bulut Tepesindeki Tavuk Çalan Canavarın sen olduğunu söyleme bana!?!?”

 

Bai Xiaochun kıkırdadı. Ardından, sürece oldukça aşina bir şekilde elini tavaya koyarak tavuk etinin güzelce pişmesi için ruhsal enerjisini gönderdi. Hoş bir kokunun etrafı sarması çok sürmemişti. Bai Xiaochun elini tavaya uzatarak bir tavuk kanadı çıkardı ve Büyük Şişman Zhang’a uzattı.

 

“Ye!” dedi zamanında Büyük Şişman Zhang’ın kendisine mantar uzattığında yaptığı gibi.

 

Büyük Şişman Zhang tavuk kanadına bakarak birkaç kez yutkundu. En sonunda hızlıca kaptı ve midesine indirdi. Bundan sonra Bai Xiaochun’un bir şey söylemesine gerek kalmamıştı. Büyük Şişman Zhang tavaya uçarak kafasını gömdü. İki tavuk kemiklerine kadar tüketilmişti, hatta orda da durmadı; katur kutur seslerle birlikte kemikler de midesine ulaştı.

 

En sonunda karnına vurarak sarhoşçasına geriye yığıldı. O noktada Bai Xiaochun’la birbirlerine baktılar ve kahkaha atmaya başladılar.

 

“Dokuzuncu Şişman, inanılmaz birisin.” dedi oldukça gurur duyarak. “Cidden Fırınlarda dikkatini vermişsin. Kokulu Bulut Tepesinin Tavuk Çalan Hırsızının benim kardeşim çıkacağını hayal bile edemezdim.”

 

“Yetişim cennetlere meydan okuyan bir şey. Yetişimciler olarak cennetle çarpışmak, insanlarla dövüşmek zorundayız. Kendine bel bağlamalısın! Birkaç tavuktan ne çıkar ki?” Bai Xiaochun ellerini sallasa da kendinden ne kadar memnun olduğunu gizleyemiyordu. Uzun süredir kimliğini gizli tutuyordu; sonunda biriyle paylaşabilmek ve Büyük Şişman Zhang’ın yüzündeki ifadeyi görmek kendisini harika hissettirmişti.

 

“Ne yazık ki Kokulu Bulut Tepesinde o kadar çok tavuk yedim ki geriye sadece piliçler kaldı. Onların tadı pek iyi değil, yoksa seni orada benimle yaşamaya davet eder, her gün karnını doyururdum. Kesinlikle kilonu geri alırdın.” diye iç çekti Bai Xiaochun.

 

Bunu duyan Büyük Şişman Zhang’ın gözleri parıldadı ve emekleyerek ayağa kalktı.

 

“Menekşe Kazanı Tepesinde de tavuk var. Dağın batı, güney ve kuzey yüzlerinde mevcut. Günde iki vardiyayla yedişer çırak tarafından korunuyorlar!” Büyük Şişman Zhang en ufak detayına kadar açıklıyordu. Bitirdiğinde Bai Xiaochun’un yüzünde garip bir ifadeyle karşılaştı. Büyük Şişman Zhang boğazını temizleyerek devam etti: “Tavuk Çalan Canavarı duyduktan sonra aynı şeyi denemeye karar verdim. Ne yazık ki tavukları çalmak çok zor. Yaklaştığın anda ses çıkarmaya başlıyorlar. Bir tavuk yakalamaya yaklaşamadan yakalanacaktım neredeyse.” Büyük Şişman Zhang bu mesele yüzünden biraz utanmış görünüyordu.

 

Bai Xiaochun kahkaha atarak Büyük Şişman Zhang’a yaklaştı ve kulağına fısıldadı. Büyük Şişman Zhang’ın gözleri de parlamaya başlamıştı. Bai Xiaochun bamboo cicadasını çıkardı ve iki surat da vahşi gülümsemelerle sarıldı.

 

Avludan korkunç kahkahalar yükselmeye başlamasıysa çok sürmedi.

 

O günden sonra Bai Xiaochun’un Büyük Şişman Zhang’a olan ziyaretleri sıklaştı, tabii Menekşe Kazanı Tepesinde kaybolan tavuk sayısı da…

 

İki tavuk hırsızı her gece harekete geçiyordu. Biri çalıyor, öteki ortamı gözlüyordu. Menekşe Kazanı Tepesi çırakları da ayaklanmış, meseleyi tartışmaya başlamıştı.

 

“Duydunuz mu? Kokulu Bulut Tepesindeki Tavuk Çalan Canavar gözlerini Menekşe Kazanı Tepesine dikmiş!”

 

“Ben gözlerimle gördüm! Tavuk Çalan Canavar bir kişi değil, iki kişilik bir takım!”

 

Haberler Kokulu Bulut Tepesine ulaştığında oranın Dış Kesim Çırakları Menekşe Kazanı Tepesine sempati duymaya başlamıştı.

 

“Tavuk Çalan Canavar denge kurmayı öğrendi demek ki. Sonunda bizim Kokulu Bulut Tepemizin tavuklarını çalmayı bıraktı…”

 

#Herkese Bai Xiaochun gibi bir dost lazım herhalde  Artık şişman olmayan Büyük Şişman Zhang Dokuzuncu Kardeşi sayesinde yine bayram etti. Yalnız bu bölümleri okudukça bana bir tavuk aşkı geliyor, açken okumamak lazım galiba 
Hadi okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44421 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr