Cilt 6: Bölüm 8-1

avatar
3414 9

Terror Infinite - Cilt 6: Bölüm 8-1


 

Çeviren: HasıRwara

Düzenleyen: Ratel

 

Lamu korkmuştu. Sadece bir kolu vardı. Sadece bir meşale tutmuyordu, aynı zamanda kolunun altında bir torba vardı. Manavia öldürüldüğü anda cesaretini kaybetmişti. Tünele doğru kaçarken çığlık attı. Fakat aynı anda arkasından bir silah sesi geldi. Birkaç mermi sırtına isabet etsede onu sadece sendeletti. Birkaç geliştirme geçirdiğinden dolayı vuruşlara rağmen koşmaya devam edebiliyordu. Birkaç saniye içinde gözden kayboldu.

 

Honglu silahı yerine koyarken iç çekti. "Bu çağın silahları çok hassas, geri tepmeleri çok güçlü olmasına rağmen hasar bakımından çok güçsüz. Bütün elim hissizleşti. Atışların gürültüsü hala kulaklarımda çınlıyor. Heng, bir şey söyle!"

 

Heng yerde kusuyordu. Bir süre sonra kuvvetsizce ayağa kalktı. "Bekle. Beni bekle. Gidip bir meşale bulacağım."

 

Honglu tekrar iç çekti ve bağırdı. "Eğer bir ok daha atsaydı o adamda ölüydü. Neden korkuyorsun. Gerçekten bu psikolojik problemleri anlamıyorum. Eğer psikiyatrisin yeterince akıllı olsaydı, sana hipnoterapi ile yardım etmiş olmalıydı. O zaman o adamın kaçmasına izin vermezdin."

 

Heng cevap vermeden gitti ve bir meşale aldı. Meşaleyi yerde tekrar yaktı. İşte o zaman Honglu onun titreyen vücudunu gördü ve yüzü henüz korkutucu bir şey görmüş gibi solgun bir haldeydi.

 

"Gerçekten neden korkuyorsun?" Diye sordu Honglu merakla.

 

Heng Jie'yi sırtına aldı ve acı acı güldü. "Ben bile neden korktuğumu bilmiyorum fakat ne zaman başkalarıyla anlaşmazlık yaşasam yada dövüşmeye başlasam, korkmuş hissederim. Vurulmaktan korkarım. Eğer onu gördüğümde oklarım çekilmemiş olsaydı, muhtemelen kaçardım."

 

Honglu soğuk bir gülümsemeyle dedi. "Tıpkı kız arkadaşını bırakıp kaçtığın gibi mi?"

 

Heng'in yüzü kırmızıya döndü ve kısa bir süre hiçbir şey söylemedi. "Eğer olurda onunla karşılaşırsam, onun önünde ölmeyi isterim. İntikamımı tamamladığıma göre, günahlarımın kefaretini ödemek için onun önünde ölebilirim. Onda neden olduğum hasarı hiçbir zaman tamir edemeyeceğimi biliyorum. Gerçek şu ki, bunu yapma şansını asla elde edemeyebilirim. Fakat yine de son bir kez bile olsa, onu bir daha görmek istiyorum."

 

Honglu cebinden bir elma çıkardı ve bir ısırık aldı. "Eğer tahminim doğru ise bu mezarlıkta hayatlarımız kadar değerli bir nesne var. Emin değilim fakat tüm bilgileri değerlendirirsem, çıkarımım olası. Bu yüzden hala bir şansın var. "

 

Heng şaşkınlık içinde sordu."Ne şansı?"

 

"Ne şansı?" Aniden bir kız sesi duyuldu.

 

Heng ve Honglu sesi duydukları anda irkildiler. Heng hemen yayını gerdi ve Honglu arkasına saklandı. Sonunda o çocuk yanını ortaya koydu. Kız yavaşça karanlıktan çıktı ve O, Yinkong'du.

 

Honglu Heng'in arkasından çıktı ve onun etrafında yürüdü. "Onun işini bitirdin mi? Senden hiç kan kokusu almıyorum. Gerçekten yaptın mı? Yada sadece geri mi kaçtın?"

 

Yinkong gülümsedi. Elini uzattı ve çoçuğu şoka uğratan şekilde Honglu'nun kafasına hafifçe vurdu. " Yoldaşlarımı terk etme gibi bir alışkanlığım yok. Eğer geri geldiysem, Bu görevimi tamamladığım anlamına gelir. Eğer gelmezsem, o zaman öldürüldüm demektir." Arkasını döndü ve mezarın deriliklerine doğru yürüdü.

 

Honglu saçına dokundu ve mırıldandı. "İnsanlar başınıza dokunup durduğunda, daha fazla uzayamayacağını duydum. Eğer Tanrı boyutuna canlı gidebilirsem, o zaman saçımı sertleştirmek için bir iyileştirme alacağım."

 

Heng ona güldü ve sonra Yinkong'un arkasından imrenerek baktı. Yayının sıkıca kavrayıp yürümeye devam etti.

 

Aynı anda, mezarın diğer tarafında, Zheng bıçağıyla Shiva'yı kovalıyordu. Yüzü ağzının etrafındaki kan ile birlikte kan düşkünü bir deli gibi görünüyordu. Shiva'yı yakalar yakalamaz onu doğruyacakmış izlenimi yaratıyordu. Kovalamacalarının görüntüsü normal gangsterlerinkine çok benziyordu. Birinin alevle, diğerinin ise altın bir ışıkla kaplı olmasını saymazsak.

 

"S*ktir! Kaçmayı bırak! Benimle dövüşmek istemiyor muydun? Buradayım! Bizi avlayacak kadar güçlü değil miydiniz? Zero ve Tengyi'yi öldürmediniz mi? Kaçma!"

 

İkisi de kilitsiz modun ikinci evresinde olmasına rağmen, Zheng Shiva'dan daha derin bir seviyeye ulaşmıştı. Bacaklarındaki kaş geliştirmesi Shiva'nınkilerden daha güçlüydü. Rüzgar gibi ilerlerken bastığı tüm kayaları ezdi.  Sonunda arayı kapattı ve Shiva'ın sırtına bir kesik attı.

Clank!(Çınlama sesi)

Shiva yuvarlandı ve neredeysse Zheng'in sol eli tarafından tutuluyordu. Bu onu korkuttu fakat mesafeyi biraz uzatmayı başardı.

 

"Kahretsin! Ortaya çık!"

 

Shiva hala yılan çağırabileceğini yeni hatırladı. Korku ona koşmaktan başka her şeyi unutturmuştu. Böyle korkunç bir duruma ve en utanç verici tecrübeye ilk kez itildi. Başkasının kovalamasından kaçacağını hiç düşünmemişti. Utanç kalbindeki öfkeyi ateşledi, ancak arkasındaki katili düşündüğü anda savaşmak için cesaret bulamadı. Bu yüzden kaçmaktan başka çaresi yoktu.

 

Bağırırken yılan yanında ortaya çıktı. Shiva başının birinin üzerine çıktı ve başlarından biriyle Zheng'e saldırırken, diğerinin üzerine kaçıyordu. Yılan Zheng’i duvara doğru itti fakat alev, yılanın başını kolayca buharlaştırdı. Zheng Shiva'ya doğru koşarken hızını tekrar topladı.

 

Kovalamaca bir uçuruma ulaşana kadar devam etti. Uçurumun üstünde O'Connell ve diğer karakterler duruyorlardı. Bir heykelin çevresinde dolaşıyorlardı ve bir şeyler tartışıyor gibiydiler.Zheng ve Shivanın görünümünü görünce şaşırdılar.

 

Shiva yılana uçuruma çıkmasını emretti. Zheng endişeliydi ve onlara hatırlatmak için bağırmak istedi fakat yılan ağzından bir yıldırımı karakterlerin bulunduğu yere doğru fırlattı. Jonathan Zheng’i görüp elini sallamak üzereyken üzerinde durduğu kaya parçalandı ve uçurumdan düştü. Neyse ki bir kayadan tutunmayı başarabilmişti fakat tutunduğu bu kaya, yukarıda duran üç diğer kişinin de ulaşamayacağı kadar aşağıdaydı.

 

Bu Zheng'in Shiva'dan daha çok nefret etmesini sağladı, onu canlı canlı yiyebilirdi fakat kovalamayı bırakmaktan başka çaresi yoktu. Shiva kaçarken bağırıyordu. "S*keyim sizi Çin takımı! Bana saldırmaya devam etsene! Imhotep'e kaçıyorum! Şimdi beni öldürmezsen buna pişman olacaksın! Haha, aptal iki yüzlü! Her birinizin derisini yüzeceğim!" Sesi gittikçe uzaklaşıyordu.

 

Zheng, Shiva'nın arkasından bakarken derin bir nefes aldı. Aniden bir taş aldı ve ona fırlattı. Sonrasında uzaktan gelen hafif bir çığlık duyuldu.

 

Jonathan hala uçurumun üzerinde soluk beyaz bir yüze asılı duruyordu. Artık yardım için bile bağıramadı. Parmakları çıkıntılı kayayı sıkıca kavradı fakat yavaş yavaş kayıyordu. Sonunda artık daha fazla tutunamadı ve bağırdı. "Hayır! Heykelin altı, altından yapılmıştı!" Ve sonra düştü.

 

Zheng, Jonathan'ın düştüğü yerden yaklaşık birkaç metre uzaklıktaydı. Uçurumdan atlamak için sadece biraz ivmelenmeye ihtiyacı vardı fakat atlayıp Jonathan'ı yakalamak için zamanlamayı iyi tutturması lazımdı.

 

Zheng derin bir nefes aldı. Jonathan ile aralarındaki mesafe üç metrenin altına geldiğinde atladı ve Jonathan'ı kıl payı yakalayabildi ve ikisi, birlikte uçurumun duvarına ulaştı. Zheng tutanabilmek için duvara vurup delik açtı. Ve bu şekilde sol eli kanamaya başlamasına rağmen onlar duvarda asılı kalıp uçurumun derinliklerine düşmekten kurtuldular.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr