Cilt 14: Bölüm 24-2

avatar
1312 11

Terror Infinite - Cilt 14: Bölüm 24-2


 

Çevirmen: RmLover  Editör: Thomas Shelby

 

Zheng, Güney Amerika takımındaki bu iki kişinin ne kadar güçlü olduğunu bilmiyordu. Ama kendisinin ve Zero'nun en dezavantajlı durumda olduğunu biliyordu. Rakiplerinin en iyi geliştirmeleri, en iyi silahları, en iyi savunma eşyaları ve daha önemlisi ruh gücü kullanıcısı destekleri vardı. Zheng ve Zero küçük bir orduydu. Yerleri de belli olmuştu. Nerede olurlarsa olsunlar rakipleri onları görebiliyordu. Gözetleyip koordine edebiliyorlardı.

 

Çevre koşulları da Çin takımının lehine ilerlemiyordu. Yer altı böceklerle doluydu. Xuan'ın grubu çok miktarda böceğin dikkatini çekmesine ve Güney Afrika takımının kendisini açığa çıkarmasına sebep olmasına rağmen bulundukları yer Güney Amerika takımının ana bölgesiydi.

 

Gauss keskin nişancı tüfeği ile yapılan ilk saldırı BB kademe güçlü savunma eşyalarını açığa çıkardı. Zheng tüfeğin gücünü görmüştü. Tamamen engellenemez bir şey değildi ancak orada durup kurşunları beklemeye cesaret edemezdi. Dragonshard, enerjisi kadar etkiliydi. Enerji tükendiğinde bir taş parçasından başka bir şey değildi. Dragonshard'ın enerjisini de Gauss keskin nişancı tüfeğiyle tüketmek zor bir görev değildi.

 

(Büyülü eşyaları farklı. Onlara göre bu şey yakın mesafe saldırılar ve büyülü saldırıları engelleyebiliyor. Işık bıçağını engelleyip engelleyemeyeceğini merak ediyorum. Eğer öyle bir şey olursa bu eşya çok güçlü. BB kademe eşya olmasına şaşmamalı. Yeni başlayanları köle gibi kullanmak bu kadar kazançlı mı ya?) Zheng küfür etti.

 

İlk planlarını izlemeye devam etti. İki tarafa ayrılıp karanlığın içerisine koştular. Güney Amerika takımının ikiye bölünüp peşlerinden geleceklerinden emin olamazlardı fakat onları ayırmaya çalışmanın en iyi yolu buydu.

 

İki beyaz tenli adam şaşırdı. Roste purosundan derin bir duman aldı. Nick'e dedi ki: "Elinde kılıç olanın icabına ben bakacağım. Sen diğerini hallet. Beş dakika sonra burada buluşalım. Birimiz geç kaldığı her bir dakika için diğerine bin puan değerinde istatistik verecek. Tamam mı?

 

Nick güldü. "Bahse girerdim. Ama senin geliştirme avantajın var. Tek başıma koşmam birkaç dakikamı alacak. Bu yüzden bunu daha adil yapmak için sana ruh taraması vermeyeceğim. Haha! Sen dedin bak, geç kaldığımız her dakika için bin puan. Benim için yeterli puanın olmamasından korkuyorum."

 

Roste purosundan son bir duman alıp mırıldanarak küfür etti. Daha sonra tıpkı rüzgar gibi Zheng'in peşinden koştu. Nick, Roste'nin arkasından alay ettikten sonra arkasında bulunan iki kahverengi tenli kişiye döndü. Kaşlarını çattı ve konuştu: "Sürünün yanına s*ktirin gidin. Kahretsin, Çin takmı seni öldürürse gider seni canlandırır sonra ölene kadar işkence ederim. Ölmeden önce sizi on gün daha hayatta tutabileceğimi biliyor musunuz?"

 

Kahverengi tenli adam hızla başını salladı. Son derece korkmuş gibi görünüyorlardı. Nick, Zero'nun peşinden gittikten sonra hemen geldikleri deliğe geri döndüler. Suratlarında hiçbir öfke duygusu yoktu. Tek olan şey korku hissiydi.

 

Zheng'e döndük. Zheng arkasını döndü ve sıçradı. Baş kısmı yok olmasına rağmen mantarın boyu hala yirmi metreydi. Bu yükseklik onun için hiçbir şeydi. Zıpladıktan sonra onu tekrar havalandıran hareket tekniğiyle birlikte başka bir mantarın üzerinde yavaşça yürüdü. Tıpkı bir kış gibi mantarlarla dolu ormanda koşuyordu. Ancak iki dakika bile geçmeden arkasından gelen tıs sesini duydu. Arkasını döndü ve omzunun üzerinden bir rüzgar geçti. Bu rüzgar, kıyafetinin omuz kısmında büyük bir kesik açılmasına neden oldu.

 

Zheng sıçramayı kesti. Arkasına tekrar döndü ve beklendiği gibi mantarın tepesinde, elinde sigarayla duran bir adam gördü. Adamın ona ne zaman yetiştiğini bile bilmiyordu ancak adamın hızı kesinlikle etkileyiciydi. Zheng'in hareket tekniği etkin iken aradaki farkı kapatmıştı ve daha önemlisi Zheng'in haberi olmadan yanına gelmeyi başarmıştı. Adamın hızı Zheng'in hızından fazlaydı.

 

Roste'nin elinde bu sefer puro yoktu. Herhangi bir kısıtlama olmadan Zheng'e baktı ve soğuk bir şekilde gülümsedi: "Hala pes etmeyi düşünmüyor musun? Gerçekten seni paramparça etmemi mi istiyorsun? Şu haline bak. Bu kılıç en fazla B ya da BB kademe silahtır. Ne zayıf bir şey bu. Sen muhtemelen Çin takımının en güçlü üyesisin. Ama aslında onlar için hayatını riske attın. Senin yerinde ben olsam bir ya da iki güvenilir arkadaş dışında herkesi öldürür ya da köle yapardım. Haha!''

 

Kapa çeneni!” Zheng bağırdı: Kılıcını Roste'ye doğru savurmaktan başka bir şey yapamadı. Işık bıçağı on metre kadar uzadı. Kılıcını savururken ileriye doğru koştu. Işık kılıcı, Roste'nin olduğu yer ile mantar arasından çapraz bir şekilde geçti.

 

Işık kılıcı tam ona dokunacağı an, suratındaki soğuk gülümseme ifadesinin yerini ciddi bir ifade aldı ve sıçradı. Mantar ikiye ayrılırken saldırından kıl payı ile sıyrıldı.

 

Roste yere inerken Zheng, başka bir saldırı için kılıcını geri çekti. Havada olduğu için Roste'nin bu saldırıdan kaçabilmesinin yolu yoktu. Ancak Roste elini arkaya doğru salladı. Klank! Zheng kılcının titrediğini hissetti. Qi'sinden oluşmuş ışık bıçağı kırılmıştı. Bu şey daha önce hiç olmamıştı. Roste'ye baktı. Elinde hiçbir şey yoktu. Işık bıçağını nasıl kırabilmişti ki? Yıkım modundayken bunu başarabilmesi imkansızdı.

 

"Silahımı görebiliyor musun? Haha! Bu A kademe bir silah. Şu an son halinde değil fakat sonunda AA kademe bir silah haline gelecek; Excalibur! Ya da buna taşın içindeki kılıç diyebilirsin." Roste kalan mantarın tepesinden güldü.

 

Zheng, soğuk bir ifade ile Roste'nin boş eline baktı. Hiç hareket etmeden yerinde durdu. Roste'nin elinin silah tutar bir şekilde durduğunu görebiliyordu. Kavrama boyutuna bakılırsa çift el kılıç gibi görünüyordu. Sadece bunun gibi büyük silahlar onun büyük kılıcına doğrudan karşı koyabilirdi. Ancak kendi ışık kılıcının bu kadar hassas olmasını hiç beklemiyordu.

 

"Ne kadar güçlüsün sen? Kilidi açılmış aşaman ne durumda?" Zheng şimdi ne yapacağını düşünüyordu ve dikkatli bir biçimde sordu.

 

Roste biraz şaşırdıktan sonra güldü. "Ne? Şimdi de düşmanının verilerini toplayıp beni öldürmeyi mi planlıyorsun? Neyse bunun bir önemi yok zaten. Senin işini bitirmem için yalnızca on saniye yeter. Sana birkaç şey söyleyebilirim. Ben Güney Amerika takımının lideriyim, genetik kısıtlamanın ikinci aşamasının kilidini açtım. Haha, yeni başlayanları köle yapamayacağım bir dünyaya geri dönemem. Bu dünyaya aşığım. Çılgınlık, kan, katliam; zavallı, iki yüzlü karaktersizlerin doğasını açığa çıkarmak. Muhteşem bir yer. Sana birkaç gerçekten bahsedeyim. Güçlü olan tek kişi ben değilim fakat potansiyelimi Tanrı biliyor. Uzun süre önce Şeytan takımına klonlandım. Haha! Acaba Şeytan takımındaki klonumun hayatı nasıl gidiyor. O da yeni başlayanları köle olarak kullanıyor mu? Umarım bir dahaki karşılaşmamızda çok daha zayıf olmaz."

 

Zheng'in gözleri odağını yitirmişti. İki eliyle Kaplan'ın Ruhu'nu kavradı ve Roste'ye baktı. "Yani sen Şeytan takımının lideri olmasan bile onlardan birisisin. Demek o olayla bağlantın var."

 

Roste bunu duyduğunda saldırmak üzereydi. Meraklanmıştı. "O olay derken? Ne olayı? Acele et de seni öldürmeden önce demek istediğin şeyi söyle."

 

Zheng Kaplan'ın Ruhu'nu salladı. "Artık bir şey söylememe gerek yok. Bence Efsanevi Chiyou'nun silahı, senin taşın içindeki kılıcından daha zayıf olamaz. Eğer ışık bıçağı yetmezse savaşta kılıçların çatışması ile savaşacağım. Cehenneme gidince klonuna sorarsın. Seni öldürmemin sebebi bu!"

 

Patlama!

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr