Bölüm 168: Antik Tanrının ülkesi

avatar
4506 22

Xian Ni - Bölüm 168: Antik Tanrının ülkesi


Çevirmen: Zawoske

Editör: Mehmet Uyar

 

‘’Yaşlı kambur ölse bile, bütün Devasa Şeytan Klanı’nı peşinden sürükleyecektir!’’ Boğuk bir ses gökyüzünden kulaklarına ulaştı. Ufuktaki, devasa, yeşil bir kara kurbağası yavaşça yaklaşıyordu.

 

(Ç.N: Geçen bölüm geçen adamın adı Hunchback Meng idi ama burada hunchback’i özel isim yerine kambur anlamında kullanmışlar yanlış anlamadıysam bundan dolayı ben Kambur Meng diye kullanacağım.)

 

Kara kurbağası uzakta bir yere inerek, yeryüzünün sallanmasına neden oldu. Wang Lin çok uzakta olduğunu düşünse bile, genç adam yine de yerin sallantısını hissetmişti. Çok geçmeden, arka ayaklarıyla yere vurdu ve görüşünden kayboldu. Tekrardan belirdiğindeyse, çoktan yaklaşmıştı.

 

Kara kurbağası gökyüzünden tıpkı küçük bir dağ düşüyormuş gibi indi. Yaklaşık 30 metre uzaklarına inerken, sisin her yönüne doğru dağılan bir şok dalgası oluşturdu.

 

Sis bir tarafa ittirildikten sonra, devasa kara kurbağası ortaya çıktı. Kara kurbağasının bedeninde sayısız çıban vardı, her biri yavaşça hareket ediyordu, ve her biri güçlü bir ruhsal enerji dalgası yayıyordu.

 

Kara kurbağasının gözleri kıpırdarken, güçlü bir kan arzusu sergiledi. Kara kurbağasının sırtında oturan bir figür vardı. Yeşil bir cübbe giyiyordu ve çok kısaydı. Sırtı bir kambur gibi şişikti. Gözleri üçgen, çenesi sivri, ve ağzı bir maymununki gibiydi.

 

Kahkaha atıp, boğuk bir sesle konuşmaya başladığı esnada, yüzündeki çıbana dokundu, ‘’Devasa Şeytan Klanı’ndan beni üç yüz yılı aşkın süredir takip eden o yaşlı dingillerin hepsini zehirleyerek öldürdüm. 1000 yıllık zaman sınırının yaklaştığı ve bu yerin açılmak üzere olduğu gerçeği olmasaydı, intikam için Devasa Şeytan Klanı’na gitmiş olurdum.’’

 

Bununla birlikte, kara kurbağasının kafasında bir adım attı. Kara kurbağası kan kırmızısı dilini çıkarıp yere uzatırken ne istediğini biliyormuş gibi gözüküyordu. Kambur dilin üzerinden yere doğru ilerledi. İlerlediği esnada, bazen öksürüyordu.

 

Yere indikten sonra, rastgele sağ elini salladı ve devasa kara kurbağası avucuna yerleşecek boyuta gelene kadar hızlıca küçüldü. Ardından kurbağa omzuna zıpladı. Vıraklarken karnı hızla genişleyip küçüldü. 

 

Yere indiğinde, 1 metre yakınındaki her şey hemen cızırdamaya başladı ve siyah bir gaz dalgası yerden yükseldi.

 

Wang Lin sakince birkaç adım geri çekilirken soğukça figürü gözlemliyordu. Bu figür zehir kullanıyordu, bu yüzden genç adamın dikkati tamamen başka bir seviyeye yükselmişti.

 

Altı Arzunun Şeytan Lordu Xu Liqing kaşlarını çatıp söylendi, ‘’1000 yıldır görüşmüyoruz. Neden şimdi o zehirli koku daha da kötü?”

 

Yaşlı kambur gözlerini devirdi ve söylendi, ‘’Diğerleri senin altı arzu büyüsünden korkuyor olabilir, lakin ben değil. Bin yıl önce, berabere kalmıştık. Tekrardan dövüşmek istiyor olabilir misin?’’ Bununla birlikte, omzundaki kara kurbağasına dokundu ve tüyler ürpertici bir şekilde kahkaha attı.

 

Altı Arzunun Şeytan Lordu soğukça kambura baktı. Çok geçmeden, ikisi arasındaki ruhsal enerji çıldırmaya başladı, lakin çok geçmeden dalgalanmalar ikisi ruhsal enerjilerini geri çekerken sakinleşti.

 

Tam o anda, yan taraftan soğukça izleyen, Antik İmparator, birdenbire konuşmaya katıldı, ‘’Herkes burada gibi gözüküyor. 4.derece bir ölümsüz ülkesinden Donmuş Rüzgar Kalkanı’nı çaldım. İlk denemenin yarısından fazlasını bitirmemize yardım etmeli.’’ 

 

Altı Arzunun Şeytan Lordu soğukça söylendi, ‘’İlk denemenin ikinci yarısıyla ben ilgileneceğim.’’

 

Kambur Meng yüzündeki şişliğe dokundu ve boğuk bir sesle konuştu, ‘’İkinci denemede sadece bu yaşlı adamı izleyin.’’

 

Duanmu Ji Wang Qingyue’e doğru bakarak konuşmaya başladı, ‘’Oradaki savaşan kişi Wang Qingyue. İşimize yarayacak olan Beş Element Kaçış Tekniği’ni biliyor. Bu küçük arkadaşımız da Ölümün Fısıltısı’nı biliyor. Üçüncü denemenin ilahi his saldırısında ona güveneceğiz.’’

 

Kambur Meng’in bulanık gözleri Wang Lin’i süpürdü, lakin tek kelime etmedi.

 

Altı Arzunun Şeytan Lordu aktarım dizisine doğru ilerlerken eliyle gizemli mühürler oluşturdu. Birkaç mühür gönderdikten sonra, bütün formasyon içeriden parçalanmaya başladı. Yeşil gaz baloncukları aktarım dizisinden gelmeye başladı, ta ki daha fazla gelmeye ve dizi tamamen parçalanana kadar. Ardından parçalanmış diziye doğru yürümeye başlarken bedeni kayboldu.

 

Her adım atışında, yerde bir ruhsal enerji izi bırakıyordu. Daha hızlı hareket etmeye başladı ve yerde daha da fazla ruhsal enerji izi bıraktı. Sonunda, arkasında ardıl görüntüler bırakmaya başladı. Şu anda, sanki birkaç kişi dizinin etrafında yürüyormuş gibi gözüküyordu.

 

Kısa bir zaman zarfının ardından, bütün ardıl görüntüler kayboldu. Sadece asıl beden dizinin merkezinde kaldı.  Ardından eli hareket etmeye koyularak, birçok değerli materyal çıkardı. Nihayetinde, mor bir alev tükürdü. Bütün materyaller aleve dokundukları gibi eridiler.

 

Altı Arzunun Şeytan Lordu parmağıyla işaret etti. Çeşitli renklerdeki sıvılar hareket etmeye ve belli bir sırada diziye girmeye başladı. Son sıvı da diziye girdiğinde, gümbürdemeye başladı.

 

Eskinin yerinde farklı bir aktarım dizisi belirdi. Bu en azından öncekinin iki katı sembol barındırıyordu, artı gökyüzüne atılan on ışık sütunu vardı.

 

Birer birer, bedeni olmayan yaratıklar sessiz çığlıklar atarken ışık sütunlarına doğru hareket ediyorlardı. Altı Arzunun Şeytan Lordu derin bir nefes aldı ve bağırdı, ‘’Aktarım dizisi açıldı. Hızlıca zirve kalite taşlarınızı anlaşmamıza göre yerleştirin. Ben bu sefer dört parça kullanacağım.’’

 

Bununla birlikte, dört zirve kalite ruh taşı boyutsal çantasından çıktı. Dört taşın her biri bir sütuna uçtu ve yerinde kaldı.

 

Bu değişiklik hala kendi klonuyla savaşan Wang Qingyue’nin dikkatini çekti. O esnada savaşı kaybediyordu. Klonunun sayısız saldırıları, bir seviye yüksek olmasının yanı sıra, tek bir hata yaparsa ölebileceği anlamına geliyordu, bu da kötü bir durumda olmasına neden olmuştu. Defalarca kez Kaotik Kırık Yıldızlar’ın dışına atılmıştı, lakin daha fazla savaştıkça, gözlerindeki ışıltı bir o kadar artıyor ve kana susamışlığı da güçleniyordu.

 

Aktarım dizisindeki değişikliği gördükten sonra, tereddüt etmeye başladı ve Kaotik Kırık Yıldızlar’dan çıktı. Dört zirve kalite ruh taşına bakarken Duanmu Ji’nin yanına geldi. Gözlerinde açgözlülüğe dair bir ipucu yanıp söndü.

 

Döndükten sonra, klonu yavaşça soluklaştı ve bölgenin etrafında yavaşça dönen kayalara geri döndü.

 

Wang Lin de zirve kalite ruh taşlarına gözlerindeki baştan çıkarılmış bakıyordu. Şeytanlar Denizi aşırı genişti. İnsanları ışınlayan antik aktarım dizisi olmasaydı, o yere ulaşmak aşırı uzun sürerdi. Ayrıca yol tehlikelerle doluydu.

 

Ancak, bu antik aktarım dizilerini kullanmanın tek yolu zirve kalite ruh taşlarından geçiyordu. Zirve kalite ruh taşları çok nadir olduğundan, Şeytanlar Denizi’ndeki bütün aktarım dizileri tamire muhtaç bir durumdaydı, ve çoğu tamamen işe yaramaz haldeydi.

 

O anda, Antik İmparator iki zirve kalite ruh taşı çıkarttı ve büyük önemle taşlara baktı. Ardından hareket etmeden duracakları ışık sütunlarına doğru fırlattı.

 

Duanmu Ji boyutsal çantasından son iki zirve kalite ruh taşını çıkarırken dişlerini sıktı. Işığa doğru fırlattığı esnada kalbi acıyordu. On sütundan, sekizinde zirve kalite ruh taşı duruyordu.

 

Son kişi Kambur Meng idi. Omzundaki kara kurbağasını okşadı. Kurbağanın karnı genişlediği sırada, ışık sütunlarına iki şey tükürdü.

 

O anda, on sütunda da zirve kalite ruh taşı vardı. Işık sütunları ansızın kayboldu. Bütün ışıklar zirve kalite ruh taşlarının üzerinde toplanmıştı.

 

Bu on ruh taşı on parlak güneşmişçesine parlıyordu. Yavaşça aktarım dizisine doğru inerek, yavaşça dönmesine neden oldular.

 

Altı Arzunun Şeytan Lordu heyecanlı bir bakış takındığı sırada bağırdı, ‘’1000 yıl önce, bizden 100’ü aşkın figür girdi, lakin gerçekten iç bölgeye bile giremedik. Sadece dışarısının kısıtlamaları mücadele etmemize sebebiyet verdi, ve sadece üçümüzün şans eseri hayatta kaldığı üçüncü denemede geri çekilmeye zorlandı. 1000 yıl geçti, hepimizin gelişim seviyesi epeyce yükseldi. Kısıtlamaları aşıp geçmeli ve içeride ne olduğunu görmeliyiz!’’

 

Antik İmparator bile, aktarım dizisine adım atarken, gözlerinin ışıldamasına engel olamadı.

 

Arkasından Kambur Meng, Duanmu Ji, ve Altı Arzunun Lordu’yla birlikte gelen genç adam girdi. Wang Qingyue’ye gelirsek, dizinin içine ilerlemeden önce biraz düşündü. Wang Lin kafasını eğdi. İçine girerken gözleri parlıyordu.

 

Hepsi aktarım dizisine girdikten sonra, Altı Arzunun Lordu kükredi ve dizi hareket etmeye başladı. On zirve kalite ruh taşı parçalanarak, güçlü bir ruhsal enerji girdabı oluşturdu. Çevredeki bütün dağlar toza döndü ve Kaotik Kırık Yıldızlar bile titredi. 

 

Ruhsal enerjinin dağılması çok uzun sürdü. Aktarım dizisi tamamen bozuldu, tekrardan kullanılamaz hale geldi.

 

Kaotik Kırık Yıldızlar’ın içinde bir ova vardı, ve ovanın üzerindeki gökyüzünde oval şeklinde bir ışık halkası görünüyordu.

 

Halkanın altında bir aktarım dizisi vardı. O anda, aktarım dizisi parlamaya başladı, ve yedi figür belirdi… 

 

Antik İmparator ilk dışarı çıkandı. Gökyüzündeki oval şekilli halkaya saplantıya dair bir izle baktı. Zıpladı ve ışık halkasının yanında belirdi, ardından etrafında biraz daire çizdi. Söylendi, ‘’Görünüşe göre geçen 1000 yılda kimse gelmemiş. Bıraktığımız mühre hala dokunulmamış.’’

 

Bununla birlikte, kollarını açtı ve halkanın etrafında hareket etti. Ara sıra, ortaya çıkan siyah iplikler beliriyor ve eline giriyordu.

 

Wang Lin bu sözleri duyduktan sonra Duanmu Ji’yi, Altı Arzunun Şeytan Lordu’nu, ve Kambur Meng’i açıkça hissedebildiğinde, rahat bir nefes verdi.

 

Etrafına bakındı ve Kaotik Kırık Yıldızlar’ın içindeki ovanın tamamen boş olduğunu gördü. Sonu yokmuş gibi görünüyordu ve aynı şekilde sonu yokmuş gibi duran karanlık bir gökyüzüyle kaplanmıştı. Wang Lin bunun birkaç tür güçlü kısıtlama olduğunu fark etti. 

 

Yaşama dair hiç izin olmadan bu ova tamamen sessizdi.

 

Altı Arzunun Şeytan Lordu sert bir tonda konuşmadan önce Wang Qingyue ve Wang Lin’e baktı, ‘’Kaotik Kırık Yıldızlar’a hoş geldiniz. Duanmu ikinize bu yerden daha önce bahsetmiş olsa da, ben tekrardan üstünden geçeceğim.’’

 

‘’Oval halkayı geçtikten sonra, gizemli bir boşluğa gireceksiniz. Mirastaki açıklamaya göre, bir Antik Tanrı’nın cesedi orada. Antik Tanrılar’ın gücü bedenlerinden gelir, bu yüzden bedenleri muazzam boyutlardadır. En zayıf Antik Tanrı bile en azından Suzaku gezegeni boyutlarındadır. Bu Antik Tanrı’nın tamamen bir yetişkin olduğunu söyleyebilirim. Boyutu sayısız Suzaku gezenine eşdeğerdir.’’ 

 

‘’Bedeninin içinde neden sayısız hazine olduğunun nedenine gelirsek, antik tanrı ölmüş olsa da, ilahi hissi yok olmak yerine bir uyku durumuna geçtiğinden dolayı. İçine girebilir ve anılarını elde edebilirsek, o zaman anılarındaki herhangi bir teknik, bu çağdaki diğer tekniklere göre hayal edilemeyecek kadar güçlü bir teknik olacaktır.”

 

‘’Büyülü hazinelere gelirsek, Antik Tanrılar tarafından kullanılan hiçbir büyülü hazine bir boyutsal çantaya uymadığından dolayı, hepsi bedeninin içinde duruyor. Şanslıysanız, bir tane bulabilirsiniz.’’

 

‘’Ayrıca haplar var. Antik Tanrı’nın gelişimi haplara gereksinim duruyor, ve tükettiği şeyler hayal gücümüzün çok ötesinde. Ancak, hapların %100’ünü özümsemezler, bu yüzden bazısı bedenlerinde kalır. Bu sefer hedefimiz Antik Tanrı’nın damarlarının içinde bulabileceğimiz Ruh Değişimi Hapı.’’

 

Gökyüzündeki oval halkaya bakıp düşünmeye başlarken Wang Qingyue’nin gözleri parlamaya başladı.

 

Kambur Meng yüzündeki şişliğe dokunarak söylendi, ‘’Altı Arzu, Duanmu, kısıtlamaları kıramazsak önemli olmayacak, lakin kırıp geçebilmeyi başarırsak, eşyaları nasıl bölüşeceğiz?’’

 

Altı Arzunun Şeytan Lordu Wang Qingyue’ye baktı ve karşılık verdi, ‘’Eşyalara gelelim pekala, eşit dağıtacağız ama eğer bir Ruh Değişim Hapı varsa, o zaman kararı yeteneklerimize bırakacağız.’’ 

 

Duanmu Ji sinsice kıkırdayarak konuşmaya katıldı, ‘’Bu konu hakkında konuşmak için epeyi erken. Kısıtlamayı kırınca konuşmak için çok geç olmayacak sonuçta.’’

 

Kambur Meng’in bakışları Altı Arzunun Şeytan Lordu’nu takip eden genç adamın üzerine kaydı. Homurdandı, ‘’Bu küçük dostumuzun kısıtlamayı aşmada bize yardım etmek için ne yapacağını merak ediyorum.’’

 

Altı Arzunun Şeytan Lordu Wang Lin’e baktı ve soğukça karşılık verdi, ‘’Onunla aynı; bu kişi üçüncü denemede işimize yarayacak. Bu kişi 3.derece ölümsüz ülkesi olan Tian Zhu’dan bir gelişimci. Üçüncü denemedeki yaratıklara karşı işe yarayabilecek olan hayalet tekniklerinde iyi. Onu bulabilmek epeyce yılımı aldı.’’

 

‘’Yani aynı benim gibi, hehe…üçüncü deneme. O zamanlar, üçüncü denemede durmuştuk. Bu sefer o denemeyi aşabileceğimizi umuyorum!’’ Kambur Meng’in bakışları Wang Lin ve genç adamın arasında gidip gelirken garip bir gülümseme takındı.

 

Ovalin önündeki, Antik İmparator, kolunu daha da hızlı hareket ettirmeye başlayarak, siyah ipliklerin yağmur damlaları gibi belirmesine neden oldu. Ellerini kapatıp öne uzattığı esnada ifadesi ciddiydi. Aniden, halkadan sayısız siyah halka yükseldi. Toplandılar ve bir ejderha şekli aldılar. Ejderha küçülüp Antik İmparator’un eline yerleşmeden önce bir kükreme savurdu.

 

‘’Hazır. İçeri gelin!’’ Antik imparator derin bir nefes aldı. Ejderhayı kaldırdıktan sonra, iki yeşim bilezik çıkardı. Geniş olan bilezik kırmızıyken, küçük olanı griydi. 

 

İki bileziği tutarken, Antik İmparator halkanın içine adım atıp kaybolmadan önce biraz tereddüt etti.

 

Altı Arzunun Şeytan Lordu genç adamı yakalayıp için zıplarken gözleri kısıldı. Wang Qingyue dudaklarını yaladı ve takip etti.

 

Sona kalan ikili Duanmu Ji ve Kambur Meng idi. Birbirlerine baktıktan sonra, Wang Lin’e döndüler. Tek kelime etmeden, havaya atıldı ve ışık halkasının önünde durdu. Elini Duanmu Ji’ye uzattı ve konuşmaya başladı, ‘’Bu yere ulaştığımıza göre, umarım kıdemli sözünü tutar.’’

 

Duanmu Ji kahkaha atarak konuştu, ‘’Aceleye gerek yok. Üçüncü denemeyi aşınca, doğal olarak sana vereceğim.’’

 

Wang Lin soğukça baktı ve tek kelime etmedi. 

 

Kambur Meng ikiliyi izlerken sinsice kıkırdadı. İkiliyi izlemeye bıktı, bu yüzden Duanmu Ji’yi geçti ve halkaya girdi.

 

Duanmu Ji Wang Lin’e dik dik baktı. İki hap çıkarıp Wang Lin’e fırlatmadan önce biraz düşündü. Sert bir ses tonuyla, konuştu, ‘’Al bakalım!’’

 

Wang Lin hapları yakaladı ve inceledi. Gerçekten Li Muwan’ın anlattığı gibiydiler. Küçük olanı yeryüzü değişim hapı ve büyük olanı Kadim Oluşturma Hapı.

 

Dikkatle çantasına yerleştirdikten sonra, Wang Lin tek kelime etmeden halkaya girdi. Girdiğinde, ince bir zarın üzerinde yürüyormuş gibi hissetti. 

 

Önündeki sahne soğuk havadan bir nefes almasına ve şaşkınca önüne bakmasına neden oldu.

 

Bu yer çürük dünyasına oldukça benziyordu. Burası da sonsuz karanlığın hükümdar olduğu bir yerdi. Tek fark burada sayısız büyük, taş sütunlar vardı. Bu taş sütunlar gizemli bir güç tarafından havada duruyordu ve yavaşça öne doğru hareket ediyorlardı.

 

Wang Lin taş sütunlardan birinin üzerinde duruyordu. Sütunun tepesi 150 metre genişliğindeydi ve üzerinde tek başınaydı.

 

Taş sütunun altı sonu görünmeyen boşluktu…

 

Etrafına bakındığı zaman, halkanın içine giren herkesin tıpkı onun gibi olduğunu gördü. Herkes bir taş sütunun üzerinde kendi başına duruyordu.

 

Wang Lin’in görüşündeki, Duanmu Ji, Altı Arzunun Şeytan Lordu, Kambur Meng, ve Antik İmparator oldukça sakindi. Wang Qingyue boşluğun içindeki sütunun köşelerine bakarken düşünüyordu.

 

Sonunda, bakışları genç adama kaydı. Genç adam çevresine şaşkınca bakarken gözlerindeki şokla taş sütunun üzerinde oturuyordu.

 

Wang Lin derin bir nefes aldı ve yavaşça ilahi hissini yaydı. Genç adamın ilahi hissinin durduran bir güç yoktu, lakin etrafındaki güçlü yaşları göze aldığından, çok uzağa yaymadı. Sadece üzerinde olduğu taş sütunu çevreledi ve durdu.

 

O anda, Altı Arzunun Şeytan Lordu’nun sesi mesafeden geldi. ‘’Burası sadece geçiş yolu olduğundan tehlike yok. Tek yapmanız gereken taş sütunun üzerinde kalmak.’’

 

Wang Lin bunu duyduktan sonra, oturdu ve yavaşça ilerleyen taş sütuna bakmaya başladı. Hiç kimsenin ona dikkat etmediğini fark etti, bu yüzden elini gömleğinin içine soktu ve Hou Fen Birliği’nden aldığı boyutsal çantaya dokundu. 

 

İlahi hissi çantaya girdi, lakin tepki yoktu. Wang Lin afalladı, lakin şimdi test etmenin zamanı değildi, bu yüzden yavaşça sağ elini çekti ve çevresine baktı.

 

Taş sütunun köşesine bakan Wang Qingyue, aniden bağırdı, ‘’Bu da ne?’’

 

Altlarındaki sonsuz boşlukta, iki parlak lamba aniden yandı. Bu iki lamba birkaç metre genişliğindeydi. Wang Lin ilahi hissini yaydığı zaman, bunların lamba değil de bir çift göz olduğunu fark etti. 

 

Çok geçmeden, göz çifti kayboldu, ancak kısa süre sonra tekrardan belirdi, ancak bu sefer daha da büyüktüler. Kambur Meng sütunun köşesine ilerledi ve aşağıyla kasvetli bir ifadeyle baktı. Sağ elini salladı ve avucundan mavi bir toz serpti. Mavi toz aşağı düşerken, hayalet vari bir ışık yayıyordu. Daha da çok alçaldığında, hayalet vari ışığı daha da parlaklaştı, ve sonunda gözlere indiğinde, gözler önüne serilen manzara herkesin soğuk havadan bir nefes almasına neden oldu.

 

Altlarındaki yaratık aşırı büyük, sinek vari bir yaratıktı. Boyutunu tam olarak kestirmek tahmin etmek imkansızdı. Sadece hayalet vari ışığın gösterdiğine göre, en azından 3000 metre uzunluğunda ve en azından 300 metre genişliğindeydi. Bedeni hayalet vari ışığın altında parlayan kırmızımsı bir mor ışıkla kaplıydı.

 

Büyük kafasında dokuz boynuz vardı, ve ağzını açtığında, herhangi birinin titremesine neden olacak derecede keskin gözleri görüşlerine girmişti. 

 

Kambur Meng’in ifadesi elini sallarken aşırı çirkindi. Işık hemen kayboldu ve karanlık tekrardan hükümdar koltuğuna yerleşti. 

 

Kambur Meng yavaşça konuşmaya başlamadan önce biraz düşündü, ‘’En azından, geç aşamanın zirvesindeki bir Ruh Oluşturma gelişimine eşdeğer olan bir metruk yaratık!’’

 

Altı Arzunun Şeytan Lordunun ifadesi sakince konuştuğu esnada kasvetliydi, ‘’Sinirlendirmeyin. Geçen sefer güvenle geçebilmiştik, yani sinirlendirmediğimiz sürece, sorun olmamalı.’’

 

Tam konuşmasını bitirmişti ki, altlarından bir kükreme yükseldi. Gözler daha da büyüdü ve iğrenç bir koku burunlarına ulaştı.

 

Herkes hemen ayaklandı. Kambur Meng hızlıca birkaç hap çıkarıp diğerlerine fırlattı. Bağırarak, ‘’Zehrin sizi öldürmesine engel olmak için ağzınızda tutacaksınız.’’ Dedi.

 

Altı Arzunun Şeytan Lordu zıpladı ve getirdiği genç adamın yanına ulaştı. Genç adamı kavradı, hapı yakaladı, ve hızlıca mesafeye doğru kaçtı.

 

Aynı esnada, Duanmu Ji Wang Lin’e doğru baktı. Wang Lin’in ifadesinin sakin olduğunu gördüğünde, bir ses aktarımı göndermeden önce biraz tereddüt etti, ‘’Beni takip et!’’ Bununla birlikte, hızlıca mesafeye uçtu. 

 

Wang Lin Kambur Meng’in hapını yakaladı, lakin hemen ağzına atmadı. Etrafına bakındı ve herkesin aldığını gördükten sonra, havaya zıplarken ağzına yerleştirdi.

 

Herkes taş sütundan taş sütuna atlayarak hızlıca kaçıyordu. Sütunlar böyle sonsuza kadar gidiyormuş gibi gözüküyordu. Wang Lin Duanmu Ji’ye yakın duruyordu. Altlarındaki kükreme daha da yükseldi ve çevrelerindeki taş sütunlar titriyormuş gibi görünmeye başladı. 

 

O anda, arkalarındaki taş sütunlardan birisi yılanın kafa darbesiyle parçalandı. Sütun parçalandıktan sonra, kafa yükselerek, soğuk bakışlarını gözler önüne serdi.

 

Balıksı koku dalgası arkalarından geliyordu. Wang Lin elinden geldiğince hızlı bir şekilde diğerlerinin peşinden ilerlerken hapı ağzında tutuyordu. Arkalarındaki anormalliğe gelirsek, genç adam dışında kimse arkasına bakmıyordu. Herkes tamamen ilerlemeye odaklanmıştı.

 

Sonuç olarak, herkes en yüksek hızında ilerliyordu. En hızlıları Beş Element Kaçış Tekniği’ni bilen, Wang Qingyue idi. Bu figür yarı saydamdı ve herkesten farklı bir yöne ilerliyordu. Dosdoğru öne uçuyordu, ve ne zaman bir taş sütun yolunu engellese, direkt içine atılıyordu. Bedeni bir sütuna değdiği anda kayboluyor ve diğer tarafında beliriyordu.

 

Yılan vari metruk hayvan önünde zıplayan insanlara soğukça baktı. Kükreme dalgaları gönderdikten sonra, hemencecik bedenini kaldırarak, 3000 metreyi aşkın uzunluğunu ortaya çıkardı ve atıldı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr