Cilt 16: Bölüm 22-1

avatar
1103 8

Terror Infinite - Cilt 16: Bölüm 22-1


Çevirmen: Starshollow

Editör: Mariposa

 



Üç gün üç gece boyunca, Gerilla Savaşı süvarilerinin adı bütün Rohan topraklarına yayıldı. Süvarilerle karşılaşan Uruk-Hai'ların hepsi katledildi. Binlerce Uruk-Hai Rohan topraklarında hayatını kaybetti ve Hayalet Toynakları isminin doğmasına yol açtı. Süvariler hiç iz bırakmadan gelip gitmişlerdi. Hayaletler kadar gizemlilerdi.

 

 

Bu noktada yalnızca 40 süvari hayatta kalmıştı. Ancak, bu 40 kişi elitlerin de elitiydi. Ve Tanrı bu dünyadaki yerlileri geliştirdiği için, bu süvariler savaş Qi'sine ve daha güçlü bedenlere sahiplerdi. Üç günlük savaş, yedi tanesinin ilk genetik kısıtlama kilidini açmıştı. 10 süvari Patlayıcı Atış'ı kullanabilecek duruma gelmişti. Eğitmen olarak Heng böyle bir ilerlemenin haksızlık olduğu konusunda yakınmıştı. Yine de süvariler büyük dövüş gücü kazanmıştı.

 

 

Grupların sayısı azalmaya başladı fakat savaş güçleri yükseldi. Dört binden fazla Uruk-Hai öldürmüşlerdi. Bir süvari her Uruk-Hai öldürüşünde kulaklarından birini kesmeye başladı. Çok geçmeden, diğer süvariler de bu uygulamayı izledi. Daha sonra Zheng atların yanlarına asmaları için onlara torbalar verdi.

 

 

Bitmek bilmeyen savaş herkesin vücudunu dibine kadar tüketti. Ruh taraması artık köyleri yağmalayan herhangi bir Uruk-Hai veya gözcü tespit edemiyordu. Anlaşılan Uruk-Hai'lar bu süvari grubundan korkmuş ve bu yüzden 15 bin kişilik bir ordu oluşturup Miğfer Dibi'ne doğru yola çıkmıştı.

 

 

Artık süvarilerin öyle bir orduyu pusuya düşürecek hali kalmamıştı. Dahası, orduda sayısı gittikçe yükselen Patlayıcı Atış yapabilen Uruk-Hai'lar vardı. Xuan süvarileri Miğfer Dibi'ne geri çekmeye yönelik çabuk bir karar aldı. Film karakterleri geri çekilmekten pek memnun değillerdi. Süvarilerin gücü onlara daha önce hiç olmadığı kadar güven vermişti. Atları ve yayları ellerinde kaldığı sürece asla kaybetmezlermiş gibi hissettiler.

 

 

Aragorn ve Legolas taktiğe hayran kalmıştı. Legolas mırıldandı. ''Biz Elfler en iyi okçuluk tekniklerine sahibiz. Binicilik yeteneğimiz o kadar iyi değil fakat aynı taktiği kullanacak olsaydık Mordor'un ordusunu duvarlarının arkasından muhtemelen bastırabilirdik."

 

 

Aragorn onaylayarak başını salladı ve bağırdı, ''Gondor bir süvariler ülkesi değil ancak biz, yay kullanabilen birkaç bin elit süvari seçmenin zor olmayacağı kadar büyük bir nüfusa sahibiz.''

 

 

Zheng onları pek umursamadan karşılık verdi. O an kendi kendine düşünüyordu. Bu 40 süvari ciddi bir güçtü. Bir savaşta çok yararlı olmayabilirlerdi fakat takım savaşlarında durumu değiştirebilirlerdi. Patlayıcı Atışlar tek başına büyülü silahların, yakın mesafeden savaş yeteneğinin ve sürdürülebilirliğin eksikliğini telafi edebilirdi. On Patlayıcı Atışlı ilk dalga oyuncuların çoğunu öldürürdü. Yıkıma uğramadan on atıştan kurtulamazdı.

 

 

(Bu 40 süvariyi yetkimiz altına almalıyız. En iyisi Theoden'dan onların kontrolünü almak. Bu etki Doğu Amerika ve Tanrı Takımı için önümüzdeki karşılaşmalarda bir tehdit unsuru olabilir. Ya da en azından, düşmanca davranırlarsa süvariler onların takım üyelerini azaltabilir.) Zheng Kabus'u sürerken düşündü. Bu üç gün boyunca savaşlarda pek fazla yer almamıştı çünkü dinlenmeden savaşmak çok fazla zihinsel dayanıklılık tüketirdi. Düşündükten sonra, Kabus'un üzerinde uyudu. Xuan liderlik ipini eline aldı. Onun için uyumuş ya da uyumamış olmak fark etmezdi.

 

 

Zaman akıp geçti. Grup şafak vakti Miğfer Dibi'ne vardı. Miğfer Dibi'ne girerken altın rengi güneş ışığı arkalarından vuruyordu.

 

 

Bu bir vadinin derinliklerine inşa edilmiş bir kaleydi. Duvarlar sağlam kayalardan yapılmıştı. Taşların arasında hiçbir çatlak yoktu. Duvarlar on metreden uzundu. Bu geçilmez bir kaleydi.

 

 

Süvariler ganimetlerini çıkardı. Köylüler, askerler, kaledeki herkes sayısız Uruk-Hai kulağını görünce coşkuya kapıldı. Bu süvarilerin her Uruk-hai'yi kesmiş olamayacağı kadar çok fazla kulak vardı. Kulaklar grubun zaferini simgeliyordu.

 

 

''Dört binden fazla Uruk-Hai öldü. 300 Warg gözcüsü, bin Berserker (en güçlü Uruklar) ve üç bin normal Uruk-Hai!'' Süvarilerden biri köylülere başarılarını açıkladı. Amaç onların şanını göstermek ve insanların neşelerini yükseltmekti.

 

 

Süvarilere gösterilen güvene rağmen, kaledeki insanlar kasvet ve huzursuzlukla doluydu. Gelecek ordudan korkuyorlardı. Çünkü kalede yalnızca birkaç yüz muhafız vardı. Bütün muhafızlar ve köylülerin toplamı bin kişi etmiyordu. Yine de on binden fazla Uruk-Hai'a karşı koymak zorunda oldukları sayı buydu. Hayatta kalma şansları düşüktü.

 

 

Zheng, Theoden'ın merdivenlerden indiğini gördü, peşinden Gimli, Eowyn ve Çin Takımı'nın iki üyesi geliyordu. Şaşırmış görünüyorlardı.

 

 

Zheng, ''Rohan'ın Kralı, lütfen bu savaşçıların yemek yiyip güzel bir uyku çekmelerine müsade edin. Uruk-Hai'lar hala bizden uzaktalar. Geceden sonra geleceklerdir.'' dedi.

 

 

Theoden cevap verdi. ''Tekrar hoşgeldiniz, cesur ruhlar. Gözcüler bize kahramanlıklarınızı anlattılar, Hayalet Toynakları. Uruk-Hai'lara korku salmanızla gurur duyuyorum. Dinlenin ve geceki savaşa kendinizi hazırlayın. Uruk-Hai'ların bir duvara karşı koştuklarını bildirelim. Çelikten bir duvara!''

 

 

Süvariler coşkulandı, ardından kalenin içine yöneldiler. Aragorn, Legolas ve oyuncular da peşlerinden gitti. Güçlü bedenleri vardı fakat aynı zamanda dinlenmeye de ihtiyaçları vardı. Şu anki halleriyle savaşa girmek uygun değildi.

 

 

Birkaç adım sonra, Lan kaşlarını çattı. Gruba ruh bağı üzerinden bağlandı. "Zheng! Burada uçan biri var. Hızlı. Bir dakika içinde burada olacak!”

 

 

Tarama herkesin zihnine gönderildi. Çin Takımı gökyüzünde inanılmaz bir hızla uçan siyah bir noktayı görmek için yukarı baktı. Sadece bir dakika içinde, nokta netleşti. Bir kılıcın üstünde duran siyah saçlı genç bir adamdı. Günlük bir kıyafet giymişti fakat görüntüsü tamamen Çin efsanelerindeki çiftçilere benziyordu. Ve sınıfı uçan kılıçları kontrol etmesine izin verecek kadar yüksekti.

 

 

ChengXiao ıslık çaldı ve yanındaki kişiyi dürttü. “Kahretsin. Baksana. Bu bir yetiştirici tekniği. Bu üstün güçte itemleri takas edebilen biri gerçekten varmış. Bunlar on binlerce puan ve S sınıfı ödül gerektirir. Bu insanlar delirmiş. Bunları karşılayabilmeleri korkutucu.''

 

 

Xuan başını salladı. ''İlla takaslardan gelmesi gerekmiyor. Yetiştirici kılavuzunu elde etmek için üç yöntem vardır. Bir, bu dünyaya gelmeden önce onlara zaten sahiptir. İki, Zu Savaşçıları gibi filmlerden öğrenmiştir. Ya da aslında oyuncular tarafından getirilen bir film karakteridir. Onun hangi grupta olduğunu merak ediyorum.''

 

 

''Tartışmanın manası yok. Yine de bir düşman.'' YinKong, Excalibur'u kılıfından çıkarırken soğuk bir şekilde gülümsedi.

 

 

Zheng ve Heng şaşkınlıklarını üzerlerinden attı. Heng yayını çekti ve üzerine iki ok yerleştirdi. Zheng, Kabus'tan indi. Onu kazara yok edebileceği için Yıkım'ı kullanmasını engellerdi.

 

 

Kılıcın üzerindeki genç adam Tanrı Takımı'ndan Luo YingLong'du. Takımdaki en güçlü ikinci kişi olmakla gururlanırdı, özellikle de üç Kafkasyalı, bir siyahi ve iki Çinliden oluşan bir takımda. Şeytan Takımı'yla iki kez savaşmıştı. İlk karşılaşmada, Zu Tarikatı'na katıldı. İkinci karşılaşmada, bir çiftçi olduktan sonra bile Şeytan Takımı'ndaki iblise kaybetti. Ve son olarak, Zhao ZuiKong'u yeni yaptığı kazanla öldüremedi. Gururu neredeyse yerlerdeydi. Bu utancı temizlemek için bir zafere ihtiyacı vardı.

 

 

(Xiuzhen'in gücünü göstermek için uyanmamış iblisi yenmek zorundayım. Azizlerin genetik kısıtlamanın kilidini açma metodu mu daha güçlü yoksa biz Çinlilerin yarattığı Xiuzhen metodları mı, göreceğiz! ZuiKong'un vaadinin zamanı henüz gelmedi ama kim daha güçlü anlayabiliriz!) Miğfer Dibi önünde netleştiğinde kahkaha attı.

 









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44346 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr