Bölüm 221: #####

avatar
4404 12

The Dark King - Bölüm 221: #####


Bölüm

 

Gulyabaninin Ruh Solucanı

 

*************************************************************************************

 

"Arghh!"



Gulyabani yüksek sesle kükredi. Aniden vücudunda bir güç patlaması oldu ve Dudian'i geri itebildi. Birkaç kez yuvarlanıp bir kurbağa gibi oturdu. Koyu kırmızı gözleriyle Dudian'e bakıyordu. İçlerinde hiçbir duygu yoktu. Bir avcının avına baktığı gibi soğuk bir bakış vardı.



Dudian'e doğru zıpladı.



Dudian'in yüz ifadesi değişti. Artık kaçabileceği bir yer yoktu!



Elini sıktı ve yumruk attı.



Bang!



Dudian'in sol eli fırlayıp gulyabaninin yüzüne isabet etti. Kan etrafa sıçradı lakin sıçrayan gulyabaninin değil ama Dudian'indi. Sol koluna daha fazla kemik kırılma sesi geldi.



Gulyabani yumruğu yedi ve yere düştü. Çığlık attı ve hemen ayağa kalktı.



Dudian bacağından başka bir hançer çıkardı ve gulyabaniye doğru koştu.



Puff! Hançer gulyabaninin pullarını delip servikal omurunu geçti.



"Arghh..." Gulyabani çığlık attı ve pençelerini savurdu.



Dudian saldırsının başarılı başarılı olduğunu görünce hançeri daha derine saplamak için biraz daha güç uyguladı. Pop! Etrafta bir ses yankılandı. Dudian hançerin, gulyabaninin boynundaki önemli bir damarı deldiğini biliyordu.



"Ow..." Gulyabani acı içinde çığlık attı ve kıvrandı.



Dudian hançerini sıkıca bastırdı.Hançerin yönünü değiştirdi ve boynuna doğru yöneltti. Düzgün bir kesik attı ve yaradan kan fışkırmaya başladı.



Gulyabani bir ölümsüz değil, evrimleşmiş bir şeydi. Sindirim sistemi ve bilinci vardı. Doğal olarak boğazı zayıf noktalarından biriydi.



Boğazının yarısı kesildiğinden o kadar acı çekiyordu ki, çılgına dönmüştü. Dudian'in bacaklarını parçalamak için keskin pençelerini savurdu. Dudian kıdemli avcı zırhı giyiyor olsa da zırh parçalanmıştı ve zırhında kan izleri vardı.



Dudian elini gevşetti ve gulyabaninin bacağını yakaladı. Ardından onu kaldırdı.



Dudian bacağını çekince gulyabaninin vücudu da havaya kalktı. Havada tepetaklak asılı kalmıştı ve pençelerini etrafa savuruyordu. Sanki bir kovadan su boşaltıyormuşçasına kan akmaya başladı. Hem yerler hem de otlar kırmızı kanla kaplanmıştı.



Gulyabaninin gücünün tükenmesi fazla sürmemişti. Başı boynundan usulca sarkıyordu. Her an düşecek gibi gözüküyordu.



Dudian gulyabaninin vücuduna sürekli yere vuruyordu. Birkaç dakika boyunca onu kaldırıp yere vurdu. Gulyabaninin kurtulmaya çalışmadığını ve tepki vermediğini fark edince durdu. Gulyabani hiç hareket etmiyor ve hiç ses çıkarmıyordu. Pençeleri dahi hareketsizdi.



Dudian'in gergin kasları gevşedi. Sağ kolunun çok ağrıdığını hissetti. İki bacağında da onu acıyla yakan pençe izleri vardı. Hançeri aldı ve santim santim gulyabaninin kafasını kesti. Hançeri bir kenara attı ve yere oturdu. Derin derin nefes almaya başladı.



Bir süre sonra her yerin kanla kaplı olduğunu görünce kendine geldi. Dudaklarını ısırdı. Gidip hançerleri, yayı, okları ve çantasını buldu. Onları geri aldıktan sonra etrafta ruh solucanı olup olmadığını kontrol etti. Bulamadığından gulyabaninin kafasını aldı ve cesedini büyük duvarın olduğu yöne sürüklemeye başladı.



Az önceki savaş alanıyla arasında iyi bir mesafe açtıktan sonra bir taş bulup oturdu. Çantasını açtı ve kuru yiyecekle su çıkardı. Ardından kendine gelmek için biraz yedi.



O sırada da Dudian'in gözleri gulyabaninin cesedine düştü. Gözlerinde hayallere dalmış gibi bir ifade vardı. Birkaç dakika önce çaresizce hayatı için kaçıyordu lakin şimdi bir gulyabaniyi öldürebilmişti.



"23. seviye bir canavarı cidden öldürebildim!" Dudian buna inanamıyordu. Kıdemli avcılar bile tek başlarına gulyabani öldüremezdi. Üst seviye avcı olan Glenn'in bile gulyabaniyi öldürmesi için başka birinin canavarın dikkatini dağıtmasına ihtiyacı vardı.



Dudian aniden sol kolunu düşündü. Sol kolunun durumunu görünce yüzü çirkinleşti. Berbat bir haldeydi. Kolunun birçok yerindeki kemikler kırılmış veya parçalanmıştı. Kırıklar yüzünden üç dört yerdeki et ve kan gözüküyordu.



"Bir tür bedel ödemek zorundayım..." Dudian'in ağzı hafiften seğirdi. Sol kolu hiç acımıyordu lakin ilk yardım çantasından gazlı bez çıkardı. Dışarı fırlayan kemiklere bastırdı ve bezle yaraları sardı. Sol kolunun her tarafını bezle sarmıştı.



Sol kolunu hissedebilse şimdiye acıdan bayılmış olacağını biliyordu.



"Şimdilik yapabileceğim tek şey kolumu sarmak... Geri döndüğümde neler yapabileceğime bakarım artık..." Dudian dişlerini sıktı. Bedel olarak kolunu ödemiş olsa da hayatını kurtarmıştı. Yaralanmayan avcı var mıydı? Ancak, kollarından birinin sakatlandığı geleceği düşünemiyordu.



Büyük duvardaki tıbbın ne kadar ilerlediğini görmeye can atıyordu. Kollarını iyileştirebilirler miydi? Ciddi bir şey olmamasını ve üstün vücudunun kendi kendine iyileşmesini umuyordu.



Dudian gücünü biraz geri kazandı ve taşa yaslanıp dinlenmeye başladı. Ayağının dibindeki gulyabaninin kafasına baktı. Yüzünde iç karartıcı bir ifade vardı lakin yine de kafayı alıp ters çevirdi. Ardından boynundan kesmeye başladı. Gulyabaninin kafasının içinde sadece et ve kan vardı. Hançerini kullanıp dokuları kesti. Ruh solucanını bulması fazla sürmemişti. Solucan tombuldu.



"Gulyabaninin solucanı..." Dudian solucana bakıp fısıldadı. Hançerin ucuna takıp onu kaldırdı ve parmağıyla çimdikledi.



Dudian solucanı aldı. Başta solucan çırpınıyordu fakat Dudian aldığı anda kendini kıvırdı ve parmaklarından aşağıya doğru kaydı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44343 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr