Çevirmen: RassNt

Editör: Lord Viole Grace

Aniden Wang Lin'in görüşü bulandı ve vücudu yere düştü.

Li Yuan'ın ifadesi soluktu ve Wang Lin'den yüz adım uzağa düştü. Ge isimli kadının ise yüzünden kan çekilmişti ve hemen kustu. Yüksek hıza vücudu dayanamamıştı.

Wang Lin yere indiği anda hemen göğsündeki ışık topundan güçlü bir acı geldiğini hissetti. Bu acı öyle güçlüydü ki onu anında boğdu.

Vücudu titredi. Bu his, bir ölümlünün yanan bir kömürü yutması gibiydi. Sanki tüm vücudu ısıyla doluydu ve onu yakıp küle çevirmek istiyordu.

Li Yuan nefesini düzenledi ve gözlerine ışık geldikten sonra Wang Lin'e baktı. O anda Wang Lin büyük bir acı içindeydi, sanki vücudunun içinde yanan bir alev vardı.

Ge isimli kadın, Wang Lin'e bakarken gözlerinde vahşi bir his belirdi. Wang Lin'in durumunun kötü olduğunu anlayabiliyordu. Kadın çantasına nazikçe dokundu ve elinde siyah bir hançer belirdi.

Hançerle birlikte etrafında sayısız hayalet ortaya çıktı. Bu hançer de aile mirasıydı ve yüksek oranda zehirliydi. Zehir, eti aşındırabilirdi ve içinde mühürlü hayalet insanın has ruhuna karşı son derece zararlıydı.

Li Yuan hafifçe kaşlarını çattı ama onu durdurmaya çalışmadı. Eğer bu adam böyle bir durumda ölürse, gidecekleri yere varsalar bile zaten nihai hedefe ulaşamazdı.

Ge isimli kadın şu an bulunmaz bir fırsat elde ettiğinin farkındaydı. Eğer bu fırsatı geri çevirirse bir daha bulamayabilirdi. Elinde hançeri tutarken dişlerini sıktı ve ileri yürümek üzere hazırlandı.

Fakat o anda Wang Lin aniden gözlerini açtı. Gözlerinde yıldırım değil alev vardı. Hançerli kadına bakarak boğuk bir sesle konuştu, "Hançer fena değil, onu bana hediye mi edeceksin?"

Ge isimli kadın ürktü ve gözleri korkuyla doldu. İstemsizce birkaç adım geriledi ve karşılık verdi, "Evet... evet..." Bununla birlikte hançeri hemen yere attı.

Wang Lin gözlerini kapattı. Tekrar açtığında gözleri aydınlanmıştı. Sağ elini uzatarak hançerin eline doğru uçmasını sağladı. Onu dikkatle inceledikten sonra çantasına koydu.

Yaşlı adamın gönderdiği ışık topu Wang Lin'in vücudunun içinde patlayarak onu büyük bir kriz içine soktu. Vücudunun yanma hissi hala duruyordu.

Fakat şaşırtıcı şekilde, bu yanma hissi onun yetişimine zarar vermek bir kenara oldukça faydalıydı. O yanarken Wang Lin yetişiminin yavaş yavaş tırmandığını hissedebiliyordu ve Yükseliş'in son aşamasını geçme noktasına inanılmaz bir şekilde yaklaşmıştı.

Fakat bu işlem aklını başından alacak kadar acılıydı. Neyse ki Wang Lin'in mental kuvveti 1000 yıllık yetişimin ardından kaya gibi sertleşmişti, o yüzden acıya direndi. Dışarıdan bakınca anormal hiçbir şey görünmüyordu.

Wang Lin'in ifadesi normaldi ve boğuk olan sesi normale döndü, "Li Yuan, bahsettiğin bölge bu kara parçasında mı?"

Li Yuan belli belirsiz bir ışıltıyla başını eğdi ve saygıyla konuştu, "Kıdemli, şu an küçük emin değil. Kıtanın merkezine gidip bir süre gözlem yapmam lazım."

Wang Lin ona baktı ve başıyla onayladı.

Li Yuan harekete geçti ve ileri doğru uçtu. He isimli kadın ise müthiş bir korku içindeydi ve Li Yuan'ın peşinden gitti. Fakat arkasında öldürme niyetiyle dolu bir çift gözün olduğunu hissedebiliyordu.

Wang Lin de onları takip etti. Kadını öldürmemesinin sebebi, onun Li Yuan için kilit bir insan olmasıydı! Kadının buraya gelmesinin muhtemelen en büyük sebebi Li Yuan'dı.

Önceki tahminine göre, eğer Li Yuan'ın amacı sadece demir kılıç ve kısıtlamalar olsaydı Yıldırım Semavi Alemi'ne girdiklerinde kadından onu kolayca alabilirdi. Bu davranışların arkasında karmik bir sebep-sonuç olmalıydı.

Wang Lin sakindi. Arkadan onları takip ederken aynı zamanda vücudundaki acıya katlanmaya devam etti. O sırada yaşlı adama karşı hisleri karmaşıktı.

Bir taraftan, kendisine bu fırsatı verdiği için ona minnettardı. Büyük acıya rağmen yetişim seviyesi yavaş yavaş artıyordu. Diğer taraftan, Tufan Canavarı'nı aldığı ve kendisiyle iki kez oynadığı için yaşlı adamdan nefret ediyordu.

Sessizce iç geçirdikten sonra kafasını topladı ve acıyı bastırdı. Işık topunun içine girmesinden sonra vücudunun bariz değişimler geçirmeye başladığını hissediyordu. Işık topu sanki vücudundaki yıldırımı yoğunlaştırmaya çalışıyor ve et ve kandan gerçek bir vücut şekillendiriyordu.

Wang Lin bu işlemin ne kadar süreceğini bilmiyordu. Fakat vücudundaki değişim bittiğinde ve acı gittiğinde yetişimin birinci adımını aşacağına dair içinde bir his oluşmuştu!

Wang Lin'in yetişimi, son aşamanın zirvesine ulaşmıştı ve hatta alanı da karma alanına evrilmişti. Fakat aşma noktasını nasıl sağlayacağını bilmiyordu.

O anda derin bir nefes aldı ve acıyı bastırmamaya karar verdi. Bunun yerine acının patlamasına ve böylece yetişimin hızlanmasına izin verdi.

Uzaktan bakınca, Wang Lin'in vücudundan sanki yanıyormuş gibi alev çıktığını görmek mümkün olacaktı. Eğer dikkatli bakarsan, etin yanma çıtırtısını bile duyabilirdin.

Sanki bütün kirliliği yanıyordu.

Li Yuan arkasına dönmeden uçmaya devam etti ama kaşlarının arasında bir kısıtlama titreşimi vardı. Bu kısıtlamalarla, normalde ilahi his gerektiren birçok büyüyü tamamlayabilecekti.

Wang Lin'in vücudunun durumunu net bir şekilde görebiliyordu. Biraz düşündükten sonra odaklandı. Wang Lin'in yetişim seviyesi ne kadar yüksek olursa, bu seyahat o kadar pürüzsüz geçecekti. Fakat Wang Lin'in gerçekten de Hayali Yin aşamasına ulaşmasına izin veremezdi, aksi takdirde bazı problemler olabilirdi.

Li Yuan düşündü, 'Sanırım daha fazla tereddüt edemem artık!'

Bir ay sonra kara parçasının merkezinde, Li Yuan sanki kafasındaki görüntüyü eşleştirmeye çalışıyormuş gibi etrafa dikkatle bakıyordu. Uzun bir an sonra başını salladı. "İki kara parçasından baktıktan sonra yasaklı bölgenin genel konumunu saptadım. Fakat o yer burada değil, doğuda!" Li Yuan dönerek Wang Lin'e baktı.

Wang Lin sakin bir şekilde konuştu, "Yolu göster."

Gidecekleri yeri saptadıktan sonra doğal olarak hızları da arttı. Li Yuan artık oyalanmıyordu. Kara parçasının doğusunda bir kez daha yıldırım zincirine bindiler ve boşluğun içine daldılar.

Ge isimli kadın çaresiz bir halde sadece takip etti. Üç ay sonra ödr kara parçası geçmişlerdi. O gün, Li Yuan ileride yükselen dağa baktı ve yüzünde son derece iyi gizlenmiş bir heyecan belirtisi oluştu.

“İşte burası!”