Bölüm 959: Tian Yunzi'nin Sırrı

avatar
1128 40

Xian Ni - Bölüm 959: Tian Yunzi'nin Sırrı



Çevirmen: RassNt

Editör: Alphonse

 

"Bu sefer Şeytan Ruh Diyarı'nı açmak için bazı hazırlıklar gerekecek. Bu mesele önemli ve benim de o mağaraya girmeden önce bazı arkadaşları davet etmem gerekiyor. Bu süreçte burada huzur içinde bekleyebilirsin." Tian Yunzi'nin ifadesi sakindi, konuşurken herhangi bir öfke ya da mutluluk belirtisi göstermedi. Konuşmasını bitirdikten sonra bulutlar ortaya çıktı ve bulutlara adım atarak oradan ayrıldı.

 

"Mor Ağaç Köşkü hala seni bekliyor." Tian Yunzi'nin sesi uzaklardan geldi.

 

Wang Lin onun kaybolduğu yöne doğru baktı ve düşündü.

 

"Ling Tianhou'nun hareketlerinin arkasında derin bir anlam vardı! Hatta kullandığı son büyüyü tüm gücüyle kulanmadı..." Wang Lin Ling Tianhou'nun düşüncelerini tahmin edemese de bazı fikirleri vardı.

 

"Tian Yunzi... Onu da tam olarak anlayamadım..." Wang Lin Tian Yunzi'nin içinden geçen düşünceler konusunda daima kafa karışıklığı yaşıyordu. Bir ipucu görse bir hemen bu ipucu başka bir gizemin izahına dönüşüyordu.

 

"Onun içini göremiyorum." Wang Lin iç geçirdi. Ayrıca Tian Yunzi'nin etrafını saran bir sis katmanı vardı. Tian Yunzi'yi her gördüğünde onun biraz farklı olduğunu hissediyordu.

 

İşin doğrusu Tian Yunzi'nin onun gelişi için hazırlanmış olduğunu tahmin etmişti. Fakat bununla yüzleştiğinde Tian Yunzi tıpkı düşündüğü gibi davranmış olsa da bir terslik olduğunu hissetmişti.

 

Her şey çok pürüzsüzdü, sanki her şey Wang Lin'in planladığı gibi gitmişti.

 

Wang Lin tanıdığı Göksel Kader Tarikatı'na kaşlarını çatarak baktı. Biraz düşündükten sonra Mor Ağaç Köşküne doğru yürüdü. Oraya giden tek bir yol vardı. Yolun iki kenarında taş kuleler vardı ve canlı bir yeşillikle doluydu.

 

O sırada güneş güneş batıyordu. Rüzgar eserken beraberinde yaprakları hışırdatan bir soğukluk getirdi. Hatta uzaklardan bir su sesi geldi.

 

Wang Lin daha önce bu yoldan yürümüştü. Şu an yüz yıllar sonra bu yolda tekrar yürürken pişmanlık hissetti.

 

"Sanki hiçbir şey değişmemiş gibi..." Wang Lin yavaş adımlarla yürüdü.

 

Yürürken bir kadın ve mavi cübbeli bir adam konuşarak ona doğru yaklaştı. Onların yetişim seviyesi çok yüksek değildi, Ruh Dönüşümü'ndeydi.

 

Rüzgarla birlikte konuştukları şeyler yavaşça havada süzüldü.

 

"Küçük kız kardeş, duyduğuma göre yedi gün sonra Hayalet Göz Marketi tekrar açılacakmış. Birçok yetişimcinin oraya doğru gittiğini duydum."

 

"Hayalet Göz Marketi mi? Bir semavi büyü açık artırması yapan ve aniden ünlenen organizasyon mu?" Kadının sesi şaşkınlıkla doluydu.

 

"Doğru, o Hayalet Göz Marketi. O semavi büyü büyük ses getirdi. Söylentilere göre bazı güçlü yaşlı canavarlar bile oraya doğru yola çıkmış. Semavi büyü! Sahip olduğumuz statüyle sadece eksik semavi büyüler alabiliriz ve onlar düşük seviye semavi büyüler. Söylentilerdeki o semavi büyü nadir bir tam büyüymüş! Bu sefer söylentilere göre hayalet Göz Marketi'nde gizemli bir eşyanın açık artırması yapılacakmış."

 

"Ah, tüm bunların bizimle ne alakası olabilir? Hayalet Göz Marketi'ndeki her eşya akıl almaz şeyler. Dahası, girmek için davetiye gerekiyor."

 

"Sorun değil. Açık artırma evine giremesek bile Hayalet Göz Marketi'ndeki ticaret alanına girebiliriz." Mavili adam konuşurken çantasından bir yeşim çıkardı. Bu yeşim tamamen siyahtı ama merkezinde bir göz vardı. Bu gözden kırmızı bir ışık saçılıyordu ve son derece garipti.

 

"Hayalet Göz davetiye yeşimi!" Kadının gözleri ışıldadı.

 

Mavili adam gururluydu ve tam konuşmaya devam edecekken ileriye doğru baktı. Gördüğü şey onun irkilmesine neden oldu. Dağdan Wang Lin'in indiğini gördü.

 

Kadın kıdemli kardeşindeki anormalliği görünce kafasını kaldırdı ve o da Wang Lin'i fark etti.

 

Sahip oldukları yetişim seviyesiyle uzaktan Wang Lin'in varlığını fark edemeyeceklerdi.

 

Wang Lin'in ifadesi nazikti. Adam ve kadına yaklaştığında mavili adama gülümsedi ve konuştu, "Kıdemli Kardeş Li, yabancı gibi davranma."

 

"Sen... sen..." Mavili adam afallamıştı. Tarikata daha yeni döndüğü için Wang Lin'in geri döndüğünden habersizdi. Wang Lin'i daha önce gördüğünde tanıdık geldiğini düşünmüştü, o yüzden irkilmişti. Fakat Wang Lin'in sözlerini duyduktan sonra daha da şok oldu.

 

"Wang Lin!!” Mavili adam birkaç adım geri çekildi ve gözleri korkuyla doldu.

 

Wang Lin gülümsedi. Bu kişinin tam adını bilmiyordu, sadece soyadının Li olduğunu biliyordu. Daha önce kısa bir karşılaşmaları olmuştu ve bu adamın kendisine alaycı ve küçümseyici şekilde baktığını hatırlıyordu.

 

O adama şu an baktığında yetişim seviyesinin erken açama Ruh Dönüşümü'nden orta aşama Ruh Dönüşümü'ne yükselmiş olduğunu gördü.

 

Li isimli adama daha fazla bakmadan yürüyerek onları geçti ve yavaş yavaş kayboldu.

 

"Kıdemli Kardeş, Wang Lin kim? İsim tanıdık geliyor..." Kadın Wang Lin'e arkasından şaşkın bakışlarla baktı.

 

"Wang Lin gerçekten de geri döndü! Eğer buradaysa Usta bu konudan haberdar olmalı. Acaba Usta onu affetti mi? Biraz önce ondan herhangi bir ruhsal enerji hissi almadım, tıpkı bir ölümlü gibiydi. Fakat yanımdan geçerken adeta vücudumdaki tüm ruhsal enerji yıkılma noktasına gelecek kadar titredi." Mavi cübbeli adamın yüzü solmuştu. Küçük kız kardeşini çekti ve hızla ayrıldı.

 

"Kıdemli Kardeş, sorun ne?" Kadın şaşkındı.

 

Mavi cübbeli adam hızla konuştu, "Onun adı Wang Lin. O Göksel Kader Tarikatı Mor Bölümü'nün yedinci öğrencisi. Küçük Kız Kardeş, hala hatırlamadın mı!?"

 

Kadın irkilmişti ve ifadesi hemen değişti.

 

"Şeytan Ruh Diyarı'nda sayısız insanı öldürdüğü ve bir kan nehri yarattığı söylenen kişi mi? En sonunda Usta ve yedi kıdemli tarafından avlanmasına rağmen kaçmayı başaran kişi? İblis Wang Lin!?"

 

Uzaklarda Wang Lin buruk bir şekilde gülümsedi. Dedikodu korkunç bir şeydi. Yıllar içinde hakkındaki söylentiler yavaş yavaş değişmişti. İç geçiren Wang Lin Göksel Kader Tarikatı'ndaki o küçük yolda ilerledi.

 

Karşısında gökyüzünü delip geçen bir dağ vardı. Zirvesi sisle kaplıydı ve sisin içinde mor ışıklar vardı. Burası Mor Bölüm öğrencilerinin kaldıkları yerdi.

 

Göksel Kader Tarikatı, Mor Dağ.

 

Tanıdık zirveye bakan Wang Lin transa girdi. Sanki geçmişe gitmiş ve dağa adım adım tırmanan, burada adım adım kök salan bir genci görmüştü.

 

Düşüncelere daldığı sırada bir dağ rüzgarı esti ve bu rüzgar soğuktu. Dondurucu olmasa da yine de sıcaklığı aldı ve yerine bir soğuk getirdi.

 

Dağda salınan çeşit çeşit bitkiler vardı. Dağ mı hareket ediyor yoksa kalbi mi belli değildi.

 

Wang Lin sanki göklere yürüyormuş gibi dağa çıktı. Yukarı doğru tırmanırken yavaşladı. Yolda hiçbir yetişimci ile karşılaşmadı. Duyduğu tek ses ağlamayı andıran rüzgar sesiydi.

 

Rüzgar sesinin yanında başka hiçbir ses yoktu. Dağda hala eskisi gibi köşesinde kibar bir köşk duruyordu. Uzaktan bakınca üzerinde dikey bir tabelada bir kelimenin yazdığını görmek mümkündü.

 

Mor!

 

Wang Lin köşkün bulunduğu o köşeye doğru yürüdü ve orası bir kez daha kendini gizledi. Belli bir engeli geçtikten sonra köşk ortaya çıkacaktı.

 

Mor Ağaç Köşkü!

 

"Buranın adının Mor Bulut Köşkü olduğunu hala kim hatırlıyor..." Wang Lin bir süre sessizce durduktan sonra kapıyı itti. Küf kokusu köşkten dışarı taştı.

 

Odadaki eşyalar önceki gibiydi, herhangi bir fark yoktu. Tek bir fark varsa o da her yeri kaplayan tozdu. Masa, ahşap sandalye ya da yatak, hepsi tozla kaplıydı.

 

Masadaki yağ lambasının yağı çoktan bitmişti.

 

Wang Lin parmağını kaldırdı ve masaya nazikçe dokundu. Hemen masada derin bir iz bıraktı. Masadaki toza bakınca elini salladı.

 

Nazik bir rüzgar esti. Bu rüzgar Wang Lin'in önünde esti ve masadaki tozu götürdü. Ardından sandalyeleri, yatağı, merdivenlerin üzerinden geçti. Sanki tüm köşkü bir fırtına kaplamıştı.

 

Fakat garip olan şey bu fırtına sadece tozu süpürmüş, diğer hiçbir şeyi etkilememişti. Hatta rüzgar estiğini sinyal veren mor pencere bile tek bir ses çıkarmamıştı.

 

Birkaç nefeslik sürenin ardından Wang Lin sağ avucunu kaldırdı ve elini kapattı.

 

O anda fırtına adeta zamanı tersine çevirdi ve dört bir yandan Wang Lin'in eline doğru toplandı. Bir anda köşkteki fırtına yok oldu.

 

Wang Lin'in avucunda gri bir burgaç belirdi. Köşkteki bütün toz buydu.

 

Sağ elini gelişigüzel salladı ve köşkteki bütün pencereler açıldı. Gri burgaç adeta yıllar ve geçmiş anılar gibi pencereden dışarı aktı. Odadaki her şey yeni gibi görünüyordu. Güneş batarken gökyüzü kararmıştı.

 

Oda tamamen karanlıktı ve Wang Lin'in figürü biraz bulanık görünüyordu. İç geçirdi ve mor ahşap dolaba doğru yürüdü. Yağın buraya konduğunu hatırlıyordu. Dolabı açtı ve umduğu gibi kahverengi bir lamba yağı içeren küçük bir şişe buldu.

 

Lambaya yağ ekledikten sonra lambayı yaktı. Alev yükselirken bir ses çıkardı ve odanın karanlığı def edildi.

 

Fakat alev yandığı anda dağdan bir rüzgar esintisi geldi. Bu rüzgar alevin titreşmesine neden oldu ve Wang Lin'in gölgesi çarpıldı.

 

"Eh?" Wang Lin titreşen aleve bakarken ifadesi değişti. Zihnine bir düşünce geldi ve gözleri ışıl ışıl parladı!

 

"Rüzgar esti ve alev değişti. Onun rüzgardaki değişimi tahmin edilemez olduğu için orijinal biçiminin ne olduğunu söylemek imkansız... Anladım! Tian Yunzi tıpkı bir lamba gibi. Her seferinde onu farklı biriymiş gibi hissetmemin nedeni onun sürekli değişiyor olması. Tıpkı binlerce avatarı olan ve hepsini aynı vücutta barındıran biri gibi. Her an kendi aralarında değişiyorlar... Bu yüzden Tian Yunzi insana tahmin edilemez bir his veriyor!"

 

Wang Lin titreşen ışığa baktı ve ifadesi kararıp aydınlandı. Fakat gözleri aydınlanmayla doluydu.

 

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr