Bölüm 462: Ye Wuyou

avatar
3018 19

Xian Ni - Bölüm 462: Ye Wuyou


Çevirmen: Hollywood Hootsman

Editör: Lord Viole Grace


Wang Lin alaycı bir gülümseme takındı. Liu Mei ışınlanmak üzereyken Wang Lin çantasına dokundu ve birçok zaman alanı oyması uçtu.

 

"Zaman!" Wang Lin'in bir kükremesiyle tüm oymalar patladı ve güçlü bir zaman alanı belirdi. Liu Mei'nin alanı tamamlanmış olsa da bu zaman alanı Wang Lin tarafından özenle hazırlanmıştı. Liu Mei'ye hasar vermek veya çok fazla yavaşlatmak için çok yavaştı fakat böyle önemli bir durumda ölümcüldü!

 

Liu Mei'nin bedeni yavaşladı ve bu Wang Lin'in onun altına geçmesini sağladı.

 

O an iki kılıç enerjisi aniden birleşti ve Liu Mei'ye doğru çılgınca indi.

 

Liu Mei'ye işaret ederken Wang Lin'in gözlerini öldürme niyeti doldurdu. Bir kısıtlama gazı şeridi parmağından çıktı ve ona doğru ilerledi.

 

Wang Lin sonucu beklemedi bile, kaybedecek zamanı olmadığını bildiğinden hiç tereddüt etemeden denize yöneldi. Denize girdiğinde altın parıltı yayan dev sarayı gördü.

 

Wang Lin son hızında saraya doğru ilerledi. Denizin içinde gizemli bir güç vardı. Wang Lin'in ışınlanmayı engelleyen bir şeyin olduğunu öğrenmek için test etmeye bile ihtiyaç duymadı. Daha önceki gizemli yerlerde bunu deneyimlemişti, bu gücün nasıl hissettirdiğini biliyordu.

 

Saraya girmek üzereyken bir dizi kükreme yüzeyden geldi ve Wang Lin'in etrafındaki deniz suyu hızla yarıldı. 30 metre uzunluğundaki bir kılıç enerjisi dalgası gökten indi ve hızla onu kovaladı.

 

Kılıç enerjisi yaklaştıkça Wang Lin güçlü aurasını hissedebiliyordu. Başının üstünden aniden keskin bir acı ageldi.

 

Şiddetle dişlerini sıktı. Saraydan yalnızca 300 metre uzakta olduğunu gördü fakat kılıç enerjisi neredeyse üzerindeydi.

 

Wang Lin'in başının üstünden bir kanı izi geldi ve acı arttı.

 

250 metre, 200 metre, 150 metre...

 

Git gide yaklaşıyordu fakat kılıç enerjisi de başının üzerinde yaklaşıyordu. Kılıç enerjisinin kükremesi Wang Lin'in beyninde yankılandı. Wang Lin saraya doğru hızla ilerlerken bir ağız dolusu kan kustu, çantasına dokundu ve baltayı çıkardı.

 

Aniden kükredi, arkasına döndü ve baltayı önüne koydu.

 

O an kılıç enerjisi vardı ve aniden baltaya indi. Wang Lin'in yüzü kırmızılaştı, bir ağız dolusu kan kustu ve has ruhu sallandı. Çantasına dokundu ve pagoda dışarı uçtu.

 

Zhou Yi'nin alanı hızla yayıldı ve kılıç enerjisi duraksadı.

 

Bu duraksamayı kullanarak Wang Lin göz açıp kapayıncaya kadar 150 metreyip geçip saraya girdi.

 

Saraya girer girmez kılıç enerjisi sallandı ve sonra kayboldu.

 

Wang Lin, ağzından kan sızarken baltayla pagodayı kaldırdı. Sonra lotus pozisyonunda otururken çok sayıda hap çıkardı ve tüm vücudundan şiddetli bir acı hissetmeden önce onları yuttu. Bir semavi yeşim parçası çıkardı ve ağzına atmadan önce ona baktı. Sonra semavi ruhsal enerjinin bedenini doldurduğunu hissetti.

 

Semavi ruhsal enerjinin akışı sayesinde Wang Lin bedeninin hafifleştiğini hissetti. Semavi ruhsal enerji anında tüm yaralarını bastırdı. Kısa süre sonra ayağa kalktı ve bir adımla sarayın derinliklerine ilerledi.

 

Denizin üstünde, kılıç enerjisi Liu Mei'ye yaklaşıyordu. Tam atlatmak üzereyken kısıtlama arkasından yaklaştı. Bu güzel ifadesini değiştirdi, dişlerini sıktı ve beyaz bir sis tükürdü. Beyaz bir kurdele beyaz sisin içinde oynadı ve bir kamçılama hareketiyle kısıtlamayı yok etti. Beyaz kurdele hızla Liu Mei'nin etrafını sardı ve onu kılıç enerjisinden 3 kilometre uzaklaştırdı. Kılıç enerjisi ıskaladı ve sonra yok oldu.

 

Altın zırhlı adam daha fazla saldırmadı, tek görevi bu yeri koruyup layık olanların girmesine izin vermekti.

 

Tek bir gereksinim vardı o da bir darbenin gücüne katlanabilmekti.

 

Qian Feng de şu anda çok kötü bir durumdaydı. Neyse ki bölgeden çıktığında saldırı duruyordu.

 

Qian Feng'in ifadesi kükrerken hiddetliydi, "Ceng Niu!!! Yemin ederim ki seni parçalara ayıracağım! Bu yeminimi tutmazsam acılar içinde öleyim!"

 

Liu Mei sessizce kasvetli bir ifadeyle  denize baktı. Qian Feng'in hala küfredip kükrediğini görünce kaşlarını çattı ve konuştu, "Kapa çeneni! Kötücül niyetlere sahip olmasaydın ve üçümüz birlikte çalışsaydık burada olmak yerine çoktan saraya girmiş olurduk."

 

Qian Feng'in ifadesi hiddetliydi. Liu Mei'ye acımasızca baktı ve konuştu, "İkinizin flört edip birbirinize bakıp durduğunu fark etmediğimi mi sanıyorsun? Küçük çırak kardeşim, bana verdiğin sözü unutma!"

 

Liu Mei soğuk bir şekilde Qian Feng'e baktı ve konuştu, "Yunque Zi oradayken Ceng Niu'nun ruh parçasını geri alması zor olacak. Yunque Zi öylece almasına izin vermez."

 

Qian Feng derin bir nefes aldı, sonra hiddetli ifadesini geri çekti çantasına dokundu ve konuştu, "Yaşlı adam bana bir milyar ruhlu ruh bayrağına karşı kullanılacak bir şey verdi. Ruh bayrağını etkileyebildiğine göre Yükseliş yetişimcilerinin üzerinde de bazı etkileri olmalı. Yunque Zi çıktıktan sonra onu kullanacağım. Yalnızca ruh parçamı geri istiyorum fakat vermezse varımı yoğumu ortaya koyacağım!"

 

Suyun altındaki sarayın içinde, Wang Lin'in önünde beliren şey çok büyük bir koridordu. Koridorun etrafında sallanan ve çok şeytani bir parıltı yayan lambalar vardı.

 

Bu ışık ateş tarafından değil, Wang Lin'in daha önce hiç görmediği gizemli bir madde tarafından üretiliyordu.

 

Loş ışık koridorun bükülüp dönmesine neden oldu ve çok garip bir his yarattı.

 

Wang Lin dikkatlice ilerlerken temkinli bir ifade sergiledi. Bu koridorun sonu yok gibiydi. Uzun bir süre yürümüştü ve koridor hala aynı görünüyordu.

 

Wang Lin, ilahi hissini çok uzağa yaymaya cüret edemedi. İlk geldiğinde ilahi hissini yaydı ve bir kısmı bir şey tarafından yutulmuş gibi ortadan kaybolmuştu.

 

Bu yüzden Wang Lin çok temkinli hale geldi.

 

Bilinmeyen bir süre sonra Wang Lin uzakta büyülerin parlamasını gördü. Hareket etmeyi bıraktı ve dikkatlice ilahi hissini öne yaydı.

 

Fakat gördüğü şey ifadesini değiştirdi. İlahi hissi koridorun sonuna ulaştığında büyük, açık bir alan gördü.

 

Bu açık alanın merkezinde çok uzun bir kule vardı. Kulenin tepesinde bir taht vardı ve üzerinde simsiyah saçlı biri oturuyordu.

 

Bu kişi orta yaşlı gibiydi ve çok normal görünüyordu fakat çok görkemli bir aura yayıyordu. Gözleri kapalıydı ve bedeninde hayat belirtisi yoktu. Açıkça ölüydü.

 

Ancak bedeni bölgeyi saran korkutucu bir aura yayıyordu.

 

Wang Lin'in ilahi hissi bu kişi gördüğü anda onu aniden ona doğru başını eğme dürtüsü sardı. Bu dürtüyü bastırmak için biraz semavi ruhsal enerji aktifleştirmek zorunda kaldı. Burada geçen birinin kalbini sallayacak gizemli bir güç var gibiydi.

 

Bu kişinin önünde bir nesne süzülüyordu. Bu bir mor ışık küresiydi.

 

Bu ışık yaşlı adamın üzerinde parladı ve arkasında karanlık bir gölge bıraktı.

 

Ancak ışık şu anda loş ve her an  dışarı çıkabilirmiş gibi titriyordu.

 

Wang Lin'in ilahi hissi ışık küresine dokunduğu an kuvvetli bir güç aniden ilahi hissine yöneldi, bu yüzden hızla ilahi hissini geri çekti.

 

Koridorda Wang Lin'in yüzü solgundu ve gözleri dehşetle doluydu.

 

'İlk Suzaku, Ye Wuyou!' Anında yaşlı adamın kimliğini tahmin edebildi.

 

Mor ışık küresiyse Yetişim Gezegeni Kristali idi.

 

Ancak Wang Lin bir şeyler yanlışmış gibi hissetti. Situ Nan'ın tarif ettiğiyle aynı görünse de ilahi hissi ona dokunduğunda ruh parçasıyla bir bağlantı hissetmedi.

 

"Vardığına göre içeri gel." Yunque Zhi'nin sesi koridordan geldi.

 

Wang Lin'in gözleri parladı. İlahi hissi açık alana girdiğinde ilk Suzaku'yu ve Yetişim Gezegeni Kristali'ni gördü fakat çoktan burada olan Yunque Zi'yi veya yaşlı adamı görmedi.

 

Wang Lin ileri yürümeden önce biraz düşündü. Kısa süre sonra koridorun sonuna vardı ve büyük, açık alana girdi.

 

Şimdi şahsen girince şok hissi daha da güçlüydü. 300 metrelik kuleye kıyasla aniden çok küçük hissetti.

 

Wang Lin derin bir nefes aldı, sonra gözleri parladı ve köşede Yunque Zi'nin figürünü gördü.

 

Yunque Zi'nin yüzü solgundu. Bağdaş kurarak oturuyordu ve ağzının köşesinden kan sızıyordu.

 

Normalden çok daha zayıf görünüyordu. Wang Lin'e baktı ve bir gülümseyle boğuk bir seste konuştu, "Senin hakkında yanılmadım, gerçekten de buraya gelen üçüncü kişisin."

 

Wang Lin temkinli bir tavır sergiledi ve sordu, "Peki ya o?"

 

Yunque Zi'nin ifadesi konuşurken çirkindi, "Onu kapana kıstırmak için bir formasyon kullandım. Hala içeride kapana kısılmış olmalı. Wang Lin, ağır yaralıyım. Benim için Yetişim Gezegeni Kristali'ni gidip al. İster Terk Edilmiş Ölümsüz Klanı'm için ister yetişimciler için olsun Yetişim Gezegeni Kristali'nin çökmesine izin veremem."

 

"Oh?" Wang Lin Yunque Zi'ye sakin bir şekilde baktı ve sordu, "Yetişim Gezegeni Kristali'ni almamı mı istiyorsun?"

 

Yunque Zi derin bir nefes aldı ve iç çekti. "Çok temkinli olduğunu biliyorum. İlahi hissinle bedenimi kontrol edebilirsin, neredeyse gücümün tamamen tükendiğini göreceksin. O yaşlı adam Suzaku Gezegeni'nden değil. Tekniklerinin hepsi çok garip ve onu uzun süre hapsedemem. Özgür kaldığında Yetişim Gezegeni Kristali'ni çalabilecek ve o an Suzaku Gezegeni'ndeki herkes bir krizle karşılaşacak."

 

Wang Lin'in gözleri parladı. Kafasını kaldırdı ve ilk Suzaku'nun önündeki mor ışık küresine baktı. Hiç tereddüt etmeden geri çekildi.

 

Girdiğinden katlarca süratli bir hızla Wang Lin çılgın gibi koridora doğru uçtu.

 

Yunque Zi'nin gözleri parladı ve anında ortadan kayboldu. Ortaya çıktığında geçitin önündeydi ve Wang Lin'in yolunu kapıyordu. Kasvetli bir şekilde konuştu, "Niçin kaçıyorsun?!"

 

Wang Lin'in gözleri parladı, sonra birkaç adım geri çekildi ve Yunque Zi'ye baktı. Sağ elini salladı ve bir milyar ruhlu ruh bayrağı belirdi, sonra sakin bir şekilde konuştu, "Küçüğünüz daha ölmek istemiyor."

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44229 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr