Bölüm 234: #####

avatar
4159 12

The Dark King - Bölüm 234: #####


Bölüm

 

Öldür

 

***********************************************************************************************************************

 

Dudian heyecandan soğuk hava deposunun kapısının açılmasını bekleyemiyordu. İçerdeki her şey bıraktığı gibi duruyordu. Minderin üstünde çöp yığını vardı. Kurumuştu ve kötü bir koku yayıyordu.



Çöpü temizlemeyecekti. Çabucak soğuk deponun içindeki düğmeye bastı ve enerji deposunu açtı. İçinde üç yuvarlak enerji tüpü vardı. En alttakinde çökmüş lava benzeyen hafif mavi bir parıltı vardı. Diğerleri ona göre daha soluktu.



Dudian çabucak enerji tüpünü çıkardı ve çip okuyucuyu söktü. Yüz ifadesi değişti ve hemen soğuk depo kapsülünden çıkıp kapıyı kapattı. Hızlıca kafesten çıktı ve salonun dış tarafına doğru ilerledi. Yeşil sis yüzünden bilinçlerini kaybetmiş iksir ustaları ve simyagerler yerde yatıyorlardı. Felaketten kaçmada pek fazla kişi başarılı olamamıştı.



Dudian enerji tüpünü ve çip okuyucuyu cübbesinin içine sakladı. Birkaç kişinin meydandan salona doğru geldiğini hissetti.



Dudian hemen yere yattı ve bayılmış taklidi yapmaya başladı.



Bir süre sonra iyi donanımlı bir Karanlık Şövalye ekibi meydanın ortasına geldi. Meydanın etrafında yeşil sis vardı. Ekip, genç bir kadının ve orta yaşlı bir adamın önderliğindeydi. İkisi de birbirine baktı. Orta yaşlı adam genç kadına dedi ki, "Sen burayı koru, hiç kimsenin çıkmasına izin verme! Sizden biri geçidi korumalı!" Elini kaldırıp öne çıkmaları ve zehirli gazın içine ona takip etmeleri için iki Karanlık Şövalye çağırdı.



Panzehir aldıkları açık bir şekilde belli oluyordu. Koşabildikleri kadar hızlı bir biçimde salona doğru koştular.  Yaptıkları ilk şey Tanrıların objesini kontrol etmekti. Hala kafesin içindeydi lakin parmaklıklardan bazıları yok edilmişti. Orta yaşlı adam obje çalınmadığı için rahatlamış bir şekilde iç çekti. Salonda baygın bir halde yatan insanlara baktı. Çıkışa doğru kaçanlar bu tür bir saldırıya karışmak istemiyor gibi gözüküyordu.



Orta yaşlı adam baygın insanlara baktı ve eliyle arkasındaki iki Karanlık Şövalyeye işaret etti.



İkisi de işaretin ne anlama geldiğini anladı, arkalarını döndüler ve dışarı koştular. Meydanın ortasına gidip genç kadına dediler ki, "Efendim. Tanrıların objesi hala içeride. Kaptan Simon içeriyi koruyor olacak."



Genç kadın rahatlamıştı. Arkasındaki bir düzine Karanlık Şövalyeye döndü ve bağırdı, "Bir takım dış bölgede kalacak. İki takım hemen panzehirden alıp soruşturma için içeri girecek. Saldırganlar muhtemelen içeride baygın olan insanların arasına karıştı. Vücutlarını bir silah veya yabancı bir cisim taşıyorlar mı diye kontrol edin. Eğer bir cisim bulunursa anında tutuklayın!"



"Anlaşıldı!"

 

İki takım Karanlık Şövalye verdiği emirleri çabucak yerine getirmeye başladı.



Genç kadının bakışları Karanlık Şövalyelerden birine odaklanmıştı, "Devriyelere havayı temizlemesi için adam göndermelerini söyle. İnsanları tahliye etsinler ve gereksiz sorun çıkarmamalarını emretsinler."



"Emredersiniz." Şövalye başını salladı ve gitti.



Karanlık Şövalyelerden biri sıraya girmiş diğer Karanlık Şövalyelere panzehri vermeye başladı. Ardından baygın bir şekilde meydanda yatan insanların kıyafetlerini kontrol etmeye başladılar.



Kadın, yüzünde buz gibi bir bakışla kollarını bağlamış etrafı gözlemliyordu.



Boom!



Büyük bir patlama sesi etrafta yankılandı. Tıpkı yıldırım düştüğünde çıkan ses benziyordu. Toprak katmanları sayesinde keskin gücü zayıflamış olmasına rağmen yine de sıra dışı bir olaydı.



Genç kadın şaşırmış kalmıştı. Kendini tutamayıp dönüp geçide baktı.



Salonda duran orta yaşlı adam da patlamanın sesini duydu. Ses malikanenin üstünde geliyor gibi gözüküyordu.



Ne olmuştu?



Saldırganlar çoktan kaçmış ve malikanenin dışına mı çıkıyordu?



Orta yaşlı adam dönüp kafese baktı. Dişini sıktı ve başını Kara Şövalyeye çevirdi, "Sen burada kal. Ben gidip ne olduğuna bakacağım. Eğer sıra dışı bir şey olursa hemen Kaptan Aisha'ya haber ver." Salondan koşarak çıktı ve meydana vardı. Zehirli sisi geçtikten sonra genç kadınla karşılaştı, "Ne oldu?"



Aisha şok olmuştu, "Malikanenin dışında büyük hareketlilik var gibi gözüküyor. Sence saldırganlar kalabalığın arasına karışıp kaçtı mı?"



Simon'ın yüz ifadesi değişti, "İmkansız! Çok hızlı karşılık verdik. Saldırganlar salondayken Kara Şövalyelerle dövüşmüş olmalı. Üstelik, kafese girmek için parmaklıkları yok etmeleri gerekiyor. O da bayağı zaman almalı. Bu kadar kısa bir süre içerisinde o kadar şeyi yapmalarının ve kalabalığın arasına karışıp kaçmalarının bir yolu yok."



Aisha ona baktı, "Ama Tanrıların objesinin hala kafesin içinde olduğunu söylemiştin. Muhtemelen kafesi tamamen söküp objeyi çıkaramayacaklarından haberdarlardı. Bundan korkmuş ve kalabalığın arasını karışıp kaçtılar."



Simon kafesteki tahribat izlerini düşündü. Saldırganlar iki küçük parmaklığı yıkmak için bayağı zaman harcamış gibi gözüküyordu. Eğer objeyi çalmak için daha çok yer açmak isteselerdi o zaman daha çok zaman ve çaba harcarlardı. Bir anda gözleri parladı ve Aisha'ya baktı, "Ben gidip durumu kontrol edeceğim. Sen burada kalmaya devam et. Belki saldırganlardan biri kaçamamış olabilir."



Orta yaşlı adamın gidişini izlerken gözleri endişeyle doluydu.



Dudian yavaşça gözlerini açtı ve etrafa baktı. Bakışlarını ondan biraz uzakta duran Karanlık Şövalyeye odaklandı. Bir anda ayağa zıpladı ve Karanlık Şövalyeye doğru koştu.



Karanlık Şövalyenin tepkisi yavaş ve geçti. Hareketi hissedince arkasını döndü fakat göz bebekleri küçüldü çünkü geç kalmıştı. Kılıcını çekerken bağırıp diğerlerini uyarmak istedi.



Whoosh!



Dudian'in hançeri Karanlık Şövalyenin ağzını deldi ve onun çığlığını başlamadan bitirdi.



Dudian harekete geçtiğinde tıpkı bir panter gibiydi. Hançeri sapından tutup biraz güç uyguladı ve hançerin ucu Karanlık Şövalyenin kafasının öbür tarafından çıktı.



Karanlık Şövalyenin vücudu kaskatı kesildi ve gözleri renksizleşti.



Dudian hançeri çıkardı ve Karanlık Şövalyenin vücudunu yakalayıp yavaşça yere yatırdı. Salondan çıkıp meydana koştu. Mümkün olduğunca fark edilmemek için yeşil sisin içinden ilerledi. Ayaklar o kadar hızlı ve hafifti ki, Karanlık Şövalyelerden biri ona doğru gelen bir gölge görene kadar hiç kimse onun hareketlerini duyamamıştı. Karanlık Şövalyeler meydanda bayılanların bedenlerini aramaya odaklanmıştı. Karanlık Şövalyenin tepkisi biraz yavaştı. Aklına gelen ilk şey birinin saldırdığıydı. İkincisiyse kendini korumaktı!



Karanlık Şövalyeler silahlarını sıkıca tuttular ve Dudian'in icabına bakmaya hazırlandılar. Dudian sisten dışarı fırladı ve hızını alıp Karanlık Şövalyelerden birine doğru yaklaştı. Karanlık Şövalye ürkmüştü. Güç bakımından acemi bir avcıyla kıyaslanabilirlerdi ama bir avcının vahşiliğine sahip değillerdi.



Karanlık Şövalye geri çekilemeyeceğini biliyordu bu yüzden anında kararını verdi ve kılıcını Dudian'in kafasına doğru sapladı.



Dudian'in vücudu aniden bir dönüş yaptı. Elindeki hançer Kara Şövalyenin dizinden yukarı çıkıp çenesine doğru saplandı. Hançer Karanlık Şövalyenin kafasına sapladı ve hemen geri çıkardı.



Aisha hareket sesini duyar duymaz tepki verdi. Bir saldırganın hala buralarda gezindiğini düşünmemişti, "Bu nasıl aptal bir cesaret?" Çabucak belinden kılıcını çekti. Dikkatlice yeşil sise baktı. Buraya girip Tanrıların objesini çalmaya çalışan kişilerin sıradan bir kökeni olmadığının farkındaydı.



Whoosh!



Dudian yeşil sisi kamuflaj olarak kullandı. Sis görüşüne engel olmuyordu. Genç kadını ve onu takip eden şövalye takımını çoktan görmüştü.



Dudian kadının takımdaki en güçlü kişi olduğuna karar verdi. Gözleri kadının üzerine düştü. Bir anda sisin içinden geçip ona doğru gitti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44752 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr