Cilt 16: Bölüm 14-1

avatar
1138 8

Terror Infinite - Cilt 16: Bölüm 14-1


Çevirmen: RmLover

Editör: Mariposa



Tüm bu karmaşada sadece iki film karakteri ve bir oyuncu ölmüştü. Böyle bir yaşam ve ölüm mücadelesi, ardından olan büyük bir patlamanın sonucunda bu kayıplar baya azdı. Savaştıkları antik bir iblisti. Gücünün sadece yüzde otuzunu kullanabiliyor olsa da onlardan birini yenmek ve hayatta kalmak kolay bir şey değildi. Yani üç ölüm o kadar büyük bir kayıp değildi.

 

Bu, Xuan'ın sayısal olarak düşündüğü doğal bir şeydi. Ödüller bu sefer beklenmedik bir şekilde cömertti. Tanrı bir şekilde hem Zheng hem de Gungnir'in Balrog'u öldürdüğünü açıkladı. Her ikisini de bir A seviye ödül ve 8000 puan ile ödüllendirdi. Ayrıca, bir mithril çubuk ve iki ons İthildin elde ettiler. İkisi film karakterlerinden olan üç kişinin hayatına karşılık olan değiş tokuş adilden öteydi.

 

Grubun geri kalanına gelince, hem film karakterleri hem de Kuzey Buz Toprakları takımı üzgündü. Hayat ve duygular karla karşılaştırılabilecek şeyler değildi.

 

Okçu kızın nazik bir insan olduğu söylenebilirdi. Grupta onunla çıkan biri vardı. Hüngür hüngür ağlıyordu. Hobbitler bir arkadaşlarını ve tüm bu zaman boyunca onları koruyan büyücüyü kaybetmişlerdi. Oyuncudan daha kötü durumdaydılar.

 

Diğerleri de iyi hissetmiyordu. Herkes üzüntüleri yatışana kadar bir saat sessizce orada durdu. Legolas bir oka ip bağladı ve uçurumun diğer tarafına fırlattı. Zheng, Kabusla her seferde birkaç kişi olmak üzere diğerlerini uçurumun karşısına geçirdi. Sonunda yıkılmış uçurumdan geçtiler. On dakika sonra grup muhteşem bir taş kapıya ulaştı. Gimli onlara bunun Moria'nın ana girişi olduğunu söyledi. Kaçış yolu boyunca yürüyorlardı.

 

Kapının dışında uzaktaki tepeler ve daha uzakta olan bir dağ dizisi görünüyordu. Önlerindeki arazi yavaş yavaş bir ovaya benziyordu. Biraz daha yürüyerek Caradhras'tan çıkmak istiyorlardı.

 

Moria'dan çıktıktan sonra hepsi beyaz kayaların üzerine oturdu. Kimse hemen kalkmak istemedi. Ve güneş ışığı onlara vuruyordu.

 

Madenlerin içindeki hava ağırdı. Cüceler öldüğünden ötürü madenin içinde havalandırma mekanizmasını çalıştıracak kimse yoktu. Madenin içindeki geçirdikleri günlerde burunlarının tıkandıklarını hissetmişlerdi. Temiz hava onları aydınlattı ve vücutlarına enerji getirdi.

 

Sürekli savaşlar, akıllarını ve bedenlerini yormuştu. Stresli maden yolculuğu bittiğinde hepsini bir bitkinlik kaplamıştı. Sadece orada yatmak ve uyumak istiyorlardı. Zheng ve Gungnir herkesten daha fazla enerji harcamıştı. Onlara gözlerini kapatmak için bir an verseler hemen uyuya kalırlardı.

 

"Kalkın, devam etmeliyiz!" Aragorn ayağa kalktı ve gökyüzüne baktı.

 

Boromir konuştu. "Allah aşkına onlara bir dakika ver! Hala üzüntü içindeler." Hobbitlere baktı.

 

Aragorn iç çekti. "Başka bir savaşı atlatabilme şansımız yok. Bu yüzden dinlenmek ve iyileşmek için bir yer bulmalıyız. Akşama bu tepeler orklarla kaynıyor olacak! Gece çökmeden Lothlórien ormanına ulaşmalıyız. Zheng ve grubu da artık savaşamayacak halde. Başımıza üşüşen bir sürü orkun icabına bakamayız!"

 

Boromir bu kelimelerin ağırlığını biliyordu. Sessizce ayağa kalktı. Grup tepeden aşağı gitmeden önce yaklaşık bir saat oyalandı. Onların yürüyüşü hızlı değildi. Öğlen oldu, bu yüzden güneş batmadan beş ila altı saatleri vardı.

 

Tepeden aşağı yürürken, grup yakınlarında erimiş kardan oluşan bir akıntıya denk geldi. Suyu içtiler ve erzakları vardı. Gimli kendini tazelemek için zıpladı.

 

Daha aşağı indiklerinde çimenlik bir alana ulaştılar. Kayalık arazi çimenlik alan ile sona eriyordu. Grup sonunda tepeden ayrıldı. Bu zamana kadar saat öğleni iki üç saat geçmişti. Aragorn endişeliydi, bu yüzden grubu tekrar tekrar hızlandırmaya çalıştı. Bu onların yürüyüş hızını bir nebze olsun hızlandırdı. Nihayet, gece çökmeden önce bir ormana varabildiler.

 

Altuni bir ışık ağaçların arasından sızarken ormana mistik bir aura veriyordu. Ormanda yürürken içlerini bir huzur kaplamıştı. Durmadan konuşan tek kişi Gimli idi.

 

"Korkunç bir güce sahip büyük bir büyücünün, elf cadısının, bu ormanda yaşadığı rivayet edilir. Kim ona bakarsa büyüsüne kapılır.... Ve bir daha asla görünmez."

 

İnsanlar hikayeye güldü. Film karakterleri, cücelerin elfleri hiç sevmediğini biliyordu.

 

"İşte, tuzağa düşen cücelerden biri. Bende bir şahinin gözleri ve bir tilkinin kulakları var!"

 

Aniden, yüzünün önünde çentikli bir yay belirdi. Tam sayı vermek gerekirse beş taneydi. Diğer yaylar grubun geri kalanına çevriliydi. Çalıların ve ağaçların arkasında gizlenen elfler vardı.

 

"Cüce o kadar çok ses çıkarıyor ki karanlıkta bile onu vurabiliriz." Komutana benzeyen bir elf gülümseyerek öne çıkıp konuştu. Silahlarını indirmeleri için okçulara el salladı. Daha sonra okçular onlara bir yol açtılar. "Lothlórien'e hoş geldiniz, Yüzük Kardeşliği." Arkasını döndü ve ormanın derinliklerine doğru yürüdü.

 

Grup onu takip etti. İlk başta şaşırmış olsalar da elflerin topraklarında olduklarına göre güvende olmalıydılar.

 

Akarsular bu toprakların her bölümünü birbirine bağlıyordu. Elflerin tekneleri hassas süslemelerle bezeliydi. Bir tekneyle birlikte akarsuları geçerken içleri rahatlamıştı. Sonra askerlerin kamplarına ulaştılar.

 

Komutan onları bekledi. Elini göğsüne koydu ve Legolas'a şöyle dedi: "Hoşgeldin Legolas, Thranduil'in oğlu."

 

Legolas başıyla onayladı. "Lórienli Haldir, Kardeşliğimiz sana borçlu."

 

Komutan, daha sonra Aragorn'a dönerek elf dilinde konuştu. "Ah, Dúnedainli Aragorn, bilindik birisiniz bizim için."

 

Aragorn sözleri anladığını belli eden bir işaret yaptı.

 

Gimli yüksek sesle konuştu. "Elflerin efsanevi nezaketi gerçekten çok büyük! Bizim de anlayabileceğimiz dilde konuşun!"

 

Komutan burun kıvırdı. "Karanlık Günlerden beri cücelerle hiçbir ilişkimiz olmadı."

 

Gimli kızgın görünüyordu. "Ve bu cüce buna ne diyor biliyor musun? İshkhaqwi aı durugnul!"

 

Grubun geri kalanı iç çekti ve gülümsedi. Aragorn Gimli'nin omzuna vurdu. "Bu nazik bir hareket değildi. Burada misafiriz."

 

Komutan hobbitlere ve oyunculara baktı. O oyuncuların kıyafetlerine baktığında kafası karıştı. Sonra aniden konuştu. "Yanınıza büyük bir kötülük getirmişsiniz. Daha öteye gidemezsiniz."

 

Oyuncuların sahnenin geri kalanında söz hakkı yoktu. Aragorn, elf komutanı ile tartıştı. Yine de, elf komutan geldikleri yoldan geri dönmeleri ya da burada kalmaları konusunda ısrar etti. Grubun geri kalanı oturacak bir yer buldu. Yaşanan her şeyden yorulmuşlardı. Aragorn'un ileriye gidebilmeleri için anlaşabilmesi için beklediler.

 

Komutan nihayet uzun bir süre sonra bir karara vardı. Bütün gruba şöyle dedi. "Bir gece dinlenin. Sizi yarın Leydi Galadriel'e götüreceğim. Majesteleri sizin Elvendom'un kabi olan Caras Galadhon'a doğru gidip gidemeyeceğinize karar verir."

 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr