Cilt 16: Bölüm 23-2

avatar
1115 10

Terror Infinite - Cilt 16: Bölüm 23-2


Çevirmen: Starshollow

Editör: Mariposa 

 


Uruk-Hai'lar ilerlemelerini durdurdu. Resmi görünümlü bir Uruk-Hai bir kayanın üzerine çıktı. Kükredi ve kafasını çevirdi. Sesi savaş alanınında yankılandı. Sonra ikinci bir Uruk-Hai izledi. Sonra üçüncü, dördüncü... Ta ki kükremeleri savaş alanının her yerine ulaşana kadar. Mızraklarını ve silahlarını bir ritim tutturarak yere vurdular. Sanki zemin titriyor gibiydi.

 

 

Yaşlı bir okçunun elleri titredi, yay üzerinde hazır bekleyen oku fırlattı. Mızraklı bir Uruk-Hai'ı öldürdü. Savaş alanı aniden bir an için sessizliğe büründü, sonra Uruk-Hai'lar hiç olmadığı kadar yüksek bir delilikle kükrediler. Kan hiçbir korku işlemedi aksine onları kudurttu. Uruk-Hai'lar duvara doğru hücum etti.

 

 

“Hazır! Ateş!" Elflerin yanında duran Aragorn kılıcını çekti. Kılıcı salladı ve Uruk-Hai'lara işaret etti, ardından bağırdı.

 

 

Elf'ler Gece Gözcüleri adına coştular. 50'den fazlası yaylarına birden fazla ok yerleştirmişti. Bazı Elfler oklarını yeşil bir ışıkla efsunlamıştı. İlk ok dalgası ateşlendi. Çoklu atışların hepsi bir bölgeyi temizleyerek birçok Uruk-Hai'ı öldürdü. Ancak, onların zırhları da kağıttan yapılmamıştı. Birçok ok geri sekti ve bu Uruk-Hai'lar, sanki hiçbir şey onlara çarpmamış gibi saldırmaya devam ettiler.

 

 

Heng, Zheng'in yanında durdu. Elflerin tekniğini görünce şaşkınlıkla haykırdı. ''Çoklu atış mı? İnanılmaz! Keşke daha gösterecekleri teknikleri görebilsem. Eğer biri dokuzlu ok atışını yapabilirse...''

 

 

Zheng gelişigüzel cevap verdi, ''Ölmekten korkmuyorsan burada bekleyebilirsin. Ve kafanı duvardan çıkarırsan daha iyi olur. Yaylı ve arbaletli epeyce Uruk-hai gördüm.”

 

 

Heng suskunlaştı fakat gözleri Elf'lere bakmaya devam etti. Zheng bağırdı ve Kaplan Ruhu'nu kılıfından çıkardı. Heng sonunda kalenin altındaki Uruk-Hai'lara ateş etmeye başladı.

 

 

Uruk-Hai'lar sonunda duvarlara ulaştı.  Aragorn bağırdı. ''Atış serbest! Ateş edin!''

 

 

Duvardaki tüm Elf'ler ve yaşlılar serbest ateşe başladı. Elf'ler ve gönüllü köylüler toplamda bin okçuya ulaşmıştı. Oklar yağmur gibi yağdı. Uruk-hai'nin çığlıkları ve sızlanma sesleri sahayı kapladı. Sadece Elf'ler ve elit Elf'ler tarafından atılan oklar Uruk-Hai'ların zırhlarını delebiliyordu. Okçuların geri kalanı çok zayıftı. Ok yağmuru yoğun görünüyordu fakat yalnızca yarısı etkili olmuştu.

 

 

Uruk-Hai'lar yaklaştıkça, duvara merdiven dayamaya başladılar. Bazı merdivenler yerinde kalmayı başardı. İnsanların ve Elf'lerin çığlıkları arasında, birkaç Uruk-Hai duvara tırmandı. Yeterince hızlı savunmaya geçemeyenler Uruk-Hai'lar tarafından öldürüldü.

 

 

(Şehir saldırıları bu çağda çok açıktır. Silahlar, taktikler ve ordu düzeni, hepsi çok basittir. Song Hanedanı'ndan gelen savaş hikayelerinde kaynar sular, yuvarlanan kayalar, mancınıklar olduğu yazıyordu. Burada bunlardan hiçbiri yok. Sen saldırırsın ve ben savunurum.) Zheng bu soruları düşündü.

 

 

Kabus sıçradı. Işın kılıcı maksimum menziline kadar uzandı ve çaprazlandı. Ona 30 metre uzaklıkta olan bütün merdivenler ikiye bölünmüştü. Merdivendeki Uruk-Hailar korkunç çığlıklar içinde duvardan düştüler. Düşmeyi atlatabiliyorlarmış gibi durmuyordu. Yine de, aşağıda çok fazla Uruk-Hai vardı. Zheng düzinelerce merdiveni kesti fakat yedekleri birbiri ardına geldi. Tek bir kişinin gücü savaşın seyrini değiştiremezdi.

 

 

Dong! Zheng'in ışın kılıcı bariyeri parçalandı. Geri aşağı atlamak için hemen Kabus'u kontrol etti. Sayısız oktan korunmak için bariyerini kullanarak duvarın üzerinde duruyordu. Sonra birkaç Patlayıcı Atış bariyeri paramparça etti. Oklar çok uzaktan gelmişti bu yüzden başardıkları tek şey buydu. Tabi Zheng biraz daha kalsaydı, okların geri kalanı onu kovana çevirirdi.

 

 

''Hay s*keyim! Bu daha bitmedi!'' Oklar onu sinirlendirdi. Vücudunun üzerinde yeni bir ışık bıçağı bariyeri oluşturdu ve ardından Qi'sini mithril yüzüğünden tazeledi. Kabus duvardan atladı. Film karakterleri kan çanağına dönmüş gözlerle bağırdı. Zheng ile gelişmiş bağları vardı. Çin Takımı üyeleri de bağırdı. Tabancalarını sakince çıkaran Xuan hariç.

 

 

Bum! Zheng yere indi. On metrelik düşüş ne ona ne de Kabus'a zarar vermedi çünkü Uruk-Hai'ların üzerine indi ve onların pestilini çıkardı. Bir duraksama bile olmadan, Kaplan Ruhu kuvvetle vurmaya başladı.

 

 

Zheng'in gelişi beklenmedik olduğu için Uruk-Hai'lar savaş Qi'lerini kullanmıyordu. 20 metrelik ışın kılıcı 20 metrelik daire içindeki bütün  Uruk-Hai'ları kesti. Yüzlerce ya da belki 1000'e yakın Uruk-Hai bu saldırıda öldüler. Zheng ardından orduya hücum etti. Kaplan Ruhu hareket ettikçe kan ve et parçaları bütün alanda uçuştu.

 

 

Gimli bağırdı. ''Sen en güçlü, en şanslı ve en geri zekalı savaşçısın... Hayatını bu kadar hafife aldığın için seni öldüreceğim, seni piç!''

 

 

Gerçi film karakterleri Zheng'in gücünü görmüşlerdi ve Kabus'un eşsiz niteliğinin farkındaydılar. Zheng'in daha fazla dayanamadığında tekrar duvarın yukarısına çıkacağını biliyorlardı. Çok derin düşünme zamanı değildi.  Aragorn bağırdı. ''Okçular geri çekilin! Ön saftaki savaşçılar, Uruk-Hai'lar duvara tırmandığında gerçekleşecek olan yakın dövüşe hazırlanın!''

 

 

Zheng'in cesurluğu askerlerin moralini arttırdı. Ancak, kalenin duvarı o kadar genişti ki, her tarafı savunmasının imkanı yoktu. Merdivenler ondan biraz uzağa yerleştirildi sonra sonsuz sayıda Uruk-Hai yukarı  tırmandı. O kadar çok okçuları olmayabilirdi ama Uruk-Hai'lar güçlü savaşçılardı. Bir Uruk-Hai'a karşı savunma için iki adam ya da bir Elf gerekirdi. Sayıları duvarda yükseliyordu. Onlardan yoksun olan tek yer, Zheng'in savunduğu yerdi. Duvarın diğer bütün tarafları yakın dövüşe girmişti.

 

 

Askerlerinin arasındaki fark aşikardı.  Savaş Qi'si olanlar korkmadan bir veya daha fazla Uruk-Hai aldı. Öte yandan, gönüllü köylüler katliamın kurbanı oldu. Oklarla yardım edebilirlerdi fakat yakın mesafe savaşı onları geri püskürttü.

 

 

Kale, birçok Uruk-Hai'ın duvarlara tırmanmasına rağmen, arkadaki okçuların ok atmaya devam edebileceği şekilde güzel tasarlanmıştı. Bu ve öndeki elit savaşçılar sonunda Uruk-Hai'ların ilerlemesini engelledi.

 

 

Çin Takımı'nın dört üyesi savaşa girdi ve gidişat değişti.

 

 

Heng güçlü atışlar atmasına rağmen çok az etkisi olmuştu. Bu savaşta yalnızca bir okçu Elf kadar yararlıydı. ChengXiao'nun dövüş sanatı ve YinKong'un suikastı, savaş Qi'li Uruk-Hai'lardan çok daha güçlüydü. Tek seferde bir düzine Uruk-Hai'ı patakladılar. Ancak, Uruk-Hai'lar için en yıkıcı olan Xuan'dı.

 

 

Xuan, ikili tabancalarıyla bir sürünün ortasında durdu. Tabancalar onun etrafında dans etti. Atışlarının her biri bir veya daha fazla Uruk-Hai'ı ve hatta ona atılan okları bile delip geçti. Gauss Tabancaları onların Patlayıcı Atışlarını durduracak kadar güçlüydü. Xuan gözleriyle görmedi. Kata silahı gelen tüm olası saldırıların izini takip etti.

 

 

Ellerini salladı. İki şarjör yere düştü. Şarjörler hala dumanlıydı. 100 Uruk-Hai etrafında yatıyordu. Saldırılarındaki havalı ve soğuk tavrı onu büyüleyici göstermişti.

 

 

Zheng Uruk-Hai'ların arasında savaşıyordu fakat dikkatini duvara vermişti. Kata silahının gücünü görünce alkışladı. Tam o sırada, Xuan'ın üzerinde durduğu duvarda meşale tutan bir Uruk-hai gördü.










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr