Bölüm 180: Talihsiz Tarihi İmparatorluk

avatar
4552 26

Xian Ni - Bölüm 180: Talihsiz Tarihi İmparatorluk


 

Çevirmen: Zawoske

Editör: Mehmet Uyar

 

Muazzam konsantrasyonla, Wang Lin seçtiği yolda ilerliyordu. Yedi yıl geçmişti. Ne zaman bir kısıtlama kırsa, biraz değiştirir ve üzerine biraz daha eklerdi. Eğer seçtiği yol cehennem gibi her adımda onu tehdit edecek olursa, o zaman adımladığı zeminin de buzlarla kaplı olduğunu düşünecek ve hissedecekti. Her şey gökler ve yeryüzü kişiyi yutuyormuşçasına birleşiyor gibiydi.

 

Eğer kısıtlamalara kafa atacak kadar şanssız birisi varsa, ölmese bile yine de derisinin bir katmanını kaybederdi.

 

Geçen yedi yılda, Wang Lin kısıtlama tekniğinde bir sürü şey değiştirmişti. Oldukça çok bilgi elde etmişti. Şimdi kırdığı bütün kısıtlamaları kolayca kendinin yapabiliyor, ve asıl hallerinden daha etkili bir duruma getirebiliyordu.

 

Bu Wang Lin’i şaşırtmış ve ilgisini daha da arttırmıştı. Sonuçta, bu dağdan ayrılmanın tek yolu kısıtlama tekniklerinden geçiyordu.

 

Geçen yedi yıldaki kısıtlama araştırmasında, Wang Lin asla sadece basit gözlem yaparak geçiştirmemişti; kısıtlamaları nasıl geçeceği konusunda kendi sonuca ulaşma metodunu üretebilmişti. Bu metot sayısız denemeye ve hataya sonuç vermişti. Genç adam başlangıç noktasından itibaren her zaman yavaşça çalışıyor, bir detayı bile atlamıyordu. Yavaşça ilerlerken, ileriye doğru olan her adımı sağlamdı.

 

Nadir ve zor kısıtlamalara denk geldiğinde, her zaman temelden başlayarak yavaşça ilerliyordu. İçinde hiçbir sabırsızlık olmadan, yavaşça kısıtlama tekniğine çalışmak için zihniyetini geliştiriyordu.

 

Kısıtlama tekniklerini kullanan birçok kişi vardı; ancak, çok azı kısıtlama tekniklerinde derin bir anlayışa sahipti. Birkaç yaşlı uzman hariç, kısıtlama tekniklerinde kimse Wang Lin’in dengi olamazdı.

 

Wang Lin’in kendisi bile oldukça kafası karışmış hissediyordu. Görünüşe göre vasat yeteneği kısıtlama tekniklerine çalışırken etki etmiyor gibiydi.

 

O anda, Wang Lin büyük bir kayanın üzerinde bağdaş kurmuş oturuyordu. Genç adam dümdüz mesafedeki buluta bakıyordu. Bulut, hareketsizdi.

 

İki gün önce, Wang Lin derin meditasyon durumunda buluta bakmaya başlamıştı. Bir yeşim çıkardı ve birkaç söz kaydetti, ardından yere koydu. 

 

Bu bulut belirdiğinde Wang Lin’in fark etmesi oldukça zor olmuştu. Genç adamın kısıtlamaları dağın her tarafındaydı. Birileri kısıtlamalarını geçmek isterse, elinden sadece içlerinden uçmak ve hayatta kalma şanslarına güvenmek olurdu.

 

Yedi yıl önce olsaydı, küçük yaratıkları kısıtlamayı çözmek için kullanması gerekirdi. Ancak, şimdi kısıtlamalar konusundaki gelişmiş anlayışıyla, özellikle de ruh delen gözleriyle, tek yapması gerekn buluta biraz bakmaktı. Kısıtlamayı tamamen kavrayamasa da, bu yerdekinin ne kısıtlaması olduğunu söyleyebilirdi. Karşısındaki kısıtlama uçmayı engelleyenlerdendi.

 

Böylece, bulut kısıtlaması daha da ustaca olduğunu belli ediyordu. Eğer bulutlar olmasaydı, kısıtlamayı kırmak hala zor olsa da, kişi tamamen kaybolmazdı. Ancak, bulut kısıtlamanın merkezini kaplıyordu. 

 

Bu da kısıtlama içindeki bilinmezliği arttırıyordu.

 

Bu durumda bile, Wang Lin’in içi dalgalanmamıştı. Buluta bakarken gözleri ışıldıyordu. Aniden, eli önünde bulanıkça hareket etmeye başladı.

 

Elinin ardıl görüntüleri binlerce eli varmışçasına görünene kadar belirmeye başladı. Bu ardıl görüntüler titremeye başladı, ve ardından hızla yayılmaya koyuldular.

 

Wang Lin’in elinin yarattığı ardıl görüntüler illüzyon vari bir çember oluşturdu. Genç adam aniden durdu ve sağ elini öne ittirdi. Ardıl görüntülerden oluşturulmuş illüzyon vari çember buluta doğru uçtu.

 

İllüzyon vari halka buluta girdikten sonra, dağılmaya başladı. İllüzyon vari halka bulut boyunca dalgaların yükselmesine neden oldu. Wang Lin bağdaş kurarak otururken bulutlara bakmıyordu bile. Kapalı gözleriyle, yavaşça kaşları çatılmaya başladı.

 

Bu illüzyon vari çember Wang Lin’in kısıtlamaları kırmak için geliştirdiği bir teknikti. Yedi yıllık araştırma ve ilerleyişten sonra, bu teknikte ustalaşmıştı.

 

Gözleriyle bakmasına bile gerek yoktu. İllüzyon vari çemberin oluşturduğu dalgayı inceleyerek, kısıtlamanın yapısını ve kurallarını anlayabiliyordu. Bir süre sonra, gözlerini açtı. Sağ eli tekrardan önünde dalgalandı. Bu sefer ciddi bir ifadeyle, elini bir tütsü çubuğunun yanmasına yetecek kadar uzun süre hareket ettirdi. Önünde çabucak illüzyon vari çember katmanları belirdi.

 

On illüzyon vari çember belirdiğinde, Wang Lin kesik kesik nefes almaya başladı. Sağ elinin kontrolünü kaybediyordu. Kalan son gücüyle, kolunu on kez hareket ettirdi.

 

On illüzyon vari çember birer birer buluta daldı.

 

On illüzyon vari çember oluşturmak kolay görünse de, bir çember oluşturmak için elini on binlerce kez hareket ettirmesi gerekiyordu.

 

Bu teknik yedi yıl kısıtlama tekniklerine çalışmasının sonucuydu. Bu illüzyon vari çemberin kendisinin bir kısıtlama tekniği olduğu söylenebilirdi.

 

On illüzyon vari çember buluta nüfuz etti ve yavaş yavaş kayboldular. Böylece bulutun içinde sonsuz miktarda dalgacıklar oluşturarak, bulutun hızla titremesine sebebiyet verdi.

 

Wang Lin varlığını gizledi. Ardından sol eliyle yere tekrar tekrar resimler çizmeye başladı. Uzun süre sonra, gözlerini açtı ve gülümsedi. Sol elini salladı ve kayadaki bütün resimleri sildi. Ayaklanırken gözleri ışıldıyordu. Bütün resimleri sol eliyle sildikten sonra, sağ eliyle ovuşturmaya başladı. Yere baktı ve zamanı hesapladı. Ardından ansızın sağ elini hareket ettirdi ve bir ışık huzmesi gönderdi.

 

Işık huzmesi buluta atılarak, sallanmasına, ardından da yavaşça dağılmasına sebebiyet verdi. Bulut dağılırken, içinde gizli olan şey gözler önüne serilmişti.

 

Wang Lin derin bir nefes aldı. Bir yeşim çıkardı ve dikkatle kısıtlamayı incelerken karakteristik yapısını kaydetti. Geçen yedi yılda, Wang Lin ne zaman bir kısıtlama açarsa, belki gelecekte tekrardan kullanırım diye kaydederdi.

 

Bir tütsü çubuğunun yanmasına yetecek kadar zaman geçtikten sonra, yeşimi kaldırdı. Bulutun olduğu yere baktı ve sadece 3 metre uzağında kırık bir köprü olduğunu gördü.

 

Bu kısıtlamanın gerçek yüzüydü. Wang Lin tam ileri adım atmak üzereyken, dikkatle köprüyü inceledi. Gözleri kırık köprünün yanında büyüyen küçük bir ağaca kaydı.

 

Geçen yedi yıldaki kısıtlamaları kırarak elde ettiği tecrübeleriyle, küçük ağaçla alakalı bir şeyin yanlış olduğunu fark etmesi kolay olmuştu. Wang Lin’in bu dağda denk geldiği bütün kısıtlamalarda, oldukça nadiren de olsa, bazen üst üste sıkıştırılmış iki kısıtlama oluyordu. Lakin bu kısıtlama önceki kısıtlamalardan son derece farklıydı.

 

Bu kısıtlama birisi tarafından eklenmiş olmalıydı. Geçen yedi yılda Wang Lin de aynı şeyi yapmıştı. Bu küçük ağaç mutlaka buradaki biri tarafından yerleştirilmiş olmalıydı.

 

Wang Lin soğukça güldü. Küçük ağaçtaki kısıtlamaya baktı ve hemen daha önce karşılaştığı kirli oyunlarla aynı olduğunu fark etti. Hepsi aynı kişi tarafından oluşturulmuştu.

 

Dört yıl önce, birisi Wang Lin’i kısıtlamalarla engellemeyi denemeye başlamıştı. Birer birer kırdıktan sonra, kısıtlamalarına dair genç adam iyi bir anlayış kazanmıştı.

 

Dağdaki kısıtlamalar normalde birisi dokunmadan aktif olmuyordu. Ancak, bu kişinin yerleştirdiği kısıtlamalar çok farklıydı. Kısıtlamanın sınırına girdiği anda, hemencecik saldırılar başlıyordu. Saldırıları işe yaramadan sonlanırsa da, kısıtlama kendini yok ediyor ve yakındaki bütün kısıtlamaları aktif ederek, sınırına giren kişi bir kısıtlama hapishanesinde sıkışıyordu.

 

Wang Lin küçük ağaca bakarken gözlerini kıstı. Üç illüzyon vari çember gönderdi. Çemberler küçük ağacın üzerine indiler.

 

Küçük ağaç biraz sallandı ve yaprakları düşmeye başladı. Gövdesi hızlıca koyulaştı. Biraz geçitekn sonra, sonunda bükülmeye başladı.

 

Wang Lin’in illüzyon vari çemberleri sayısız kısıtlamalar barındırıyordu. Asıl görevleri kısıtlamaları bozmaktı. Bu yüzden, küçük ağaçtakı kısıtlama katman katman, bozuluyordu.

 

Wang Lin’in gözlerinde soğuk bir ışık parladı. Hızlıca boyutsal çantasından siyah kılıcı çıkardı ve ağaca doğru gönderdi. Aynı zamanda, bükülmüş ağaç gövdesi Wang Lin’e doğru uçtu.

 

Siyah kılıç aniden parlayarak, ağaç gövdesini delip geçti ve ikiye böldü. Ağaç gövdesi yere düştüğünde, kıvrıldı ve yavaş yavaş asıl formu olan kahverengi bir kırkayak halini aldı.

 

Kırkayak bir siyah duman bulutuna dönüşmeden önce birkaç kez kıvrıldı. Bu siyah duman insanların paniklemesine neden olacak ölüm hissiyatı veriyordu; ancak, belirdiği kadar hızlı bir şekilde de kaybolmuştu.

 

Wang Lin gözlerindeki temkinli bakışlarla düşündü. İlk defa bir ruh yaratığı kullanılarak oluşturulan bir kısıtlama görüyordu, ve bu ruh yaratığının bedeni insanların paniklemesine neden olan siyah bir duman oluşturuyordu. Bu metoda oldukça aşınaymış gibi hissediyordu. 

 

Bu kısıtlamanın ve daha önce görmüş olduğu birkaç kısıtlamanın aynı kişi tarafından yerleştirilmiş olduğunu söyleyebilirdi. Bu kişinin nadiren bu tür bir kısıtlama kullandığı besbelli açıktı. Diğerlerinden daha güçlü değildi, lakin daha ustaca oluşturulmuştu. Eğer birisi dikkatsizce ilerlerse, ölmemesi işten bile olmazdı.

 

‘’Altı Arzunun Şeytan Lordu!’’ Wang Lin fısıldadı. Neden bu kadar aşina hissettiğini biliyordu. Geçmişte, boşluktayken, Altı Arzunun Lordu tuhaf tekniğini kullanmak için genç adamı denemek istemişti.

 

Wang Lin bunu hatırlıyordu. Altı Arzunun Şeytan Lordu Wang Lin’i ilk hedefleyişinde, hızlı bir etkileşimden sonra Wang Lin’i geçmeye karar vermişti. Bunun yerine yanında getirdiği genci kullanmıştı.

 

Gencin bedenini büyü yapmak için özel bir materyal olarak kullanmıştı. Bu sefer de tam olarak aynı şeyle karşılaşmıştı; lakin bu sefer kurban bir kırkayaktı.

 

Tam o anda, dağın 1500 metre yukarısında bir kayanın üzerindeki, Altı Arzunun Şeytan Lordu aniden arkasını döndü ve dağa baktı. Yanındaki gencin gözleri artık boş boş bakmıyordu, bunun yerine derin, donuk bir renkle kaplıydı.

 

‘’Kim geçen beş yılda kısıtlamalarımı kırıp duruyor lan?! Onu öldürmek için bulutların içine yerleştirdiğim kısıtlamayı bile kırdı. Duanmu olabilir mi? Hayır, Antik İmparator olmalı. O eski kemik torbası geçmiş bin yılda kısıtlamalara çalışmış olmalı.  Bu kişi her kimse, üçüncü denemede en büyük düşmanım olacak!’’ Altı Arzunun Şeytan Lordu kendi kendine fısıldadı. 

 

Gözlerinde yobazlığa dair bir iz belirdi. Dağın 1500 metre tepesinde, devasa bir girdap vardı. Bu girdap üçüncü denemenin girişiydi.

 

Geçen yedi yılda, Altı Arzunun Şeytan Lordu kolayca ilerleyerek başlamıştı, lakin zirveye yaklaştıkça, kısıtlamaların gücü ve karışıklığı artıyordu. Birkaç tane gerçekten sersemleten kısıtlamalar dahi vardı. Bu kısıtlamalardan birisi Altı Arzunun Şeytan Lordu’nu beş yıl boyunca sıkıştırmıştı.

 

Kafasını geri çevirdi ve hızlıca ilerlemeye başladı.

 

Aynı anda, dağın eteklerindeki girdaptan dışarıya bir figür adım attı. Bu figür bir yelpaze tutuyordu ve peri vari, nazik bir aurayla yüzünü bir peçe kaplıyordu. Figür kendine emin bir şekilde ilerledi.

 

Bu figür, Antik İmparator’du.

 

Antik İmparator sakin görünüyor olsa da, kaşları çatıktı. İlk denemede, ateş denemesinden geçmişti. Ateş denemesini geçebilmesi yedi yılını almıştı.

 

Ateş denemesinde bir sürü canavar vardı. Sayılamayacak kadar çok yaratık öldürmüştü. Bütün gücünü kullansaydı daha erken geçebilirdi, lakin Antik İmparator oldukça sabırlı birisiydi. Risk almaktansa zaman kaybetmeyi göze alırdı.

 

Sahip olduğu sabır miktarı Kambur Meng’le aralarındaki en büyük farktı.

 

Antik İmparator denemeyi geçmek için bu sefer iyi hazırlanmıştı. Ateş denemesine, doğal zayıflığına, kafa atmış olduğu düşünülse bile, gücünü korumuş ve adım adım ilerlemesini bilmişti.

 

Bu oldukça zaman alsa da, hazinelerini kullanmamıştı, bu yüzden diğer denemeleri geçmeyi denediğinde, hala hazineleri yanında olacaktı.

 

Ancak, önündeki yolda, hiçbir şey onu durduramazdı. Etrafında bir sürü illüzyon kısıtlaması olsa da, hiçbiri Antik İmparator’u etkilemiyordu.

 

İkinci denemeye girdikten sonra, Antik İmparator derin bir nefes verdi. Soğuk bir gülümseme takınırken gözleri dağın tepesine kilitlendi. Geçen 1000 yıl boyunca, bugün için hazırlanmıştı.

 

Eğer üçüncü denemeye girmek istiyorsanız, kısıtlamaları öğrenmeliydiniz. Bu zor yoldan öğrendiği bir şeydi. Onca yıl önce inanılmaz hızı sayesinde tüneli üç nefes süresinde geçmemiş olsaydı, o gün orada olan herkesi öldürse bile, yine de ölürdü.

 

Altı Arzunun Şeytan Lordu, Duanmu, veya Kambur Meng gibi değildi. 1000 yılı aşkın zaman önce, zaten orta aşama Ruh Oluşturma’daydı ve son seferin lideriydi.

 

O zamanlar, Altı Arzunun Şeytan Lordu ve diğerleri onun için sadece çocuktu. Kaçmak için ciddi yaralanmasaydı, nasıl olurdu da o üçlü bugün hala hayatta olabilirdi?

 

Geçen bin yılda Şeytanlar Denizi’nde kendini toparlarken denemeye tekrar girmeyi deneyebilmek için kısıtlamalardaki bilgisini geliştirmeye başlamıştı.  Bu 1000 yılda, gelişiminin tamamını yenileyebilmişti, lakin arttıramamıştı. Dikkatle inceledikten sonra, o kadar yıl önce aldığı yaraların temeline zarar verdiğini düşünmüştü. Muazzam bazı hazineleri kullanmadığı sürece, gelişimi sonsuza kadar aynı kalacaktı.

 

Sonuç olarak, Antik Tanrı’nun Böglesi’ne tekrardan girme fikri daha da heyecan verici bir hal almıştı. Burada sadece gelişimini düzeltebilecek bir hazine bulma şansı değil, ayrıca Ruh Değişimi aşamasına yükselmesine izin vererek, bir Ruh Değişimi uzmanı olmasını sağlayacak hazineler de vardı. Bütün bu zorlukları, çektiği acılara değerdi, hatta az kalırdı.

 

Bunun için, gelişim yapmaktan vazgeçmiş ve sadece kısıtlama araştırmaya odaklanmıştı. Çalışmak için kısıtlama teknikleriyle ünlü bir sürü tarikata bile gitmişti.

 

Bin yıllık çalışmadan sonra, yeteneğine son derece güvenmeye başlamıştı. Hatta yanına birkaç büyüleyici sürpriz bile getirmişti. Boyutsal çantasına dokundu ve gülümsemesi genişledi.

 

Tek kelime etmeden, dağın eteklerindeki ilk kısıtlamaya ulaştı.

 

Bu ilk kısıtlamayı yıllar önce kırmıştı. Bir kere baktıktan sonra, ileri adımladı. Bu kısıtlamayı çözerek zaman kaybetmesi için bir nedeni yoktu; güçle ezip geçmek daha iyiydi.

 

Sonuçta, yıllar önce tam olarak böyle geçmişti.

 

Girdiği anda, otların bıçağa dönüşeceğini hatırladı. Beklediği gibi bir şeyler değişti. Tekrardan beklediği gibi, bitkiler etrafında düzüldü, ve aniden beliren kırmızı sise doğru uçtular. Ardından geri döndüler ve bir kılıç yağmuruna dönüştüler.

 

Antik İmparator sanki hiçbir şey olmamış gibi hareket etti ve ileri bastırdı. Kılıçlar bedenine yaklaşırken, buzla kaplandılar ve anında patladılar.

 

Kesintisiz devam eden patlama sesleri Antik İmparatoru yavaşlatmadı. Yaşlı adam kolayca formasyonun kenarına ulaştı. Burada kırmızı bir ışığın belireceğini hatırlıyordu.

 

Beklendiği gibi, tam düşünürken, kırmızı ışık sütunları etrafında belirdi. Antik İmparator kısa bir ilahi söyledi. Sağ elini yumruk haline getirip, kırmızı ışıklardan birisine vurdu. Işık hemen dağılıverdi ve kayboldu.

 

Birer birer, kırmızı ışıkları yumrukladı. İki saatten kısa sürede, bütün kırmızı ışıklar kaybolmuştu. Antik İmparator bu kısıtlamayı kırmıştı.

 

Antik İmparator ileri adımladı. Gözleri birkaç metre ilerisindeki ikinci kısıtlamaya odaklanmıştı. 30 metre ilerledikten sonra, aniden ifadesi değişti. Kısıtlamadan dışarı çıkınca, etrafında siyah bir sis belirmişti. Bu açıkça kırmızı ışıklardan farklıydı ve içinden gelen yaratık sesleri duyulabiliyordu.

 

Çok geçmeden, sayısız siyah kılıç ve kırmızı ışık belirdi. Hepsi Antik İmparator’a doğru uçuyordu. Hızları aşırı yüksekti, seslerini duyduğu anda, zaten önüne ulaşmışlardı.

 

Antik İmparator’un ifadesi birdenbire karanlıklaştı. Bir kükreme savurdu, ve küremesiyle birlikte dışarı çıkan ruhsal enerji çabucak onu çevreleyen kalın bir buz duvarına dönüştü. Saldırının çoğu buz duvarı tarafından karşılandı.

 

Ardından hemencecik birkaç adım geri çekildi. Sağ elini yumruk yaptı ve buz duvara doğru yumruk attı. Buz anında milyonlarca parçaya parçalandı.

 

Sol eli durmaksızın buz parçalarına teker teker bağlanan ruhsal enerji iplikleri gönderiyordu. Buz hızla eridi ve Antik İmparator’un klonları belirdi. Hepsi sayısız teknik yolladı.

 

Kısıtlama böyle güçlü bir saldırı aldıktan sonra gürüldedi. Tamamen çökmüştü.

 

Siyah sis kaybolurken, Antik İmparator kasvetli bir ifadeyle ilerledi. Güçlü bir öldürme arzusu yayarken yüzünün rengi karanlıklaştı. ‘’Altı Arzunun Şeytan Lordu, bu kısıtlamayı sen koymuş olmalısın!’’

 

Aniden beliren bu sürpriz kısıtlama bir anlığına ne yapacağına bilememesine neden olmuştu. Eğer bu durumda güçlü olmayan birisi olsaydı, ölmese bile, kötü bir duruma düşerdi.

 

Altı Arzunun Şeytan Lordu olduğuna bu kadar emin olmasının nedeni Duanmu’nun kısıtlama tekniklerini öğrenecek huya sahip olmadığını bildiğindendi. Ancak, Wang Lin’i bu duruma dahil etmemişti.

 

Wang Lin’i tamamen unuttuğu için bu kısıtlamayı yerleştiren kişinin kesinlikle Altı Arzunun Şeytan Lordu olduğunu düşünüyordu.

 

Şimdi kısıtlamanın ne kadar şeytanca olduğunu düşününce, içinden sövmeden edemedi. İçten içe karar vermişti; kısıtlama ne kadar basit görünürse görünsün, çok dikkatli bir şekilde ilerleyecekti.

 

Wang Lin yavaş yavaş dağın zirvesine doğru ilerlerken, aniden durdu ve dağın eteklerine baktı. Yerleştirdiği ilk kısıtlamanın kırıldığını fark etmişti.

 

Ancak, Wang Lin paniklemedi. Geçen yedi yılda dağa tırmanırken, arkasındaki kişiyi durdurmak için sayısız kısıtlama yerleştirmişti. Arkasındaki kişi ölmeden bütün kısıtlamaları geçebilse bile, en azından derisinin bir katmanını kaybederdi.

 

Eğer şanssızsa, yakındaki kısıtlamaların tetiklenmesine bile neden olabilirdi. O zaman, kişi Ruh Oluşturma aşamasında olsa bile, önündeki tek yol ölüm olurdu.

 

Wang Lin’in arkasında muazzam güçte olan çok kısıtlama yoktu. Burada olan üst kısıtlamalar dışında, sadece üç dört tane vardı. Altı Arzunun Şeytan Lordu üzerlerine birkaç katman eklemişti. Wang Lin titizlikle içinden geçtikten sonra, üzerlerine daha da fazla katman eklemişti. Ve sonunda, ek olarak, Wang Lin dört haftasını geri dönüp bütün kısıtlamaları, birisi tetiklediğinde, sonucun korkunç olması için birbirine bağlamıştı.

 

Wang Lin soğuk bir kahkaha attı. Arkasındaki kişi önemli değildi. İlerlemeye devam etti.

 

Wang Lin tepeye yaklaştıkça, daha da yavaşlıyordu. Kısıtlamaların nasıl çalıştığını anlamak için çok fazla zihinsel enerji harcıyordu. Kırmayı denemeden önce kısıtlamanın her detayını öğreniyordu.

 

Oluşturduğu kısıtlama tekniğiyle, en fazla on illüzyon vari çember oluşturabiliyordu. Ondan fazla oluşturamıyordu. Wang Lin’i geç, Ruh Oluşturma aşamasındaki birisi bile daha fazla oluşturamazdı.

 

Bu tekniği başka biri kullansaydı, en fazla 3 veya 5 çember oluşturabilirdi. Wang Lin’in on tane oluşturabilmesinin tek nedeni Ji Alemi İlahi Hissi’ydi.

 

 Bu teknik sınırlarına kadar dayandığı için Wang Lin adım adım ilerleyerek on illüzyon vari çember çizebilecek düzeye ulaşmıştı.

 

Kısıtlamaları kaydetmek için kullandığı yeşim sayısı şimdi yüzü aşıyordu. Bunlar hazineleriydi, ilerleyişinin kanıtları.

 

Wang Lin’in iradesi kesinlikle çok güçlüydü. Birçok kısıtlama çalışmak ve incelemek için günlerini gecelerini almıştı, ardında da nihayetinde aşmak için bir gün harcamıştı.

 

Zaman hızlıca geçmiş ve göz açıp kapayıncaya kadar, üç yıl gelip gitmişti. Wang Lin’in saçı çoktan tamamen beyaza dönmüştü. Bakışları daha da keskinleşmişti, sanki ruhunuzu delebilirlerdi.

 

Wang Lin bir dağın tepesinde on yıl geçireceğini hiç düşünmemişti, lakin onun için, bu on yıl çok hızlı geçmişti. Her anını kısıtlamalara çalışarak harcamıştı.

 

Şu anki konumuysa, dağın tepsinin 1800 metre yukarısındaydı. Ancak, dağın tepesinin 1000 metre üstünden itibaren, tepeye ulaşmayı imkansız kılan kalın, beyaz bir sis süzülüyordu. 

 

Üç yıl sonra, Wang Lin’inde geriye çok ruh sıvısı kalmamıştı. Ruhsal enerjisini kullanırken çok dikkatli olarak, olabildiğince ruh sıvısını muhafaza ediyordu.

 

Kısıtlamaları araştırmak oldukça çok zihinsel enerji istiyordu, ve kişi zihinsel enerjisini kullanırken, ruhsal enerjileri de tükeniyordu.

 

Şu anda, beyaz saçları dalgalanıyordu. Kısıtlamalar tarafından çevrilmiş bir uçurumda bağdaş kurmuş oturuyordu. Bu kısıtlamalar sağ eliyle oluşturduğu illüzyon vari çemberler tarafından yok edilmişti.

 

Wang Lin tepeye yaklaşırken, daha da heyecanlanıyor, önündeki kişinin çoktan ikinci denemeyi geçip geçmediğini merak ediyordu. Eğer o kişi geçmediyse, o zaman mutlaka yukarıda onu bekliyor olmalıydı. Wang Lin’in üzerindeki kısıtlamalar o kadar güçlüydü ki eğer birisi şans eseri tetiklenirse, Ruh Oluşturma aşamasındaki birisi bile hayatta kalmak için mücadele etmek zorunda kalırdı. 

 

Sonuç olarak, Wang Lin dikkatinin dağılmasına izin veremezdi. Tüm dikkatini kısıtlamaları incelemeye odaklıyor olmalıydı.

 

Wang Lin’in arkasındaki kişiye gelirsek, genç adam geçen üç yıldaki ilerleyişini hissedebiliyordu. Başlangıçta, birkaç haftada bir kısıtlamalarından birinin kırıldığını hissediyordu. Şimdi bir tanesinin kırıldığını hissetmeden önce aylar geçmiş oluyordu. Arkasındaki figürün gittikçe yavaşlama sebebi sadece doğal kısıtlamaların gücünün artmasından dolayı değildi, ayrıca Wang Lin’in kısıtlamaları yüzündendi. On yıl öncekiyle kıyaslandığında, şimdi yerleştirdiği kısıtlamalar yeryüzüyle gökyüzü gibiydi.

 

Wang Lin yavaşça içine çektiği havayı dışarı üfledi. Bakışları ileri kaydı. Tıpkı arkasındaki kişinin hızını tespit edebildiği gibi, önündeki kişi de Wang Lin’in ilerleyiş hızını biliyordu. Belki oralarda bir yerlerde yukarı çıkmasını bekleyen gizlenmiş tehlikeler vardı.

 

Wang Lin soğukça gülümsedi. Elini salladığı gibi, birkaç kısıtlama yerleştirdi. Burada neredeyse bir yıldır oturuyordu. Sadece üzerindekine dikkat etmiyordu, ayrıca altındakine de dikkat ediyordu. Bu noktanın etrafına sayısız kısıtlama yerleştirmişti. Wang Lin’in acelesi yoktu. Düşmanın tuzağına kafa atmak gibi bir düşüncesi de yoktu. Bu noktada tek bir hata dahi olmamalıydı.

 

Wang Lin arkasındaki kişinin ilk geçmesine izin vermek için bekliyordu. 

 

Beklediği kişi en azından Ruh Oluşturma aşamasında olmalıydı. Bu yüzden Wang Lni bir yıl durmuştu. Yerleştirdiği sayısız kısıtlama saldırı için değildi, varlığını gizlemek içindi.

 

Bir yıl boyunca kısıtlamalarla etrafı donattıktan sonra, Wang Lin hareket etmediği sürece, başkasının varlığını fark etmek için oldukça zor bir zaman geçireceğine emindi.

 

Birkaç gün sonra, Wang Lin yakındaki bir kısıtlamanın kırıldığını hissetti.

 

Geriye bakarken, dudakları kıvrılarak soğukça sırıttı; gözleri ışıldıyordu.

 

Antik İmparator’un öfkesi geçen üç yılda yatışmamıştı. Hatta yatışmak yerine, daha da öfkelenmişti. Geçen üç yılda, sadece her kısıtlamayı geçmek için yığınla zaman harcamakla kalmamıştı, ayrıca başkasının arkasında bıraktığı kısıtlamalar için de fazladan dikkatli olmak zorunda kalmıştı.

 

En çok tepesini attıran şeyse, sonunda bir kısıtlamayı kırdığında, diğer birçok kısıtlamanın aktifleşmesiydi. Düzinelerce kez öleyazmıştı. 

 

Bütün yol boyunca, kasvetli hissediyordu ve içinden küfretmeden duramıyordu. Bazen kendini tutamıyor ve yüksek sesle sövüyordu.  Ona göre, fazladan kısıtlama ekleyen kişi aşırı tehlikeliydi.

 

Bazen, bir kısıtlama hiçbir şey gibi görünüyordu, lakin kırdığında, kırık kısıtlamayı aktifleştiren şey oluyordu.

 

Ayrıca sadece yürüyerek geçebildiği, kırmayı denemediği kısıtlamalarda vardı. Lakin eğer onları kırmayı deneseydi, sayısız bir kısıtlama döngüsü oluştururdu. Adım adım, önündeki tehlikeleri bile bilmeden, bu cehennemden kaçmak için ilerlemeye devam ediyordu.

 

Yarı yolda pes etmeye karar vermediği sürece, tek yapabileceği şey tırmanmaktı.

 

Ne zaman bunu düşünse, öfkesi taşıyordu. Bunu yapan kişiyi kendi elleriyle parçalara ayırmak istiyordu.

 

Bazen, çok güçlü ruhsal enerjiler hissediyordu ve gözlemlemek için uzun süre harcıyordu, ancak hiç kısıtlama tespit edemiyordu. Muazzam miktarda ruhsal enerji kullandıktan sonra, kısıtlama var mı diye test etmek için hazinelerini gönderiyordu, ancak hiçbir kısıtlama bulamıyordu; hissettiği ruhsal enerji sadece onu kandırmak için oluyordu.

 

En çok öfkelenmesine neden olan şey, ilerlediği yerler tamamen normal görünüyordu, ancak eğer dikkatle incelerse, bir miktar ruhsal enerji hissedebiliyordu. Bu ruhsal enerji kişi dikkatini hiç dağıtmadığı sürece fark edilmesi imkansızdı.

 

Lakin o zaman bölgeyi kontrol etmek için daha da fazla ruhsal enerji harcıyordu ki, aniden bunun da bir sahte kısıtlama olduğunu fark ediyordu.

 

Geçen üö yılda, Antik İmparator durmaksızın gerçek ve sahte kısıtlamalarla uğraşmıştı. Bazen kazara gerçek bir kısıtlamayı tetikleyerek, zincirleme reaksiyona neden oluyordu.

 

İlk denemede, büyülü hazinelerini korumak için fazladan zaman harcamıştı, lakin şimdi hazinelerinin yarısından fazlası kullanılmıştı. Hepsini kısıtlamaları tetiklediğinde kendini korumak için kullanmak zorunda kalmıştı.

 

Kalbi acıyordu ve içi pişmanlıkla doluydu. Eğer bu hazineleri ilk denemeyi daha hızlı geçmek için kullansaydı, sadece bu kişinin önünden ilerleyecek olmayacaktı, ayrıca yolu da daha kolay geçilecek olacaktı.

 

İki yıl önce üç farklı tür kısıtlama gördüğünde, Altı Arzunun Şeytan Lordu’nun bundan sorumlu olan kişilerden sadece biri olduğunu fark etmişti.

 

Önünde iki kısıtlama ustası olduğunu keşfetmişti. Başlangıçta en yorucu kısıtlamalar Altı Arzunun Şeytan Lordu’na aitti, lakin şimdi bu taç gizemli adamın eline düşmüştü.

 

Bu kişinin kısıtlamalarını aşmak kişiyi ürkütüyordu. Başlangıçta, bu kişinin kısıtlamaları çok zekice ve detaylıydı, çok fazla güç gerektirmiyorlardı. Ne var ki, ilerlerken gizemli adamın yeteneği kat kat gelişmiş ve sınırları aşmıştı. Kısıtlamaları sadece zekice değildi, ayrıca parmak ısırtacak kadar karışıktı.

 

Başlangıçta, Antik İmparator kısıtlamaları kolayca kırıyordu, lakin zaman geçerken, kısıtlamayı aşmak için daha da çok çalışması gerekmeye başlamıştı.

 

Gizemli adamın varlığı içten içe daha da önemli olmuştu. En azından kısıtlama bilgisi konusunda, bu kişinin rakibi olduğunu hissediyordu. Bin yıllık deneyimi düşünüldüğünde bile, bu kişiyle eşleşemeyeceğini hissediyordu. Bu gizemli figürün kısıtlamalarındaki zeka ağzını açık bırakıyordu.

 

Onu en çok şoke eden şeyse bu gizemli figürün daya yeni kısıtlama teknikleri öğrenmeye başlamış gibi görünmesiydi. İnanması çok zordu, lakin buna emindi.

 

En önemli kısım ilk kısıtlamaları karmaşık ve büyüktü, lakin şimdi bulması oldukça zorlardı ve iki özel karakteristik yapıyla bezenmişlerdi.

 

Çok hızlı saldırı hızı, saldırı yöntemi, tetikleme durumu, ve zamanlama, zamanında tepki vermeyi zorlaştırıyordu.

 

İçten içe, bu kişiyi heybetli görüyordu, ve şimdi daha da heybetliydi. Muazzam bir çaba gerektiren bir kısıtlamayı sonunda kırmayı başarmıştı. Kasvetli bir ifadeyle kısıtlamanın dışına çıktı.

 

Bakışlarını yukarıya çevirdi; önünde hala 200 metre vardı. Eğer önceki gibi olsaydı, göz açıp kapayıncaya kadar burayı geçebilirdi. Burada atılmayı geç, uçabilse bile yine de büyük dikkatle ilerlemeye zorlanıyordu. 

 

1000 yıl önce burada bir Ruh Oluşturma gelişimcisi dağın etrafında ışınlanan eşsiz büyülü hazinesini sergilediğini hatırlıyordu. Ansızın o kişi kaybolduğunda, mor bir yıldırım gelmiş ve tekniğini durdurmuştu.

 

Oyuncak gibi kullanılan büyülü hazineye, kullanıcısının yanı sıra yıldırım çarpmış ve arkalarında geriye hiçbir iz kalmayana kadar böyle devam etmişti.

 

Bu sahne o zamanlar herkesin sessiz kalmasına neden olmuştu. Havada uçmak mor yıldırımın dikkatini çekmek anlamına geliyordu, bu yüzden herkes uçmayı denemektense yerden ilerlemeyi tercih etmişti.

 

Antik İmparator bir ay boyunca devam etti. Wang Lin’le aralarında olan mesafe gittikçe azalmıştı. Wang Lin ilk defa bir Ruh Oluşturma uzmanının kısıtlamaları kırışını görüyordu.

 

Bugün, Antik İmparator Wang Lin’den sadece birkaç metre uzakta duruyordu. Aniden bakışları Wang Lin’in oturduğu yere kaydı. Gözlerinden garip bir ışık yayılıyordu.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44759 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr