Cilt 15: Bölüm 2-3

avatar
1294 12

Terror Infinite - Cilt 15: Bölüm 2-3


 

Cilt 15: Bölüm 2-3

 

Üç kişiden ikisi canlandırılmıştı. Son kalan kişi ChengXiao'ydu. Zheng gözlerini kapatarak aynı sözleri söyledi:

 

"Cheng Xiao'yu canlandır!"

 

Cheng Xiao, elindeki Zaku baltası ile caddenin ortasında durdu. Arkasındaki kızı koruyordu. Birkaç adam önden ona doğru saldırıyordu. Adamların hepsi hızlı hareket ediyordu ve onun etrafından dolanmaya çalışıyordu. Bunu yapmaya devam ettiklerinde, ChengXiao'nun gözleri bir bıçak gibi keskin hale geldi. Baltası tıpkı rüzgar gibi dans etti ve önündeki adamların ilerlemesini engelledi. O sırada gözleri bir keskinlikle birlikte odak noktasını kaybetti.

 

Elinde iki tabanca olan duygusuz bir adam, ChengXiao'nun kolunu vurdu. ChengXiao'nun hareketlerinin yavaşlaması gerekiyordu ancak bir adım bile geri atmadı. Gülerek kızın önünde durmaya devam etti. Vücudundaki yaralara rağmen kimsenin geçmesine izin vermedi. Gücü ve hızı en azından buradaki her adamla eşit seviyedeydi.

 

Duygusuz adam tabancasıyla ChengXiao'nun alnına hedef aldı. ChengXiao ise kırık kolunu bile açarak o adama gülümsedi. Ağzı hafifçe hareket etti.

 

ChengXiao normal insanlara kıyasla daha farklı bir ailenin içinde doğmuştu. Wushu ailesinin çocuğuydu. Ailesi, dedeleri hepsinin soyu bir şekilde Wushu dünyasına dayanıyordu. Ayrıca ailesi orduya da bağlıydı. Bu yüzden çocukluğundan beri bu yaşlılar tarafından ''sevildi''. Vücudunun tıbbi çözümlerle suya batırılması, değneklerle vurulması, onu her seferinde ağlattı. Bu olaylar, ufak bir kız sessiz bir köyde ortaya çıkana kadar sürdü. Nedense o kızın önünde hiçbir utanç verici görüntü sergilemek istemedi. Kız ne zaman cama çıksa hiçbir şey söylemeden dişlerini sıkıyordu ve bu durum kızın gülmesine yol açıyordu.

 

İkisi de büyüdü. Kız ortalama bir seviyede kalırken ChengXiao gittikçe daha yakışıklı bir hal aldı. Ancak kalpleri birbirlerine sıkı bir şekilde bağlıydı. Kıza dedi ki: "Hayatta olduğum sürece seni koruyacağım. Ufacık bir zarar görmene bile izin vermeyeceğim!"

 

Kız ise biraz utangaç bir şekilde başını sallayarak cevap verdi.

 

ChengXiao'nun aile geçmişi, bu sessiz köyde sonsuza kadar kalmasına müsaade etmiyordu. Köyden ayrıldıktan sonra birkaç kez geri döndü ancak birbirlerine besledikleri hisler hiç değişmedi. Daha sonra şehre gidip yüzük aldıktan sonra heyecan içinde geri döndüğünde onu kötü olaylar bekliyordu.

 

"Yerine getirilmeyen bir söz olur mu? Hayatta olduğum sürece seni koruyacaktım ancak bunu yerine getirdim mi?"

 

Zheng, ChengXiao'nun yavaş yavaş önünde ortaya çıkışını izledi. Son sözler kulağında yankılandı. ChengXiao hayatta en sevdiği kişiyi kaybettiğinde kendi inancını sorgulamaya başladı. Kendini rahat bıraktı ancak yüreğinin derinliklerinde hala içinde asker cesareti olan gerçek bir adamdı.

 

ChengXiao birden oturdu ve kafası karışık bir şekilde etrafına baktı. Zheng ve diğerlerine baktıktan sonra esneyip konuştu: "Beni rahatsız etmeyin. Biraz daha uyuyayım." Tam geri yatmak üzereydi ki bir şeylerin ters gittiğini fark etti. Daha sonra arkasını döndü.

 

"Albay Xuan! Haha! İkimiz de öldük. Harika. Ölünce bir hiçliğe gittiğimizi düşünüyordum ama burada işler çok ilginç. Cehennemde küresel ısınma falan mı var? Neden çöldeyiz?" Xuan'ı işaret etti ve kahkaha attıktan sonra sordu.

 

Zheng başını kaşıdı ve söyledi: "Ee, aslında daha ölmedik. Sen canlandın."

 

ChengXiao önce kendisini sonra diğerlerini işaret etti. Bir kahkaha patlattı. "Anladım. Bu ölümden sonra yaşadığımız bir yanılsama. Öldüğünde istediğin yanılsamaları görebileceğini bilim-kurgu filmlerinde görmüştüm. Oh dostum. O büyük şeyleri okşamak istiyordum..." Ellerini ovuşturdu ve Yinkong'a baktı.

 

Yinkong'un yüz ifadesi değişmedi. Sessizce elini tuttu. Parmaklarını tuttuğunda tırnakları çok uzun değildi fakat ChengXiao titredi.

 

Gülümsedi ve konuştu: "Dostum, bu aptalcaydı. Yanılsamalardan korktum. Eğer durum buysa... Hey, yanılsamalar, nereye gidiyorsunuz! Gitmeyin, gitmeyin..." Büyük bir kaya burnuna çarptı ve onu yere serdi.

 

"Yani şimdi bunlar benim gördüğüm yanılsamalar değil mi?"

 

ChengXiao bir ranzada yatıyordu. Burnunun ucunda bir buz torbası vardı. Bu oldukça acınası bir durumdu. Uygunsuz sözleri yüzünden neredeyse burnu kırılacaktı. Neyse ki çocukluğundan beri tıbbi çözümlere karşı duyarlılığı vardı. Çok daha fazla dayağa katlanabilirdi. Bu yüzden onu askeri üsse geri götürebildiler. Zheng, Şeytan takımına karşı olan savaştan sonra neler olduğunu onlara anlatırken o sessizce orada yatıyordu.

 

''Kısaca böyle. Benim amacım Şeytan takımının tüm üyeleriyle karşılaşmak, onlarla başa baş mücadele etmek. Onlarla bir dahaki karşılaşmamızda takımdan kimsenin ölmesini istemiyorum."

 

Zheng, yeni canlanan üyelere bakarken mırıldandı. ChengXiao yatakta esniyordu. Zheng onun suratını tuttuğunda, Heng dikkatli bir şekilde Zheng'e bakıyordu. Yinkong olan biteni kabul etmiş gibi görünüyordu. Onu tuttuğunu unutmuş gibi Zheng'e baktı. ChengXiao gözlerini göğüslerine doğru çevirdiğinde kül tablasını aldı ve onun suratına fırlattı.

 

''Öhöm." Zheng herkesin dikkatini çekti. "Açıklamayı bitireyim. Film dünyasına savaşmak için geri döndün. Yinkong ve ChengXiao'ya söyleyecek başka sözüm yok, gidip silahlarınızı seçin. ChengXiao, sen tıbbi tekniklerde yetenekli olduğun için savaş alanında geçici olarak ameliyat yapabileceğin ve güçlendirme sağlayabileceğin şeyleri seç. Önceki iğneler gitti. Eğer onu istiyorsa senin için bir set takas edebiliriz. Ama şunu sormak istiyorum Heng, onu canlandırmamı istiyor musun?"

 

Heng muhabbeti dinliyordu ancak Zheng'in bu sözleri suratının kararmasına neden oldu. Onu tanımayan insanlar kızgın olduğunu düşünebilirdi ancak hepsi aslında korktuğunu biliyordu. Bu korku suratını karanlığa bürümüştü.

 

''Hayır! Şimdi değil." Zheng bu cevabı beklemiyordu.

 

"Peki o zaman yanımızda olmayacak. Onu geri döndükten sonra canlandıracağız." Zheng konuştu.

 

Heng başını salladı. ''Hayır! Yani onun bu kadar erken canlandırılmasını istemiyorum. Hala onu korumak için yeterli gücüm yok. Onu görmeye cesaretim yok. Düşman olmasak bile onu ne zaman görsem kalbim acıyor. Bu yüzden bana biraz zaman ver. Cesaretimi topladığımda, ona beni affet diyebilecek kıvama geldiğimde onu canlandirebiliriz!"

 

Zheng başını salladı ve içini çekti. Konuşmaya devam etti: "Bunu başka zamana bırakacağız. Şimdi planımızdan bahsedelim. Canlandırma olayı hiçbir sıkıntı çıkmadan ilerlediği için burada yedi gün harcamak zorunda kaldık. Bu süre bittikten sonra T-Virüs prototipini elde etmek için Ölümcül Deney filmine gireceğiz. Bu sayede herkes genetik kısıtlamanın ilk aşamasının kilidini açabilecek. Ayrıca bonus görev olup olmadığını da görebileceğiz. Eğer olursa iyi puan ve ödül kazanabiliriz."

 

Yinkong aniden ciddi bir ifade ile ona baktı ve konuştu: "Benim geçmişimi gördün mü?"

 

Zheng bir an için şaşırdı. Hemen başını salladı. ''Evet. Canlandırma esnasında diğer insanların nasıl öldüklerini ve geçmişlerini görebilirsin. Ben bunu istemiyordum ancak senin için bir sıkıntı olduysa özür dilerim."

 

Yinkong başını eğdi. Şaşkınlıkla mırıldandı: "Yok mesele o değil. Neden onun bize ihanet ettiğini sormak istiyorum. Neden bunu yapmak zorunda kaldı? Her şey gerçekten bana anlattığı gibi mi? Gücünü mü test etmek istiyordu? Böyle bir şey için tüm dostlarını öldürebilir misin?"

 

Zheng onun yanına doğru yürüdü. Ufak kıza biraz acıyordu. Yaraları olan bir kız gibiydi. Güçlü görünüyordu ancak kalbinde çok sayıda yara vardı. Kalbine ufacık bir iğne soksan sanki her yeri zarar görecekmiş gibiydi.

 

Zheng onun saçını okşadı. "Ben de bunu neden yaptığını bilmiyorum. Bu yüzden ona sorup cevabı kendin bulmalısın. Ancak bizim her zaman senin için burada olduğumuzu unutma. Biz de senin dostlarınız. Ve sen de hiçbirimizin seni öldürmeyeceğine inanmak zorundasın!"

 

"Tekrardan hoş geldiniz dostlarım!"

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr