Bölüm 68

avatar
5190 41

Xian Ni - Bölüm 68


 

Çevirmen: Zawoske

Editör: Mehmet Uyar

 

Zhang Kuang kafasını iki yana sallayıp konuşmaya koyuldu: ‘’Kıdemli kardeş, Yuan Dao Tarikatı içinde, sadece ikimiz bu konuyu biliyoruz. Hiç kimseye söylemedim.’’

 

Zhou Peng’in gözleri kısıldı, Zhang Kuang’ı boynundan yakalayıp bir anda bağırmaya başladı: ‘’Zhang Kuang, yalan söylüyorsun!’’

 

Zhang Kuang karşı çıkmaya cesaret edemedi. Zhou Peng’in gözlerindeki öldürme arzusunu gördüğünde yüzü kırmızıya dönmüştü. Dişlerini sıkarken mırıldandı, ‘’kıdemli kardeş, eğer bana inanmıyorsan, Ruh Araştırma Tekniği’ni kullanabilirsin. Söylediklerim %100 doğru. Hiç kimseye söylemedim!’’

 

Zhou Peng’in gözleri parlayıverdi. Öfkeyle solurken homurdanıyordu, ‘’Şimdilik inanacağım. Git Wang Lin’in ailesini yakala ve öldür. Ruhlarını, ruh bayraklarına rafine edeceğim. Bunu Wang Lin’i bulmak için kullanabiliriz. Sonra da, saldırmak için ailesinin ruhlarını kullanırız, Temel Oluşturma aşamasına ulaşmadığı sürece, ruhu parçalanacaktır."

 

Zhang Kuang’ın bedeni titredi. Daha önce hiç bu kadar acımasız bir teknik duymamıştı, bu yüzden biraz tereddüt etti.

 

Zhou Peng’in gözleri kısılırken bağırdı, ‘’Git!’’

 

Zhang Kuang dişlerini sıkıp köye doğru koşmuştu.

 

Wang Lin’in gözleri öldürme arzusuyla dolmuştu. Bu, birilerini öldürmek istediği ilk seferdi.

 

Si Tu Nan, genç adamın zihninde anında bağırmaya başlamıştı, ‘’Bu doğru! ÖLDÜR, ÖLDÜR, ÖLDÜR ÖLDÜR, HEPSİNİ ÖLDÜR! Şu anda çok zayıfsın, ancak eğer yeterince güçlenirsen, katliam yolunu Yuan Dao Tarikatı’na da çevirmeli ve hepsini öldürmelisin. Geçmişe dönersek, böyle şeyler yapmayı severdim… ah eski zamanlar ah…’’

 

Bu Wang Lin’in Si Tu Nan’ın fikrine karşı çıkmadığı ilk seferdi.  Harekete geçmiş ve Zhang Kuang’ın peşine düşmüştü.

 

Zhang Kuang’ın adımları neredeyse duracak kadar yavaşladı, ancak nihayetinde, derin bir nefes alıp daha kararlı bir ruh haline büründü, ardından köye doğru daha hızlı bir şekilde ilerlemeye koyuldu.

 

Tam o anda, ifadesi aniden değişti. Kafasını çevirdi ve peşinden gelen Wang Lin’in tıpkı bir hayalet gibi havada süzüldüğünü dördü.

 

Zhang Kuang birkaç adım geriye atmış ve kendini gülümsemeye zorlamıştı. ‘’Kıdemli kardeş, sen…sen…’’

 

Wang Lin sessizliğini korurken soğuk bir gülümseme dudaklarında belirmişti.

 

‘’Kıdemli kardeş, ben…’’ Zhang Kuang genç adamın ifadesini gördüğünde, kalbi teklemiş ve elini boyutsal çantasının üzerine yerleştirirken birkaç adım daha geri çekilmişti.

 

‘’Zhang Kuang, evimi mi arıyordun? Bak orası.’’ Wang Lin evinin olduğu yeri işaret etti.

 

Zhang Kuang’ın kalbi deli gibi çarpıyordu. Utanç dolu yüzüyle, kendini yere atıp diz çöktü. Bağırarak, ‘’Kıdemli kardeş, hatalıydım! Hepsi Zhou Peng’in suçu! Buraya gelmem için beni zorladı. Ben…’’ O anda, bir yeşimtaşı parçası çıkarmış ve ciddi ifadesiyle havaya fırlatıvermişti.

 

Yeşimtaşı parçası birdenbire bir uçan kılıca dönüşmüş ve Wang Lin’e doğru uçmuştu! Zhang Kuang siyah tahta parçaları çıkartırken çabucak ilahi söylemeye başlamıştı. O sırada, siyah tahta parçaları birbiriyle birleşmiş ve ortaya bir kırbaç çıkmıştı.

 

Kırbaç ortaya çıktığı anda, tehlikeli bir aura serbest bırakmıştı. Zhang Kuang kırbacı Wang Lin’e fırlatmış ve sonucu görmeyi bile beklemeden kaçmaya başlamıştı.

 

Wang Lin dalga geçen bir ifade sergiledi. Bedenini çevreleyen Çekim Gücü Tekniği’ni aktifleştirmiş ve yana kaymıştı. Çekim Gücü Tekniği ile iki görünmez el göndermişti. Ellerden birisi kılıcı karşılamış ve diğeri de Zhang Kuang’ı takip etmişti. Zhang Kuang aniden boynunun etrafında, sanki birisi boğazına yapışmış gibi bir acı hissetti. Yüzü mora döndüğü sırada, boğazını tutan el yerini boğazına ulaşan Wang Lin’in eline bırakmıştı.

 

Wang Lin’in gözleri öldürme arzusuyla doluydu ki, bir kırılma sesiyle, korkuyla kaplanmış gözleri genç adamın gözleriyle kesişmiş ve o anda boynu kırılmıştı. Dudaklarının kenarından kan gelmiş, ve, Wang Lin çekim gücü tekniğini geri çektikten sonra, bedeni yere yığılmıştı. Sonunda, bedeni sonsuza kadar gevşemeden önce birkaç kez titremişti…

 

Zhang Kuang öldüğü anda, uçan kılıç titremiş ve yeşimtaşı parçasına geri dönüşmüştü. Wang Lin yeşimtaşı parçasını havadayken yakaladı.

 

Uzun siyah kırbaca gelince, o da desteğini kaybetmiş ve Wang Lin’in aldığı siyah tahta parçalarına dönüşmüştü. Genç adam, Zhang Kuang’ın boyutsal çantasını aldıktan sonra, bedeni yakmak için Ateş Topu Tekniği’ni kullanmış, ardından Zhou Peng’in olduğu yöne doğru koşturmaya başlamıştı.

 

Zhou Peng yarım gündür bekliyordu. İçten içe Zhang Kuang’a çok yavaş olduğu için küfrediyordu. İfadesi aniden değişirken neler olduğunu görmek için harekete geçmek üzereydi. Köyden gelen ruhsal enerjide bir dalgalanma hissetmişti. Tam gidip kontrol edecekti ki, kendine doğru hızla gelen güçlü bir öldürme arzusu hissetti.

 

Zhou Peng şaşkına dönmüş ve hemen bağırmıştı: ‘’Kim Zhang Kuang’ı öldürdü? Varlığı tamamen ortadan kayboldu, yani ölmüş olmalı.’’ Daha fazla düşünme fırsatı yakalayamadan, Wang Lin görüşünde ortaya çıkmıştı.

 

Zhou Peng’in ifadesi büyük ölçüde değişti. Hiçbir şey söylemeden, etrafında dönüp kaçmaya başladı. Aynı zamanda da içinden sövüyordu, ‘’Zhang Kuang, ah ZHANG KUANG! Öldüreceksin beni! Nasıl oldu da Wang Lin aniden geri dönebildi?’’

 

Wang Lin’in gözlerindeki soğukluk yerini başka bir duyguya bırakmamıştı. Zhou Peng’i öldürmeye kararlıydı. Çekim Gücü Tekniğiyle kendisini sarmalamış ve Zhou Peng’in peşine takılmıştı.

 

Zhou Peng arkasına bakmayı denememişti bile. Bir uçan kılıç çıkarmış ve Heng Yue Dağına doğru yardırmıştı.

 

‘’Kaçamayacaksın!’’ Wang Lin’in sesi, Zhou Peng’in kulaklarına ulaştığında, tıpkı bir hayalet fısıldıyormuş gibi tüyleri diken diken olmuştu. Titremiş ve korkuyla, Wang Lin’in gittikçe yaklaştığını fark etmiş, çaresizce bağırmaya başlamıştı: ‘’Wang Lin, aramızda bir düşmanlık yok. Ne yapacaksın?!’’

 

Wang Lin soğukça gülümseyip söylendi, ‘’Aramızda düşmanlık yok mu? Aramızdaki sorunu çok iyi biliyorsun Zhou Peng, bugün öleceksin!’’

 

Zhou Peng içinden acıyla sızlandı. Dişini sıkıp uçan kılıcı sınırlarına kadar zorlamaya devam etti. ‘’Tarikata ulaştığım sürece, ne kadar güçlü olursa olsun, beni öldüremeyecek!’’ diye düşündü.

 

Wang Lin’in gözleri parlayıverdi. Çekim Gücü Tekniğini aktifleştirdi ve Zhou Peng’i yakalamak için yönlendirdi. Zhou Peng bunca süredir Ejderha Yakalayan El’e karşı tetikte bekliyordu. Ejderha Yakalayan El geldiğinde, zemine yakın uçmaya başladı. Tekniği neredeyse atlatmıştı. Vücudu güvendeydi, ancak kılıcı, kendini dengelemeden önce biraz dönmesine sebebiyet veren bir darbe almıştı.

 

Zhou Peng’in yüzü karanlıklaşmıştı. Kaçmaya devam ederken uçan kılıcı durmamıştı.

 

Wang Lin gerginleşiyordu. Çekim Gücü Tekniği yalnızca kısıtlı bir menzilde etkiliydi ve bir kere menzilinden çıkarsa, gücü oldukça azalacaktı. Genç adam artık endişelenmeye başlamıştı. Zhou Peng tarikata dönmeden önce yakalayamayabilirdi. Zhou Peng’in kaçmasına izin vermemesi gerektiğini biliyordu, çünkü, eğer kaçmayı başarırsa sadece kendisini değil ailesini de tehlikeye sokmuş olacaktı.

 

Hemen Si Tu Nan’a seslendi: ‘’Kıdemli Si Tu Nan, onu anında yakalayabilmemin herhangi bir yolu var mı?’’

 

Si Tu Nan sakince yanıt verdi, ‘’Var…fakat…’’

 

Wang Lin kaşlarını çatarak hemen söylendi: ‘’Eğer Zhou Peng kaçarsa, ardından sadece ailemi alıp uzaklara gideceğim. Ölümsüzlük yoluna gelirsek, vazgeçip bir ölümlü gibi yaşayacağım.’’

 

Si Tu Nan anında karşılık verdi, ‘’ Ne diye acele ediyorsun dingil? Sadece birazcık yavaş konuşuyordum. Eğer geçmişteki halim olsaydı, saygısız bir öğrenci olduğun için seni tek bir tokatla öldürürdüm!’’

 

‘’Ne öğrencisi, salak? Acele et!’’ Wang Lin daha da endişelenmişti, hatta saygılı konuşmak aklına dahi gelmemişti…

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr