Cilt 6: Bölüm 9-1

avatar
3391 8

Terror Infinite - Cilt 6: Bölüm 9-1


 

 

Çeviren: HasıRwara

Düzenleyen: Ratel

 

Zheng kandan sırılsıklam olmuş bir biçimde tünelden çıktı. Aslında üzerinde sadece kan değil ayrıca et ve organ parçaları da vardı. Özellikle ağzının kenarındaki küçük et parçalarıyla birlikte, bu noktada hayaletten çok, bir şeytanı andırıyordu.

 

Zincirle bağlanmış olan iki kadın, görüş alanında olmadığı için Zheng’in bu halini göremiyorlardı. Onun bu halini görenler sadece bir canavar olan İmhotep ile bir suikastçi olan Yinkong’du. Her nekadar İmhotep’in yüzü biraz seğirse de, ikisi bu durum karşısında sakinliklerini koruyabilmişti.

 

Zheng İmhotep’e doğru baktı. İmhotep hemen kum fırtınasına dönüşüp üç kadını süpürdü. Zheng onlardan neredeyse 100 metre uzaklıkta olduğundan, zamanında yetişemedi. Kum fırtınası üç kadının boynunu sardığında İmhotep bağırdı. ”Beni zorlama. Ben sadece Anck-su-Namun’u canlandırmak istiyorum. Bana Ölüler Kitabını verirsen bunların gitmesine izin veririm. Kurban için de başka birini bulacağım. Bunu barış içinde çözelim, ne dersin?”

 

Her ne kadar İmhotep bu sözleri söylese de, oyuncular barış içinde bunun kapanmayacaklarını biliyorlardı. Çünkü görevleri İmhotep’i ortadan kaldırmaktı. Zheng ile Ölüler Kitabı arasındaki bağlantıdan bahsetmiyorum bile...

 

Zheng derin bir nefes aldı ve öldürme niyetini bastırdı. Ölüler Kitabını çıkararak dedi.”İmhotep, kitabı buraya bırakıyorum. Onları serbest bırak ve bana doğru yürümelerine izin ver. Buraya gelip kitabı alabilirsin. Eğer önerimi kabul ediyorsan, onları zincirlerinden serbest bırak.”

 

Kitabı gördüğünde, İmhotep’in gözlerindeki mutluluk net bir şekilde görülebiliyordu. Zincirleri hızlı bir şekilde çekti ve insan formuna geri döndü.

 

Eveyln ve Lan uzun süre hareketsiz kaldığından uyuşmuş olan kollarına ve bacaklarına masaj yaptı. Sunaktan ayrıldıklarında neredeyse yere düşüyorlardı, neyseki yanlarında onlara yardım edebilecek Yinkong vardı. Daha sonra üçü beraber Zheng’e doğru ilerledi.

 

Zheng soğuk bir ifadeyle İmhotep’e doğru baktı. İmhotep de dikkatli bir şekilde kadınlara doğru bakıyordu. Hançeri Anck-su-Namun’un yanına, sunağın üzerine yerleştirdi. Kadınlar ondan 10 metre uzaklaştıktan sonra, o bir kum fırtınası çağırarak kitabı aldı. Zheng daha tepki dahi veremeden Kitap İmhotep’in eline geçmişti.

 

Üç kadın Zheng’in yanına vardığında, Yinkong düşük bir sesle dedi.”Hançer olmadan ben ona zarar veremem. Herhangi bir planın var mı?”

 

Zheng acı acı gülümsedi ve düşük birsesle yanıtladı. ”Durum iç açıcı değil. Daha önceki dövüşümde, kan enerjimin çoğunu kullandım. Na yüzüğüne gelirsek, onu yeterince güvenilir bulmuyorum. Amun-Ra Kitabını ele geçirmeliyiz. Sfenkslerin gideli baya oldu, O’Connell ve diğerleri hakkında endişeliyim.”

 

Eveyln, Zheng’in söylediklerini duyduğunda şok oldu ve bağırdı. ”O’Connell’a ne olmuş? Onlara ne oldu? Sen onları korumuyor muydun?”

 

İmhotep onlara uzaktan soğuk bir ifadeyle bakarak dedi.”Sadece onlar değil, aynı zamanda sizde öleceksiniz. Mezarlığın muhafızları, dışarı çıkın. Ölülere saygısızlık yapan bu insanları yok edin!”

 

Tünelden bir ordunun ayak sesleri geldi. Bir grup mumya yürüyerek çıktı. Onların hepsi metalik kalkan ve silahlar taşıyordu. Bu silahların kalitesi Kahire’de gördüklerinden daha yüksekti.

 

Zheng düşünmeden İmhotep’e doğru saldırdı, ama yukarıdan bir kuvvet süzüldü. Bir Sfenks tavandan aşağıya doğru atlayarak, İmhotep ile arasına girdi.

 

İmhotep kitaba dokunurken küçümseyici bir ifadeyle dedi. ”Yeni bir kurban bulmak için çaba sarfetmeye gerek yok. Oradaki üç kadın bu işi fazlasıyla görecektir. Üç bakire... Bir bakirenin kanı, ölüm tanrısına verilecek en iyi adaktır. Hepiniz burada öleceksiniz. Kalkın, hizmetkarlarım, kalkın!!”

 

İmhotep cümlesini bitirir bitirmez, odanın içindeki kumlar toplandı. Toplanan kumlar daha da büyüyerek gözlerinin önünde birkaç metre uzunluğunda Sfenkslere dönüştü. Bu Sfenksler tam formuna kavuştuğu anda, Zheng’e doğru bağırdılar.

 

Evelyn düşük bir sesle dedi.”Bir şey düşün, Zheng! Hızlı bir şekilde!!!”

 

Zheng de endişeliydi. Şuan da onlara zarar verebilecek tek kişi oydu. Her ne kadar Yinkong da savaşabilse de, hançeri olmadığı için dezavantajlı durumdaydı. En kötü kısım ise, yanında bulunan diğer iki kadının bu mumyalara karşı savaşmasının mümkünatı yoktu.

 

“Yere yatın!”

 

Zheng aniden birkaç el bombası çıkardı. Pimlerini tereddüt etmeden çekerek onları Sfenksleri doğru attı. Ardından İmhotep ile arasında bulunan Sfenks’e doğru saldırdı.

 

Patlamalarla birlikte bütün mezarlık sallandı. Yarıklardan kum taneleri düştü, Sfenksler de toz haline dönüştü ve iyileşmeleri zaman aldı.

 

Bu şok dalgası İmhotep’i bile etkiledi. O kendine geldiğinde Zheng’in izini kaybettiğini farketti. Önünde duran Sfenks hala sağlamdı. Etrafa bakındığı sırada, üzerinden bir rüzgar süzüldü. İmhotep anında bir kum fırtınasına dönüşerek yan tarafa kaçtı. Ancak durduğu sırada, öfkeli bir hale büründü.

 

Zheng, Sfenks’in pençesini bir destek olarak kullanıp patlama sırasında yükselmişti. İmhotep’i geçip direkt olarak arkasındaki sunağa ilerledi. İmhotep içgüdüsel olarak kenara çekildiğinde Zheng, Anck-su-Namun’un mumyasının olduğu sunağa varabildi.

 

Zheng yere iner inmez sağ eliyle hançeri kaldırdı. Ve ardından sol yumruğuyla Anck-su-Namun’u işaret ederek bağırdı.”Onları durdur! Yoksa onu yok ederim! Bildiğin üzere ben ruhsal bir saldırı kullanabiliyorum.”

 

Mumyalar, Yinkong’dan sadece birkaç metre uzaklıktaydı ve Sfenksler kendine gelebilmişlerdi. Sonuçta el bombaları büyü içermeyen normal saldırılardı. Eğer Zheng hamlede bulunmasaydı bu üç kadının ölümü kaçınılmazdı.

 

İmhotep hemen mumyalara ve Sfenkslere durmalarını emretti. Bu canavarlar üç kadının etrafını kuşatmıştı.

 

Zheng derin bir nefes aldı ve soğuk bir sesle dedi. “Onların mezarlıktan çıkmalarına izin ver. Bu dövüş ikimiz arasında geçecek. Kadınları buna sürükleme. Sen onları bırak ben de Anck-su-Namun’a zarar vermeyeyim.”

 

İmhotep yanıtladı.”Tamam, onların gitmelerine izin vereceğim ama şimdi hemen Anck-su- Namun’u bırak. Onların zarar görmeden mezarlıktan çıkacakları konusunda sana söz veriyorum.”

 

Zheng küçümseyici bir ifadeyle dedi. “Sana güveneceğimi mi sanıyorsun? Daha demin kurban hakkında ne demiştin, hatırlıyorsun değil mi? Ben bunu yapacağım bu yüzden senin herhangi bir kurbana ihtiyacın yok. Benim emirleri dinleyeceksin... Yinkong, üçünüz hemen yanıma gelin.”

 

İmhotep’in yüzü seğirdi. Mumyalar saldırmak üzereymiş gibi görünse de, bu üç kadının Zheng’e doğru ilerleyişini, soğuk bir ifade içinde izledi. Ve Yinkong hançerini Zheng’den aldığında İmhotep iç çekti. “Bu yeterli mi? Şimdi Anck-su-Namun’u serbest bırakır mısın?”

 

Zheng dedi. “Sana güvenmiyorum. Bizim mezarlıktan çıkmamıza izin ver. Sana söz veriyorum ki, mezarlıktan çıkar çıkmaz bu mumyayı serbest bırakacağım. Beni kendinle bir tutma, ben söz veriyorsam yaparım!”

 

İmhotep sessizleşti. Zheng mumyayı kavrayıp yanındakilerle tünele doğru gittiğinde sessizce onlara baktı.

 

Dördünün sırtı tünele bakıyordu ama Zheng’in yumruğu mumyayı işaret ettiğinden dolayı İmhotep’in herhangi bir hamlede bulunacağından korkmuyorlardı. Tam tünele girip gitmek üzereyken, koşan bir figür onlara çarptı. Zheng ve diğer üçü sendeledi ve mumya Zheng’in yumruğundan uzaklaştı.

 

O’Connell elinde altın bir ışıkla parlayan bir kitap tutuyordu. ”Ahh, millet bakın bu ne? Amun-Ra Kitabı!”

 

İmhotep çoktan Zheng’in bulunduğu yere doğru süzülmüş ve Zheng’in sol yumruğunu sıkıca tutmuştu. Bu iki el duman ile kaplanmıştı ve Anck-su-Namun’un zarar görmesini engelliyordu...

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr