Bölüm 257: Demek Sensin!

avatar
3419 28

Xian Ni - Bölüm 257: Demek Sensin!


Çevirmen: Zawoske

Editör: Lord Viole Grace


Da Niu ve babasını gönderdikten sonra, Wang Lin ateşin yanına oturdu ve aniden epey pişman hissetti. On parça altın ölümlüler için büyük miktarda bir servetti, lakin ölümsüzler için, ilgilenmekle bile uğraşmayacakları kir gibiydi.

 

Sessizce dükkanda oturdu, bir parça tahta aldı ve tekrardan oymaya koyulurken elleri harekete geçti.

 

Zaman aktı ve üç yıl daha geçti. Da Niu’nun dükkanının boyutu neredeyse ikiye katlanmıştı ve tıpkı annesinin düşündüğü gibi, işleri daha iyiye gitmişti. Ne var ki, işleri iyiye gittikçe Da Niu babasıyla demircilik yapmak zorunda olduğundan daha az boş zamanı oluyordu.

 

Ancak dükkan kapandıktan sonra Da Niu bir şişe meyve şarabının yanı sıra yorgun bedenini Wang Lin’in yanına gidip oyma yapışını izlemek için sürüklüyordu.

 

Da Niu’nun vücudu, belki de yaptığı bütün o demir işlerinden dolayı, daha da güçlenmişti. 17 yaşındaki genç adam sadece ince bir kısa kollu giyerken soğuğu hissetmiyordu.

 

Ancak, ebeveynlerinin yüzlerindeki kırışıklar yavaşça artmıştı.

 

Wang Lin’in görünüşü de altı yıl öncesinden farklıydı. Artık bir genç adam gibi gözükmüyor, bunun yerine yüzünde kırışıklıklar belirirken orta yaşlı bir adam gibi duruyordu.

 

Bunun olmasına kasten Wang Lin neden oluyordu. Sonuçta, eğer birisi altı yılda hiç değişmezse, o vakit bu iyi ve dürüst komşuları için epey inanılmaz bir şey olurdu.

 

Geçen üç yılda, Xu Tao daha da sık gelmeye başladı. Her ay altın, gümüşle ve Wang Lin’i kendi yanlarına çekme niyetiyle geliyordu. Ve her seferinde, bütün bunların Wang Lin’e saygılarını sunmak için prens tarafından verildiğini belirtiyordu.

 

Wang Lin prensle ilgilenmiyordu. Başkente tek bir amaçla gelmişti ve o da ölümlü hayatı deneyimlemekti, böylece yetişiminde sınırlarını aşabilirdi.

 

Yetişim seviyesi düşünülürse, ölümlülerin güç mücadelesine karışmak adına aşırı tembeldi.

 

Bu yılın sonbaharının sonlarında, rüzgar sokaktaki söğüt ağaçlarının yapraklarını söküp götürerek, yaprakların uzaklara uçup dallarından ayrılmalarına neden oldu.

 

Birisi sokağın her yerinde yaprakları görebilirdi. Wang Lin kalın kiyafetler ve kumaş bir şapka giyerek kaygısızca dükkanından çıktı. Bu sıralarda Zhao’dan veya Chu’dan birisi burada gözükseydi, Wang Lin’i tanıyamazdılar. Bu kişi Wang Lin’di, bütün ülkeyi kargaşaya sürüklemiş, binlerce kişinin ölümünden sorumlu ve elleri kana bulanmış adam.

 

Onunla savaşmış yetişimciler bile genç adamı tanıyamazdı.

 

Şu anki kendisinin bir ölümlüden hiçbir farkı yoktu. Bu sadece görünüşü için geçerli değildi. Ruhu için de geçerliydi. Kemiklerinin derinliklerinde bile, bir ölümlüyle aynıydı.

 

Altı yıllık ölümlüye dönüşmenin ardından, tamamen bir ölümlü olmuştu. Şu anki kendisi biraz yaşlı gözüküyordu. Sırtı hala dik olsa da, sokaktaki herhangi bir orta yaşlı adamdan farklı değildi.

 

Ölümlülerden biraz farklı gözükmesini sağlayan tek şey gözleriydi. Gözlerinde siyah ve beyaz renk arasında belli bir açıklık vardı, ek olarak bir ışık, gözlerinin ölümlülerden farklı gözükmesine neden oluyordu.

 

Son üç yılda, Wang Lin bir kere dahi yetişim yapmamış ve son kırmızı öz isteksizce tamamen bir boncuğa yoğunlaştırılarak, boyutsal çantasına kaldırılmıştı.

 

Dükkanın kapısını açtığında, kemiklere işleyen sonbahar rüzgarı yüzüne esti. Wang Lin yakasını sıkılaştırdı, dükkanın kapısı kapattı ve ilerledi.

 

O anda, oldukça yapılı bir genç adam sokağın karşısındaki dükkandan dışarı çıktı. Bir kova kömür taşıyodu. Dükkandan çıktıktan sonra, Wang Lin’i gördü ve gülümsedi, ‘’Wang Amca, tekrardan o şova mı gidiyorsun?’’

 

Wang Lin arkasını döndü ve gülümsedi, ‘’Da Niu, bana bir şişe şarap kap gel bakayım.’’

 

Genç adam onayladı. Kömürleri kenara bıraktı ve dükkana girdi. Kısa süre sonra, bir şişe şarapla koşturarak geldi. Konuştuğu sırada gözleri özen ışıkları kaplanmış, parıldıyordu, ‘’Wang Amca, bu yaşında, çok fazla içmemelisin. İçini ısıtmak için sadece birazcık iç.’’

 

Wang Lin bir gülümsemeyle kafasını salladı. Da Niu’nun omzuna hafifçe vurdu, ardından arkasını dönüp ayrıldı.

 

Da Niu Wang Lin’in arkasından bakarken içten içe hüzünlendi. Bu altı yılda,  her şeye gücü yeten Wang amcası epey yaşlanmıştı. Hala altı yıl önceki, o canlılıkla dolu ve gözleri yıldızlar gibi parlayan Wang amcasını hatırlıyordu.

 

Birer birer, canlı gibi gözüken tahta oymalar ellerinde şekil alırdı.

 

Wang amcasının güzel para kazanınca, geri dönüp karısıyla evleneceğini söylediği zamanı hala hatırlıyordu. Bu altı yılda, Da Niu Wang Lin’in karısını hiç görmemişti, bu yüzden de tekrardan hiç sormamıştı.

 

Da Niu derin bir nefes verdi ve dükkana geri döndü. O da büyümüştü, dolayısıyla şimdi demirci dükkanındaki ana çalışan kendisiydi. Dükkan kapandıktan sonra bile, yapması gerekn bir sürü şey vardı. Wang Lin’in oyma yapışını izleme alışkanlığı daha fazla devam edemezdi.

 

Sonbahar rüzgarında insanın iliğine işleyen bir soğuk gizleniyordu. Wang Lin yavaşça ilerledi. Bir süre sonra, sokağın kenarındaki bir hana vardı. Tam girerken, omzunda bir havluyla epey şaşalı garson, konuşmaya koyuldu, ‘’Kimleri görüyorum efendim, Wang bey. Lütfen içeri girin!’’

 

Wang Lin içeri girdikten sonra, şapkasını çıkardı ve gülümsedi. ‘’Sana bahşiş vermeye hiç gümüşüm yok. Ne kadar dost canlısı olsan da, işe yaramayacak.’’

 

Garson gülümsedi ve devam etti, ‘’Şu dediğinize bir bakın. Patron çoktan güney penceresindeki ilk masanın size özel rezerve edildiğini söyledi.’’ Bununla birlikte, bir masaya doğru çabucak ilerledi. Omzundaki avluyla masayı sildi ve ayrılmadan önce kafasıyla bir selam verdi.

 

Wang Lin masaya oturdu. Çok geçmeden, garson birkaç yemek ve üzerinde kaynayan bir demlik suyla küçük bir kömür fırını getirdi. Wang Lin şarap şişesini ısıtmak için demliğe koydu.

 

Ara sıra, kendisini biraz dolduruyordu. Orada öylece oturuyor, hana girenleri izliyordu. Yavaş yavaş, hana giren kişi sayısı arttı. Yaklaşık otuz dakika sonra, hanın arkasından göstericiler çıktı ve misafirlerin hepsi tezahürat yapmaya başladı.

 

Gösteri yapanların arasında epey tatlı gözüken bir kadın vardı. Handaki müşterilerin çoğu onu izlemek için buradaydı.

 

Bu kadının gözleri çok güzeldi. Şarkı söyleme başladığı esnada uzun kollarıyla dans ediyordu.

 

Kadının sesi son derece çekiciydi, bu yüzden handaki bütün müşterilerin övgü yağdırmasına neden oluyordu. O anda, içerideki atmosfer doruğa ulaştı.

 

Wang Lin kadının şarkı söylemesini izlediği sırada gülümsedi. Bir yılı aşkın zamandır günlerini böyle geçiriyordu.

 

Çok geçmeden, kalın kiyafetler giyen şişman bir orta yaşlı adam arkadan geldi ve Wang Lin’le aynı masaya oturdu. Geldiğinde, garson hemen onun için şarap getirdi.

 

Orta yaşlı şişman adam bir bardak doldurup içti. Wang Lin’e baktı ve konuşmaya koyuldu, ‘’Patron Wang, bu...’’

 

Wang Lin şarap şişesini aldı. Bir yudum içti ve söylendi, ‘’Dükkan Sahibi Lee, bugün kirayı almak için gelmedim, rahatlayabilirsin.’’

 

Orta yaşlı şişman adam gülümsedi ve devam etti, ‘’Son zamanlarda işler iyi gitmiyor. Bugün bir sürü müşteri olsa da pek bir şey etkilemiyor. Bu grubu tutmak için daha yeni oldukça para harcadım. Bu iş kolay değil.’’

 

Wang Lin gülümsedi. Tek kelime etmedi. Sadece sessizce gösteriyi izledi. Bu şişman adamın soyismi Lee idi, lakin ilk adına gelirsek, Wang Lin hala bilmiyordu. İki yıl önce, bu adam Wang Lin’e gelmiş ve Wang Lin’den yirmi parça altın almak için yalvarmıştı. Bu gün dahi, hala Wang Lin’den aldığı borcunu geri ödememişti, böylece bu dükkan artık Wang Lin’e aitti.

 

Bu geçen yılda, Wang Lin’in her gün geldiğini görmüştü. Bu epey endişeli hissetmesine neden olmuş, dolayısıyla sık sık Wang Lin’in niyetini kontrol etmeye gelirdi.

 

Tatlı dansçının gözleri kalabalığı tarrarken, bütün müşteriler haykırdı. Tam o anda, hanından dışından epey sapıkça bir ses duyuldu, ‘’Hey, bu küçük güzellik kesinlikle iyi şarkı söylüyor. Beni ta buraya şehrin kuzey kısmından getirdi.’’

 

Bunu söyledikten sonra, gri bir cübbe giyen yaşlı bir adam içeri girdi. Yaşlı adamın saçı karmaşa içindeydi, yüzü yara bereyle kaplıydı ve göğsünde büyük bir ayak izi vardı.

 

İçeri girdiği anda, bağırmaya başladı. Garson kaşlarını çattı ve söylendi, ‘’Bu dilenci de nereden çıktı be? Bugün sana verilecek para yok!’’ Bununla birlikte, dilenciyi çıkarmak için öne çıktı.

 

Yaşlı adam garsona baktı ve homurdandı, ‘’Bana dokunmaya cüret mi ettin sen? Eğer bana dokunursan, o zaman buraya böyle boylu boyunca uzanıp tüm gün kalkmayacağım. Müzik dinlemek için buradayım!’’

 

Wang Lin yaşlı adamı gördüğün de, gözlerinde yıllardır parlamayan ışık aniden ışıldadı. Bu yaşlı adam öyle rastgele birisi değildi. Bu yaşlı adam altı yedi yıl önce bir yemek uğruna onu kazıklayan adamdı.

 

Wang Lin’in yanında oturan, hanın sahibi ayaklandı. Bir bronz sikke için ceplerini karıştırdı. Sikkeyi yaşlı adama fırlattı ve homurdandı, ‘’Para verdim, şimdi git. Keyfimi kaçırıyorsun.’’

 

Yaşlı adam sikkeyi alıp ısırdı. Garsona gülümsedi ve konuşmaya koyuldu. ‘’Gerçek. Altından daha sert. Gördün mü, patronun ne yapması gerektiğini biliyor. Hmph, hmph.’’ Bununla birlikte, sikkeyi garsonun eline attı ve söylendi, ‘’Bir çay!’’

 

Ardından, gözleriyle etrafı taradı. Bakışları Wang Lin’in üzerine düştü ve oraya yürüdü. Wang Lin’i tanıdığından gitmiyordu, bunun yerine handaki tek boş yerin Wang Lin’in yanı olmasından oraya gidiyordu.

 

Garson afallamıştı. İlk bronz sikkeye ardından patronuna baktı. Bir sürü dilenci görmüştü, ama bu bir bronz sikkeyi ısıranı ve ardından çay almak için kullananı ilk görüşüydü.

 

Orta yaşlı şişman adamın yüzü seğirdi. Kollarını kaldırıd ve tam yaşlı adamı dışarı atmak üzereydi ki Wang Lin elini kaldırdı ve söze girdi. ‘’Unut gitsin.’’

 

Orta yaşlı adam hemen durdu. Biraz tereddüt etti, birkaç şey mırıldandı, arkasını döndü ve arka odaya gitti.

 

Yaşlı adam sinsice gülümsedi. Wang Lin’e baktı ve konuşmaya koyuldu, ‘’Sen...’’ Tam bunu demişti ki, aniden afalladı ve Wang Lin’e baktı. Dikkatle Wang Lin’i inceledi ve konuşmaya devam ettiği esnada yüzünde garip bir ifade peydahlanıverdi, ‘’Demek sensin!’’

 

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr