Cilt 6: Bölüm 7-3

avatar
3284 9

Terror Infinite - Cilt 6: Bölüm 7-3


 

Çeviren: HasıRwara

Düzenleyen: Ratel

 

"Eğer savaşmakta ısrarcıysan, üç şartımı kabul edeceksin. Kurtadam ve keşişe saldırmayacaksın, Hindistan takımını kasıtlı olarak aramayacaksın ve onlara sadece gizlice saldıracaksın."

 

"Bu üç şartı anlamak zor değil. Bilgilerime dayanarak,  bu iki kişi ateşli silahlardan korkmuyor. Belki okun yakın mesafeden bir silahın gücüne ulaşabilir fakat onlar normal bir oku önemsemeyeceklerdir. Durumun umutsuz olduğunu sezdiğinde, o zaman onlara saldırabilirsin."

 

"İkinci şartla ilgili olarak. Bizim görevimiz onlar öldürmek değil daha çok hayatta kalmak, unutma. Takımımız zaferi alamayabilir fakat  eğer biz ikimiz ölürsek, neden olduğumuz puan kayıplarından dolayı zafer alsak bile anlamını yitirecektir.

 

"Üçüncü şart gerçekten bir şart değil. Ancak eğer Hindistan takımının diğer iki üyesi ile karşılaşırsan o zaman gölgelerde saklanmak ve gizlice onlara saldırman iyi olur. Avını bir avcı gibi bekle ve kendini zor bir dövüşe sokma. Bu benim sana tavsiyem. Tekniğin inanılmaz. Bir okun yönünü değiştirebilmen düşmanı savunmasız yakalayabilir. Bu noktada okun,  bazı ateşli silahlardan daha iyi."

 

"Düşmanlarını analiz etmeme izin ver. Keşiş ve kurt adamın yanı sıra, iki kıvrımlı kılıç kullanan sıska bir adam var. Yakın dövüşte zayıf değil fakat onu bir atışla öldürebilmelisin. O kadar güçlü değil. İğne ile saldıran adam gözleri ile göremediği zaman iğneyi zihniyle kontrol edip saldıramıyormuş gibi görünüyor. Ancak çıkarımıma göre, onun göründüğü kadar güçlü olmadığını düşünüyorum. Çünkü gücü aslında Zihniyle hedeflere kitlenen Hintli kadına bağlı. Yani anlayacağın psişik güç kullanıcısının olmadığını göz önüne alırsak onun saldırıları bu karanlıkta kısıtlandırılmış bir durumda. "

 

"Son kadın defansif bir yetenek kullanabiliyor, yada manyetik alan yada başka bir şey. Bu yetenek silah atışlarını engelleyebiliyor ve bir bakıma, seni de engelliyor."

 

Heng merakla "Birini atladın. Peki zihin kontrol edebilen kadın? Ben karanlıkta saklandığım zamanda benim yerimi bulabilmeli." diye sordu.

 

Honglu güldü. "Ölmeden önce Zero birini vurmadı mı? Belki atış kimseyi öldürmedi, çünkü hiç puan almadık. Fakat kesinlikle birine isabet etti. Belki de o kadına. Ve bu iyileştirilemeyen bir yaralanmaya neden oldu. Bu yüzden bize puan vermemek için kendi takımı tarafından öldürüldü! Aksi takdirde zihin kontrolü altında olmalıydık yada şimdiye kadar bizi yerimizi bulmuştu. Yani eğer o yaşasaydı biz çoktan ölmüştük. Fakat hala hayattayız ve bu yeterince açık."

 

 İkiside girişe doğru geri dönüyorlardı. Heng Jie'yi taşırken önden yürüdü. Bu mezar karmaşık ve karanlıktı. Eğer duvarlarda meşaleler olmasaydı, çoktan kaybolmuşlardı. Honglu'nun yürüdükleri yolu aklına kazıyabilmesi paha biçilmezdi.

 

Heng dedi. "Bu dünyaya giren herkesin gerçek dünyadan nefret ettiği veya umutsuzluğa düştüğü anlamına mı geliyor? Sen de öyle misin?"

 

Honglu güldü. " Lan'ın bana da söylediği buydu fakat gerçek dünyadaki tüm hayallerimi kaybetmiştim yada o kafeste kalmaktan bıkmıştım. O kafeste kalmaktansa, şansım ne kadar zayıf olursa olsun, kaçmayı tercih ettim. Bu dünya şuana kadar beni hayal kırıklığına uğratmadı, sadece biraz sinir bozucu."

 

Heng'de onunla birlikte güldü. "Şaşırtıcı, bazen konuştuğumuzda senin yaşını unutuyorum. Sanki benimle aynı yaştasın ve gerçek dünyada umudunu yitirmişsin. O zamanda ben gerçekten kaçtım çünkü önümdeki kişinin aranan bir suçlu olduğunun farkındaydım. Bana baktıkları zaman aklımdaki tek düşünce kaçmaktı ve onu yalnız bıraktım."

 

"Hoho, neden savaşmak zorundayım biliyor musun? Ölümden korkmadığımı kanıtlamak istiyorum. Çocukluğumdan beri hep kandan korkmuşumdur. Hayır sadece kandan değil, kavgadan ve yaralanmaya veya kanamaya neden olabilecek her şeyden korkuyordum. Böyle durumları düşündüğümde elimde olmadan titremeye başlıyor ve fırsatını bulduğumda kaçıyordum. Kalbim istemese bile, bedenim kaçardı hep. "

 

Heng'in vücudu titremeye başladı fakat devam etti. "Psikiyatristlere gittim. Üvey babamın çocukken yaptığı fiziksel istismardan dolayı bu halde olduğumun tanısını koydular. O her küçük şey için beni döverdi. Altı yaşımdan beri, olası bir zarardan kaçınmak benim için bir içgüdü haline geldi. Yıllar geçtikten sonra kız arkadaşım ile arabada yolculuk ederken bir suçlu ile bir grup gangstere rastladık. Ve o zaman bile kız arkadaşımı bırakıp kaçtım! Bir dakika sonra kendimi geri dönmeye zorlasam da, o gangsterler ve başlarındaki o suçlu herif, Ming Yanwei'yi arabalarına atıp gitti! Onu terk ettiğim için kendimi affedemem!" (Çn: Bu kızı hepimiz tanıyoruz. Garez filminde ATM'nin önünde ölen kız bu.)

 

"Sonra Yanwei ortadan kayboldu. Kişiliğini göz önüne alırsak muhtemelen hayattan umudunu kesmiştir. Onu tekrar görmeye kendimi ikna edemedim. Onun duygusuz gözlerini görmekten korktum. Hatta suçlayıcı bir kelime söylemeyeceğinden korktum. Bir korkaktım! Gerçekten korktum! "

 

“Sonrasında eğitim için kullandığım bileşik yayı kullanarak onları öldürdüm. O gangsterleri birer birer öldürdüm. Her vuruşumda gözlerimi yarısına kadar kapatmak zorunda kaldım. Sonra kustum ve acıyı tecrübe ettim. Sonunda o suçlu herifi öldürdüğümde, karnımda kurşun yarası vardı. Benimde böyle ölmem gerektiğini düşündüm. Bu yüzden eve geri döndüm, bilgisayarı açtım ve fotoğrafa son kez göz attım. Sonra..."

 

Sonra bu dünyaya girdi. Honglu bu bitmemiş cümleyi anladı. On yaşını henüz geçmesine rağmen bu yetişkin duygularını biliyordu. Bu yüzden hiçbir şey söylemedi ve sadece sessizce Heng'in arkasından yürüdü.

 

"Bekle! Dikkatli dinle!" Honglu durdu ve aniden düşük bir sesle bunu söyledi.

 

Heng bir an için duraksadı ve sonra dikkatle dinledi. Onlara doğru gelen çok kısık bir ayak sesi vardı. Heng ve Honglu birbirlerine baktı ve sonra yanlarındaki meşaleleri yere vurdular. Heng, Jie'yi Hong'a verdi ve dedi. "Git ve şu köşede durun. Kıpırdamayın!  Biraz bile! Ben başarısız olsam bile, onlar sizi bulmayı başaramayacak. Endişelenme."

 

Honglu aniden dedi "Karşı tarafımda dur! Emirlerimi dinle! Işık ortaya çıktığında, eğer 'Git' diye bağırırsam kadını vuracakmış gibi davranıp onun yerine adamı vur. Eğer 'Gel' diye bağırırsam tam tersi.  Eğer hiç bir şey söylemezsem ikisinede ateş et ve dikkatlerini çekmek için mezarın derinliklerine doğru kaç ve Jie ve beni koru. Yapabilir misin?"

 

Heng onaylarcasına başını salladı  sonra ters taraftaki köşede durdu. Meşalelerdeki ateşler tekrar ortaya çıkmıştı. Sonrasında onlar karanlığa saklandı. Çok geçmeden iki çift ayak sesi ile birlikte karanlıktan bir adam ve kadının sesi geldi. Adam dedi. "O neredeyse öldü.  Hemostaz spreyimiz olsa bile biz ilerlerken onu yerde sürüklüyoruz. Kanı nerdeyse kurudu. "

 

Kadın dedi. "Öyleyse onu öldürmeme izin ver. Bu filmde bizim kaç puan düşeceğimizi bilmiyorum. Silinmeme izin veremezsin."

 

Adam memnuniyetsizlik içinde dedi. "Bizden kaç puan sakladığını kim bilebilir. O... Bekle, önümüzde bir şey doğru değil. "

 

Kadın hemen kollarını açtı ve etrafında şeffaf bir savunma alanı oluştu. Adam derhal dedi. "Liderin sana verdiği emir, beni korumak! Sadece kendini değil!"

 

Kadın dedi. "Dövüştüğümüz zaman yapacağım.  Şuan  sadece bir kişiyi kapsayacak kadar bir defansif alan toplayabilirim. Önümüz çok karanlık. Neden geri gidip başka bir yol bulmuyoruz?"

 

Adam dikkatlice baktı. "Geri gitmeyeceğim. Lider ve Çin liderinin arasındaki savaş çoktan bitmiş olabilir. Sadece olabildiğince kısa zamanda Imhotep'i bulmamız gerekiyor. Şu bokböcekleri meşaleleri düşürmüş olabilir mi?"

 

Kadın duvardan bir meşale aldı ve adama verdi. "Git göz at ve eğer tehlike var ise bağır. Endişelenme, Savunma alanını hemen üzerine koyacağım. Tamam mı?"

 

Dişlerini sıktı ve elindeki torbaya baktı. Torbayı kadına teslim etmeyi düşündü ama endişeliydi. Bu yüzden tek yol, torbayı kolunun altına taşımak ve eliyle meşale tutmaktı. Açgözlülüğü onun puanlarından vazgeçmesine izin vermezdi.

 

Adam dikkatlice yürürken "Hiçbir şey. Düşmanlar nasıl burada olsun. O..." dedi.

 

Cümlesini bitirmeden önce okla hedef alan genç bir adam gördü.

 

"Gel!"

 

Diye bağırdı Honglu. İki ok yayı tek etti ve adama doğru atıldı. Kadın hemen adamın üzerinde bir defansif alan oluşturdu. Sonra Oklar ona doğru yaklaşırken bakakaldılar. Oklar defansif alanı vurmadan önce, oklardan biri diğerinin kuyruğuna çarptı ve yönü değişti. Ok uçarak adamı geçti. Adam kafasını çevirdiği zaman gördüğü şey, okun kadının alnına girip beynini dağıttığıydı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr